Taner BAYTOK (Emekli Büyükelçi)
Oluşturulma Tarihi: Mart 13, 2002 01:32
Harp Akademileri'nde düzenlenen bir sempozyumda Orgeneral Tuncer Kılınç'ın konuşması üzerinde yaratılan polemik gündemin başına oturdu. Birçok yazar sütunlarını Kılınç Paşa'ya ayırdı.
Kılınç Paşa, ‘‘Türkiye'nin milli menfaatleri ile ilgili konularda AB'den destek görmediğini’’ ifadeyle, ‘‘ABD'yi gözardı etmeden Türkiye'nin Rusya ve İran'ı da içine alan bir bölgesel arayışa girmesini’’ kendi düşüncesi olarak belirtmiş.
Orgeneral Kılınç'ın söyleminin birinci bölümü gerçeği yansıtmaktadır. AB, PKK'yı terörist kuruluş saymamaktadır. Parlamentosundan her vesileyle Ermeni katliamı kararları çıkarmaktadır. Kıbrıs, Türk-Yunan ilişkilerini hálá Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliğinin şartı olarak tepemizde tutmaktadır. Hatta, Kılınç Paşa'nın dile getirmediği, Türkiye'nin artık ‘‘Atatürkçü’’ politikalardan vazgeçmesini isteyecek, ordunun itibarı düşeceği için AB'ye üyelik karşıtı olduğu iddiasını ortaya atacak, toprak bütünlüğümüzü sorgulayacak kadar tutumunu değerlerimize saygısızlığa kadar vardırdığı da vakıadır.
Kılınç Paşa'nın dile getirdiği Rusya ve İran'ı içine alacak Türkiye-ABD projesi, sofistike bir opsiyon olduğundan, maalesef birçoklarımız tarafından anlaşılamamıştır. Konu, en kolay yönü ile değerlendirilmiş ve Kılınç Paşa, komünist Rusya ve köktendinci İran'ı Avrupa'ya tercih etmekle suçlanmıştır.
Halbuki Orgeneral Kılınç, 21'inci asrın belki de Türkiye için en faydalı olabilecek bir projesine dikkati çekmektedir. Bu proje, Türkiye'nin Hazar Denizi çanağında Rusya, İran ve diğer bölge ülkeleri ile ABD'nin katılacağı bölgesel bir işbirliğini öngörmektedir. ABD'nin bir süreden beri üzerinde ciddiyetle durduğu bu projenin MGK Genel Sekreteri tarafından dile getirilmesini, konuya nihayet Genelkurmay'ımızın ve hükümetimizin de imale olduğu şeklinde değerlendirip memnun oldum. Zira Hazar petrolü, bölge ülkeleri ile ABD arasındaki bir işbirliği sayesinde, sadece ekonomik bakımdan değil, siyasi ve stratejik açıdan da Türkiye için bir güç kaynağıdır. Böyle bir işbirliği yerine işin kontrolsüz bir rekabete dökülmesi ise, bölgeyi ateş çemberine çevirecektir.
Türkiye bu nevi strateji ve projelerle elini kuvvetlendirdiği takdirde, Avrupa Birliği üyeliği hedefimize ulaşmamız da kolaylaşacaktır. Kılınç Paşa'nın dikkatimizi çektiği olasılık AB üyeliğinin alternatifi değil, onun bir tamamlayıcısıdır. Komşumuz İran'ın mollalar rejiminden demokrasiye geçişine ise, ABD ve Rusya'yı da içine katan ve herkese menfaat sağlayan projelerle yardımcı olabiliriz.
Kılınç Paşa'nın konuşması esasta yanlış anlaşılmakla kalmadı, şekil açısından da tenkit edildi. Paşa askeri disiplinsizlikle suçlandı.
Kılınç Paşa konuşmasını akademik bir ortamda yapmıştı. Sempozyumun ev sahibi birdenbire görevindeki akademik olguyu unutup, komutanlığı aklına geldi ve Kılınç Paşa'ya rolünü hatırlattı.
Bırakın sempozyumu, Genelkurmay'daki karargáh çalışmalarının başarısı dahi konuların komutan kararını alana kadar serbestçe tartışılmasına bağlıdır. Genelkurmay'ımıza hakim olan düşünce de budur.
Savunma ve dış politika konuları tabu değildir. Bunların araştırılmasını ve tartışılmasını, emir komuta zinciri görev anlayışı ile sadece bürokratların inhisarına bırakmak yanlıştır. Ülkemizde stratejilerin serbestçe tartışılıp alternatiflerin geliştirileceği bağımsız araştırma enstitülerinin kurulmasını teşvik etmek ve bürokrat kuruluşlarca tertiplenecek sempozyumlarda daha hazımlı ve toleranslı davranmak gerekir.
Görüşlerini serbestçe açıklayan, stratejisyenlerin ortaya çıkmasına imkán sağlamadığımız takdirde, her vesile ile coğrafi konumunu gündeme getirdiğimiz ülkemizin stratejik öneminden başkalarının yararlanmasının önü alınamaz.