Güncelleme Tarihi:
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz’ın İYİ Parti’den yeniden aday yapılmasının engellenmesini “kumpas” olarak değerlendirdi. Kılıçdaroğlu, “Kumpas ile iktidar olmanın yolunu arıyorsunuz. Ahlaki mi bu” tepkisin gösterdi. Kılıçdaroğlu, siyasette söylemlerin sertleşmesini ise “Her türlü hakaret ile karşı karşıya gelmeye başladık. Bunlara sizin izin vermemeniz lazım” diye eleştirdi.
Kılıçdaroğlu, yerel seçim çalışmaları çerçevesinde Mersin’de iş insanları ile bir araya geldi, partisinin Mersin Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Vahap Seçer’in tanıtım toplantısına katıldı, STK temsilcileriyle buluştu. Kılıçdaroğlu, bu toplantılarda özetle şunları söyledi:
''SADAKAT EN TEHLİKELİ ŞEY''
“Bürokraside 27,5 yıl çalıştım. Ben daire başkanı iken bile oturur başbakan ile tartışırdım. O bir düşüncesini ifade ederdi, onun ne kadar doğru veya yanlış olduğunu söylerdik. Hiçbir başbakan da ‘ya sen kim oluyorsun bana düşünceni açıklıyorsun’ demez, dinlerdi. Türkiye böyle bir anlayıştan koptu. Türkiye’nin karşılaştığı en temel sorunlardan birinci bu. Yani liyakat yok artık, sadakat esas. Sadakat en tehlikeli şeydir, yanlışı doğruyu kabul eder.
''LİYAKAT YOKSA HİZMET YOK''
Devlet liyakat üzerine inşa edileceği için bilgi birikim sahibi insanlar siyasi otoriteye yanlışı veya doğruyu söyleyebilirdi. Devletin bürokratik yapısı liyakattan koptuğu zaman sağlıklı hizmet götüremez. Devletin de planlayıp yol haritası çizmesi lazım. Türkiye Cumhuriyeti 2019 kalkınma planı olmayan bir devlet şu anda. En son kalkınma planı 2018’de doldu. Geleceği planlayan bir şey yok. Peki nasıl olacak? Katma değere yüksek ürün üretelim, güzel, nasıl üreteceğiz. Bunun için üniversitelerin bilgi üretmesi lazım. 2015 üreten Türkiye deyimini kullanmaya başladık. Dünyada söz sahibi olacaksanız, güçlü olacaksanız Türkiye’nin üretmesi lazım. Sanattan makinaya kadar. Üretirseniz dünyada söz sahibi olursunuz, güçlü olursunuz. Tarımda bile geride kaldık.
''SİYASETİN AHLAKİ KURALI OLMALI''
Kavga siyasetinin ülkeye getirdiği bir yarar var mı Allah aşkına. Bir Allah’ın kulu çıksın desin ki, ‘siz kavga ettiğiniz zaman Türkiye kazanç elde ediyor.’ Yok öyle bir şey. Hizmet yarışına eyvallah diyoruz. Hizmet yarışı yapalım. Biz de siz de projelerimizi anlatalım. Vatandaş takdir etsin. Bıraktık projeleri anlatmayı, her türlü hakaret ile karşı karşıya gelmeye başladık. Doğru değil bunlar. Bunlara sizin izin vermemeniz lazım. Siyasetin de bir ahlaki kuralı olmalı. İftira üzerine siyaset olmaz. Siyaset bir hizmet yarışıdır, ‘ben ülkeyi daha iyi yöneteceğim’ iddiasıdır. Dünyanın bütün demokrasilerinde siyaset böyledir.
''İZİN VERMEMEK ELİNİZDE''
Biz nasıl yapıyoruz Türkiye’de; etnik kimlik üzerinden siyaset. Efendim senin kimliğin ne? Böyle bir siyaset mi olur? Herkesin kimliği kendi şerefidir, onurudur. Herkesin kimliğine saygı duymak ortak görevimizdir. İnanç üzerinden siyaset. Herkesin inancı Allah ile kulu arasındaki ilişkidir. Benim o dünyaya girme hakkım, yetkim yok. O zaman din üzerinde siyaset de yok.
KOCAMAZ TEPKİSİ
Demokrasimizi güçlendirmek zorundayız. Mersin’de çok acı bir şey yaşandı. Mersin’de bir belediyi başkanı vardı, görevinin başında. Ne yapıldı? Ona karşı bir kumpas yapıldı ve seçime girmesi engellendi. Kim tarafından, satın alınan siyasetçiler tarafından. Ahlaki mi bu? Hayır. Bizim rakibimiz. Rakip olmak ayrı bir şey, ahlaklı olmak ayrı bir şey. Siz bir kişinin siyasete girmemesi için kumpas kurarsanız bu doğru değil, demokratik değil. Biz aynı partiye seçime girsinler diye 15 milletvekili verdik. Demokrasi hepimiz için gerekli. Benim belki düşündüğüm yanlış, onların doğru olabilir. Akıl akıldan üstündür. Siz bunları bırakıyorsunuz, kumpas ile iktidar olmanın yolunu arıyorsunuz. Ahlaki mi bu? ‘Bu ahlaki’ diyorsanız, gidin oy verin. Demokratik standartlara uymaz diyorsanız sandığa gömeceksiniz.
''DEMOKRASİYİ SAVUNUYORUZ''
Biz demokrasiyi savunuyoruz. Demokrasi herkesin düşüncesini özgürce ifade ettiği ortamdır. Demokrasi aynı zamanda can ve mal güvenliği demektir, hukukun üstünlüğü, bağımsız yargı demektir. Can ve mal güvenliği olmadığı yerde yabancı da bizim yatırımcı da yatırım yapmaz. Fabrika kuracaksın gidip birisi el koyacak. Haksızlığa uğradığımda hakkımı nerede arayacağız. Hakimin de yargı bağımsızlığı yoksa can ve mal güvenliğimi nasıl sağlayacağım?
''ARA ELEMAN YETİŞECEK''
İş insanları şunu iyi biliyor. Ara eleman yok, mühendis yok. Organize sanayi bölgelerinde yatılı meslek liseleri kurmak zorundayız. Aileye yük olmadan. Gelecek o organize sanayi bilgesinin ara eleman ihtiyacını karşılayacak. Milli Eğitim Bakanlığı ile müşterek yönetecekler o okulu. Makine bölümünde okuyorsa, ilgili üniversiteye artı puanla girecek. Yani teşvik edeceğiz, ara eleman yetişsin diye.
''JAPONYA’DA NE OLURDU''
Mersin bir tarım bölgesi. Japonya veya Güney Kore’yi düşünün. Japonya’da bir hükümet 17 yıl kesintisiz ülkeyi yönetsin. İstediği valiyi kaymakamı atasın, kararnameyi kanunu yapsın. 17 yıl sonra da Japon halkını getirsin soğan kuyruğuna soksun. Japonya’da ne olur Allah aşkına. Türkiye’de aynı tablo ile karşı karşıyayız. Her şeye zam yaparsınız. Zammı sindireceksin ucuza satacaksın. Bu adam batar o zaman. Sorunlarımız çok ama çözümsüz değil. Bütün sorunlar aşılabilir. İşsizlik en can yakıcı sorundur. İş gören de ayakta durmak zorunda, ‘işçi çıkarmak zorundayım aksi halde yaşayamam’ diyor.
''NİYE KAVGA EDİYORUZ''
Bu tablo ile Türkiye’yi karşı karşıya bırakanlara bir şeyler yapmamız, söylememiz lazım. Kavga etmeden, kimseye kin ve öfke duymadan, demokratik kurallar içinde kendi vatanımızdan yana kullanmamız lazım. Bugün Türkiye’nin geldiği nokta siyasal partiler arasında yarış olmaktan çıkmıştır. Türkiye ciddi bir demokrasi sorunu ile karşı karşıya. Demokrasi kültürünü yeniden yakalamak ve güçlendirmek zorunda. İnsanlar düşman haline geldi. Niye kavga ediyoruz? Bi birimizi dinlesek, kavga etmeden konuşsak ne olur?
''ASKERLİKTE BİLE YOK BÖYLE BİR ŞEY''
Öyle bir noktaya geldi ki tartışma bile suç olmaya başladı. Biz Parti Meclisi toplantıları yaparız tartışılır tabii. Yok kavgalar çıktı, yumruk vurdu, yok öyle bir şey. Adı Meclis zaten. Mecliste insanlar oturacak düşüncesini söyleyecek. Demokratik standartlardan o kadar uzaklaştık ki, normal bir tartışmayı bile kaos, kriz olarak sunmaya başladık. Neden bir adam bir şey söyleyecek, hiç kimse itiraz etmeden ‘emredersiniz’ diyecek. Bu demokrasi değil. Askerlikte bile yok böyle bir şey. Demokrasiye sahip çıkmak zorundayız.”