Güncelleme Tarihi:
İşte Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satır başları:
Dış politikadaki hata sadece bu kuşaklara değil gelecek kuşaklara da yansır. Dış politika asla iç politikanın malzemesine dönüştürülemez. Yani Türkiye içinde farklı görüşleri olan siyasal partiler dış politikada birlik oluştururlar. Dış politikanın temel özellikleri bunlardır. Kuşkusuz dengelerin iyi korunması, çıkarların iyi korunması dış politikanın gereklerinden biridir.
24 Ağustos 2012, bu tarihi bütün yurttaşlarımın bilmesini istiyorum. Grup toplantılarında Parti Meclisi’nde söyledik. Bu tarihte dönemin başbakanına bir mektup gönderdim Suriye konusunda. Ve değerli arkadaşlarım biliyorsunuz bizi hep şöyle eleştirirler “CHP hiçbir zaman çözüm önermez.” Bu mektupta çözümümüz de var.
Nasıl bir politika izlememiz gerektiği burada vardı. Bu mektubun birinci sayfasından bir cümleyi okuyorum size. “şiddet ve çatışmaların durdurulmaması halinde ülkenin parçalanması bölgesel bir ihtilafa dönüşmesi de dışlanamayacak bir olasılık” demiştik.
Üzülerek söylüyorum, bugün gerçekleşti. Biz devleti yönetmiyoruz. Bizim emrimizde dışişleri bakanlığı, büyükelçiler yok. Ama biz aklımızı kullanıyoruz, biz Ortadoğu’nun ne olduğunu biliyoruz. Ama siz ülkeyi yönetiyorsunuz, bırakın Türkiye’nin dünyanın gerçeğini, Suriye’nin gerçeğini dahi bilmiyorsunuz.Bu mektubun ekinde üç sayfalık CHP Suriye Çözüm Önerisi var. Hem gerekçesi, hem yol haritası tek tek sıralanmış.
Türkiye’de toplanacak bir Suriye konferansının hangi gündemle toplanması gerektiği gün burada açıklanmış. Neler konuşulmalı burada anlatılmış. Biz bunu yaptık ve gönderdik. Ülkemizi sevdiğimiz için gönderdik. Dikkat edin, yanlış yapıyorsunuz dedik. Ortadoğu bataklığına saplanan Türkiye o bataklıktan bedel ödemeden kurtulamaz dedik. Hayır, her şeyin en iyisini biz biliriz dediler.Arkasından dönemin başbakanı, daha sonraki bir tarihte Suriye politikamızı eleştirdi, bizim gönderdiğimiz mektubu eleştirdi ve kendi önerilerini de saydı.
Neler yapacaklarını da söyledi. 5 Eylül 2012 sayın Erdoğan konuşuyor “CHP yarın Şam’a gidecek yüz bulamayacak. Ama inşallah biz en kısa zamanda Şam’a gidecek, oradaki kardeşlerimizle muhabbetle kucaklaşacağız” 2012-2015…
Buyurun gidin bakalım gidebildiniz mi? “Namazımızı kılacağız, kardeşliğimiz için özgürce dua edeceğiz.” Bu başka bir ülkenin toprakları için kullanılan cümle arkadaşlar. Biz ne söylüyoruz, onlar ne söylüyorlar?
Kendi söyledikleri ne oldu? 2,5 milyon Suriyeli Türkiye’ye geldi. Sen Şam’a gidecekken, 2,5 milyon Suriyeli Türkiye’ye geldi. Nasıl bir devlet yöntemidir, akıl dışılıktır arkadaşlar. Bu tabloyu aklı olan sağduyusu olan her yurttaşımın değerlendirilmesini isterim. Süleyman Şah Türbesi’ne gidecektik ya, türbeyi kaçırmak zorunda kaldık. İlkeye bakın. Musul başkonsolosluğumuz basıldı, 49 kişi rehine alındı.
Rehine alanlar IŞİD, IŞİD terör örgütü, ama IŞİD demekten korkuyorlar. Şu öngörüye bakın. Şu ilkelere devlet yönetimlerindeki anlayışa bakın. Kişisel hırslarla ayağa kalkıp bir ülke mi yöneteceksiniz siz? Bu da yetmedi. TIR’larla silah gönderdiler. Silah göndermeyin dedik. Silah gönderirseniz Müslümanı Müslümana kırdırırsınız, yapmayın etmeyin dedik. “Biz silah göndermiyoruz, insani yardım gönderiyoruz” dediler. Sonunda belgeler çıktı. Silah gönderilmiş. Bu da ciddi bir dramdır aslında.
Sayın Davutoğlu’nun yaptığı açıklama var. “MİT TIR’larına operasyon yapanlar bu katliamda sorumludur” diyor. Yani “biz silah gönderiyorduk, izin vermediler ve sorumlular.” İtiraf ediyor. Devlet yönetiminde vatandaşa yalan söylemek var mıdır? Aynı kabinede bir bakan, ne söylüyor? “Burada bizi izleyenlerin huzurunda yemin ediyorum' diyor sayın Tuğrul Türkeş ‘Vallahi ve billahi o silahlar Türkmenlere gitmiyordu. Bilerek söylüyorum' diyor. İddia ile söylüyorum, bizim o bölgeyle irtibatımız var. Bayırbucak Türkmenleriyle irtibatımız var o silahlar oraya gitmedi diyor. O silahlar nereye gitti? Bu sorunun cevabını hep beraber vermeliyiz, nereye gitti o silahlar?
Az önce mektuptan bir bölüm okumuştum. Olay uluslararası boyuta ulaşabilir diye. Şimdi Suriye’de kim var? ABD var, Rusya var, İran var, Fransa var. En son BM karar aldı, isteyen herkes oraya gidebilecek.
Türkiye nerede? Biz onlara zamanında dedik ki gelin şu Türkiye’de uluslararası konferans toplayın. Ortadoğu’nun sorunu varsa sorunun çözümünde adres Türkiye olsun dedik. Ortadoğu’da sorun çıktığında bu sorunları ancak Türkiye çözer algısının olmasını istedik.
Hayır dediler. Bizim önerimizi onlar kabul etmedi. Rusya aynı öneriyi yaptı ve bizimkiler Cenevre’ye gittiler. Niye gittiniz o zaman? Biz öneri yapınca kabul etmiyorsunuz da, başkaları yapınca neden koşa koşa gittiniz? Türkiye’nin Suriye politikası tamamen çökmüştür.
Esad’sız çözüm, tamamen çökmüştür. Neleri öngörüyorlardı, nelerle karşılaştılar. Bu süreçte en büyük zararı oradaki Türkmenler gördü.
Telabyad bölgesindeki Türkmenler tümüyle PYD’nin kontrolünde, Cerablus’takiler IŞİD’in kontrolünde, Humus ve Hama’dakiler Esad rejiminin kontrolünde. Türkmenlerin kendi kontrolünde olduğu sadece bayır bölgesi var, oradaki nüfus da 10-15 bin kadar. 3 – 3,5 milyon Türkmen’den söz ediyorum. Faturayı ödeyenler yine bizim soydaşlarımız.
Devlet yönetiminde iki başlı devlet yönetimi olmaz. Düşürülen bir uçak dolayısıyla arka arkaya açıklamalar yapılıyor, biri birini yalanlayan açıklamalar. Nereden? Kaçak Saray’dan. Bir bekle kardeşim ya, bir bekle ya. Açıklama yapıyorsun, 10 dakika sonra onu düzeltiyorsun. Bu ülkenin bir başbakanı var, Genelkurmay başkanı var. Bari bekle önce onlar bir açıklama yapsınlar. Bir cümleyi söylemiştim, çok alınmışlardı “Her şeye maydanoz olan kişi cumhurbaşkanlığı yapamaz” diye. Yapmamalıdır. Böyle bir şey olamaz.