Kılıçdaroğlu'ndan Baydemir'e ziyaret

Güncelleme Tarihi:

Kılıçdaroğlundan Baydemire ziyaret
Oluşturulma Tarihi: Ekim 27, 2012 00:00

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman baydemir'i ziyaret eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Hiçbir ananın ağlamasını istemiyoruz, laf çok güzel. Analar ağlamasın. Geldiğimiz noktaya bakıyoruz ağlamayan ana kalmadı” dedi. Baydemir Kılıçdaroğlu'na Kürtçe sözlük hediye etti.

Haberin Devamı

Kılıçdaroğlu, genel başkan yardımcıları Gürsel Tekin, Sezgin Tanrıkulu ve bir grup partili ile Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'i makamında ziyaret etti. Kılıçdaroğlu, burada yaptığı konuşmada, Diyarbakır'a ilk 1976 yılında geldiğini, görev yaparken, sokaklarda yüzlerce, binlerce çocuğun bulunduğunu, kendisine “bu çocuklar büyüyünce ne olacak?” sorusunu sorduğunu söyledi.

Diyarbakır'da sadece TEKEL fabrikasının olduğunu, o yıllarda genç bir kamu görevlisiyken sorduğu soruyu devletin kendisine sormadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, bölgede pek çok imkansızlıkların yaşandığını bildirdi.

Bir ülkede bir sorun yaşanıyorsa ve bu sorun gittikçe derinleşiyorsa sorunları başkasının üstüne atmak gibi bir kolaycılıktan kaçınılması gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, ana muhalefet partisi olarak sorumluluklarının bulunduğunu vurguladı.

“Kimse çözüm üretmiyorsa oturalım biz üretelim. Sorunun çözümünde eğer bir yol haritası belirleyebilirsek herhalde sürece bir katkımız olur. Sorun eğer çözülmediyse bir sorumlu aranıyorsa o sorumluyu başka yerde değil, siyaset kurumunda bulmamız lazım. Türkiye'nin en temel sorununa gözü kapalı, kulaklarını kapatarak konuşmayarak çözüm üretemezsiniz” diyen Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Hiçbir ananın ağlamasını istemiyoruz, laf çok güzel. Analar ağlamasın. Geldiğimiz noktaya bakıyoruz, ağlamayan ana kalmadı. Kim söylüyor analar ağlamasın, siyasetçi söylüyor. Peki analar ağlamasın dedik, gereğini yaptık mı? Yapmadık. Yol haritası belirledik. Bu sorunun bir toplumsal uzlaşmayla çözülmesi lazım. Siyaset eğer sorunları çözme sanatıysa, siyasetçinin de bir sorumluluğu varsa bir masanın etrafında oturalım, özgürce tartışalım. Tartışmaktan korkmayalım. İnsanlar düşüncelerini açıkladı diye onları suçlamayalım. Demokrasi, özgürlük varsa, herkes düşüncesini rahatlıkla söylesin. Bir ortak paydayı mutlaka buluruz. Çünkü bizim çok ortak paydamız var. Bayrağımız, cumhuriyetimiz, bağımsızlığımız, Misak-ı Milli bizim ortak paydamız. Ama eğer kardeş kanı akıyorsa, bu sorunu çözmek zorundayız.”

“Sorunun çözüm yeri TBMM'dir”

Kılıçdaroğlu, hazırladıkları yol haritasının kamuoyunda bir heyecan uyandırdığını, ama o arzu ettikleri bir araya gelme sürecini yakalayamadıklarını kaydederek, bu sürecin yakalanmamasında yine siyasetçilerin sorumluluğunun bulunduğunu, önce siyaset üslubunun değişmesi gerektiğini, kin ve öfkeyle siyaseti kurgulamanın mümkün olmadığını vurguladı.

Toplumun bir araya getirilmesi gerektiğini, anlayarak, konuşarak çok şeyin çözülebileceğini ifade eden ve Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun toplandığına
işaret eden Kılıçdaroğlu, “Ben adımın Kemal olduğu gibi gayet eminim, her siyasal partide bu soruna sağlıklı çözüm üretecek arkadaşlarımız var. Yeter ki biz onları bir masanın etrafında toplamış olalım. Bunları sonlandıralım” ifadelerini kullandı.

Yol haritalarının halen güncelliğini ve önemini koruduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Eğer biz bir araya gelebilirsek, gelmemeyi de toplum kınamalı. Niye, hangi gerekçeyle gelmiyorsun demeli. Yol haritamız eksik, hatta yanlış da olabilir. Biz bu kadar rahatız. Bizim yol haritamızı eksik görüyorsanız, siz bir yol haritası belirleyin. Ama temel nokta sorunun çözüm adresi TBMM'dir. Orada bir araya gelerek özgürce tartışmalıyız ve biz bu soruna eminim çözüm bulabiliriz. Yeter ki siyaset kurumu sorumluluk üstlensin. Bu sorunun çözümü benim siyasi hayatıma mal olacaksa ben onu da feda etmeye hazırım. Yani insanın hayatından daha da önemli olabilir mi? Benim siyasette olmamla bir kişinin hayatını kaybetmesi arasında denge kurmaya kalkarsak benim siyasi hayattan çekilmem daha iyidir. Yeter ki bu ülkede insanlar barış, huzur içinde yaşayabilsinler.”

Diyarbakır'ın çok önemli bir kent olduğunu, tarihiyle, kültürüyle, uygarlıkların beşiği olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, uygarlıkların beşiği olan bir kenti uygarlıkların merkezi olarak tanıtılması gerektiğini söyledi. Diyarbakır'da farklı etnik kimlikten insanların bulunduğunu, hiçbir zaman etnik kimlik ve inancı siyasetin konusu yapmadıklarını, yapmamaya özen gösterdiklerini vurgulayan Kılıçdaroğlu, ikisinin en temel insan hakkı olduğunu, insan hakkının tartışma konusu olamayacağını dile getirdi.

Cezaevlerindeki açlık grevleri

Şu anda çok sayıda hapishanede ölüm orucuna yatan siyasetçilerin bulunduğunu bildiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“İnsan bedenini eğer ölüme yatırıyorsa, bunun üzerinde oturup düşünmemiz lazım. Arkadaşlarıma söyledim. Hapishanelere bakıyorlar, geziyorlar. Bir kişinin tutuklu veya mahkum olması onun yaşamının devletin güvencesi altında olması anlamına gelir. Eğer bir insan kendisini ölüme yatırıyorsa hepimizin kulak kabartması lazım. İnsan hayatından daha değerli bir şey yoktur. Arzu ederim, eğer bu çağrım kabul edilirse son derece memnun olurum. Bu ölüm oruçlarını bıraksınlar. Onların sesleri belki yeterince kamuoyunda dillendirilmedi. Ama insan hayatı çok değerlidir. Onlar şu veya bu şekilde düşüncelerini aktarırlar. Hükümetin bu konuda daha duyarlı olmasını arzu ederiz, isteriz de. Barış herkesin çok rahat ağzına aldığı bir sözcük haline geldi. Oysa barışın bir anlamı var. Barış aynı zamanda karşıdaki kişiyi dinlemek, eleştiriye kulak kabartmak, bir başkasının talebi varsa o talebi dinlemektir. Kendi düşüncesini ifade etmektir. Bir masanın etrafında toplanıp uzlaşabilmektir. Ama siz sadece benim dediğim doğrudur, diğerlerinin yanlıştır diye yola çıkarsanız barışı sağlayamazsanız. Biz kendi coğrafyamızda, bu güzel ülkede barış içinde yaşayabiliriz. Onun koşullarını yaratmalıyız, bunun için çaba harcamalıyız. Siyasetçi olarak biz hiçbir zaman yurttaşlar arasında ayrım yapılmasını istemedik. Doğru da değil. Anadil yasağı vardı. O yasağın kaldırılmasıyla ilgili ilk teklifi veren de CHP'dir. Her dile, inanca, kimliğe saygılıyız. Bizim bir bayram gününde Diyarbakır'a gelişimizin bir anlamı var.”

Ülkede herkesin birbiriyle kucaklaşmasını, barış içinde yaşamasını istediklerini anlatan Kılıçdaroğlu, kucaklaşmanın yollarının yaratılması gerekliliğinin önemine işaret etti.

Toplumda çok güçlü bağların bulunduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, “Ayırmak istiyorlar, ayıramıyorlar. Ayıramazlar da zaten. Biz bu toprakların insanlarıyız. Bu topraklarda mücadele ettik” şeklinde konuştu.

Halkın seçtiği belediye başkanları ve milletvekillerinin hapse atılmasını doğru bulmadıklarını söyleyen Kılıçdaroğlu, siyaseten gelenleri cezalandıracak organın halk olduğunu dile getirdi.

Diyarbakırlılara sitem

Kemal Kılıçdaroğlu, Diyarbakırlılara sitemde bulunarak, “Sayın Recep Tayyip Erdoğan Diyarbakır'a geldi ve modern bir hapishane sözü verdi. Diyarbakırlılar gidip oy verdiler. Bunu içime sindiremiyorum. Hapishane sözü veren dünyadaki ilk başbakan. Hapishane sözü verdiği için milletvekili çıkaran ilk başbakandır. Diyarbakır'ın demokrasi bilinci bu söyleme karşı tam ters bir uygulama yapmasını gerektirirdi. Kusura bakmayın bunu içime sindiremiyorum. Böyle bir şey olamaz” dedi.

Kürtçe sözlük hediye etti

Haberin Devamı

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir de 58 cezaevinde açlık grevleri olduğuna dikkati çekerek sorunların diyalog, müzakere, ortak paydalarda buluşma yoluyla çözüme kavuşması gerektiğini ifade etti.

“Bu sürecin vebali hepimizdedir” diyen Baydemir, Kılıçdaroğlu'nun Diyarbakır ziyaretini tarihi olarak gördüğünü, temaslarının ülkenin tümü açısından yeni bir sayfanın açılmasına vesile olmasını umduğunu dile getirdi.

Siyasette kan davasının olmaması gerektiğini, artık ülkede Türk, Kürt, muhalefet, ana muhalefet, iktidar, BDP'lisi, AK Parti'lisi, CHP'lisi ve MHP'lisiyle yeni bir sayfa açılmasını umduğunu dile getiren Baydemir, artık anne ve babalara evlatlarının toprağa düşmeyeceği müjdesinin verilmesi gerektiğini kaydetti.
Baydemir, Kılıçdaroğlu'na, “Kürtçe bildiğinizi biliyoruz. Müsaadenizle bunu genel merkezinize armağan etmek istiyorum” diyerek, Kürtçe sözlük hediye etti.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!