Güncelleme Tarihi:
Kılıçdaroğlu, partinin Büyük Anadolu Otel'de yapılan “Ortak Çalışma Toplantısı”na katılarak, açılış konuşmasını yaptı.
Yeni bir yasama yılına girildiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin zor bir süreçten geçtiğini ve ülkenin sorunlarıyla ilgilenen her yurttaşın bunu gördüğünü, ülkenin CHP'ye her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, dün Türk Halk Müziği Sanatçısı Neşet Ertaş'ın cenaze törenine katıldığını belirterek, Ertaş'ın sazıyla, sözüyle herkesin gönlünde taht kuran mütevazı bir halk ozanı olduğunu ifade etti. Kılıçdaroğlu, Ertaş'a Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileğini yineledi.
Kılıçdaroğlu, geçen hafta Gaziantep, Kilis ve Hatay'a gerçekleştirdiği ziyarete değinerek, bölgede sanayicilerle, esnafla, sivil toplum örgütü temsilcileriyle ve yurttaşlarla görüşme fırsatı bulduğunu anlattı.
Bölge halkıyla Türkiye'nin Suriye politikasını konuştuklarını aktaran Kılıçdaroğlu, “Ortaya çıkan tablo, bütün vatandaşlar rahatsız. Önüme çıkan her vatandaş Suriye politikasından şikayetçi” dedi.
Suriye politikasından doğrudan etkilenen illerin bölgede ev kiralarının yüksekliğinden, Suriyeliler tarafından kiralanan evlerde çok sayıda kişinin birlikte yaşamasından şikayetçi olduklarını anlattıklarını belirten Kılıçdaroğlu, ekonomi ve güvenlik açısından büyük sorunlar yaşandığını savundu.
Türkiye ile Suriye arasında çok büyük hacimde bir ticaret ilişkisi olmadığını, ancak Suriye'nin Türkiye'nin Ortadoğu'ya yönelik ticari faaliyetlerinde geçiş noktası konumunda bulunduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, bu açıdan ekonomik kaybın da büyük olduğunu söyledi.
Güvenlik açısından da büyük açmazlar olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, “Kendi topraklarında yabancı askerlerin konuşlanmasına izin veren bir hükümet var” dedi. CHP'nin konuyu gündeme getirdiğini ve dikkatleri bu noktaya çektiğini aktaran Kılıçdaroğlu, “Israrla söyledik, şimdi medyaya düşen haberler 'Özgür Suriye Ordusu Suriye'ye gitmiş. Türkiye'den ayrılmış. Demek ki CHP olmasaydı yabancı askerler Türkiye topraklarında konuşlanmış olacaktı. Ve kimsenin de haberi olmayacaktı. Medya yazacaktı ama Hükümet kulaklarını tıkayacaktı” diye konuştu.
Halkta büyük bir karamsarlık olduğunu, her karşılaştıkları vatandaşın “Ne olacak bu memleketin hali?” diye sorduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Düşünün 2002'den bu yana ülkeyi yönetiyorsunuz, 2012 de gelinen nokta, vatandaş soruyor, 'ne olacak bizim halimiz?' umut değil, umutsuzluğu aşılayan bir uygulama ile karşı karşıyayız. Eğer bir hükümet çözüm üretme noktasından uzaklaşmışsa, çözüm üretemiyorsa, kendisi sorun olmaya başlamışsa o hükümetin bu ülkeye vereceği hiç bir şey yoktur.”
“Hiç dostumuz yok”
Kılıçdaroğlu, CHP'nin olaylara doğru yaklaşımlar sergilemeye, sorunlara doğru teşhisler koymaya çalıştığını belirterek, tespitlerinin doğruluğunun bir çok ülke tarafından görüldüğünü, ancak Hükümetin ısrarla bunu kabul etmediğini savundu.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Öyle bir dış politika izledik ki gelinen bu süreçte hiçbir dostumuz kalmadı. Siz hangi devletin düşman üreten bir dış politika izlediğine tanık oldunuz. Her ülke olabildiğince dost, işbirliği ortamı yaratmaya çalışır. Ama bizim dış politikamız düşman yaratma üzerine gelişti ve büyüdü. Bugün geldiğimiz noktada Ortadoğu'da dostumuz yok, bizim coğrafyamızda dostumuz yok, herkes mesafeli bakıyor Türkiye Cumhuriyeti'ne.
Avrupa birliği ile geldiğimiz sürece bakın, tümüyle tıkanmış durumda. Öğle saatinde havai fişeklerin atılıp kutlandığı bir AB sürecini düşünün, bir de geldiğimiz bugünkü AB sürecini düşünün tam bir açmaz içindeyiz. Herkes o nedenle kaygılı, 'bu ülke nereye gidiyor' diye.”
“Sormazlar mı adama frene mi basacağız, gaza mı?”
Kılıçdaroğlu, Hükümetin ekonomi politikalarını da eleştirerek, Türkiye'nin bir çok ürünü ihraç eden ülke konumundan samanı bile ithal eden ülke konumuna geldiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Ülkeyi yanlış yöneteceksin, faturayı halka çıkaracaksın. Hani ekonomi çok iyiydi. Tam bir tutarsızlık örneği. Kimin ne dediği, nasıl bir politika izledikleri belli değil. Bir bakan diyor ki 'Frene basacağız' öbür bakan diyor ki 'gaza basacağız' 180 derece birbirine zıt bir düşünce. Bunların birisi Avrupa'da, birisi Amerika'da yaşamıyor. Bu iki bakan da Türkiye'de. Aynı hükümette, aynı başbakanın başkanlığında toplanıyorlar. Sormazlar mı adama 'Frene mi basacağız, gaza mı basacağız?'. Efendim 'nüans farklılığı varmış'. Çelişkinin adı da nüans farklılığı oldu. Hangi nüans farklılığından söz ediyorsunuz siz?”
Kılıçdaroğlu, konuşmasında zamlara da değinerek, “Bu kadar zammın yapıldığı, ekonominin bu kadar çıkmaz sokağa sürükleniği bir ortamda Ekonomik Sosyal Konsey neden toplanmaz?” diye sordu.
Kemal Kılıçdaroğlu, “Bu hükümetin temel özelliği halkı bölmek, ayrıştırmaktır. Bölmeden, ayrıştırmadan oy devşirmeye çalışıyor. En son emeklileri böldüler. Bir kısım emekliye emekli aylıklarını bayramdan önce bir kısıma bayramdan sonra verdiler. Ne veriyorsunuz ki emekliye ikiye bölüyorsunuz?” değerlendirmesinde bulundu.
TÜİK'in rakamlarına göre ülkede 44 milyon kişinin 2 günde bir, bir kap et yemeği yiyemediğini, 26 milyon kişinin eskiyen kıyafetini değiştirip yerine yenisini alamadığını, 42 milyon kişinin ise borç altında ezildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, sorunların altında ezilen bir yapı varsa, izlenen politikaların sorgulanması gerektiğini bildirdi.
Konuşmasında zorunlu eğitimi kademeli olarak 12 yıla çıkaran uygulamaya da değinerek, bunun yanlışlığını her ortamda anlattıklarını söyleyen Kılıçdaroğlu, “4 4 4 uygulamasının Türkiye'nin geleceği açısından ortaya koyacağı karamsar tabloyu hiçbir yurttaşımın unutmamasını istiyorum” dedi.
“Allah kimseyi mahkemelere düşürmesin”
Türkiye'de demokrasi kalitesinin giderek düştüğünü savunan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Eğer bir ülkenin demokrasi kalitesi bozuksa hukukun üstünlüğü kavramı orada yer etmemiş demektir. Yargılamaları görüyorsunuz. Yargıç 'ben delillere bakmam' diyor, 'delilleri değerlendirmem' diyor. 23 bilirkişi raporu var, bazıları uluslararası, 'onları görmem' diyor. Çünkü 'ben sizi mahkum edeceğim' diyor. Özel yetkili mahkemeler aracılığıyla yapıyor. Bu mahkemeler siyasi otoritenin elindeki sopadır. Adalet dağıtmaz, adaletsizlik üreten mahkemelerdir. Geldiğimiz noktaya bakın vatandaş şunu söylüyor 'Allah kimseyi mahkemelere düşürmesin'. Adalet dağıtan yere Allah düşürmesin diyor. Demokrasiye bakın, milletvekilleri hapiste, siyasiler hapiste, düşünce adamları hapiste, gazeteciler hapiste, öğrenciler hapiste, askerler hapiste. Hapiste olmayan kimse yok. Türkiye büyük bir cezaevine dönüştü. Bütün dünya alay ediyor Türkiye ile. 'Demokrasiniz mi var?' diyor. 'Niye gazeteciniz hapiste. Öğretim üyeleri bile, öğrenciler bile hapiste. Demokrasi adına hapse girenler olur mu?”
CHP'nin her zaman darbelere karşı olduğunu ifade ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, kimden gelirse gelsin vesayetin de karşısında olduklarını vurguladı. Kılıçdaroğlu, iktidara, 12 Eylül 1980 dönemine ait ve bugün hala yürürlükte olan yasal düzenlemelerin kaldırılması teklifini de yineledi. Kılıçdaroğlu, “Darbe hukukundan beslenen bir siyasal iktidar ülkeye demokrasiyi getiremez” dedi.
Wikileaks belgesiyle yüklendi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Kendi ülkesinin çıkarlarını değil, başka ülkelerin çıkarlarını koruyan bir Başbakan bu ülkenin, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olamaz” dedi.
Kılıçdaroğlu koınuşmasında Wikileaks belgeleri ile ilgili olarak çok önemli bir kitap yayımlandığını söyledi.
Toplumun o kitabı yeteri kadar görmediğini, belgeleri de yeteri kadar değerlendiremediğini savunan Kılıçdaroğlu, “Bugün geldiğimiz noktada bir gerçeğin ortaya çıkması için, bir gerçeğin halk tarafından çok daha iyi bilinmesi için, bu hükümetin, Türkiye Cumhuriyeti'nin çıkarlarına hizmet eden bir hükümet olmadığını bilmesi için bu kitaptan bir belgeyi açıklayacağım” dedi.
6 Haziran 2003 tarihli bir Wikileaks belgesini açıklayacağını belirten Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“ABD'nin o dönem ki Ankara Büyükelçisi Robert Pearson bir kripto gönderiyor ABD'ye. Kitabın 178. sayfasında bu kriptoyu aynen okuyorum; Generaller için söylüyor, 'AKP'den seçilmiş Recep Tayyip Erdoğan'ın davranışlarından büyük rahatsızlık duymaktadır' yani generaller AKP'den seçilen Tayyip Erdoğan'ın davranışlarından büyük rahatsızlık duymaktadır. 'Erdoğan çok güçlü bir müttefikimizdir, Generallerin bu tutumu Amerikan menfaatlerinin korunması açısından engelleyicidir. Orgeneral Hilmi Özkök'ün sadakatli duruşu sahiplenilmelidir. Muhalif orgeneraller, Orgeneral Hilmi Özkök'ün çizgisine itiraz etmektedirler. Erdoğan, kendisine desteğin devamı halinde ABD'nin bir müttefiki olarak, Ortadoğu ve Irak dahil olmak üzere Türk hava sahasını, kara ve demiryolları ile Mersin ve İskenderun limanlarını kullanımımıza açacağını taahhüt etmektedir. Ancak Türk ordusundaki üst rütbeli subaylar tarafından sürekli engellenmek istenmekteyiz'. Bu arada karşı çıkan generallerin isimleri de veriliyor. Şöyle bitiriyor kriptoyu; 'Bu bakımdan değerlendirildiğinde güçlü bir medya grubunun oluşturulmasına acilen ihtiyaç duyulmaktadır'. Tabii Türkiye'de. 'Bu konu Recep Tayyip Erdoğan ile paylaşılmış olup, gereğinin değerlendirileceği hakkında olumlu değerlendirmelerin yapıldığı ve yapılacağı teyidi alınmıştır.”
Son okuduğu kısmın çok önemli olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, “Türkiye'de orduyu geriletmek, ABD'nin çıkarlarını korumak için çok önemli bir medya yapılanmasına ihtiyaç olduğunun, bunun da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile paylaşıldığı ve gereğinin değerlendirileceği hakkında, olumlu değerlendirmelerin yapılacağının teyidinin alındığının” söylendiğini ileri sürdü.
“Bu belge doğru mudur, yanlış mıdır?”
“Cami avlusunda halk ozanının naaşını istismar edebilirsiniz, etiniz de” diyen Kılıçdaroğlu, “Ama ben Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a bu belgenin içerdiği konuları açıkça sormak istiyorum. Bu belge doğru mudur, yanlış mıdır? Bu belge dolayısıyla sen o taahhütleri kimden izin alarak verdin?” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Kendi ülkesinin çıkarlarını değil, başka ülkelerin çıkarlarını koruyan bir Başbakan bu ülkenin, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olamaz. Halkımın görmesini isterim, kalkıyorsunuz, konuşuyorsunuz kendi ülkenizin çıkarlarını değil, başka bir ülkenin çıkarları için o ülkeye söz veriyorsunuz. Buna hukukta ne denir? Takdirini milletime bırakıyorum. Kendi ülkesini, kendi ülkesinin çıkarlarını korumayan adama 'hain' denir. Belgeler gündeme düştüğünde, belgeleri yayınlayanlara en ağır hakaretlerde bulunmuştu Recep Tayyip Erdoğan. Sonra medya, büyük ölçüde sesini kesti, konuşmadılar, yazmadılar, ürktüler, korktular. Korkmayan tek organ var, tek makam var, tek kurum var, onun için 'cesur olun' diyoruz, o da CHP'dir. Korkmayacağız. Gideceksin, söz vereceksin, sonra döneceksin milletin önünde, 'ben milletimi seviyorum, milletimin çıkarlarını savunuyorum'. Kusura bakma sen bu ülkenin çıkarlarını savunmuyorsun. Herhalde Amerikan Büyükelçisi kalkıp da Amerika'ya yanlış bilgi vermez, 'teyidi alınmış' diyor. Bu ne demektir, 'konuştuk, evet' demektir. Ne yapacak, 'bir medya yapılanmasına ihtiyaç duyuyoruz' diyor.”
Bu belgenin medyanın içine düştüğü durumu çok iyi açıkladığını ileri süren Kılıçdaroğlu, “Türkiye'nin çıkarlarının kime hizmet ettiği, bu hükümetin kime hizmet ettiği çok iyi anlaşılıyor. Demek ki biraz ileri gittiler ki beyzbol sopasıyla ders verildi, 'bir dakika, fazla ileri gitme' dediler. Geldiğimiz nokta budur. O nedenle CHP'lilere, bu ülkenin yurttaşlarına, yurtseverlere büyük görev düşüyor. Aç kalabilir, yoksul olabiliriz, sorunlarımız olabilir ama hiç bir zaman bir başka ülkenin taşeronluğuna soyunmadık, soyunmayacağız. Böyle bir anlayış olabilir mi? Kendi iktidarını başkalarına borçlu olan kişi ülkesine hizmet etmez. Başkasının atına binen kişi sanır ki ben hedefime gidiyorum. Atın sahibi ıslık çaldığında at sahibine gidecektir, o da üstünde. Geldiğimiz nokta budur” diye konuştu.
“Daha fazla çalışacağız”
Yeni yasama yılında tüm CHP'lilere büyük görevler düştüğünü belirten Kılıçdaroğlu, Meclis'in tatil olduğu dönemde partisinin milletvekillerinin çalışmasından memnun olduğunu dile getirdi.
CHP olarak daha fazla çalışacaklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Bundan sonra daha fazla çalışacağız ki Türkiye'yi aydınlığa çıkaralım. Türkiye'nin yeni bir iktidara, yeni iklime, yeni bir söyleme, yeni bir ekonomi politikasına ihtiyacı vardır. Ülkeyi seven, cebini değil, ülke için mücadele eden, ülkenin çıkarlarını savunan, bütün dünyadaki devletlerle dost olan, düşman yaratan değil dost kazanan bir yönetime ihtiyacımız var. Onun için her zamankinden daha fazla CHP iktidarına bu ülkenin ihtiyacı var. Kırılanı, döküleni onaracağız. Gönlü kırılanın gönlünü alacağız, umutsuz olana umut vereceğiz. Hiçbir yurttaşımız arasında ayrım yapmamaya ahdettik, ahdimize de özen göstereceğiz. Türkiye'nin en karanlık dönemlerinde her zaman CHP iktidar olmuştur ve Türkiye'yi aydınlığa çıkarmıştır. Şimdi geldiğimiz süreç bize yeni bir görev yüklüyor, bu görevin bilincinde çalışmalarımızı yoğunlaştıracağız.”
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasının ardından toplantı basına kapalı olarak devam etti.
Öte yandan aralarında Deniz Baykal'ın da bulunduğu bazı milletvekilleri ile parti meclisi üyelerinin toplantının açılışına katılmadıkları dikkati çekti.