Güncelleme Tarihi:
Ergenekon davasında eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’a verilen müebbet hapis cezasını eleştiren Kılıçdaroğlu şu mesajları verdi: “Bu karara göre hem devletin tüm sırlarına vakıf ve hem de terör örgütü üyesi. Başbakan olarak terör örgütü üyesini ülkenin en kilit noktasına getirirseniz sizin yargılanmanız gerekmez mi? Savcılar, terör örgütüne yardım ve yataklıktan mahkum olacaksınız demeli. Herkes yargılanabilir. Ancak bağımsız ve tarafsız bir yargı olmalı. Yargı, bağımsız ve tarafsız değilse adalet dağıtmaz. 27 Mayıs’ta mahkeme, yargıçlar, savcı vardı. Yargılama yapıldı, kararlar verildi. Adnan Menderes ve iki bakan idam edildi. Bugün bu idamları savunan var mı? Yok. Olağanüstü bir mahkeme böyle bir karar verdi, ama kamu vicdanı kabul etmedi. Sıkı yönetim mahkemeleriydi bunlar. Doğal mahkeme değildi. Siyasi otoritenin elinde olan mahkemelerdir. Neden beni tehdit ediyorlar. Tehdit bu yargının bunların elinde olduğu gösteriyor. ‘Ayağını denk al, böyle konuşma, tutuklatır, yargılatırız’ demek. İster Bülent Arınç ister Recep Tayyip Erdoğan kim gelirse gelsin doğru bildiğimi söylemekten çekinmeyeceğim. Bu mahkemeler adalet dağıtan mahkemeler değil. Cumhuriyet gazetesine bomba atıldı. Bomba atan elini kolunu sallayarak geziyor. Özel yetkili mahkemede “Osmanım” oldu “Canım Osmanım” oldu.
AKP DEVLETLEŞTİ
Terör örgütünü demokrasilerde devlet saptar. Mahkeme soruyor MİT, emniyet istihbarat, jandarma istihbarat böyle bir terör örgütünü bilmiyor 3 tane hakim biliyor. Nereden biliyorsunuz devletin bilmediğini? Bir terör örgütünün lideri olur. Bu terör örgütünün lideri, hedefi, bildirisi yok. Bu bir yargılama değil, hesaplaşma. Gladyodan da, derin devletten de şikayetçi olduk. AKP devletleşti. Yargı ordu medyasıyla devletleşti.
TALİMATI BAŞBAKAN VERDİ
Uluderede talimatını başbakan verdi. ‘Ben talimat vermedim’ diyor. Talimat vereni çıkar o zaman tutan mı var. Yargı, ordu, MİT elinde. Savcı yakasına yapışacak ‘34 yurttaşın öldürülmesinden sorumlusun’ diyecek. Hükümete karşı darbe girişiminde bulunmak bütün demokrasilerde suçtur. Yargılar, cezasını verirsiniz. Ama bu davanın içine Türkan Saylan’ı koyarsanız kimse kusura bakmasın bu dava o dava değildir. Bir AKP’li Memet Ali Alabora için ‘onun yeri de Silivri’ diyor. Bunun Türkçe tercümesi AKP’ye karşı olanların yeri Silivri demek.
LANSE ETMEK YANLIŞ
Haberal’ı, ‘cumhurbaşkanı adayı’ diye lanse etmek doğru değil. Daha önümüzde uzun bir süreç var. Gelişmelere bakmamız gerekir. Olağanüstü bir olay olduğunda parlamento toplantıya çağırılıyor. Haberal’ın yemin etmesi olağanüstü bir olay değil, olması gereken bir olay. Milletvekili haklarından hapisteyken de yararlanıyordu.
SARIGÜL, İSTERSE BAŞVURUR
Sarıgül kendi penceresinden oldukça başarılı bir belediye başkanı. Partimize gelme konusunda başvurusu yok. Gelecekse, kimsenin önüne duvar örmeyiz. ‘Adayımız olun’ demek için erken. Üyemiz olması lazım önce. Bu belirsizlik zarar vermez. (Gürsel Tekin’in Sarıgül’e yanıtı) Karşılıklı diyalogları doğru bulmuyorum. Tartışmalara gerek yok. Sanatçı Mehmet Ali Alabora siyaseti istiyor mu bilmiyorum. Değerli bir sanatçı. Gezi olaylarını dikkate alarak partiye yön vermeyi düşünüyorum. CHP değişsin diyorlar. Dinamik yapıya kavuşsun diyorlar. Bu talep doğrudur ve yerindedir.
IRAK DAVETİ
Irak daveti bizce önemli bir davet. Ortadoğu politikamızı anlatacağız. İşadamı grubu ile gideceğiz. Onlar da bazı girişimlerde bulunacaklar. Türkiye sadece AKP’den ibaret bir ülke değil. Bizim Ortadoğu politikamız bana göre çok önemli. Irak’la ayrışmak doğru değil.
VİCDANIM KABUL ETMİYOR
Dış politikayı paylaşma konusunda hükümetin bizimle bir teması yok. Sağlıklı demokraside ana muhalafet partisi liderini devletin önemli bürokratları ara ara gelip bilgilendirir. Kıbrıs çıkarmasında bize yardım eden Kaddafi’nin linç edilmesine göz yumduk. Bunu vicdanım, siyaset anlayışım kabul etmiyor. Türkiye en son Mısır’da yanlış yaptı. Başbakan, ‘Mısır’da askeri darbe olmuştur. Kısa sürede seçimler yapılsın. Demokrasi ve özgürlükler yerine getirilsin’ der biter. Kalktınız, ‘Mursi bizim cumhurbaşkanımız’ dediniz.
ABDÜLHAMİT DÖNEMİ Mİ?
Ne zaman bir şey olsa cümleye, ‘Bize ulaşan istihbarata göre’ diye başlıyorlar. Bir devlet isthbaratla değil, hukukun üstünlüğü yasalarla yönetilir. Siz önlem almak yerine toptan yasak getiriyorsunuz. Abdülhamit dönemini mi yaşıyoruz 21 yüzyıldayız. Önlemini al, olayları çıkarma. Ne olayı olacak? En büyük tehlike başbakanın iki kez yaptığı açıklama; ‘Üniversitelerde polis kullanacağım. Devletin üniversitelerini, devletin polisi korur’ diyor. En büyük tehlike polisle öğrenciyi karşı karşıya getirmektir.”