Güncelleme Tarihi:
CNN Türk’te “Ne Oluyor” programında soruları yanıtlayan Kılıçdaroğlu şunları söyledi:
“Umduğumdan fazlasını buldum. Programda söylemiştim, ‘tek başıma gideceğim, elimde bir pankart taşıyacağım, adalet yazacak’ demiştim. Bu bir parti yürüyüşü olmadı. Zaten parka gittiğimde çok kalabalık insan vardı. O kalabalık içinde medyaya küçük bir açıklama yaptım, yürüyüşle ilgili. O gün bir 10 dakika mola verdik, 21 kilometre yürüdük o gün hayatımın en uzun yürüyüşümün başlangıcı oluyordu. Gittiğimiz her yerden sıcak ilgi gördüğümüzü söyleyeyim. Bütün yurttaşlara şükran borçluyum.
KARAVANIN LÜKSÜNÜ GÖRMEDİM
Eleştirilerin hepsini saygıyla karşılıyorum. Benim kaldığım karavanı bütün gazeteciler gördüler. Mütevazı aslında, bir lükslüğünü görmedim. Ben zaten karavana yatmaya gidiyorum, keyif çatacak halim yok. Karavanın bana sağladığı avantaj akşamları uyuyacağım bir yer olması. Ben ayaklarıma çok şey borçluyum, herhangi bir sorun çıkarmadılar. Tabi önlemini de alıyorum, iki doktor arkadaşım yardımcı oluyorlar. Ayaklarımı buzlu suya, sirkeli suya veya tuzlu suya koyuyorum, dolayısıyla dinleniyor. Yaptığım şey bu. Bu yürüyüşü daha önce hiç düşünmemiştim ama sonuçta gerçekleştirdim.
ÖFKEM GEÇMEDİ
Öfkem geçmedi, yargıya güvenim temelden sarsıldı. Bu yürüyüşün adının adalet olmasının temel nedeni bu. Belli yerlere, makamlara, mahkemelere, belli kişiler yerleştiriliyor. Bu mahkemeler muhalif yargılanıyorsa ne kadar ağır ceza verirsem o kadar iktidarın gözüne girerim diyor. Enis Bey ne yaptı, elde bir belge, kanıt var mı yok. Alıyorsunuz ömür boyu hapis cezası sonra 25 yıla indiriliyor. Aklın mantığın alacağı şey değil. Ne casusluğu Allah aşkına? Bunlar siyasi otoriteden alınan talimatla belli kişileri cezalandıran kararlar. Şimdi devletin temelleriyle oynuyorsunuz, bu beni gerçekten üzüyor.
MOTİVE OLMAMI SAĞLAYAN ÇOK OLAY VAR
Enis Berberoğlu olayı bardağı taşıran son damladır. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra farklı bir atmosfer oluştu, demokrasi paydasında Türkiye birleşmiş vaziyette. Ne değişti 5 gün içinde, 20 Temmuz’a nasıl geldik? 20 Temmuz’da ne karar verildi ‘OHAL ile yöneteceğim ben ülkeyi.’ OHAL çıktıktan sonra ne oldu, binin üstünde üniversite hocası kapı önüne konuldu. Hapisteki gazetecilerin sayısı 150’ye yükseldi. 100 bini aşkın kamu görevlisinin görevine son verildi. Arkasından milletvekilleri tutuklandı, Enis Berberoğlu da tuz biber ekti. Bu adalet yürüyüşünü bir kişiye indirmek haksızlık olur, Enis Bey de istemezdi zaten bunu. Bu toplumun adalete susadığını bu yürüyüşte gördük. Motive olmamı sağlayan çok olay var, yaşlı kadınlar boynuma sarılıyorlar, küçük çocuğunu alıp gelip el sallayan anneler... Her görüşten insan var. AK Parti, CHP, MHP’den var. Bu tür olaylar oldu bunlar bizi etkiledi. Bireysel olarak beni değil yürüyüşe katılan pek çok kişiyi etkiledi. Böyle güzellikler var, bunlar bizi mutlu etti.
CUMHURİYET TARİHİMİZİN EN BARIŞÇIL YÜRÜYÜŞÜ
Bu yürüyüşte her yaşam tarzından insanımız var. Bir hacı dedemiz var geliyor bayrağıyla yürüyor uzun uzun. Başörtülü çok sayıda kardeşimiz var, başörtüsüz kadınlarımız da var. Yaşlılarımız, gençlerimiz, çocuklarımız var. Yolda yürüyoruz diyelim, bir grup bizi alkışlıyor üç dört kişi rabia işareti yapıyor. Bunlar arkadaşlar. Vatandaş arasında kavga yok. Bir yaşam tarzı, siyasal görüş farklılığı ötesinde Cumhuriyet tarihimizin en barışçıl yürüyüşü. Hiç kimsenin burnu kanamadı. Bize taş atanlar da oldu, gübre dökenler de oldu. Biz hiçbirisini mesele yapmadık, sadece alkışladık. (Gübre dökenlere mesajınız?) Hiçbir mesajım yok kendisine. Düzcelilerin üzüldüğünü biliyorum. Birkaç Düzceli aradı, özür diledi. Biz de şunu söyledik bir kişi bunu yaptı diye bütün Düzcelilere bunu mal edemeyiz. Bir sorunum yok yani.
TÜRKİYE KORKU GÖMLEĞİNİ ÇIKARDI
Bu yürüyüşün getirdiği şöyle bir artı var. Türkiye üzerindeki korku gömleğini çıkardı. Biz artık rahat konuşabileceğiz. En büyük avantajı bu. Türkiye 20 Temmuz sivil darbesinden sonra yarı açık cezaevine döndü. İçerideki ile dışarıdakinin farkı kalmadı. Ben bu yürüyüşü siyasi parti yürüyüşü olarak görmedim. Adalet hepimize lazım olan bir şey. Biz bunu yaptık ertesi gün adalet düzelecek böyle düşünmüyorum. Neden böyle düşünmüyorum, bu yürüyüş demokrasisi gelişmiş bir ülkede olsaydı oturur düşünürlerdi, bu insanlar 40 derece sıcakta niye yürüyorlar, oturur düşünürlerdi. Bu sorunu nasıl çözeriz. Ama bizim gibi ülkelerde yani Türkiye’de, demokrasi kültüründen gelmeyen insanlar ülkeyi yönetiyorlarsa siz yarın istediğimi alacağım hayaline düşmezsiniz. Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı diyor ki, ‘ben lütfettiğim için yürüyorsunuz.’ Benim anayasadan kaynaklanan haklarım ne zamandan beri lütuf oldu. Demokrasinin d’sinden nasip alsaydı bunu söyleyemezdi. İşte ‘yürüyenler teröristtir.’ Bir kişinin burnu kanamadı, bunlar teröristi de bilmiyor. Bu hareket bir başlangıçtır. Bu bir son değil bir başlangıçtır. Parlamentoda sesimizi keserlerse biz sokağa çıkacağız. Niye yürüyorsunuz diyorlar, ‘bu ülkede adalet var niye yürüyorsunuz’ demiyorlar.
‘SÖZDE ADALET YÜRÜYÜŞÜ’ DİYORLAR
Bizim başlangıcımız 9 Temmuz’dur. Demokrasi sokaklarda aranır mı? 15 Temmuz darbesini nerede önledik? Sokaklarda. Çağrıyı kim yaptı, bu beyefendi yapmadı mı? Ben şimdi barışçıl adalet arıyorum vay efendim niye sokağa çıkıyorsun. Meclis’in yetkilerini alırsan bana sadece sokağa çıkma hakkı kalıyor. Nerede söyleyeceğim ben doğruları? Televizyonları kapatmışsın. Devletin televizyonu bizim yürüyüşümüze ‘sözde adalet yürüyüşü’ diyor. Kararlıyım, bu ülkeye adalet gelinceye kadar mazlumun hakkını sonuna kadar koruyacağım. Bedel ödeyecekmişiz, hiçbir korkum yok. Bedel ödenecekse o bedeli önce ben ödemeye hazırım. Niçin rahatsız oluyor Binali Bey, ben adalet için yürüyorum. Adalet olmayan bir ülkede adalet çağrısı yapıyorum. Ben 80 milyon için adalet arıyorum.
YÜRÜYÜŞTE ÜLKÜCÜ DE VAR
(Bahçeli’nin eleştirileri) Yürüyen çok sayıda ülkücü var. Hiçbir ülkücünün bir provokasyona yol açacağını düşünmüyorum. Ben aldığımız duyumlara göre bazı provokasyonların yapılacağını ve bunun ülkücülere mal edileceğini söyledim, hala aynı şey geçerli. Birileri ülkücü kılığı altında sabote etmek isteyebilir, gelen duyum buydu. Bu ülkenin neresinde adalet var. Ama ‘adaleti buldunuz mu?’ Henüz bulamadık, bulamadığımız için bu bir başlangıçtır diyoruz.
FETULLAH GÜLEN KİM
Terör suçtur. Madem teröristler yanımızda yürüyor, etraf polis kaynıyor götürselerdi. Demek ki suçlu değiller. Ben Fetullah Gülen’le ile konuşmadım, fotoğraf çekinmedim, ‘Amerika’dan gel’ diye demeçler vermedim. Yargıyı FETÖ’ye ben teslim etmedim onlar teslim ettiler. Ben tamamen ama tamamen bu ülkenin insanları için çalışırım. Fetullah Gülen kim? Hiç karşılaşmadım, hiç konuşmadım. 17-25’ten sonra öğrendik diyorlar, kocaman bir yalan. Siz bunu 2004’te öğrendiniz MGK’da brifing verildi, ne oldu hiçbir şey yapmadılar. Kalkmış bizi suçluyorlar, ne ahlak var ne vicdan var. Hiç umrumda değil, ben kendime güveniyorum. Beni suçlamak istiyorlarsa, yürekleri varsa bir televizyon programında konuşuruz, el mi yaban bey mi yaban.
O ALAN ADALET ALANI
Mitinge gelecek kişilerden şunu istiyoruz, güvenlik kuvveti arkadaşlarımıza da söyleyeceğiz. Adalet dışında pankart olmayacak. Atatürk posteri ve Türk bayrağı olabilir. Altıoklu bir bayrak dahi görseler onu da almayacaklar. Biz adalet için bir aradayız. O alanı bir adalet alanı olarak düşünüyoruz.
RAPORU DOĞRU BULMUYORUM
Şaşırmadım. BM’nin çeşitli örgütlerinin temsilcilerinin polis tarafından gözaltına alınmasına şaşırmadım. Dikta yönetiminden ne beklenir. İkincisi doğru değil, raporu doğru bulmuyorum. 23 24. fasıllar açılsaydı Türkiye farklı bir yere gelirdi. AP’nin de adil ve adaletli davranmasını istiyoruz. AP’nin sağduyulu bir karar almasını bekliyoruz.
MİLLETVEKİLİ KÜRSÜDE KONUŞMALI
(İçtüzük) Değişiklikleri görmedim. Önce bir görmemiz lazım. Önyargılı değiliz. Parlamentoda milletvekilinin kürsüye çıkıp konuşması lazım. Zaten anayasa değişikliğinden sonra parlamento gazi olmaktan çıktı. Yetkileri alındı, Meclis sıradan bir Meclis. İçtüzükte milli iradenin önüne engeller koymak doğru değil. Meclis’te konuşturmazlarsa nerede konuşacağız. Adalet buluncaya kadar bütün alanları zorlayacağız.(Geç mi kalındı?) Hayır. Eleştirileri saygıyla karşılarım ama geç gelen bir olay değil. 16 Nisan akşamı sokağa çıksaydık, Türkiye çok gergindi can kaybına yol açabilirdi, Türkiye’yi iç savaşın eşiğine getirirdi.
KAPATILSIN DAHA İYİ
Sadece Enis Beyi ziyaret etmeyi düşünüyorum. Ben milletvekillerinin tutuklanmalarını doğru bulmuyorum. AYM kararı da var. AYM üyeleri niye kararlarının arkasında durmazlar. Neden karar vermiyorsunuz. Karar vermiyorsanız kapatılsın daha iyi. Hukuk tarihine böyle bir şey geçmesin.
ANMALARA KATILACAĞIZ
İki tane 15 Temmuz var. Biri sokağın diğeri Saray’ın. Sokağın 15 Temmuz’una sahip çıkıyoruz. 249 şehidimiz, binin üstünde gazimiz var. Sonuna kadar sahip çıkmaya kararlıyız. Ama bir de Saray’ın 15 Temmuz’u var. Darbe girişimini fırsat bilip 20 Temmuz’da sivil darbe yapanlar buna sahip çıkmayacağız eleştireceğiz. 15 Temmuz’da bir anma olursa, elbette ben de örgütlerimiz de anmaya katılacağız. Yenikapı’ya da gittim tabi ki, 12 madde halinde neler yapılması gerektiğini söyledim. Yenikapı ruhuna ben asla ihanet etmedim ihanet eden onlar.
TALİMAT VERDİM DİYOR
Erdoğan’ın ‘ağır mahkumiyetler çıkacağını düşünüyorum’ sözleri) Düşünmesine gerek yok, yani talimat verdiğini söylemek istiyor. Evrensel bir kural vardır, kimin suçlu olup olmadığına siyaset karar veremez. Bir ülkenin başbakanı, cumhurbaşkanı, ya da milletvekili kalkıp falan kişi suçlu diye bir şey diyemez. ‘Ağır mahkumiyetler çıkacağına inanıyorum’ yani ‘ağır mahkumiyetler çıkarın beyler talimat veriyorum.’ 1940’ların Almanyasına geldik.
EN ÖNEMLİ OLAYIM
Bu yürüyüş hayatımın en önemli olaylarından birisidir. Benim sorumluluğumun ağırlığını hatırlatan bir olaydır. Mücadeleyi yapacağım. Bu beni lider yapar yapmaz bu karar bana ait değil, bunun kararı toplumundur.”