Güncelleme Tarihi:
Kemal Kılıçdaroğlu, Kocaeli'nin Gebze İlçesi'ndeki bir otelde Gebze, Dilovası, Çayırova ve Darıca ilçelerinde görevli muhtarlarla sabah kahvaltısında buluştu. Kılıçdaroğlu, burada yaptığı konuşmada, "Gittiğim her bölgede her yörede muhtar arkadaşlarla bir araya geliyoruz. Hangi sorun var, nasıl çözülür onu da üç aşığı beş yukarı biliyorum. Çözümün adresi nerede? Çözümün adresi TBMM'de. Muhtarlık kanunu nasıl çıktıysa muhtarların yetkilerinin genişletilmesi veya kaldırılması veya güçlendirilmesi yetkisi TBMM'nin yetkisinde. Sorun var mı? Tabi ki var. En büyük sorun, milletvekili seçimle gelir, belediye başkanı seçimle gelir, aylık alırlar sosyal güvenlik primlerinin bir kısmını devlet öder. Muhtar da seçimle geliyor, mahallenin, köyün güvenini kazanarak geliyor. Ama onun sosyal güvenlik primlerini devlet ödemiyor. Sizin sorunlarınızın farkındayız, nasıl çözülmesi gerektiğini biliyoruz. Bu konuda her türlü çalışmayı yapmış ve hazır vaziyetteyiz" dedi.
Referandumda siyasi kimliklerin bir tarafa bırakılması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, "16 Nisan da sandığa gideceğiz ve referandum nedeniyle oy kullanacağız. Bir, bu süreç bir parti seçimi, bir hükümet seçimi değil. Bir cumhurbaşkanı seçimi değil. Anayasada yapılan değişiklikleri oylaması süreci. Anayasa değişikliği hem beni, hem muhtar olarak sizi ev kadını, okula giden çocuğu ve hangi partiye üye olsun veya olmasın bütün vatandaşlarımızı ilgilendiriyor. Referandum sürecinin bir seçimle, bir parti ile, bir kişi ile ilgisi yok. Neyle ilgili anayasa ile ilgisi var. Siyasi kimliklerimizi bir tarafa bırakacağız. Eğer bir partinin üyesiysek onları bir tarafa bırakacağız. Bu anayasa değişikliği bizim hangi derdimizi çözüyor ve niye bu anayasa değişikliği geldi onun üzerinde tartışacağız" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu referandumla ilgili sorular sorarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Birinci sorumuz şu? Muhtar olarak değil, aza olarak değil, sade bir vatandaş olarak cumhurbaşkanının taraflı mı, tarafsız mı olmasını istersiniz? Birinci sorumuz bu? Cumhurbaşkanı tarafsız mı, yoksa partizan mı olmalı? Başkan 80 milyonu mu temsil etmeli, sadece kendisine oy veren partilinin üyelerini mi temsil etmeli? Bunun partilerle ilgili veya kişilerle ilgisi var mı? Hayır. o zaman tercih yaparken oy kullanırken bunu düşüneceğiz. Derseniz ki biz tarafsız bir cumhurbaşkanı istemiyoruz cumhurbaşkanı aynı zamanda partisinin genel başkanı olsun, tarafsız olmasın o zaman gideceksiniz sandıkta evet oyu kullanacaksınız. Hayır cumhurbaşkanı tarafsız olmalı, devletin sigortası olmalı, bir sorun olduğunda bütün siyasi partileri gerekirse davet etmeli, o sorunları dinlemeli ortak aklı egemen kılmalı o nedenle tarafsız olmalı diyorsanız gideceksiniz hayır oyu kullanacaksınız. Bunun partilerle bir ilgisi yok. Olayı bir parti çekişmesi haline getirmek yanlış. Anayasa bir partinin anayasası değil, hepimizin anayasası. Bu konuda kafamızda tartacağız, akıl süzgecimizden geçireceğiz ve sandığa öyle gideceğiz. Soru iki sayın cumhurbaşkanı diyelim Afrika'ya ziyarete gitti veya hastalandı veya Allah uzun ömür versin gün geldi vefat etti, yerine kim refakat edecek. Bugün ki modelde sayın cumhurbaşkanı koltuğundan ayrıldığında yerine TBMM başkanı gelir ve vekalet eder. Neden? TBMM başkanı seçimle gelmiştir. TBMM başkanı seçimle gelmiştir, iki milletvekilidir, üç tarafsızdır dört grubu olan siyasi partilere eşit mesafededir."
Kılıçdaroğlu, Türkiye'yi seçimle gelmeyenlerin temsil ettiği dönemlerin darbe dönemleri olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Dolayısıyla cumhurbaşkanı olmadığında TBMM başkanı yerine vekalet eder. Gelen değişiklikte başkan yerinden ayrılırsa resmi ziyaret veya başka bir şekilde ayrılırsa yerine seçimle gelmeyen bir başkan yardımcısı vekalet edecek. Başkan yardımcısı kim? Seçimle mi geliyor? Hayır. O zaman şu soruyu kendi vicdanımıza soracağız. Türkiye Cumhuriyeti'ni seçimle gelmeyen biri temsil edebilir mi? Ne zaman temsil etmiştir? Türkiye Cumhuriyeti'ni seçimle gelmeyenlerin temsil ettiği dönemler darbe dönemleridir. Kenan Evren geldi darbeyi yaptı, başkan oldu. Seçimle mi geldi? Hayır. O zaman şu soruyu soracağız. Sayın cumhurbaşkanını milletin aynı zamanda parlamentonun seçtiği TBMM başkanı mı temsil etmeli, yoksa seçimle gelmeyen biri mi temsil etmeli? Diyorsanız ki seçimle gelmeyen biri temsil etsin o zaman gidip 'Evet' oyu kullanacaksınız. Seçimle gelen birisi, TBMM başkanı milli irade temsil etsin diyorsanız gideceksiniz 'Hayır' oyu kullanacaksınız. Bunun partilerle bir ilgisi yok kişilerle de ilgisi yok. Bu tamamen demokrasi tercihi. Oturup düşüneceksiniz ve vicdan terazisinde tartıp oyunuzu öyle kullanacaksınız. Bu kadar basit."
'BÜTÜN YETKİLERİ BİR KİŞİYE VERİYORSUNUZ'
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Kocaeli'nin Gebze İlçesi'nde muhtara yaptığı konuşmada, anayasa değişiklik paketini eleştirmeye devam etti. Bütün yetkilerin tek bir kişiye verilmek istendiğni söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Devletin yapısı ve işleyişiyle ilgili bütün yetkileri bir kişiye veriyorsunuz. Örnek vereceğim size. Devlette kim müsteşar olur, kim vali olur, kim kaymakam olur bütün bunları TBMM belirler. Devlette müsteşar olmak için üniversiteyi bitireceksiniz, devlette en az 12 yıl üst kademede çalışacaksınız, şartlar tutarsa ilgili hükümet sizi müsteşar tayin edebilir. Yani kuralları TBMM belirler. Yeni modeli hayata geçirirsek kimin müsteşar, kimin vali, kimin büyükelçi, kimin kaymakam ve kimin müftü olacağına bir kişi karar verir. İster üniversite, ister ilkokul mezunu olsun, ister amcaoğlu, ister dayıoğlu olsun. Gelecek 'Seni ben müsteşar tayin ettim nitelikleri ben belirliyorum' diyecek. Anayasa bir kişi için yapılmaz ki, 30-40-50-100 yıl anayasa devam eder. Bugün bir kural gelir, birisi değiştirir, yarın başkası gelir kuralı tamamen değiştirir. Sorum şu; Kuralları bir kişi mi belirlesin? Kuralları 550 kişi mi belirlesin. Kuralları bir kişi mi tayin etsin, yoksa milli irade mi belirlesin? Etüt eğitim merkezleri var. 2 bine yakın. Belki 2 binden fazla. Bir kararname ile kaldırıldı. Buyurun. 'Bu doğrudur' diyorsanız bu kadar yetkiyi verelim."
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ İLE ÇİFT BAŞLILIK GELECEK
Başbakanlığın kaldırılacağını söyleyen Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Başbakanlığı niye kaldırıyoruz? Bana bir Allah'ın kulu çıkıp anlatsın. Cumhuriyetin kuruluşunda Osmanlı döneminde de başbakanlık var. Veziriazam başbakan, vezirler de bakan. Başta da padişah var. Padişahın olduğu dönemde başbakan var. 'Biz demokrasiye geçtik başbakanlığı kaldırıyoruz.' Niçin? Hangi gerekçeyle? Biri bana bunu anlatsın. Anlatamıyorlar. Diyorlar ki 'Çift başlılığı kaldıracağız. Onun için başbakanlığı kaldırıyoruz.' Çift başlılık yok ki Türkiye'de. Yok öyle bir şey. Cumhurbaşkanı var mı? Var. Bir kişi cumhurbaşkanı. Başbakan var mı? Var. Bir kişi başbakan. Herkesin bir görevi var. Cumhurbaşkanının görevleri anayasada var. Başbakanın görevleri de var. Bu görevleri anayasayı millet, başbakanın görevlerini de TBMM belirliyor. Meclisin başbakanlığın görevlerini ve yetkilerini belirlediği süreci bitiriyoruz, başbakanlığı tamamen kaldırıyoruz. Anayasa değişikliğiyle çift başlılık gelecek. Nasıl gelecek? Başkan hem cumhurbaşkanı, hem de partisinin genel başkanı olacak. Diyeceksiniz ki 'Olsun ne fark eder?' 'Hem partisinin genel başkanı, hem de cumhurbaşkanı olsun' derseniz, hiçbir sakınca görmüyorsanız gidip 'Evet' oyu kullanacaksınız. 'Sakıncalı' diyorsanız 'Hayır' oyu kullanacaksınız. Partilerle ilgisi var mı? Hayır yok. Peki çift başlı olursa ne olur? Şu sakınca çıkar. Kocaeli'de beni kim temsil ediyor? İl başkanı burada. Binali Yıldırım'ı kim temsil ediyor? Ak Parti il başkanı. Devlet Bahçeli'yi MHP il başkanı temsil eder. Yeni model de anayasa değişikliği geçerse sayın başkanı kim temsil edecek? İlde iki kişi. Bir vali, iki partisinin il başkanı. Vali aynı zamanda başkanı temsil eder, il başkanı da başkanı temsil eder. Sen misin güçlü, ben miyim güçlü? Çünkü başbakanlık aradan gidiyor. Bir kişi devleti temsil eder, o kişi tarafsız olur. Arabasında Türkiye Cumhuriyeti'nin bayrağını taşır. Ben taşıyamam başbakan da taşıyamaz, milletvekilleri de taşıyamaz. Büyükelçi, vali, cumhurbaşkanı taşır. Arabasında Türk bayrağı sadece 3 kişi taşır. Başkanı düşünün, hem Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil ediyor aynı zamanda da partisini temsil ediyor. Parti bayrağını asacak. İkisini de asabilir. Bu doğru mudur? Başka partiye oy veren vatandaş ne diyecek? 'Bu cumhurbaşkanı benim cumhurbaşkanım' diyebilecek mi? Demeyecek. Kullanacağımız oyun sonuçları nereye varır hep beraber oturup düşünmemiz lazım."
BU BİR REJİM DEĞİŞİKLİĞİ
Kılıçdaroğlu, parlamenter sistemden vazgeçildiğini ifade ederek, "Bunun partilerle alakası var mı? Hayır. Şahıslarla ilgisi var mı? Hayır. Bu bir rejim değişikliğidir. Demokratik parlamenter sistemden vazgeçiyoruz, otoriter tek adam yönetimine geçiyoruz" dedi. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Meclisin feshi. Diyorlar ya 'Fesih yok.' Var arkadaşlar. Bugünkü anayasada var. Bugünkü anayasada cumhurbaşkanı meclisi fesh edip yeni seçime nasıl götürüyor? 45 gün içinde hükümet kurulmazsa cumhurbaşkanı memleket hükümetsiz kalmasın diye meclisi fesh edip yeni seçime götürebilir. Değişiklikle neyi öngörüyoruz? Öyle hükümet kuruldu kurulmadı düşünmeksizin ne zaman arzu ederse görev süresi dolmadan 4 yılsa 4 yıl, 5 yılsa 5 yıl süre dolmadan 'Meclisi fesh ediyorum beyler, buyurun hep beraber seçime gidiyoruz' diyebilir. 'Bizim seçtiğimiz 550 milletvekili parlamentoyu milli iradeyi bir kişi fesh edemez' derseniz 'Hayır' oyu kullanacaksınız. Böyle çok bilinmeyenli bir soru da değil. Vicdanınızı ölçüp tartacaksınız. 550 milletvekilini seçiyorsunuz. Mevcut durumdan bahsediyorum. Çoğunluk partisinin liderini başbakan olarak tayin ediliyor. Sayın cumhurbaşkanı 'Sen başbakansın' diyor. Başbakan ne yapıyor? Bir hükümet programı hazırlıyor. TBMM'ye gidip 'Ben önümüzdeki 4 yıl şu programı yapacağım' diyor. Güvenoyu alır yoluna devam eder. Yeni model de şu; Yeni hükümet kurulacak ve meclisten asla güvenoyu istemeyecek. 550 milletvekili de kim oluyor? Niye onlardan güven oyu isteyeceğim? Onların bir esemesi yok ki. Meclisin feshi yetkisi 1924 anayasası görüşülürken de TBMM de tartışılır. Atatürk'e bu yetki verilmesi tartışılır. İki genç kürsüye çıkarlar 'Biz Gazi Paşayı seviyoruz. Bu memleket için neler yaptığını da biliyoruz. Ama kimse kusura bakmasın bizi buraya millet getirdi, Gazi Paşa getirmedi. Biz milletin verdiği yetkiyi bir kişiye teslim edemeyiz' demiştir ve 1924 anayasası oylanırken meclisin feshi yetkisi Atatürk'e verilmek istenmesi reddedilmiştir. Niye veriyoruz, 80 milyonun aklı yok mu? 550 milletvekilinin aklı yok mu? Yeni seçime gidilecekse kararı meclis alır. Seçime gider. Niye bir kişi arzu ettiğinde hiçbir gerekçe göstermeden meclisi fesh etsin? Bir kişiye yetki verelim düşünmemize gerek yok o kişi gitsin meclisi fesh etsin. Bütün mesele tercihimizi demokrasiden yana mı, tek adam rejiminden mi yana mı yapacağız."
'KİMSE BAKAN HAKKINDA GEN SORU VEREMEYECEK'
Kaç başkan yardımcısı olacağının belli olmadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Başkan yardımcısı sayısı kaç belli değil. 1-2, bilemedin 3, bilemedin beşyüz veya bin. Tamamen başkanın taktirine bağlı. 3 olur 'Bana yetmez' der, '55 yapacağım' der, 'Bakan sayısını da 55 yapacağım' der. Kaç bakan olacağına TBMM karar verir. Yeni modelde bunun tamamını bir kişi belirleyecek. Mevcut sistemde bir bakan diyelim yolsuzluk yaptı, adı ihaleye karıştı, hakkında gensoru verilir. Bakanlar da gensoru verilmesin diye dikkatli davranırlar. Yasalara uygun davranırlar. Yeni modelde hiçkimse bir bakan hakkında gensoru veremeyecek. Kaldırıyorlar ve yok artık böyle bir şey. Başkan yardımcıları hiçbiri milletvekili değil. Seçimle gelmemiş bir kişinin tercihi ile gelmiş ama hepsi ömür boyu dokunulmazlığa sahip olacak. Altını bir daha çiziyorum ömür boyu dokunulmazlığa sahip olacak. Yargılanmaları için en az 400 milletvekilinin oyu gerekecek. 400 milletvekili bir araya gelmezse kimse yargılayamayacak. Ömür boyu dokunulmazlık. Milletvekili dokunulmazlığı ne kadar? 4 yılsa 4 yıl, 5 yılsa 5 yıl. Ama bu başkan yardımcılarına ömür boyu hiçbir savcı meclisten karar çıkmadığı sürece 400 milletvekili en az kimse hesap soramayacak. Ben bunları anlatırken 'Kılıçdaroğlu doğruları söylemiyor' diyor. Daha kaba bir tabir 'Yalan söylüyor' diyorlar. Topu topu 18 madde var. Bir televizyon kanalı olsun bütün televizyon kanalları sizin zaten oturalım sizin istediğiniz gazeteciler olsun. Oturalım medeni insanlar gibi tartışalım. Siz deyin ki 'Kılıçdaroğlu şurada şu yazıyor' deyin beni mahcup edin. Bu konuşmalara belki hiç gerek kalmayacak. 'Gelin' diyorum 'Gelmeyiz' diyorlar. Kavgaya gerek yok. Hatta şu teklifi de yaptım. 'Ben 15 dakika konuşayım siz herbiriniz 30 dakika konuşun. Siz bana 10 soru sorun ben size 1 soru soracağım.' Vatandaş evinde televizyon izlerken bizi de izlesin kim yalan söylüyor ortaya çıksın. Gözlerinden belli olur zaten. Buna da cesaret edemiyorlar. Ne diyorlar? Beni suçluyorlar. Başka konulara giriyorlar."