Güncelleme Tarihi:
Kılıçdaroğlu, kendisine bir gazetecinin saldırganın ülkücü olduğu iddiasını sorduğunu hatırlatarak, "Yine söylüyorum. Ülkücüler vatanseverdir, biz de vatanseveriz. Ülkücüler vatanlarını severler, biz de vatanımızı severiz. Eline silah tutuşturulup birine ateş etmesi sağlananlar asla bir ülkünün adamı olamazlar.
Kelepçeyi şeref olarak taşıyacakmış. Niye bayrak, niye vatan, niye demokrasi, niye özgür medya senin şerefin değil. Kelepçeyi şeref olarak görüyor. Çünkü bu tip insanlar karanlık insanlardır. Bu tip insanların cebine üç beş kuruş koyulduğunda yapmayacakları yoktur. Bunlar satılık insanlardır" dedi.
Provokasyonlara karşı uyaran CHP lideri "Sağduyulu olmalıyız, dikkatli olmalıyız. Aydın'daki güvenlik güçlerine, valisine, başsavcısına, emniyet müdürüne teşekkür ediyorum. Olayın üzerine büyük bir soğukkanlılıkla gittiler, failleri yakaladılar. Planlı bir saldırı, arkasındaki iradeyi merak ediyorum" dedi.
SİLAHLI UNSURLAR ORTAYA ÇIKABİLİR
Şu anda Türkiye’de özgür medya yok. O nedenle söyledim hava kurşun gibi ağır diye. Mücadele edeceğiz. Kararlılıkla bu olayın üzerine gideceğiz. Baskı gelebilir, gelecektir. Silahlı unsurlar ortaya çıkabilir, çıkacaktır da. 15 temmuz darbe girişimini fırsat bilip karşı darbeyi yapanlara karşı dimdik namusumuzla ayakta duracağız.
Türkiye’yi hukuk devleti olmaktan çıkardılar, bir istihbarat rejimi haline getirdiler. Böyle bir devlet mi olur? Bakın bunu yaptılar, bizim yaptığımız tek şey var darbe sonrası. Darbenin fırsata çevrilip karşı darbeye dönüştürülmesini asla doğru bulmuyoruz. 15 Temmuz darbesine nasıl karşı çıktıysak, şimdi yapılan darbeye de aynı şekilde karşı çıkıyoruz.
GAZETECİLER, ÖĞRENCİLER NE YAPTI?
Meclis’i bombalayanları savunmadık, yargılayın. 240 şehidimiz var, öldürenleri yargılayın. Ama kardeşim sen öğrencilerden ne istiyorsun? Gücün öğrencilere mi yetiyor senin? Er erbaş astsubaylara mı gücün yetiyor? Gazeteciler… Ne yaptı bu gazeteciler? Uçağa binip bir yeri mi bombaladı? Üniversite hocaları ne yaptı? Birilerini mi bombaladı bunlar? Sorgusuz sualsiz atıyorlar. 12 eylül askeri darbesinden daha ağır koşulları yaşıyoruz. Böyle ağır bir tabloyla karşı karşıyayız. 1 milyonu aşkın mağdur yarattılar. Ya darbeciler orada duruyor kardeşim. Darbecilerle düne kadar işbirliği yapan sensin zaten. Fakir fukaradan ne istiyorsun sen?
TÜRKİYE BİLİNÇLİ OLARAK DARBE SÜRECİNE İÇİNE SOKULMUŞTUR
Çocuğunu cemaatin yurduna gönderdi diye devletin memuriyetinden atıyorsunuz. Eğer atılacak bir adam varsa, yurt yapmayan siyasi anlayışta. Sen yurt yaptın da o çocuk oraya gitmedi mi? Binali yıldırım da duysun, herkes de duysun, bütün dünya da duysun. Türkiye bilinçli olarak darbe sürecinin içine sokulmuştur. Diyecekler ki örneğin var mı, var tabi, kapı gibi örneğimiz var. Mehmet Dişli, general. Havuz medyasının köşe yazarları da dinlesinler. Kıta görevi yapmayan karargaha getiriyorsunuz. Sonra terfi ediyor. Terfi edince tekrar kıtaya gitmesi lazmı, yine kıtaya göndermiyorsunuz. Hükümet diyor ki bu adam Mehmet Dişli bu karargahta kalacak. Sonra ne oluyor? Bu kişi darbeyi yönetiyor. Peki Mehmet Dişli’yi genelkurmay karargahında tutan siyasi irade kim? O siyasi irade Türkiye’yi yönetenlerdir. Şimdi sen kalkacaksın Mehmet Dişli’ye hesap sormayacaksın, oradaki teğmene hesap sormayacaksın. Mehmet Dişli’ye ve onu orada tutanlara soracaksın.
Bu kararları alan siyasi irade kim? Asıl darbeciler onlar. Türkiye’yi darbe ortamına hazırlayanlar onlar. Onlardan asıl hesap sorulması lazım. Darbenin siyasi ayağı bunlardır. Kalkıyorsunuz akademisyenleri suçluyorsunuz, öğretmenlerin görevine son veriyorsunuz. Askeri öğrenci mi darbe yaptı, er mi darbe yaptı? Mehmet Dişli’yi genelkurmay karargahında neden tuttunuz siz? Generallere hak ettiği terfiyi niye vermediniz siz? Bunun hesabını soracağız. Havuz medyası yazar mı? Yazamazlar. Çünkü onlar da başka yerden besleniyorlar. Patronlarına göre ancak onlar seslendirme yapıyorlar.
Bir şey daha söyleyeyim. Bunların ikisi beraber hareket ettiler. Paralel yapı da bunun için deniyor zaten. Ne diyordu? “Aynı menzile farklı yollardan giden diye...” Şimdi 15 Şubat 2012, dönemin başbakanının başdanışmanı yazıyor. "AKP ile Gülen cemaati arasında hiçbir zaman çatışma yaşanmamıştır, yaşanmayacaktır. bu sadece gönül birlikteliği değil, bir amaç ve hedef birlikteliğidir" deniyor. bundan açık itiraf nereden bulunacak? Yürekli bir savcı çıkar mı? Emin olun çıkmaz. Yürekli ve namuslu bir savcı bekliyorum.
CUMHURİYET GAZETESİNE OPERASYON
Dün yeni bir şey oldu. Cumhuriyet Gazetesi’ne baskın yapıldı. Eser Sevinç, Hakan Kara, Hikmet Çetinkaya, Musa Kart, Mustafa Kemal Güngör, Müslüm Özışık, Murat Sabuncu, Aydın Engin, Bülent Yener, Akın Atalay, Can Dündar, Nebil Özgentürk. Savcı bunlar hakkında yakalama kararı verdi. Ne diye veriyor? Efendim Cumhuriyet Gazetesi FETÖ’cüymüş, PKK’lıymış. Ama bir haksızlık yapmış savcı, IŞİD’i unutmuşlar… Ben bu savcıya, o savcıya talimat veren siyasi iradeye seslenmek isterim. Bedel ödeyen gazetedir cumhuriyet gazetesi. Her dönemde, her darbe sonrası bedel ödeyen bir gazetedir. Cumhuriyet Gazetesi bizim basın dünyamızın akademisidir. Görüşü ne olursa olsun, her insan acaba cumhuriyet ne yazdı diye sabah gazeteyi ele alır. Cumhuriyet bir aydınlanma gazetesidir. Cumhuriyet ödün vermeyen bir gazetedir. Acaba iktidardakiler benim lehime çalışır mı diye düşünmeyen bir gazetedir. Özgürlüğü savunan bir gazetedir cumhuriyet. Ve cumhuriyet, cumhuriyetle yaşıt bir gazetedir. Cumhuriyet adını da Mustafa Kemal Atatürk vermiştir zaten. FETÖ ile PKK ile ilişkilendirmek şeref yoksunu kişilerin yapacağı bir iştir. Böyle bir şey olabilir mi? Ben sormak isterim.
FETÖ'CÜLERİ CUMHURİYET Mİ YERLEŞTİRDİ
FETÖ’cüleri devlete cumhuriyet mi yerleştirdi? Hakimleri savcıları Cumhuriyet mi yerleştirdi? Ne istedilerse vermedik diyen Cumhuriyet miydi? Senin yüreğin yetiyorsa, ne istediler de vermedik diyen adama soracaksın sen devletin nesini peşkeş çektin bunlara diye…
Zekeriya Öz’e kurşun geçirmez arabayı Cumhuriyet mi tahsis etti? Sayın savcı, arabayı tahsis eden adama soru sorma yüreğin var mı senin? 81 ilin 76’sına FETÖ’cü müdürleri cumhuriyet mi atadı? Sen niye sormuyorsun savcı kardeşim. Bombalar yerleştirilirken şehirlere, bunlara dokunmayın diyen Cumhuriyet miydi? “Valilere talimat verip, güvenlik güçlerine dokunmayın” diyen kimdi? Sen bu soruyu sorabiliyor musun? Bu soruyu sorma hukuk namusun var mı? Sormuyorsan kardeşim çok büyük bir handikapın içindesin. Ve sen iktidarda olanların borazanlığını yapıyorsun. Elinde onların kamçısı seni kullanıyorlar. Bir savcı kendini kullandırtmaz.
GÜLEN'İN SÜMKÜRDÜĞÜ MENDİLİ SAKLAYAN CUMHURİYET Mİ?
TBMM’de kürsüye çıkıp, Fetullah Gülen’e çete demek ihanettir dedi birisi. Bu soruyu sen sordun mu? Kim bunu söyledi diye. Soramıyorsun, cesaretin de yok senin. Sen çocuklarına bile hesap veremezsin sayın savcı. Fetullah Gülen’in sümkürdüğü mendili alıp saklayan cumhuriyet mi? Niye bu soruyu sormuyorsun sen. Başbakan yardımcısını pensilvanya’ya gönderip sor bakalım Gülen’in bizden bir emri var mı yok mu diyen adama sen hesap sorabiliyor musun? Soramıyorsun. Sen savcı değilsin, hukuk adamı da değilsin. Sen birilerinin maşasısın.
Şimdi kalkacaklar diyecekler ki, efendim biz bunları soramıyoruz. Hükümete soramıyoruz, hükümete sorarsak başımız belaya girer. Yapacağın bir şey var kardeşim, soramıyorsan o makamdan ayrılırsın. Ben hukuk adamıyım dersin. Bütün bunların iki nedeni var. Hiç kimse unutmasın. Bütün bu olayların iki temel nedeni var. Birincisi tek adam rejimini getirmek, ikincisi ekonomideki kötü gidişe dur diyemiyorlar. Ekonomi felakete gidiyor. Türk Telekom gibi bir kuruluş dahi kendi taahhütlerini yerine getiremiyorsa…
DİKKATİ BAŞKA ALANA ÇEKMEK İSTİYORLAR
Doğruyu kim yazıyordu? Cumhuriyet gibi gazeteler yazıyordu. İşsizlik almış başını gidiyor. Yoksulluk 17 milyon. Vatandaşın tam uyanacağı bir alan. Cumhuriyet gibi başka olayları Türkiye’nin gündemine getirip dikkatleri başka yere çekmek istiyorlar. Bugün bütün oynananlar başkanlık rejiminin fragmanlarıdır. Bir ülkenin başbakanı, sayın Binali yıldırım “Başkanlık gelmezse Türkiye bölünür” diyor. 93 yıldır bu ülke dimdik ayakta. Bütün darbelere karşı. Ve sen kalkıyorsun Türkiye bölünür diyorsun. Yani başbakan olarak ben Türkiye’yi bölünmeye sürüklüyorum diyorsun. Sen o koltukta oturamazsın arkadaş. Türkiye’nin bölünmesinden bahseden kişi başbakanlık koltuğunda oturamaz.
SAYIN BAHÇELİ'YE SÖYLÜYORUM
Sayın Devlet Bahçeli’ye de söylüyorum. Türkiye’yi bölme projesidir başkanlık sistemi. Recep Tayyip Erdoğan televizyonda, “Türkiye eyalet sisteminden korkmamalıdır” diyor. Hiçbir siyasi liderin tuzağa düşmemesi lazım. Bayrak, demokrasi, demokratik parlamenter sistem bizim ortak paydamızdır. Bir kişiye koltuk uğruna Türkiye’yi ateşe atacaksın. Buna izin vermeyiz.
Başkanlık sistemini kim istiyor? Sadece o değil, Abdullah Öcalan da istiyor. Kendi kitabı yayınlandı. Ne zaman söylüyor bunu 2013’te söylüyor. Kime söylüyor, hükümet yetkililerine söylüyor. Başka, “Başbakan’a deyin ki, başkanlık sistemini hızlıca tartışabiliriz” diyor. Ne zaman söylüyor 2014’te. Bahçeli’ye söylüyorum. Bir daha hatırlatıyorum. Diyeceksiniz ki, bunlar şimdi PKK ile kavga ediyorlardı. 10 dakikada barışırlar. Sonra çıkıp diyecekler ki bizi kandırdılar.