Güncelleme Tarihi:
Kılıçdaroğlu, Türkiye Gazeteciler Federasyonunun (TGF) Sheraton Otel'de “Anadolu Medyası Liderlerle Buluşuyor” konulu toplantısındaki konuşmasında, yerel basının önemine değindi.
Habercilikte sınırların aşıldığına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, bazı Arap ülkelerinde yaşanan olayların nedeninin, orada yaşayanların dünyada olup bitenleri yakından takip etmesinden ve baskıcı rejimlere direnmelerinden kaynaklandığını söyledi.
Medya üzerinde baskı olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, “Eğer yaygın basında bu kadar baskı varsa, herhalde yereldeki baskının çok daha fazla olduğunu sizler benden daha iyi biliyorsunuz” dedi.
Kılıçdaroğlu, Elazığ'da belgeleriyle yolsuzlukların üzerine giden “Kalem Gazetesi”nin, darp, baskı ve şiddet sonrası kapatıldığını ileri sürerek, “Eğer tek tek sıramızı beklersek bu olmaz...Medyada kendisine çeki düzen vermek zorunda” ifadelerini kullandı.
Kendisinden önceki bir konuşmacının “12 Haziran'dan sonra baskıların kalkacağı sözünü vermesini” istediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, “Eğer bir ülkede özgürlük yoksa, medyanın özgürce eleştirme hakkı yoksa o ülkede demokrasiden söz edemeyiz, birbirimizi kandırmayalım” dedi.
"SEZER MANŞETİNE MÜDAHALE EDİLDİ"
Başbakan'ın “8 yıl boyunca manşetine karıştığımız bir gazete var mı?” dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Sayın Başbakan sen doğruyu söylemiyorsun. Şimdi açıklayacağım, kimin kalemiyle bir başka gazetecinin kalemiyle. Fatih Altaylı'yı hepiniz bilirsiniz. Saygın, doğruları yazan güçlü bir kalemdir. Severiz sevmeyiz. Altaylı, 21 Nisan 2007'de Sabah gazetesinden ayrılırken meslektaşlarına bir mektup yazdı. Bütün internet sitelerinde var. Mektupta bütün Sabah Gazetesi çalışanlarına sesleniyor, 'Bazı yazarların yazılarına, fikrim ve onayım dışında müdahale edildi' diyor. Hangi manşetten bahsediyorsun sen, Hükümetin başında oturan kişi.
Yine diyor ki, 'Son olarak yine Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in yaptığı açıklamaları manşet yaptığımız gün, gece geç saatlerde gazeteye müdahale edildi' diyor. 'Manşetin değiştirilmesi bana haber verilmeden tayin edildi' diyor.
Diyor ya Recep Bey 'manşetine karıştığımız bir gazete var mı?' Bırak manşeti gazeteye doğrudan müdahale ediyorsun sen...Şimdi kalkmış milletin gözünün içine baka baka ve bütün bu olayları bile bile 'Biz manşetlere mi müdahale ediyoruz' deme cüretini gösteriyor. Bari söylüyorsun adam gibi söyle, 'Bu gazetenin manşetlerine dokundum, gücüm var, Başbakanım' de. Ben de sana saygı duyarım. Milletin gözünün içine baka baka 'biz manşetleri mi değiştirdik?' dersin, ama kapalı kapılar ardında manşetleri değiştirirsin. Hangi çağda yaşıyoruz.”
Anayasanın 28. maddesinde “Basın hürdür, sansür edilemez” denildiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Bence buraya parantez içinde bir şey yazmak lazım. 'Recep Tayyip Erdoğan istisna' diye” şeklinde konuştu.
“SAYIN FÜLE DUYSUN BİZİ”
Gazetelerde künyeler olduğunu, buralarda da bazı bilgilerle sahiplerinin adının yazdığını ifade eden Kılıçdaroğlu, “AKP iktidarı ile bir grup gazetede bu isimler kalktı. Künyede isimler yoksa, bu manşetler her zaman değişebilir anlamına gelir. Bir gazetenin patronu hangi gerekçe ile kendisinin ismini künyeden sildirir...” dedi.
Avrupa Birliği (AB) yetkililerine seslendiğini belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Başta sayın Füle duysun bizi. Açsın o gazeteleri künyelerine baksın ve kendi vicdanına sorsun. AKP'ye verdikleri destekler için sorsun. Özgürlük diyorlardı, demokrasi diyorlardı AKP için...Demokrasi diyoruz, hangi demokrasi? Bunun adını AKP bize ileri demokrasi diye satmaya çalışıyor. Hitler döneminden bir farkımız yok. Dolayısıyla bu tehlikelere ortak ses verdiğimiz sürece sorunu çözeriz. AKP bir şey daha yapıyor. Kendi medyasını oluşturuyor. Kimileri 'yandaş medya' diyor, bana göre 'besleme basın' desek daha doğru olur. Ama orada çalışan emekçilerden bahsetmiyorum. O manşetleri hazırlayanları teşhir edeceğiz. Hele hele patronu yolsuzluktan aranıyor, yolsuzluktan davası var, bize ahlak dersi vermeye kalkıyor. Sen kimsin de bana ahlak dersi vereceksin?”
ANKET PALAVRALARINA KESİNLİKLE İNANMAYIN
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, anketlere inanılmamasını isteyerek, “Anket palavralarına kesinlikle inanmayın. Yok efendim yüzde 50'ymiş, yok yüzde 58'i hedefliyorlarmış. İsterseniz yüzde 100'ü hedefleyin, ben sizi o koltuktan indirmeye kararlıyım” dedi.
“RAHMETLİ BABAMA, ANNEME YAPMADIKLARI İFTİRA KALMADI”
Konuşmasında, “AKP iktidara geldi 7 göbeğimizi araştırdı” diyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Rahmetli babama, anneme yapmadıkları iftira kalmadı. İnsanda biraz utanma olur. İnsanda biraz Müslümansa, Müslümanlığın M'si olur. Her türlü ahlaksızlık, her türlü çirkef, her türlü yalan manşetlerde...Bugün bir gazetenin manşeti 'Efendim son olaylar nedeniyle biz alelacele il başkanları, ilçe başkanlarıyla erken toplantı yapmışız. İnsaf, insaf, yalanın kuyruklusu olur da bu kadarı olmaz. Bin 500-2 bin kişiyi Ankara'ya davet edeceksiniz, önce otelleri ayarlarsınız, toplantı salonunu ayarlarsınız. Bunun için de 1-1,5 ay önceden hazırlık yapılır. Nasıl öne alabilirsiniz, hangi otelde yer bulacaksınız. Gazetenin adı ne Yeni Şafak. Kimden beslendiğini söylesin Yeni Şafak. İnsanda biraz insanlık olur. En azından bir sorarlar.
“BEN HALKA YALAN SÖYLEMEME SÖZÜ VERDİM”
Medya konusunda, AKP medyasından bahsediyorum ben, AKP medyası ne yazarsa yazsın. Buradan bütün halkıma çağrıda buluyorum: Ben size yalan söylememe sözü verdim, benim ağzımdan çıkan her sözün doğru olduğuna inanın. AKP medyasına o medyayı yönlendirenlere, haberleri yapanlara kesinlikle inanmayın. Onların tek hedefi CHP'yi iktidar yapmamak. Ama bizim de hedefimiz var. Bütün bu yalana dolana karşı iktidar olma kararlılığımız var. Bunu yapacağız.”
İktidarın, kendisinin gezmesinden ve konuşmasından rahatsız olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, “Ben halka söz verdim. Bunların inanç maskelerini de ahlak maskelerini de aşağıya indirmek benim boynumun borcu. Ben bunu yapacağım. Neyin arkasına saklanırlarsa saklansınlar. Ne yaparlarsa yapsınlar” dedi.
Hatalarının olabileceğini belirten Kılıçdaroğlu, eleştirilere de açık olduklarını söyledi.
“YALAN HABERLERE DAVA AÇACAĞIZ”
Her gazetenin eleştiri yapabileceğini, sağlıklı eleştirilerin başlarının üzerinde yeri olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Ben hiçbir eleştiriye dava açmadım. Hakarete varan boyutlar oldu, açmadım. 'Medyanın özgürlüğü var, saygı gösterelim. Biz de göstermezsek kim gösterecek' dedim. Ama yalan haber yok. Şimdi hukukçulardan bir ekip oluşturduk, bütün yalan haberlere dava açacağız. Burayı dikensiz alan sanmasınlar, efendiliğimizi kendileri için bir baskı aracı olarak kullanmasınlar. Bizim efendiliğimiz medyaya duyduğumuz saygıdan kaynaklanıyor. Ama medya AKP medyası ise kusura bakmasın” ifadelerini kullandı.
Televizyonlarda tanınmış bazı kişilerin yaptıkları her tartışma programında kasıtlı olarak, sözü sürekli CHP'ye getirmeye çalıştığını ileri süren Kılıçdaroğlu, “Bu eleştirilere kesinlikle kulak asmayın. Anket palavralarına kesinlikle inanmayın. Yok efendim yüzde 50'ymiş, yok yüzde 58'i hedefliyorlarmış. İsterseniz yüzde 100'ü hedefleyin ben sizi o koltuktan indirmeye kararlıyım” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, baskı ve tutuklamalara direneceklerini bildirdi. “AB, artık Türkiye'de niye demokrasi, özgürlük kaygısını dile getiriyor, hiç düşündünüz mü?” diye soran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“CHP'nin Avrupa ile ilişkileri iyi değildi. Brüksel'e, Almanya'ya, İngiltere'ye, Fransa'ya gittim. En yetkililerle görüştüm. Demokrasiyi, özgürlüğü anlattım. Ve onlara şunu söyledim: 'Demokrasi diyorsunuz, 61 gazeteci hapiste, sizin ülkenizde var mı böyle bir sorun? Sizin ülkenizde bir Başbakan çıkıp 'ben bu davanın savcısıyım' diyor mu? Savcı kim, gazetecilerin hangi gerekçelerle içerde tutulduğunu o açıklar, savcı. Bir de diyor ki biz savcılık yapmıyoruz. Recep Bey sen davaların savcısısın. Kararı artık siyasi otorite alıyor, senin yandaşların da o siyasi otoritenin aldığı kararın gereğini yapıyor. Gazeteci araştırır, soruşturur. Yayımlanmamış kitabın suç unsuru olduğu tek ülke Türkiye'dir...Ve bunun adına ileri demokrasi diyen siyasi iktidar da Türkiye'de.”
“ARTIK AVRUPA PARLAMENTOSU UYANDI”
Gazetecilerde her türlü belgenin bulunabileceğini savunan Kılıçdaroğlu, “gizli belge” kavramını da bir türlü anlayamadığını belirterek, birinin çıkıp kendisine bunu anlatmasını istedi.
Artık Avrupa Parlamentosunun uyandığını belirten Kılıçdaroğlu, “Biraz geç uyandılar ama uyandılar. Onlara her türlü sitemimizi yapacağız. Sayın Fühle'ye şunu söylemiştim: 'Anayasa değişikliğinden ne bekliyorsunuz?' Size dedim ben söz veriyorum, herhangi bir AB ülkesi bizim yargıyla ilgili yaptığımız değişiklikleri kendi ülkelerinde parlamentolarına kanun teklifi olarak getirsin, ben Türkiye'de meydanlara çıkıp bu anayasa değişikliğine 'evet' diyeceğim. Kendi parlamentonuza getiremediğiniz şeyi niye bize dayatıyorsunuz? Şimdi diyorlar ki Türkiye demokrasiden, özgürlüklerden uzaklaşıyor. Günaydın, biz size söyledik bunu” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, kendilerinin üzerinde duracağı konuların her zaman özgürlüklerden ve demokrasiden yana olacağını da bildirdi.
“BUNUN HESABINI VERECEKSİNİZ”
Kendilerini eleştirenlerin de özgürce yazacağını, bunun da sözünü verdiklerini belirten Kılıçdaroğlu, eleştiriden korkmayacaklarını kaydetti.
“Gazeteciliğin sınırlarını artık savcılar belirleyecek, öyle anlaşılıyor” diyen Kılıçdaroğlu, “Hukuk tanımayan, hukuk dışı her işlerin içinde olan savcılar. Onlara sesleniyorum. Çarşaf çarşaf, kişilerin özel hayatıyla ilgili belgeleri yandaş gazetelere servis eden savcılara sesleniyorum. Bana demesinler emniyet yaptı, onları da siz yönetiyorsunuz ve bunları görmemezlikten gelen savcılara sesleniyorum, demokrasiyi katleden savcılara sesleniyorum. Özgürlükleri sınırlayan savcılara sesleniyorum. Türkiye'nin batıdaki tablosunu siz değiştirdiniz. Türkiye'de demokrasi ve özgürlüklerin olmadığını siz kanıtladınız. Bugün iktidarın gücünü arkanızda görebilirsiniz ama hiçbir güç baki değildir, gün gelecek siz de bunun hesabını vereceksiniz.”
“SAVCININ GÖZÜ GÖRMÜYOR RÜŞVET DEFTERİNİ. BUNA SAVCI MI DENİR?”
Kendilerinin korkacağını çekineceğini düşünerek her türlü baskıyı kurmaya çalıştıklarını ileri süren Kılıçdaroğlu, ülkeye demokrasi ve özgürlüğü getirene kadar direneceklerini bildirdi.
Türkiye'de korku imparatorluğu olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, bunun en iyi örneğinin ise Elazığ ve Kayseri'de yaşandığını söyledi.
“Kayseri'de ne oldu?” diye soran Kılıçdaroğlu, “Anlı şanlı savcıları düşünün, unvanın da Cumhuriyet yazan savcıları düşünün. Adam rüşveti el defteri ile toplamış, kimlerden aldığını yazmış. Savcının gözü görmüyor rüşvet defterini. Buna savcı mı denir? Bu savcı koltuğunda oturuyor, büyük bir ihtimalle de yakında Yargıtay'a atanır” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, Kayseri'deki yolsuzluk iddialarının takipçisi olacaklarını bildirdi.
Kılıçdaroğlu, yolsuzlukların aydınlatılması konusunda medyanın da kendileri kadar yürekli olmasını istedi.
“DÜN BİR KOMEDİ YAŞANDI”
3 bakanlık için devir teslim törenleri düzenlendiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, “Dün bir komedi yaşandı. Efendim, 3 bakan ayrılıyormuş, yerine de bağımsız bakanlar atanıyormuş. Bağımsızlara da bakın. Adamı bakan ilan edince gözyaşlarına boğuluyor. Bu, ülkenin insanlarıyla alay etmektir” dedi.
Konuşmasının medyada çok yer bulmayacağını bildiğini, ancak yine de konuştuğunu belirten Kılıçdaroğlu, Anadolu medyasına güvendiğini söyledi.
Tutuklanan gazetecilerin, tutuklanma nedeninin açıklamasını “başsavcıdan” beklediklerini anlatan Kılıçdaroğlu, “Başsavcı 'bunlar gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklanmadı' diyor. Kim hangi gerekçeyle tutuklandıysa sayın başsavcı çık açıkla. Bu başsavcıdan bir isteğimiz daha sık sık yurt dışına gidiyor ya. Gittiğin ülkenin başbakanına bir sor, 'sizin ülkenizde yazılıp da basılmayan bir kitap dolayısıyla gazeteci gözaltına alındı mı?' Eğer yüzün kızarmazsa bu soruyu sor. Bu soruyu sormazsa yüzü kızarıyor demektir. Yüzü kızarıyorsa demek ki bu ülkede demokrasi yoktur” dedi.
Kendisine “çok sert konuşuyorsun” eleştirisinin yapıldığını belirten Kılıçdaroğlu, “Konuştuklarımın hangisi yanlış. 'Niye Başbakan'a sert ifadelerde bulunuyorsun?' Adamın yapmadığı küfür kalmadı. Söylemediği söz kalmadı. Ne sülalemiz kaldı, ne ailemiz. Kimse ona bir şey söylemiyor” diye konuştu.
FEDERASYON BAŞKANI SERTEL VE İPEKÇİ
Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel de son dönemde yaşanılanlar nedeniyle, gazetecilerin sorularını konuşmaktan uzaklaştıklarını anlattı.
Hangi düşünceden olursa olsun, baskıların yaşanmadığı bir Türkiye'yi özlediklerini bildiren Sertel, gazetecilerin tutuklamalara karşı eylemlerinin süreceğini söyledi.
1980 öncesi işleri sadece gazetecilik olan gazete sahipleri bulunduğunu belirten Sertel, “Şimdi ise 40 şirketi olan, 41. şirketi de medya olan patronların, al gülüm ver gülüm anlayışı ile büyük sıkıntı yaşanıyor” dedi.
Basın özgürlüğünün olmadığı bir ülkede demokrasiden de söz edilemeyeceğini bildiren Sertel, suskun bir toplumun hürriyetlerden ve özgürlüklerden de bahsedemeyeceğini savundu. Sertel, konuşmasında gazetecilerin özlük haklarına ilişkin sorunları da dile getirdi.
Gazetecilere Özgürlük Platformu Dönem Başkanı ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Ercan İpekçi de konuşmasında “Derin devletten daha derin bir devlet ile karşı karşıyayız. Ürpermemek elde değil” ifadelerini kullandı.
Kendilerine “fısıltı” yoluyla çeşitli bilgiler ulaştığını, bunların da sindirme amacı taşıdığını anlatan İpekçi, “Bu gözaltıların tutuklamaların daha da artacağı, devam edeceği yönünde bulgular bize aktarılıyor. Bu da bizi ürkütüyor. Müthiş bir sindirme ve korku ortamı ile karşı karşıyayız. Bu korku ortamını yaratanlar 2002'den bu yana iktidar olan partidir. Suç işleyen elbette yargılanmalıdır ama geldiğimiz noktada niteliksiz yayıncılık basın özgürlüğü olarak sunuluyor” dedi.
İpekçi, gazetecilerin yıpranma hakkının geri verilmesi gerektiğini, bu konuda CHP'den de destek beklediklerini kaydetti.
Toplantıda farklı illerden gelen cemiyet başkanları da söz aldı.
Toplantı sonunda Sertel tarafından Kılıçdaroğlu'na plaket verilirken, toplu fotoğraf ta çektirildi.