Güncelleme Tarihi:
CHP'li 234 belediye başkanının katılımıyla Eskişehir'de, Sanat ve Kültür Sarayı'ndaki düzenlenen "Büyük Buluşma" toplantısı, Kılıçdaroğlu'nun ailesinden gelen "Babalar Günü" kutlama mesajının izlenmesiyle başladı.
CHP'nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ise CHP'nin belediyelerinden uygulaması planlanan "Tek kart" uygulamasını tanıttı.
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'in çiçek verdiği Kılıçdaroğlu, yaptığı konuşmada, sosyal demokrat bir belediye başkanının halkını seven, halkına hizmet etmeyi onurlu bir görev kabul eden bir belediye başkanının, Anadolu'nun ortasında bir kenti nasıl yaşanabilir hale getirdiğini gördüklerini kaydetti.
Yaptıklarını bazen anlatamadıklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Çok güzel şeyler yapıyoruz ama bunları Türkiye'ye duyurmamız gerekiyor. Duyurmada biraz eksiğiz. Yaptıklarımızın bilinmesi, anlatılması gerekiyor. Belediye başkanlarımız çalışacaktır. Hep bereber çalışacağız. Genel iktidarın yolu yerelden geçer. Eğer çalışırsak, üretirsek, kenti kazanırsak, ülkeyi daha güzel yöneteceğiz. Bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu koşulları, ben de biliyorum, siz de biliyorsunuz. Sade yurttaşımız da biliyor. Herkesin kafasından kocaman bir soru işareti var. Herkes her sabah kalktığından şu soruyu kendi vicdanında soruyor. 'Bu memleket nereye gidiyor?' diyor. Nereye gidiyoruz? Bayrağımız indiriliyor. Nereye gidiyoruz? Konsoloslukta yurttaşlarımız rehin alınıyor. Nereye gidiyoruz? Her sabah gazeteleri açtığımızda, televizyonları dinlediğimizde, öfkeli bir sesin toplumdan intikam alırcasına konuştuğunu görüyoruz ve duyuyoruz. Nereye gidiyoruz? Barış diyoruz. Barışın 'b'si bile yok. Sanki bir kavganın ortasındayız. Biz huzuru istiyoruz. Huzurlu bir kent istiyoruz. Huzurlu bir aile, huzurlu bir ülke istiyoruz."
"Siyaset, kavganın aracı haline dönüştü"
Kılıçdaroğlu, elbette ki herkesin farklı görüşlerinin olabileceğini ve dünyaya farklı pencerelerden bakabileceğini bildirdi.
Farklılıkların kavganın nedeni olmayacağını anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Siyaset kavganın aracı haline dönüştü. Vatandaş, iş adamı, çiftçi huzursuz. Her ailede huzursuzluk var. Her aile, gelecek açısından kaygı duyuyor. Onlar kavga etsinler, biz barışı savunacağız. Onlar kavganın fitilini ateşlesinler, biz huzuru savunacağız. Beraber olacağız. Güzel, pozitif bir dil kullanacağız. Olumsuz bir dil kullanmayı tümüyle kaldırıyoruz. Topluma güven vereceğiz. Türkiye'nin 'birleştirici gücü' diyoruz. Biz, bize oy versin, vermesin hiçbir ayrım yapmaksızın bütün yurttaşlarımızı kucaklayacağız. Bize oy versin, vermesin belediye başkanları olarak her yurttaşa eşit hizmet götüreceğiz. Çünkü biz Cumhuriyet Halk Partisi'yiz. Çünkü biz halkın partisiyiz. Çünkü biz halka hizmet etmeyi, Hakk'a hizmet eder gibi kutsal bir görev sayıyoruz."
Kılıçdaroğlu, az önce bir kart örneğinden söz edildiğini hatırlatarak, CHP'nin yoksulluğu yönetmek istemediğini vurguladı.
Yoksulluğu bitirmek istediklerine değinen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Türkiye'de yoksul aile kalmasın istiyoruz. O yüzden 'hiçbir çocuk yatağa aç girmesin' diyoruz. Aile sigortasını bunun için söyledik. Yine söyleyeceğiz. Her ailenin sigortası olacak, bu ülkede. Her ailenin maddi gücü olacak, bu ülkede. Her ailede kadın güçlü olacak, bu ülkede. Her ailede huzur ve barış olacak. Ekonomik özürlüğü olmayanın siyasal özgürlüğü olmaz. Onun için onlar yoksulluğu yönetiyorlar, kendilerine bağımlı kılmak için insanları. Biz yoksulluğu bitirmek, herkesin varlıklı olmasını isityoruz, herkesin özgür olması için. Sosyal devleti ayağa kaldırmak istiyoruz. Köle ticareti yapmıyoruz. İnsanları köleleştirmek için mücadele etmiyoruz. Herkesin bağımsız ve özgür olmasını istiyoruz. Sosyal devlette, devletin her yurttaşının güvencesinin olmasını istiyoruz. Devletin baskıcı değil, kucaklayıcı olmasını istiyoruz. Devletin baskıcı değil, bireylerin hak ve özgürlüklerini genişletmesini istiyoruz. Bunun yolu yerelden geçiyor. Belediye başkanlarımız bütün belde halkını kucaklayacaklar. Nerede sorunlu bir yurttaş varsa, aile varsa, belediye başkanlarımız ertesi gün onun yanında olacaktır. Acı gününde de sevinçli gününde de onların yanında olacağız."
"Toplumun her kesimine kulak kabartacaksınız"
Kılıçdaroğlu, belediye başkanının işinin zor ve bu görev için ilk 6 ayın çok önemli olduğunu kaydetti.
Belediye başkanının ilk 6 ayda verdiği mesajın halkın belleğinde genel kabul göreceğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Toplumun her kesimine kulak kabartacaksınız. 'Makamınıza oturun' diye belediye başkanı seçilmediniz. Halkın arasında gezin, onların sesin dinleyin diye belediye başkanı seçildiniz. O makam oturma değil, hizmet makamıdır" dedi.
Kılıçdaroğlu, CHP'nin bir özelliğinin olduğunu dile getirerek, "Biz kul hakkı yemeyiz. Biz vatandaşa hizmet ederiz. Biz belediyedeki her kuruşun nerelere harcandığının hesabını, belde halkına vermeyi onurlu bir görev kabul ederiz. Biz halktan aldığımız her kuruşu, ona hizmet etmek için harcıyoruz" diye konuştu.
"Biz halka hizmet ederiz"
"Bir iktidar düşünün Adalet ve Kalkınma Partisi. Ne adaleti var, ne kalkınması var" diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Toplanan vergilerin hesabını parlamentoda vermeyen bir siyasal iktidar var. O siyasal iktidara hesap nasıl verilirmiş derseniz, bize yerel yöneticilerimiz, belediyelerimiz gösterecek. Siz, her kuruşun hesabını vereceksiniz. Şunu söyleyeceksiniz, 'iktidarın yapamadığını, biz yapıyoruz' diyeceksiniz. 'Aile sigortasını yapamıyorlar, biz yapıyoruz' diyeceksiniz. 'Halkın arasına giremiyorlar, biz giriyoruz' diyeceksiniz. 'Vatandaşın derdini biz biliyoruz, biz çözeceğiz' diyeceksiniz. Siz bizim yüzakımızsınız. Siz bizim öndeki askerlerimiz, neferlerimizsiniz, çalışanlarımızsınız. Siz halkın önderlerisiniz, kanaat önderlerisiniz. Siz hizmet verdiğiniz sürece ülkenin birliğine ve bütünlüğüne en büyük katkıyı yapmış olacaksınız.
Çünkü siz, hiç kimseyi ne inancından ötürü, ne kimliğinden ötürü ne siyasal düşüncesinden ötürü ötekileştirmeyeceksiniz. Yandaş politikası izlemek, bizim kitabımızda yoktur. Biz halka hizmet ederiz. Asıl felsefemiz budur. Bunun üzerinde duracağız ve bunun için mücadele edeceğiz. Bileceğiz ki bir yerde bir çocuk ağlıyorsa, belediye başkanının kulağı o çocuğun ağlamasındadır, 'neden acaba?' diye. Bir ailede sorun varsa, o akşam tencere kaynamıyorsa, bileceğiz ki belediye başkanımız oradadır. Bunun için muhtarlarla büyük iş birliği yapacağız. Mahallenin muhtarı bir anlamda belediyenin en yakından iş birliği yaptığı kişidir."
"Öfkeli bir adam var"
Kılıçdaroğlu, az önce babalar günü dolayısıyla bir film izlediğini hatırlattı.
Film dolayısıyla çok duygulandığına değinen Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Çocuklarımı nasıl büyüttüğümü bilmiyorum. Bürokraside çalıştım, 27,5 yıl. Gece saat 1-2'de eve giderdim. Hep bu ülkenin sorunlarına kendimi kilitledim. 'Nasıl mücadele ederiz? Bu ülkeyi nasıl aydınlığa çıkartırız?' dedik. Hiçbir ayrım yapmadık. Bütün yaşamım boyunca hep yolsuzluklarla mücadele ettim, haksızlıklarla mücadele ettim. Bir baktım, çocuklarım büyümüş. Şimdi siyasete girdik. Emin olun, bir sabah kahvaltısını dahi rahat yapamıyoruz. Huzura ihtiyacımız var. Öfkeli bir adam var. Çıkıp konuşuyor. Nasıl? Terbiye sınırlarını zorluyor. Nasıl yapabiliyor, bunu? Kendi ailesini, kendi çocuklarını, yolsuzluklarına ortak ediyor. Nasıl bir insanlık bu? Emin olun anlamakta zorluk çekiyorum. İsyan etmemek için kendimi zor tutuyorum. Nasıl bir insan? Yüreği var mı, bu insanın? İnancı var mı, bu insanın acaba? Dini, imanı var mı, bu insanın acaba? Merak ediyorum. Bir insanın elinden ekmeğini alıp yemek var mı, acaba? Bir yoksulun elinden ekmeğini alıp yemek var mı, acaba? Nasıl bir insandır? Nasıl bir toplumda yaşıyoruz? İsyan etmemek mümkün değil. Hepimize görev düşüyor. Doğu, batı, kuzey, güney ayrımı asla yapmayacağız. Bir ülkeyi Ortadoğu bataklığına sürüklüyorsunuz ve çıkıyorsunuz kahramanlık edebiyatı yapıyorsunuz. Sanki, Musul'daki Türk bayrağını biz indirmişiz gibi. Ülkeyi yönettiğinin farkında bile değil. Kavgayla bir ülke yönetilmez. Sevgiyle, hoşgörüyle, akılla, mantıkla yürütülür, bir ülke. Ortak akılla yönetilir, bir ülke. Bürokraside görev yaptığım yıllarda, pek çok Başbakan ile tartıştım. Gecenin sabaha karşı 2'sinde rahmetli Turgut Özal ile dişe diş mücadele ettiğimizi biliyorum. İtiraz ederdim 'Bu yanlıştır' diye. Rahmetli, 'siz itiraz ediyorsunuz, emin olun hoşuma gidiyor' derdi. Çünkü, biz ülkenin çıkarlarını hep savunduk."
Toplumun her kesimiyle, her siyasal partiyle olabildiğince görüştüğünü ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Çünkü halk seçeceğine göre, her bireyle, 76 milyondan her bireyle tek tek görüşemeyeceğimize göre siyasal partilerle, sivil toplum örgütleriyle, sendikalarla, meslek kuruluşlarıyla görüşerek onların tabanlarının görüşlerini bir anlamda almak istiyoruz. Bizim bu girişimlerimiz birilerini rahatsız ediyor. Oysa teşekkür edilmesi lazım. Neden? Vatandaşın nabzını tutuyoruz. Cumhurbaşkanı seçeceğiz. O makam çok önemli bir makamdır. Oraya oturacak kişinin sorumluluğu yoktur. Vatana ihanet dışında sorumluluğu yoktur. O bayrağı temsil edecek, o vatanı temsil edecek, bizi temsil edecek, hepimizi temsil edecek. O nedenle oraya seçilecek kişinin hepimizi kucaklaması lazım. Hepimizin gönlünden geçen 'İşte bu benim Cumhurbaşkanı adayım olabilir' diyecek bir kişi olması lazım. Hala bir kavga gidiyor. Biz, kavgadan uzak duracağız. O istediği kadar kendisiyle zaten iç dünyasıyla kavgalı. Ruhen sorunu var. Ama biz farklı bir pencereden, uzlaşmacı anlayışla büyük bir uzlaşmayı sağlayarak Cumhurbaşkanı adayımızı belirleyeceğiz."
"Milleti ve vatanını sevecek"
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanının herkesi temsil etmesi için uzlaşıya önem verdiklerini vurguladı.
"Seçilecek Cumhurbaşkanı adayının kuvvetler ayrılığına inanmayan birisi olmaması lazım" diyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Kuvvetler ayrılığına ben inanıyorum demesi lazım. Anayasa'da kuvvetler ayrılığı ilkesi vardır. Yasama, yargı yürütme. 'Ben bunlara inanıyorum' demesi lazım. İnanmayanın Cumhurbaşkanı adayı olmaması lazım. 'Yasama ve yargı benim için ayak bağıdır' diyen birisinden Cumhurbaşkanı olmaz. Bütün dünya güler bize. Bütün kainat, millet bize güler. 'Nasıl olur da böyle birisi olabilir' diye. Vatandaşına sevgi ve hoşgörü gösteren birisi Cumhurbaşkanı adayı olabilir. Vatandaşını tokatlayan birisinden Cumhurbaşkanı adayı olur mu, arkadaşlar? Sormazlar mı? 'Siz nasıl bir ülkesiniz? Gelip senin vatandaşını tokatlıyor, tokatlayan adamı seçiyorsunuz'. Olmaz. Herkesin vicdanına sesleniyorum. Öyle birisinden Cumhurbaşkanı adayı olmaz. Kin ve öfkeyi sanata dönüştüren, kin ve öfkeyi topluma aşılamaya çalışan, kin ve öfkeyi gençlere aşılamaya çalışan bir kişiden Cumhurbaşkanı adayı olmaz. Kin ve öfke değil, sevgiyle, hoşgörüyle dünyaya bakacaksınız. Pencereniz olacak. Böyle bir pencereniz olacak. Milleti ve vatanını sevecek. Bayrağını sevecek. Böyle birisi ancak Cumhurbaşkanı adayı olur"
"Cumhurbaşkanı adayı hukukun üstünlüğüne inanacak"
"Ben her türlü milliyetçiliği ayağımın altına aldım" diyen kişinden Cumhurbaşkanı adayı olamayacağını savunan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çünkü, milliyetçilik vatan sevgisi demektir. Milliyetçilik bayrak sevgisi demektir. Kafatası milliyetçiliği, 19. yüzyılda kaldı. Biz, şimdi 21. yüzyıldayız. Bu farkların bilinmesi gerekiyor. Hukukun üstünlüğüne inanmayandan Cumhurbaşkanı adayı olmaz. Cumhurbaşkanı adayı hukukun üstünlüğüne inanacak yani adalete inanacak. Yani bilecek ki adalet, kutup yıldızı gibidir. Sabit yerinde durur, bütün kainat onun etrafında döner. Adalet budur. Buna inanmayan birisinden Cumhurbaşkanı adayı olmaz. Cumhurbaşkanı adayının kadın-erkek eşitliğine inanması lazım. Kadın-erkek eşitliğine inanmayan birisinden Cumhurbaşkanı adayı olmaz. 21. yüzyıldayız. Bireyin hak ve özgürlüklerinin genişletilmesinden yanayız. Vatandaşını 'bizden ve onlardan' diye ayırandan Cumhurbaşkanı adayı olmaz. Benim gibi düşünmeyen insana da ben saygı göstereceğim. Benim düşünceme katılmayan insana da ben saygı göstereceğim. Eğer biz farklılıklarımızı zenginlik olarak kabul etmezsek toplumu bir felakete sürüklemiş oluruz."
"Eğer bilgi birikiminiz yeterli değilse o kişiden Cumhurbaşkanı adayı olmaz" diyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti?
"Bilgi, birikim, tevazu, hoşgörü, zarafet bunların olmazı lazım. Oturmasını, kalkmasını bilmesi lazım. Terbiyeli bir adamdan Cumhurbaşkanı olur. Terbiyeli, ne olduğunu bilen birisinden Cumhurbaşkanı olur. İyi bir eğitim almış kişiden Cumhurbaşkanı adayı olur. Bunları düşünmek zorundayız. Ayrıca çok daha önemlisi halkına yalan söyleyenden Cumhurbaşkanı adayı olmaz. Siyaseti yalan üzerine inşa edebilirsiniz ama Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacak kişinin yalancılığıyla ünlenmiş bir kişi olmaması lazım. Buna bütün yurttaşlarımın dikkat etmesi lazım ve çok daha önemlisi Cumhurbaşkanı adayının temiz birisi olmazı lazım. Şaibesiz birisi olmazı lazım. Hesabını veremeyeceği hiçbir noktasının olmaması lazım."
Kılıçdaroğlu, ağustos ayında Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacağını hatırlatarak, belediye başkanlarının Cumhurbaşkanı'nda bulunması gereken nitelikleri halka anlatmak zorunda olduğunu bildirdi.
Bir partinin Cumhurbaşkanı adayını seçmeyeceklerini anlatan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Halkın Cumhurbaşkanı adayını seçeceğiz. Budur. Onun için söyledim. İlla 'bir partinin olsun' diye bir düşüncemiz yok. Halkın benimseyeceği, özelliklerini hepimizin kabul ettiği bir Cumhurbaşkanı adayımız olsun. Bu çerçevede önerilerimizi yapıyoruz. Sivil toplum kuruluşlarını, pek çok kesimi dinliyoruz. Düşüncelerimizi aktarıyoruz. Bu söylediğim özellikler bana aktarılan, benim değil. Sivil toplumdan, sendikalardan, meslek kuruluşlarından, sanatçılardan, yazarlardan, çizerlerden bize aktarılanlar. Biz böyle bir Cumhurbaşkanı istiyoruz. Nitelikleri böyle olmalı. Temiz olmalı. Dürüst olmalı. Hukukun üstünlüğüne inanmalı. Adaletli olmalı. Vatandaşına sevgiyle, hoşgörüyle bakmalı. Zarif olmalı. İyi bir dil bilmeli. Yabancı devlet adamlarıyla yan yana gelirken onlarla espri yapma yeteneği olmalı. Dünyayı yeninden keşfetmemeli. Bilgisiyle, birikimiyle, bütün dünyada saygınlık uyandırmalı. Böyle birisini istiyoruz biz. Bu halk seçer mi böyle birisini? Niye seçmesin. Bu halka hep beraber güveneceğiz. Halkımıza güveneceğiz. Onun sağduyusuna güveneceğiz. Dürüst birisi, namuslu birisi o koltuğa inşallah oturacaktır ve bizler hep beraber Cumhurbaşkanı adayımızı alkışlayacağız. O bir partinin değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı olacak. Hedefimiz o."
Çalışmaların önüne çıkan engellerin birlikte aşılması gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, "Birlikten güç doğar, birlik olursanız olağanüstü güzel gelişmelere imza atarsınız. Önemli projeler var, o projeleri her yerde ortak proje olarak hayata geçirebilirsiniz" ifadesini kullandı.
Her mahallede kreş açılması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Her mahallede bir kreş açmak, annelerin üzerindeki o yükü alıp, çocuğu kreşte alıp eğitmek, beslemek, büyütmek. Anne istediği zaman çocuğu gelip görebilecek, istediği zaman rahatlıkla dışarıya alışverişe çıkabilecek. Çocuğu istediği zaman getirip, kreşe bırakabilecek bir düzeni yaratmak durumundasınız. Aileyi mutlaka kent yaşamı içine dahil etmelisiniz. O kadar güzel projeler var ki, belediye başkanlarımızın o projelerini alın her biriniz kendi belediyelerinizde, beldelerinizde, bölgelerinizde uygulayınız. Göreceksiniz bütün Türkiye'de birlikte bir ortak sanayi çıkartmış olacaksınız. Gelindiği görüldüğü zaman 'evet burası bir Cumhuriyet Halk Partili bir belediye başkanı tarafından yönetiliyor' denilecektir."
Yaklaşık 20 gün önce Eskişehir'e geldiğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Eskişehir'e geldiğimde gittik, bir yerde yemek yiyoruz. Vatandaşlar fotoğraf çektirmeye geldiler. Balıkesir'den buraya gezmeye gelen var, Şanlıurfa'dan buraya gezmeye gelen var. Ardahan'dan, Trabzon'dan, Rize'den, Eskişehir'i gezmeye gelen var. Ankara'yı gezmeye gitmiyorlar, Eskişehir'i görmeye geliyorlar. Bir kenti eğer siz bu konuma getirmişseniz, bu çok önemlidir. Şimdi biz bunu sadece kendi ülkemizde değil, bu çalışmayı bütün dünyaya yaymak zorundayız, anlatmak zorundayız" diye konuştu.
"Güzel Türkiye'yi yeniden inşa etmenin yolunu açacağız"
Kılıçdaroğlu, İzmir'deki Doğal Yaşam Parkı'nın çok güzel olduğunu bildirdi.
"Bu topraklarda, bir fil yavrusunu dünyaya getirdi" diyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Adını 'İzmir' koydunuz, yanlış hatırlamıyorsam. Ne kadar güzel. Oysa bu ülkenin başkentine bakın. Üç büyük imparatorluğa başkentlik yapmış bir de İstanbul'a. Bakın benim çağrım çok iyi niyetle. Gelin Eskişehir'e, İzmir'e veya gidin Aydın'a. Bir kent nasıl yönetilirmiş, onlarla oturun bir 15 dakika çay-kahve içiniz. Göreceksiniz bir kent nasıl yönetilirmiş, bir kentte huzur nasıl sağlanırmış, bir kentte barış nasıl sağlanırmış, bir kentte nasıl kentsel dönüşüm yapılırmış. Hiç kimseyi rahatsız etmeden bütün bunların hepsi yapılabilir. Sizlerden benim beklentim çok yüksek, halkın beklentisi de çok yüksek. Eski alışkanlıkları bir kenara bırakıyoruz. Merkezden her birinizi izleyeceğiz. Genel başkan yardımcıma verdim talimatı. Ortak projelerimizi geliştireceğiz, her biriniz bize aktaracaksınız yaptıklarınızı. Belli aralıklarla biz de onu fırsat buldukça bütün Türkiye'ye anlatmaya çalışacağız. Böylece kendi beldemizin içinde kapalı değil, tüm Türkiye'de başarılarımızı anlatan bir yerel yönetim anlayışı bu ülkede hakim kılmaya çalışacağız. Bunu yapabilirsek, güzel Türkiye'yi yeniden inşa etmenin yolunu hep beraber açmış olacağız. Sevgili yol arkadaşlarım size sonuna kadar inanıyorum sonuna kadar güveniyorum. Güven bu işin kilididir, bu işin anahtarıdır. Zorluklarınız olacak ben biliyorum, iktidar baskısı olacak onu da çok iyi biliyorum."
"Ambulans bile verilmedi"
Kılçdaroğlu, büyük şehirlerde il özel idarelerin mallarının dağıtıldığını hatırlattı.
"CHP'li belediyelere gelince hurda makineler, mezarlıklar, borçlar devredildi" diyen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Ambulans bile verilmedi, Sağlık Bakanlığı'na verildi. O ambulanslar düne kadar bütün Eskişehirlilere hizmet etmiyor muydu? Ediyordu. Niye elinden aldınız? Eskişehirli bunun hesabını sormalı. İzmir'de, Aydın'da, pek çok yerde, Tekirdağ'da öyle oldu mu? Bilmiyorum. Pek çok yerde belediyeye verilmesi gereken binalar, taşıtlar, araçlar, gereçler verilmedi. Hiç önemli değil. İktidarın görevi engel çıkarmak, bizim görevimiz engelleri aşmak. Çünkü biz haklıyız, biz inanıyoruz, biz güçlüyüz. Haklıysak güçlüyüz. En büyük desteği nereden alacağız? Halktan alacağız. Bizim gücümüzü halktan aldığımızı herkese anlatacağız."