Kılıçdaroğlu CHP grup toplantısında konuştu

Güncelleme Tarihi:

Kılıçdaroğlu CHP grup toplantısında konuştu
Oluşturulma Tarihi: Ocak 19, 2016 17:23

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik sözleri nedeniyle hakkında açılan soruşturmaya ilişkin, "O cumhuriyet savcısına seslenmek isterim; sarayın kapı kulluğunu yapan adama cumhuriyet savcısı denmez. Sanıyor ki 'davayı açtık bunlar korkacaklar', sen kim dava kim? Biz bu yola çıktıysak, ölümüne demokrasiyi savunacağız" dedi.

Haberin Devamı

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM'deki grup toplantısındaki konuşmasına, "Keşke mümkün olsa da her günümüz bayram havasında geçse, keşke mümkün olsa da hepimiz sokaklarında, caddelerinde özgürce gezdiğimiz bir Türkiye'yi mübarek ellerimizle yaratabilsek, keşke mümkün olsa da herkesin işi, aşı olabilse, keşke mümkün olsa da herkesin 'ay sonunu nasıl getireceğim?' diye düşünmediği bir Türkiye olabilse ama bunların hemen hemen hiçbirini yaşamıyoruz" sözleriyle başladı.


CHP'nin 35. Olağan Kurultayı'nın karamsar bir ortamda gerçekleştiğini belirten Kılıçdaroğlu, bugün gazetelerde 6 şehit haberinin bulunduğunu, 7 Haziran'dan bu yana 200'ün üzerinde güvenlik görevlisinin şehit olduğunu hatırlattı.


Güvenlik güçlerinin, Türkiye'de birlik ve beraberlik olsun diye hayatlarını feda ettiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Elbette ki onlara Allah'tan rahmet dileyeceğiz, onlar başımızın tacı, o aileler büyük bir onuru paylaşıyor ama şu soruyu kendimize sormak zorundayız, neden Türkiye bu halde" dedi.
İktidarın Türkiye'yi, 2002'de sıfır terörle devralmasına rağmen, bugün ülkenin kan gölüne döndüğünü savunan Kılıçdaroğlu, "13 yıldır bu ülkeyi kim yönetiyor? 13 yıldır kim tek başına iktidarda?" diye sordu.

Haberin Devamı


Kılıçdaroğlu, eskiden dağda olan terörün, şehir merkezine indiğini, güvenlik güçlerinin kentlerden terör örgütü mensuplarını temizlemeye çalıştığını vurgulayarak, bölgeden gelen fotoğrafların, "Suriye'den, Beyrut'tan gelenlerle" farkının olmadığını söyledi.


"Şimdi aslan kesiliyorlar"


"O şehir merkezleri silah deposu haline getirilirken, valilere ve kaymakamlara 'sakın ha bunlara dokunmayın' diye talimatı veren bu iktidar sahiplerini hiç mi sorgulamayacaksınız?" sorusunu yönelten Kılıçdaroğlu, sözlerin şöyle sürdürdü:
"Şehitlerimizin kanları onların yakalarında ve alınlarındadır. Bunu hepimizin çok iyi bilmesi lazım. Terör örgütleri kendi bölgelerinde vergi mahkemesi kurarken bunlar seyrediyorladı. Mahkemeler kurarken seyrediyorlardı. Şimdi kalkmış aslan kesiliyorlar. Önce bunun hesabını vereceksin, bu memleketi bu hale nasıl getirdin kardeşim, niçin getirdin kardeşim? Bunun hesabını vereceksin."

Haberin Devamı


Türkiye'de kimsenin yüzünün gülmediğini, herkesin "can ve güvenlik" kaygısı taşıdığını ileri süren Kılıçdaroğlu, "Bu ülkeye yazık, günah değil mi?" dedi.
Kılıçdaroğlu, parlamento açılmasına rağmen şu ana kadar Plan Bütçe Komisyonu dışında hiçbir komisyonun çalışmadığını öne sürdü. Kılıçdaroğlu, "Meclis Başkanına şimdi sormak istiyorum; siz parlamentoyu çalıştırmaktan yana mısınız, değil misiniz? Eğer Parlamento, komisyonlar çalışacaksa diğer komisyonlar niye bu tasarılara bakmıyorlar? Verilen cevap ne biliyor musunuz? 'Efendim, zaman yetmiyor' 24 saat neyiniz eksik? Oturun çalışın" ifadesini kullandı.


"Dink cinayetinin gerçek failleri ortaya çıkarılmalı"

Haberin Devamı


Er ve erbaşların aylıklarının asgari ücrete endekslendiğini, artışın buna göre yapıldığın anımsatan Kılıçdaroğlu, "Asgari ücret arttı, 'Bunların aylıkları o kadar artmamalı.' Ne yaptılar? Bir kanun getirdiler, bunların aylıklarını asgari ücrete değil, memur aylıklarına bağladılar. Çünkü o kadar artmasını istemiyorlar. Bu insanlar hayatlarını feda ediyorlar, terörle mücadele ediyorlar. Sen nasıl olur da bunların aylıklarına göz diker hale geliyorsun? Buradan uzman er ve erbaş arkadaşlarıma sesleniyorum; sizin davanızı takip edeceğiz, gerekirse Anayasa Mahkemesine kadar taşıyacağız, haklarını koruyacağız" diye konuştu.


Kılıçdaroğlu, Hrant Dink'in ölümünden bu yana 9 yıl geçtiğini anımsatarak, gerçek failin arkasındaki güçlerin çıkarılmasını istedi.
Uğur Mumcu'nun, Ahmet Taner Kışlalı'nın, Necip Hablemitoğlu'nun böyle katledildiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, bu güçler ortaya çıkarılmadıkça, bu tür olayların engellenemeyeceğini vurguladı.

Haberin Devamı


Demokratik bir ülkede, faili meçhullerin kara bir leke olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Dink cinayetinin bütün belgelerini ortaya koyan kitap yazan Nedim Şener'in, Silivri'de hesabını verdiğini ileri sürdü.


"208 faili meçhul var"


Kılıçdaroğlu, AK Parti döneminde faili meçhullerin sayısının 208 olduğunu öne sürdü. Kılıçdaroğlu, "Diyorlar ya 'Bizde faili meçhul, bizde beyaz Toros yok.' 208 ne peki? En belirgini de Hablemitoğlu. Ankara'da, Çankaya'da herkesin gözleri önünde vuruldu. Fail ortada yok" dedi.


Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin de faili meçhule gittiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, bu dosyanın da mutlaka aydınlatılması gerektiğini dile getirdi.
Kılıçdaroğlu, bir yerde haksız yere katledilen varsa, onun faillerini ortaya çıkarmanın devletin temel görevi olduğunu vurguladı.

Haberin Devamı


Bütün bu karamsar havaya karşı hafta sonu güzel bir kongre yaptıklarını, bu konuda gazetelerde yazılan çizilenlere en ufak bir alınganlık duymadıklarını belirten Kılıçdaroğlu, "Evine demokrasiyi getirmeyen bir siyasal parti, ülkeye demokrasiyi zaten getiremez. Biz evimize demokrasiyi getirdik. 462 arkadaşımız Parti Meclisi'ne üye olmak istedi, ne kadar güzel" diye konuştu.


"Eğer biz bu ülkeye birinci sınıf demokrasiyi getireceğiz sözünü verdiysek, evimizde demokrasi olduğu için bu sözü veriyoruz" diyen Kılıçdaroğlu, CHP'de lider sultasının, asmanın, kesmenin olmadığını söyledi. Kılıçdaroğlu, "Bu ülkede birinci sınıf demokrasi istiyorum" diyenlerin yönünü döneceği tek adresin CHP olduğunu bildirdi.


"Söz veriyorsak, arkasında dururuz"


Parlamenter sistemin Osmanlı'dan bu yana olduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Parlamenter sistem Türkiye'de şu anda iyi çalışıyor mu? Hayır, iyi çalışmıyor. Darbe yasaları nedeniyle iyi çalışmıyor. Darbe yasalarını gelin değiştirelim mi? Evet, değiştirelim. Davutoğlu'na açık, net çağrıda bulundum, aynı çağrıyı şimdi CHP grubundan tekrar yapıyorum; Parlamenter sistemin gerçek anlamda çalışmasını istiyorsanız, gel hep beraber darbe hukukunu tümüyle ele alalım ve darbe hukukundan Türkiye hukuk sistemini arındıralım. Çok açık, net, açık çek veriyoruz. Diyorsanız ki 'darbe hukuku uzun iş.' Uzun iş değil darbe hukuku, biz sana söz veriyorsak, sözümüzün arkasında dururuz. Ben senin ne kadar demokrat olup olmadığını, demokrasiyi ne kadar savunup savunmadığını öğrenmek istiyorum. Demokrasiyi savunuyorsan gel kardeşim, beraber yapalım, kaçamak yok, kaçmak da yok, bu kadar açık, net söylüyorum."


Mısır Parlamentosu'nun üç yıl sonra ilk kez Kahire'de toplandığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, Kahire'de Mısır Parlamentosu toplanırken, eş zamanlı olarak İstanbul'da da bir başka Mısır Parlamentosu'nun toplanmasını eleştirdi.


Türkiye, arka kapıda Mısır'la ilişkileri düzeltmek için kulis yapan, dış politikaya "böyle bir iki yüzlülüğün yansımaması" gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu, bu konuda TRT'nin yaptığı haberlere dikkat çekerek, bunların doğru olmadığını iddia etti.


Kılıçdaroğlu, Suriye konusunda bu ay sonunda gerçekleştirilecek toplantıda, önce kan akmasının durdurulması, sonrasında da bu krize çözüm bulunması hususunda çalışmalar yapılacağını anlattı. Kılıçdaroğlu, "Türkiye'de burada olacak. Biz hükümetten şunu istiyoruz; Suriye'deki Türkmenlerin hakkını sonuna kadar savunun ve koruyun. Bakalım bu güç sizin elinizde ne kadar kaldı" diye konuştu.


"Allah'tan başka kimseden korkmayız"


Kurultayın ana tartışma konusunun, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yaptığı eleştiriler" olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, kurultaydaki sözlerini okudu.
Bunun üzerine, Cumhurbaşkanlığı'ndan, AK Parti kanadından, bakanlardan, gençlik kollarından, sosyal medyadan yaygın bir saldırı başladığını ileri süren Kılıçdaroğlu, "Bu arada cumhuriyet savcılığı da soruşturma açmış. Önce o cumhuriyet savcısına seslenmek isterim; sarayın kapı kulluğunu yapan adama cumhuriyet savcısı denmez. Sanıyor ki 'davayı açtık bunlar korkacaklar', sen kim dava kim? Biz bu yola çıktıysak, ölümüne demokrasiyi savunacağız" dedi.


Kurultayda, "Türkiye'ye birinci sınıf demokrasi getireceğiz" dediklerini hatırlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sanıyorlar ki kendilerinden korkacağız. Savcı da olsa cumhurbaşkanı da olsa başbakan da olsa kim olursa olsun Allah'tan başka kimseden korkmayız. Aslında kızdığı nokta kendisine 'diktatör' dediğim için değil, 'diktatör bozuntusu dediğim için bozuluyor. Çünkü diktatör bile olamıyor, onunu için. Çünkü ben kendisine 'diktatör' sözünü ilk kez Aydın'daki mitingde söylemiştim, tık yoktu, memnundu hayatından.


Ne zaman ki 'Sen diktatör bozuntususun, diktatör bile olamazsın' dedim, o zaman bozuluyor, 'Bana neden bunu söylüyorsun' diye. Mahkemeye vermiş, hiçbir şey yapmayacağım, sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı yeminin kasetini göndereceğim. Diyeceğim ki 'Bu yemini eden ben değilim, yemini eden o. Tarafsızlık, namusu ve şerefi üzerine yemin etti. Ben de kendisine hatırlatıyorum.' Namus ve şerefi neden hatırlatıyorum? Namus ve şeref kavramı bizim için çok önemlidir. Ölümüne arkasında durduğumuz iki kavram varsa biri namus, biri şereftir. Hakime göndereceğim. Tabi diyeceğim ki 'Bunu sadece ben seyretmedim, milletin, dünyanın, herkesin önünde yapılan bir yemin ve o yemini ben yapmadım, o yaptı.' Dolayısıyla hesabını kim verecek? O verecek. Ben kendisine neyi hatırlatıyorum?


'Arkadaş yeminine sadık kal diyorum.' Yeminine sadık kalırsa ne olur? Saygı duyarız, saygı gösteririz. Sadık kalmazsan sana namus ve şeref kavramını hatırlatmak da bana düşüyor."


"Bremen mızıkacıları gibi saldırıya geçtiler"


Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçimlerde tarafsızlığını korumadığını, "400 milletvekili istediğini" iddia etti. Kılıçdaroğlu, YSK'nın cesaret edip de "Sen tarafsızlığını koruyacaksın" diyemediğini öne sürdü. Kılıçdaroğlu, "Koca koca hakimler diyemediler. Bu ülkenin Yüksek Seçim Kurulu söyleyemiyorsa, kimse cesaret edemiyorsa, kim cesaret edecek?" diye konuştu.


Milletin en önemli iki değeri olan "namus ve şeref" kavramını kimsenin ayaklar altına alamayacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, böyle bir ayıbın bu topraklarda, dinde, ahlakta yerinin olmadığını söyledi.


"Hemen Bremen mızıkacıları gibi saldırıya geçtiler, her kanattan" diyen Kılıçdaroğlu, "Önce havuz medyası, onlara da talimat vermişler bir kanaldan 'Siz de saldırın' diye, onlar da saldırmışlar. Hatta birisinin başlığını okurken biraz tebessüm ettim 'Diktatör Kemal' diye yazmış. Nasıl bir şeyse, neye dayanıyorsa onu da bilemiyoruz ama..." ifadesini kullandı.


"Kenan Evren'in de yüzde 92 oyu vardı"


Kılıçdaroğlu, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın, bu konuya ilişkin yaptığı açıklamada, "Eleştiri değil, edepsizliğin, ahlaksızlığın ve terbiyesizliğin ifadesidir" sözlerini kullandığını aktararak, şunları kaydetti:
"Ne zamandan beri namusa ve şerefe bağlı olmamak, edepsizlikle eşleşti? Ne zamandan beri insanlara, namusuna ve şerefine sahip çık diye uyarı geldiğinde edepsizlik oldu? 'Efendim onun arkasında yüzde 52 milletin oyu var, millete hakaret edildi' deniyor. Kenan Evren'in arkasında yüzde 92 oy vardı, ona sen 'diktatör' demiyor muydun. Diyordun. Peki nasıl oluyor bunların hepsi? Millete bir şey söyleyecekseniz, doğruyu söyleyeceksiniz. Millet, yüzde 52 oyu namusuna ve şerefine sadık kalsın, tarafsızlığını korusun diye verdi, yoksa istediğin gibi konuş diye değil. Cumhurbaşkanlığı makamı 'Delidir, ne yapsa yeridir' makamı değildir." 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanı Şeref Malkoç'un, "CHP Genel Başkanı'nın Cumhurbaşkanımıza üslubu, seviyesiz ve çirkin" dediğini belirten Kılıçdaroğlu, "O da başka bir fırıldak, partiden partiye geçiyor. Ahlakı, namusu, şerefi savunmak ne zamandan beri edepsizlik oldu? Senin için olabilir ama benim için değil. 'Cumhuriyet savcısı derhal soruşturma açsın' diye talimat veriyor. 'Biz de takipçisi olacağız.' Ben de takipçisi olacağım, hiç meraklanma. Bu olayı AİHM'e kadar götüreceğim" diye konuştu. 

"Hava durumunu versinler" 

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun da "Bremen mızıkacılarının bir başka aktörü" olduğunu ileri sürerek, Davutoğlu'nun, "Kem söz sahibine aittir. Cumhurbaşkanımıza yaptığı ithamı kendisine aynen iade ediyoruz" dediğini anımsattı. 

Kılıçdaroğlu, namus ve şerefi aynen kabul ettiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ama yeminini bozup, namus ve şeref kavramını ayaklarının altına alanları ben affetmem, affedemem. Benim merak ettiğim, asıl tarafsızlığa itiraz etmesi gereken Davutoğlu olması lazım. Sen akademisyensin, mürekkep yalamışsın, sözde bir de kitap yazmışsın. Neyin derinliği diyordu, bir derinlikten bahseden kitap yazmış. Eğer siz ahlakı, erdemi, bilgiyi, insan haklarını, hukuku, hukukun üstünlüğünü savunuyorsanız bu değerlere sahip çıkacaksınız. 

Bunlar Anadolu'nun değerleri, bizim insanımızın değerleri. Siz namus ve şeref kavramına sahip çıkacaksınız. Uyarıyı bana değil, Cumhurbaşkanına yapacaksınız. Sayın Cumhurbaşkanı, siz tarafsızlık üzerine yemin ettiniz. Siz tarafsızlığınızı bozduğunuz andan itibaren ülkenin dengesi bozulur, tartışma başka alana kayar. Ülkede başbakan var mı? 

Hiçkimse 'başbakan var' demiyor zaten. Neredeyse hava durumunu da Cumhurbaşkanı açıklayacak. Bir yerde bir olay olur, pat bakarsın Cumhurbaşkanı. Meteoroloji Genel Müdürü ve onun bağlı olduğu bakandan rica ediyorum, her sabah Cumhurbaşkanı'na hava durumunu versinler, o da kamuoyuna özel bir açıklama yapsın. Konuşacaksa bari bu konuda konuşsun da biz de yararlanmış oluruz." 

"O görevi üstlendim" 

Kemal Kılıçdaroğlu, bir toplumda cumhurbaşkanlarının saygınlığının, olmazsa olmazlarından biri olduğunu vurgulayarak, Cumhurbaşkanlarına herkesin saygı göstermesi gerektiğini, o saygı çerçevesinde kullanacakları dil ve üslubun daha uygun olması gerektiğini kaydetti. Buna hep özen gösterdiğini ifade eden Kemal Kılıçdaroğlu, "Ama ne zaman ki tarafsızlığını bozdu, üstelik, bir, iki, üç değil, kusura bakma birisinin sana haddini bildirmesi lazım. Ben de o görevi üstlendim. 'Diktatör bozuntusu' dediğim için bozuluyor. 'Diktatör desen belki bu kadar alınmam...' Herhalde içinden bu geçiyor" dedi. 

"İnsaf" 

Kılıçdaroğlu, bütçe sunumunun yarın yapılacağını, ancak Sayıştay raporlarının gelmediğine dikkati çekerek, şunları anlattı: 

"Erdoğan, ilk 11 ayda 1 milyar 616 milyon liralık örtülü ödenek kullanmış. Nereye kullandığını kimse bilmiyor. Cumhurbaşkanı bütçelerine bakalım. Ahmet Necdet Sezer'in 7 yılda harcadığı 167,4 milyon lira. Abdullah Gül 7 yılda 722 milyon lira harcadı. Erdoğan'ın, 1,5 yılda harcadığı para 2 milyar 800 milyon lira. Bu milletin, fakir fukaranın vergisine, işsizine, asgari ücretliye, taşeron işçisine, dünyanın en pahalı mazotunu kullanan kamyon şoförüne, geçinebilmek için çöplerden kağıt toplayan fidan gibi gencecik çocuklarımıza sahip çıkıyorum. Onların paralarını yiyorlar bunlar. Gül'ün 7 yılda kullandığı paranın 4 katını, Sezer'in 7 yılda kullandığı paranın 18 katını 1,5 yılda harcadı. İnsaf. Böyle birşey olabilir mi? Bunun hesabı verilmiş değil." 

Kemal Kılıçdaroğlu, bunun için olayların üzerine gittiklerini kaydederek, sadece nefes alınan hava için vergi olmadığını, bu paranın nasıl, nereye harcandığını sorgulama hakkının vatandaşa ait olduğunu, buna, vatandaşın bütçe hakkı denildiğini bildirdi. 

Kılıçdaroğlu, "Ben parayı istediğim gibi harcarım" denildiğinde, buna diktatör denildiğini, "Türkiye'de diktatör bozuntularının da olduğunu" iddia etti. 

"Bugünden ne farkı var?" 

Kılıçdaroğlu, diktatörlerin bir özelliğinin de ülkeyi, babaların çiftliği gibi yönetmek istemeleri olduğunu, bunların, kuvvetler ayrılığı ilkesine inanmadıklarını ifade ederek, "2012'de 'Yasama, yargı benim için ayak bağıdır' demişti. Buna diktatör denilir" dedi. Hitler'in Adalet Bakanı'nın, 1936'da, "Hakimin görevi kurallara veya uluslararası normlara uymak değildir. Hakimin görevi, Nazi partisinin programına ve liderin konuşmalarına göre, hukuk kaynaklarını yorumlamaktır" dediğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Bugünden ne farkı var?" diye sordu. 

"Ortaçağı yaşatmak isteyen..." 

Kemal Kılıçdaroğlu, diktatörlerin diğer bir özelliğinin, dikta yönetimlerinde düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğünün bulunmadığını belirterek, şunları söyledi: "Bizim ülkemizde ikisi de var. En son aydınlar bildiri yayınladı, kıyamet koptu. Diktatör bozuntusu başta olmak üzere topluca saldırıya geçtiler. Bu ülkenin aydınlarına yazık, günah. 2016 yılında, ortaçağı yaşatmak isteyen bir hükümet anlayışı var Türkiye'de. 30 gazeteci hapiste, 7 bin gazeteci işsiz." 

Diktatörlerin, kendilerine diktatör denilmesini istemediklerini savunan Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti: 

"Bizimki diktatör denilmesinden alınganlık göstermiyor. O, bozuntu lafına biraz takıyor. Türk Dil Kurumundan alayım, 'kendisinde bulunması gereken nitelikleri taşımayan kimse' anlamına geliyor. Daha 1,5 yıl Cumhurbaşkanı, bin 300'den fazla vatandaş hakkında dava açmış. Kendi vatandaşıyla davalık olan böyle bir cumhurbaşkanı ne Türkiye'de bugüne kadar geldi, ne de dünyada var. Bir başka özellik de dikta yönetimlerinde istikrar, barış, özgürlük, aş, iş olmaz. Bunlar milleti uyutur, öyle yollarına devam ederler. Bunların iktidarlarında acı, kan, gözyaşı, işsizlik, istikrarsızlık vardır. Diktatörler yalan söylerler. Ama bu diktatörlere zaman zaman Allah doğruları da söyletir.

Mesela diyor ya 'Çocuklarıma helal lokma yediremedim' diye... Diktatörlerin çevresi ona tanrısal güç vermeye çaba harcarlar, onu tanrı yerine koyarlar. Bizim ülkemizde de var. Dikta yönetimlerinde olağanüstü israf olur. Türkiye Cumhuriyeti bakanları, temsil ve ağırlama giderleri geçen yıla göre yüzde 135 oranında artmaktadır, 439 milyon lirayı buldu. Neyi temsil ediyor, neyi ağırlıyorsunuz? Bunların özelliklerinden biri kendilerine güçlü medya grubu oluşturmak, toplumun algısını değiştirmek. O kadar ileri gidip, aymazlaştılar ki 'ekmeğe zam gelmedi, fiyatı arttı' diyor devletin televizyonu. Şu ahlaksızlığa bakar mısınız, benim vergim, paramla yayın yapacaksın, taraf tutacaksın." 

"Çelengi bırakacağın yer..." 

Gittikleri yoldan dönmeyeceklerini, gittikleri yolun doğru, ahlaklı, erdemli olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezi önüne, Türkiye Gençlik Dernekleri Federasyonunun bıraktığı çelengin üzerinde, "Siyasette önce ahlak, sonra maneviyat" yazdığını aktararak, kendilerinin de aynı şeyleri savunduklarını bildirdi. 

Kılıçdaroğlu, gençlerin görüşleri ne olursa olsun onları sevdiğini vurgulayarak, "Ama tarafsızlık konusunda namusu ve şerefi üzerine yemin eden biri sözünü tutmazsa, o çelengi bırakacağınız yer, Cumhurbaşkanlığı kaçak sarayıdır" dedi. 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!