Güncelleme Tarihi:
Anadolu Yayıncılar Federasyonu’nun ev sahipliğinde gazete ve televizyonların yöneticileriyle bir araya gelen Kemal Kılıçdaroğlu, “Parti içi tartışmalara girmeyeceğim” diyerek şu mesajları verdi:
NEYİNİ NORMALLEŞTİRECEKSİNİZ
“Normalleşme halkla yapılır. Siyasi partiler rakiptir. Herkes iktidar olmak ister. Rakiplerin normalleşmesi diye bir şey olmaz. Siyasal iktidarla mücadele edilir, dünyanın her yerinde bu böyledir. Bu, iktidarın yaptığı her şeye karşı olmak demek de değildir; Meclis’ten üzerinde uzlaşılıp oy birliğiyle çıkan konular da olabilir. Ama iktidar olmak için yola çıkan bir partinin iktidarla mücadele etmesi gerekir. Siz ülkede toplumsal huzuru sağlasanız zaten ortada bir sorun olmaz, peki huzur getirdi mi? O zaman bunun neyini normalleştireceksiniz?
(Mısır Devlet Başkanı Sisi’yi kastederek) Düne kadar her hakareti yaptığınız insanı el üstünde taşıdınız, şimdi Esad ile arayı düzeltmek için Rusya’yı araya koyuyorsunuz. Yazıktır, günahtır, bu ülkenin bir onuru var. Bunu ayaklar altına alıyorsunuz. Ben bu iktidarla nasıl yan yana gelip oturacağım?
DERHAL SEÇİM İSTENMELİ
Seçimin hemen istenmesi lazım. Çünkü, iktidar yerel seçimleri kaybetti. Meydanlara sadece belediye başkanları çıksaydı, bu bir yerel seçim denirdi. Ama iktidar, Cumhurbaşkanı ile bakanları ile meydanlara çıktı ve yenildiler. O nedenle seçimin derhal istenmesi, Erdoğan’ın da bunun gereğini yerine getirmesi gerekir, çünkü güvenoyu alması gerekir.
REFAH MİLLİYETÇİLİĞİ
Bu coğrafyanın en güçlü ülkesi olması gereken Türkiye bir türlü büyüyemiyor. Nedeni, ülkeyi kutuplaştırıp enerjisini tüketen kimlik, inanç ve yaşam tarzı üzerinden yapılan siyaset. Siyasetçilerin asıl düşünmesi gereken sorun bu. Önce siyasetçilerin barıştırılması gerekiyor, 6’lı Masa’nın amacı da buydu. Fakat bugün gelinen noktada geçmişteki hatalar tekrarlanıyor, yine başa döndük. Eğer bugün bir milliyetçilikten söz edilecekse, bu, ‘refah milliyetçiliği’ olmalı. Kimliği, inancı, yaşam biçimi ne olursa olsun refahı herkese ulaştırmak gerekiyor. Bunun yolu da devlet ile siyaset kurumunun birbirinden ayrılması, sağlıklı ve tutarlı bir ekonomi yönetim oluşturulması. Devlette liyakat vardır ama siyasette yoktur. Devlette en alt yöneticilik olan şeflik için en az 10 yıl çalışmak gerekir ama bakan olmak için bir ilkokul diploması ile iyi hal kâğıdı yeter.”
OFİSİMDE 15’TE BİR TOPLANTI YAPIYORUZ
Kılıçdaroğlu, genel başkanlık sonrası siyasetle ilişkisini şöyle anlattı: “Rahmetli Demirel’in sözüdür, ‘siyasetin giriş kapısı vardır ama çıkış kapısı yoktur’. Evet, siyaset ile ilgileniyorum, yakından izliyorum. Sadece siyaseti değil ekonomiyi, dış politikayı, başka konuları da izliyorum. Ben hiç konuşmayayım mı? Bu, işin doğasına aykırı. Rahmetli Baykal da konuşurdu, bizi de eleştirirdi, biz de kendisini dikkatle dinlerdik. Bizim kültürümüzde eski genel başkanlar eleştirilmez. Biz partimizi seviyoruz, sayıyoruz, başarılı olmasını istiyoruz. Ofisimde 15 günde bir felsefeciler, sosyologlar, ekonomistler başta olmak üzere uzmanlarla toplantılar yapıyoruz. Şimdi, keşke öğrenciliğimde felsefe okumuş olsaydım diye düşünüyorum.”