Güncelleme Tarihi:
Kılıçdaroğlu, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, Almanya'da süren Deniz Feneri Derneği davasıyla ilgili açıklamalarda bulundu.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat'ın, “Merkezi Almanya'da bulunan bir yardımlaşma derneğiyle ilgili yargılama sürecinin, AK Parti ile ilişkilendirilmesine yönelik yayınların, hukuk tanımaz boyutlara ulaştığını” yönündeki açıklamalarına işaret eden Kılıçdaroğlu, bu davayla ilgili iddiaları AK Parti ile Türk medyasının değil, Alman savcılığının ve hazırladığı iddianamenin ilişkilendirdiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, mahkemede bilirkişilik yapan polis müdürünün, defalarca “AK Parti” deyimini kullandığını dile getirerek, “Şayet siz bunu kulaklarınızla dinlemek isteseydiniz, bizimle birlikte Almanya'ya gelir duruşmaları izlerdiniz” dedi.
İddianameden bazı bölümler okuyan Kılıçdaroğlu, iddianamede “EURO 7'nin kuruluşunun nedeni, sanık Ermiş'in görüşüne göre, Almanya'da yaşayan Türklere Milli Görüş'ün ve daha sonraları AKP'nin siyasetini aşılamak”, “Şirket sahipleri, Türkiye'deki iktidarla iç içedirler, Milli Görüş ve AKP'ye sıkı sıkıya
bağlılar” ifadelerinin yer aldığını belirtti.
“BELGELER, TOKAT GİBİ ORTAYA KONACAK”
“Sayın Fırat, Türkleri suçlayacağına niçin Alman savcıları suçlamıyor?” diye soran Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Suçlarsa alacağı yanıtı aslında kendisi de çok iyi biliyor. Alman savcılarca belgeler, tokat gibi ortaya konacak da ondan.
Sayın Başbakan, kendisini o kadar kaybetmiş ki, artık Alman savcıların iddianamesini Türkiye'de haber yapan gazetelere saldırmaktan kendisini alamıyor. Oysa kızmak bir yana, Sayın Başbakan'ın yurt dışındaki dindar vatandaşlarımızın temiz duygularını sömürenlere karşı savaş açması gerekmez mi? 'Bunu yapanlar hukuk karşısında hesap verecektir', “Alın teri ile kazanılan paraların, yoksul yurttaşlara gideceğini söyleyip, insanları kandıran Deniz Feneri Derneği yöneticilerinden hesap sorulacağını' söylemesi gerekmez mi? Sayın Başbakan bunları söyleyemez. Çünkü dini siyasette kullananlar, dini ticarette kullananlara hesap soramazlar.”
“ÖNCE ELLERİNİ TEMİZLE”
Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin, yolsuzluklar zincirinde neden sesini çıkarmadığını, duruşmaları izlemediğini sorarak, “5 yıldızlı otellerde iftar açacaksın, yandaşların, partidaşların tüyü bitmemiş yetimin hakkım yiyince sessiz kalacaksın, sonra da millete dönüp ben yolsuzluklara karşıyım diyeceksin? Kim inanır sana? Önce ellerini temizle” diye konuştu.
Erdoğan'ın, Almanya seyahatinde kaç kez Deniz Feneri Derneği yöneticileriyle bir araya geldiğini öğrenmek isteyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“AKP, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğunu dünyaya göstermek, hukukun üstünlüğünü gerçekten de ortaya koymak istiyorsa, 'kim yaparsa yapsın samimi olarak tüm yolsuzluk olaylarının üstüne giderim', 'Türkiye Cumhuriyeti bir kara para aklayan ülke değildir' diyebiliyorsa şunları yapmalıdır: Adalet Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı derhal harekete geçmelidir. Adli yardımlaşma çerçevesinde Almanya'da görülen davanın Türkiye ayağıyla ilgili tüm belgeler istenmeli ve kutsal din duyguları kullanılarak tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenlerden hesap sorulmalıdır. Almanya'daki karmaşık ve yasadışı ilişkiler içinde olan ve halen Almanya'da soruşturulan, yasadışı kurye Zahit Akman, RTÜK Başkanlığından derhal, gecikmeksizin istifa etmelidir. İddianamede, Almanya'daki Deniz Feneri Derneği ile ticari ilişkileri olan şirketlerin, Türkiye'deki faaliyetleri derhal incelemeye alınmalıdır. Deniz Feneri Derneği ile organik bağı olan Türkiye'deki bazı şirketler, devleti de hortumlamayı ihmal etmemişlerdir.”
“KORUYUCUSU KONUMUNA GELİR”
Almanya'da yargılananların, Türkiye'deki asıl suçluların taşeronu olduğunu, asıl suçluların Türkiye'de bulunduğunu savunan Kılıçdaroğlu, AK
Parti'nin, konunun Türkiye boyutunu adli ve idari yönden denetlemezse, Deniz Feneri olayının ve onlarla beraber hareket eden hortumcuların koruyucusu konumuna geleceğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu önerileri sunuyoruz ama dini siyasette malzeme olarak kullananlar, inanç hortumcularından hesap soramazlar. AKP'nin içinde bulunduğu konum maalesef budur. Nitekim Alman savcıların Almanya'da başlattığı Deniz Feneri davasında AKP'nin maskesi düşmüş ve gerçek yüzü bir kez daha ortaya çıkmıştır. Yoksullara yardım adı altında toplanan paraların yasa dışı yollardan birilerinin çıkarına kullanılması nasıl oluyor da AKP'yi harekete geçirmiyor? Sayın Başbakan hortumcularla hatıra fotoğrafı çektireceğine, fakir fukara, garip gurebanın hakkını korusun. Din simsarlarına teslim olmasın.”
“BUNLARIN HESABINI SORACAĞIZ, BU HESAP, YÜCE DİVAN'DA BİTER, YÜCE DİVAN'A GİDECEKLER”
Kemal Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin, Deniz Feneri Derneğiyle organik ilişki içinde olduğu ve buradaki kirli ilişkilerin kendisine uzanacağını bildiği için konuyu saptırdığını öne sürerek, “Bunların hesabını soracağız, bu hesap, Yüce Divan'da biter, Yüce Divan'a gidecekler” dedi.
Kılıçdaroğlu, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, gazetecilerin Deniz Feneri Derneği davasıyla ilgili sorularını yanıtladı.
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in, “Türkiye'den Almanya makamları bir adli yardım talebinde bulunmadan, bizim Adalet Bakanlığı olarak resen hareket etmemiz mümkün değil” açıklamasına ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, adli yardımlaşma anlaşmalarının hükümetler arası olduğunu, bu nedenle Adalet Bakanlığının öncelikle harekete geçmesi gerektiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, Türkiye ile Almanya arasında idari anlaşma sözleşmesini onaylayan yasanın 2004'te TBMM'den geçtiğini anımsatarak, şöyle devam etti:
“Burada adli yardımlaşmanın nasıl olacağı bellidir. Eğer savcılar harekete geçerse, bunlar doğrudan doğruya Alman hükümetinden bilgi alamazlar. Olayın Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Almanya'ya iletilmesi gerekiyor. Adalet Bakanı'nın bu gerçekleri bilmemesi mümkün değil.
Bu sözleşmenin gereğinin yerine getirilmesini istiyoruz. Ama adımın nasıl Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu biliyorsam, AKP hükümetinin de bu olayı kapatmak için olağanüstü çaba harcadığını biliyorum. Hükümet, bu davayı unutturmak, gündemden düşürmek için elinden gelen her türlü çabayı gösteriyor. Ama AKP, Deniz Feneriyle organik ilişki içinde olduğu için, özellikle Deniz Fenerini koruma altına aldığı için, oradaki kirli ilişkilerin kendisine uzanacağını gayet iyi bildiği için konuyu saptırıyor.”
“BİR SİYASİ OTORİTENİN BASKISI OLMASA...”
Deniz Feneri Derneğine, TBMM'nin Üstün Hizmet Ödülü verdiğini, bazı malzemelerin Kızılay dışında Deniz Feneri Derneğine de verildiğini savunan Kılıçdaroğlu, “Bülent Arınç döneminde, Deniz Feneri Derneğine hangi malzemeler verildi?” diye sordu.
Kılıçdaroğlu, Arınç'ın, siyasette ahlakın, maddi ilişkiler, yolsuzluklar açısından üzerinde durulması gerektiğinin altını çizdiğini belirterek, Arınç'a, bu konudaki duyarlılığı dolayısıyla teşekkür etti.
Devlet kurumlarının neden harekete geçmediğini, MASAK'ın, denetim elemanlarının elini kolunu kimin bağladığını soran Kılıçdaroğlu, “Bir siyasi otoritenin baskısı olmasa, bu kadar rezaletlerin döndüğü ortamda, devletin sessiz kalması mümkün mü?” dedi.
“SUÇLAMA YAPMAK ACİZLİK”
AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ'ın, CHP'ye yönelik eleştirilerinin anımsatılması üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Bize yönelik bir suçlama varsa, iktidar onlar, savcıyı, kurumları harekete geçirsinler. Suçlama yapmak acizlik belirtisidir. Kendisi hesabını veremeyince, acaba biz sorarsak, birileri de hesabı veremez diye bir kaygı içindeler. Biz her zaman ve her ortamda hesap vermeye hazırız. Hesap vermeye hazır olduğumuz için hesap soruyoruz. Biz korksak, tırssak, verilecek hesabımız olmasa bu kadar rahat konuşabilir miyiz? Yargı ellerinde. Biz bütün bu olaylarda, yürekli bir cumhuriyet başsavcısı bekliyoruz. Hesap soracak, belgeleri toplayacak, teknik dinleme yapacak, kuryelerden hesap soracak...Hem Müslüman geçineceksin, sonra Müslüman'ın hakkını yiyeceksin. Sonra da fakir fukara edebiyatı yapacaksın. Bunların hesabını soracağız, nereye giderlerse gitsinler. Bu hesap, Yüce Divan'da biter. Bunların hepsi Yüce Divanlıktır, Yüce Divan'a gidecekler, kaçınma şansları yok.”
RTÜK Başkanı Zahit Akman'ın da iddialar nedeniyle istifa etmesi ya da Almanya'ya gitmesi gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu, Almanya'da gereğinin yapılacağını bildirdi.
Kılıçdaroğlu, daha önce Tansu Çiller hakkında Almanya'da uyuşturucu kaçakçılığına ilişkin iddiaların bulunduğunun anımsatılması, “Almanya'nın Türk siyasetine karıştığı söyleniyor. Ne diyorsunuz?” diye sorulması üzerine, “Uyuşturucu konusunda ayrıca Dengir Mir Mehmet Fırat'a özel bir soru sorabilirsiniz” dedi.