Kılıçdaroğlu: "Arap Baharı, sonbahar haline gelmeye başladı"

Güncelleme Tarihi:

Kılıçdaroğlu: Arap Baharı, sonbahar haline gelmeye başladı
Oluşturulma Tarihi: Mart 23, 2012 17:21

Sosyalist Enternasyonal Arap Dünyası Özel Komite Toplantısı, CHP’nin ev sahipliğinde İstanbul’da başladı.

Haberin Devamı

 Toplantı açılışında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Batı’dan Doğu’ya doğru esen, devrim rüzgarı bir yandan içimizi ısıtıyor, ama bir yandan da değişimin yaratabileceği belirsizlikler bizi endişelendiriyor. Konuşmaz, sesini yükseltemez denilen Orta Doğu halkları, bir yıldan beri özgürlükleri için savaşıyor, tek adam hakimiyetine dayalı baskı rejimlerine karşı, hak ve özgürlük mücadelesi veriyorlar. Bizi ilk gününden beri heyecanlandıran ve umutlandıran bu durum, maalesef son aylarda renk değiştirmeye başladı" dedi.

ARAP BAHARI, ARAP SONBAHARI HALİNE GELMEYE BAŞLADI

Arap emekçilerinin, bugün yeni bir sömürü dalgası tehdidiyle karşı karşıya olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, "Egemen güçler çıkarlarının uygun olduğunu düşündükleri her zeminde, demokrasiyi savunur gözükürken, Arap Dünyası’nda ekonomik çıkar bağlarıyla bağlı oldukları diktatörlüklerin ve tiranların varlığından ve uygulamalarından hiç rahatsızlık duymadılar. Onlarla ve rejimleriyle çok yönlü işbirlikleri kurdular ve geliştirdiler. Dün Zeynelabidin Bin Ali, Muammer Kaddafi ve Hüsnü Mübarek’le kolkola olan güç odakları, bugün milyonların yükselen sesi karşısında taraf değiştirmiş gözükmektedirler. Bu arada Arap devrimi, biraz toplumların kendi iç dinamiklerinden, biraz da dış müdahalelerden kaynaklanan nedenlerden dolayı bahar havasını kaybetmeye, çoğu yerde bir Arap Sonbaharı haline gelmeye başladı. Bu durum, Arap Devriminin sonu belirsiz bir istikamete yönelmesi tehlikesini de beraberinde getirmektedir. Batılı ülkeler, kendileri için korkulu bir rüya gibi gördükleri radikal İslam’a karşı bir çeşit ’Ilımlı İslam’ modeli ve bu modelde bir ülkeler kuşağı yaratma çabası içinde gözüküyorlar. Belki bu yolla aynı zamanda Arap halkları üzerinde yeni bir siyasi ve ekonomik üstünlük elde edebileceklerini de hesaplıyorlar. Arap aleminin zenginliklerinin sömürüsü söz konusu olacağı zaman, bu yeni yönetimlerin demokratik olup olmaması eminim hiçbir kapitalist yönetimin fazla umurunda olmayacak" diye konuştu.

BAHAR YERİNİ SOĞUK RÜZGARLARA VE BELİRSİZLİKLERE BIRAKTI

Kılıçdaroğlu, ekonomik sömürü söz konusu olunca, demokrasi ve özgürlükleri destekleyenlerin, çıkarlarına ters düştüğü anda diktatörlere karşı kör, sağır ve dilsiz kaldıklarını ifade ederek, "Arap dünyasındaki yeni iktidarların, demokrasi için sokaklara dökülen insanlara neler vaad ettiğini şimdiden görebilmek mümkün değildir. Libya’da eski rejim yanlılarını temizleme bahanesiyle çoktan hak ihl?llerine başlandı. Mısır’da radikalizmin yükselişinin, ülkenin Hıristiyan ve Yahudi azınlıkları yanında, sol ideolojiye sahip Müslümanlar için de büyük bir tehdit oluşturduğu ileri sürülüyor. Suriye’deki hak mücadelesi, dışarıdan olaya müdahil olan güçlerin de etkisiyle kanlı bir iç savaşa dönüşmekte. Kısacası bahar yerini soğuk rüzgarlara ve belirsizliklere bıraktı. Suriye’deki olaylar, gerçekten yürek yakan olaylar. Binlerce insan yaşamını yitiriyor. Suriye halkı demorrasi istiyor, özgürlük istiyor, kadın-erkek eşitliği istiyor. Bütün bu taleplere destek veriyoruz. Bütün bu talepleri saygıyla karşılıyoruz. Fakat, Suriye’ye dışarıdan müdahaleler, Suriye’de bir kaosun yaratılması, bir iç savaşın yaratılması, kabul edilemez bir durumdur. BM’nin bu durumda daha tutarlı, daha kararlı bir tavır takınmasını yürekten talep ediyoruz" dedi.

TÜRKİYE’DE YÜZLERCE TUTUKLU ÖĞRENCİ VAR

Arap halklarına ve uluslarına demokrasi dersi veren sağ iktidarların, Batı’da ve Türkiye’de, sınıfta kaldığını söyleyen Kılıçdaroğu, şunları kaydetti:

"Türkiye’ye baktığımızda demokrasinin bütün boyutlarında ciddi gerilemeler olduğunu görmekteyiz. Bu ülkede işçilerin, emekçilerin, gazetecilerin ve aydınların uğradığı baskılar ve ayrımcılık, gün geçtikçe artıyor. AKP Hükümeti’nin demokrasi ve fikir özgürlüğüne ilişkin yaklaşımını, Başbakan, ’Bazı kitaplar bombalardan bile tehlikelidir’ diyerek, en açık ve net şekilde ortaya koymaktadır. Bugün iktidar aleyhine yazı yazdıkları için çeşitli bahanelerle tutuklanan yazar ve gazetecilerin sayısı 100’e ulaşmıştır. Bu yazarlardan birinin henüz yazmakta olduğu bir kitabının taslakları, evi basılarak bilgisayarından alındı ve yok edildi. Böylece hükümet henüz basılmamış bir kitabı toplatıp imha ederek bir ilke imza attı. Bugün Türk medyası baskı altında ve oto-sansür uyguluyor. Çünkü Türkiye’de iktidar aleyhine düşünmenin ve yazmanın genelde iki alternatif cevabı var. Bir, evinizin gece yarısı basılması ve hapishaneye atılarak tüm özgürlüklerinizi kaybetmeniz, iki ya da işinizden atılmanız ve emeğinizle para kazanma hakkınızın elinizden alınmasıdır. Türkiye, Bingazi’de ya da Tahrir Meydanı’ndaki öğrencilere özgürlük çağrısı yapıyor, ama kendi şehirlerindeki meydanlarda öğrenciler polislerden acımasızca dayak yiyor, gözlerine biber gazı, üstlerine tazyikli su sıkılıyor ve hapsediliyorlar. Yumurta atarak protestoda bulunan öğrenciler, okullarından atılarak hapis cezalarına çarptırılıyorlar. Yoldaşlarım, dünyanın hangi demokratik ülkesinde, üniversite öğrencileri film afişleri asmaktan, üniversite hocaları iktidarı eleştirmekten ya da bir toplantıda "parasız eğitim istiyoruzö yazan bir pankart açmaktan hapse atılabilir ve uzun süre hapiste tutulabilir? Hangi ülkede "üstünde yumurta bulundurmak" diye bir suç var? Şili’de üniversite öğrencisi bir genç kız, bütün dünyanın gözü önünde mücadelesini veriyor ve bir bakanın koltuğunu sallayabiliyor. Ama Türkiye’de başka öğrencileri de korkutmak amacıyla en küçük bir protesto eylemine girişen öğrenci, polis takibatına uğruyor. Bugün Türkiye’de yüzlerce tutuklu öğrenci var. Bu öğrencilerin içinde bir tek kişi bile, ne cinayetten, ne hırsızlıktan, ne de bir başka insan hakkı ihl?linden sorumlu. Bu öğrenciler, kendi haklarını aradıkları için genç yaşlarında hapishaneyle tanıştılar."

TÜRKİYE ÇARESİZ DEĞİL

Kılıçdaroğlu, Haziran 2011 seçimlerinde, seçimleri düzenleyen devlet kurumunun "Milletvekili olmasında sakınca yoktur" tasdiği verdiği 8 siyasetçinin, milletvekili seçildikten sonra haklarındaki tutukluluk kararının kaldırılmadığıı anlatarak, "Parlamentoda kendilerine halkın verdiği göreve başlamaları engelleniyor. İçlerinden ikisi Cumhuriyet Halk Partisi’ne mensup bulunan bu sekiz milletvekili, seçimlerin üzerinden dokuz ay geçmesine rağmen, toplam üç seneyi aşkın bir süredir haklarında hiçbir mahkumiyet kararı olmaksızın hala cezaevindeler. Türkiye’deki iktidar yönetime geldiğinden beri, hem devlette hem özel sektörde sendikalı işçiler ve memurlar işlerinden kovuluyor, özlük hakları ihlal ediliyor, emek sömürüsüne karşı sesini çıkaranlar iktidarın demir yumruğuyla karşılaşıyor. Bunlar sorunlarımız. Hepsi ciddi ve köklü çözümler gerektiriyor. Ancak Türkiye çaresiz değil. Çünkü bu ülkede insana değer veren, insana saygı duyan, geriye değil, ileriye bakan sosyal demokrat bir Cumhuriyet Halk Partisi var. Hedefimiz, demokratik bir hukuk devleti olan sosyal devlet anlayışına sahip, insan haklarının, özgürlüklerin ve cinsiyet eşitliğinin geçerli olduğu ve artık tartışılmadığı, bölgesinde ve küresel düzeyde barış ve istikrar üreten bir Türkiye’dir. İşte bunun için çalışacak ve mücadele edeceğiz" diye konuştu.

ÖZGÜRLÜKLER İÇİN MÜCADELE EDEN İNSANLAR KENETLENMELİ

Tüm dünyada ve özellikle de Arap Baharı’nın yaşandığı topraklarda gerçek bir bahar havasına kavuşabilmesi için yapılması gereken tek şey olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Bu da, tüm dünyada biz sol düşünce sahibi siyasetçilerin, sosyalistlerin, sosyal demokratların, eşitliğe inanan, emeğe saygı duyan, özgürlükler için mücadele eden bütün insanların kenetlenmesi ve Ortadoğu’da yanan devrim ateşinin yanlış yollara sürüklenmesine engel olmak için ortak bir eylem planı geliştirmesidir. Sadece kapitalizmin değil, dünyadaki fikir ve ideolojinin korkusu olan radikalizmin ya da terörün önlenmesinin yolu, bu halklardan yükselen istekleri işitmek ve onların meşru ve esasen gecikmiş isteklerine doğru cevabı verebilmektir. Sadece Arap dünyasında değil, tüm dünyada bahar, hakların, özgürlüklerin ve emeğin el üstünde tutulduğu bir dünyada yaşanacaktır. Bu bahar için de biz sol düşünceye bağlı siyasetçilere büyük bir görev düşüyor" dedi.

ORAN: "BOMBAYLA DEMOKRASİ GELMEZ"

Haberin Devamı

CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran da, Sosyalist Enternasyonal toplantısında Ortadoğu'da gerçek demokrasinin inşa edilmesinin elzem olduğunu söyledi. Oran, "17 Arap ülkesinin hiçbirinde işleyen bir demokrasi yok. Bölgeye demokrasi bombayla, füzeyle gelmez. 300 milyon insan eşitlik, adalet, refah gibi temel değerlerden yoksun yaşamakta" dedi.

/images/100/0x0/55ea2f0af018fbb8f87029a5

Haberin Devamı

Sosyalist Enternasyonel'in düzenlediği ve 17 farklı ülkeden İstanbul’a gelen 50’ye yakın delegenin katılımı ve CHP’nin ev sahipliğinde yapılan Arap Baharı toplantısında konuşan CHP’li Oran, Arap Baharı'ndan 300 milyon insanın etkilendiğini belirtti. Oran, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ortadoğu son derece güçlü ve eski bir kültüre sahip baskı rejimlerinde yaşayan halklar artık 'Yeter' diyor. Çoğulculuk değil çoğunluk baskısı varsa demokrasi de olmuyor. 17 Arap ülkesinin hiçbirinde işleyen bir demokrasi yok. Bölgeye demokrasi bombayla, füzeyle gelmez. 300 milyon insan eşitlik, adalet, refah gibi temel değerlerden yoksuk yaşamakta. Onların kaderi bizim de kaderimizi belirliyor. Eğer Ortadoğu'da barış ve huzur yoksa dünyada da huzur ve istikrar yoktur."

Haberin Devamı

Ortadoğu için yalnızca demokrasinin değil ekonomik özgürlüğün de sağlanması gerektiğini vurgulayan Oran, şunları kaydetti:

"Demokrasinin sağlıklı yaşatılması için Arap Baharı'nın ekonomik etkisi de son derece önemli. Mısır ve Suriye'de büyüme oranları binde 1-2'lerde... Libya, Tunus, Yemen, Suriye ve Mısır 100 milyar dolarlık bir kayba uğramış durumda. İşsizlik oranları artmakta. 17 milyon üniversite mezunu işsiz. Bölge gençleri özgürlükle birlikte refah da bulmak zorunda. Halkça üreten, zenginliği artıran, refahı sağlayan yeni ekonomik yaptırımlar uygulanmalı. Bölgenin ekonomik geleceği için de adım atmamız gerekiyor. Fırsat eşitliğini sağlayacak yeni bir bakış açısı bulmalıyız. Ortadoğu'nun ekonomi ve demokrasiyle beraber geleceği son derece önemli. Bölgenin kaderi, kibirli, kapitalist ve baskıcı bir zihniyete bırakılamayacak kadar değerli. Atatürk diyor ki 'İnsan, mensup olduğu milletin varlığını ve mutluluğunu düşündüğü kadar, bütün dünya milletlerinin huzur ve refahını da düşünmelidir. Kendi milletinin mutluluğuna ne kadar önem veriyorsa bütün dünya milletlerinin mutluluğuna hizmet etmeye, elinden geldiği kadar çalışmalıdır.' Bizler hep birlikte insanlık ailesinin parçasıyız. Birimiz köleyken hiçbirimiz özgür değiliz."

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!