Güncelleme Tarihi:
İŞTE KILIÇDAROĞLU'NUN DUYGUSAL ANLARI / Foto Galeri
Kemal Kılıçdoğlu’nun hayatının anlatıldığı, yönetmenliğini Rıdvan Akar’ın yaptığı belgeselde Kılıçdaroğlu’nun ailesi, iş ve okul arkadaşlarının anlatımları yer aldı. Belgeselde Kılıçdoğlu’nun çocukluğu ve gençliğiyle ilgili fotoğraflar da kullanıldı. Belgeselin başında Kemal Kılıçdaroğlu’nun anlatımıyla doğduğu köy ile anne ve babasının fotoğrafları vardı. Belgeselin ikinci bölümü “Kemal’in ideali” başlığı altındaydı. “Kemal’in sevdası” ismini taşıyan üçüncü bölüm ise Kemal ve Selvi Kılıçdaroğlu’na ayrılmıştı. Kemal ve Selvi Kılıçdaroğlu’nun evlilik fotoğrafları da bu bölümdeydi. Son bölüm ise “Kemal’in hayali” ismini taşıyordu.
Kemal Kılıçdaroğlu 18 dakikalık konuşmasında özetle şunları söyledi:
CUMHURİYETE BORCUMUZ VAR
Cumhuriyetin bir hassa kimsesizlerin kimsesiyse, Cumhuriyetin sahip çıktığı Anadolu insanlarıdır. Osmanlı’nın sadece savaş olduğu dönemlerde hatırladığı Anadolu’dur. Cumhuriyet öyle yapmadı.
Babamın okula nasıl başladığını anlatmak isterim size. Köyden dedemle beraber Nazımiye ilçesine geliyorlar. Caddede yürürken bir zil çalıyor ve bir kapıdan bir sürü çocuk dışarı fırlıyor. Babam dedeme diyor, ‘Bunlar kimin çocukları? Bu evde ne kadar çocuk var.’ Dedem, ‘Burası ev değil’ diyor oğlum. ‘Okul.’ ‘Okul nedir’ diyor babam. ‘Buraya gelirler çocuklar okurlar, adam olurlar.’ ‘Ben de okula gitmek istiyorum’ diyor babam. Dedem babamı okula göndermek istemiyor. ‘Babam beni okula göndermezseniz ben yemek yemeyeceğim’ diyor ve yemiyor. Dedem babamı okula kaydettirmek için tekrar Nazımiye’ye geliyor. Yaşı büyük okula almıyorlar. Babam direniyor. Yaşını mahkeme kararıyla küçültüyorlar ve babam ilkokula başlıyor. İlkokul mezunu babam. Onun direnci bizi buralara taşıdı.
ÇOCUKLARINI ANLATIRKEN GÖZYAŞLARINI ZOR TUTTU
“Annem okuma yazma bilmezdi, büyük ablam da bilmez. Ama ben bu ülke için, cumhuriyet için pırıl pırıl 3 çocuk yetiştirdim. (Ağlamamak için konuşmasına ara veriyor). Hangi anne baba çocuklarının iyi okumamasını ister, hepimiz çocuklarımıza titreriz. İyi okullarda okumalarını isteriz. Cumhuriyeti cumhuriyet yapan zaten bu eğitimdir. Bize kapılarını açmasıdır. Çağdaş uygarlığın kapılarını açmasıdır, bize fırsatlar vermesidir.
PARDESÜM ÜNİVERSİTEDE OLDU
Yedi kardeşten üniversiteye giden sadece benimdir. Zor koşullarda okuduğumu çok iyi biliyorum. Babamın 7 çocuğuna birden ayakkabı aldığını hiç hatırlamıyorum. Yoktu öyle bir şansı zaten. Pardesüm üniversiteye geldiğinde oldu. Babam Anadolu’daki gibi bir ailede yetiştik. Evin otoritesiydi. Babamızla çok fazla muhatap olmazdık. Bir derdiğimiz varsa babaya söylenecek anneme söylerdik. Üniversiteye geldim. Herkesin pardesüsü var benim yoktu. Mektup yazacağım annem okuma yazma bilmiyor. Babama yazıyorum mektup için, haber için. Mektubun altına sadece bir cümle yazdım. Pardesüm olma iyi olur diye.
SİYASET KENDİNE ÇIKAR SAĞLAMAK DEĞİLDİR
Ben bir mücadeleyi verdim. Hayatımda önemli bir başarıyı gerçekleştirdiğimi sanıyorum ama bu bireysel bir çaba. Kara lastiğimiz vardı okula giderken. Durumu iyi olanların lastiklerinin içinde kırmızı miflon vardı. Daha parlak bir lastik ayakkabı giyerdi. Benim ayağımda, çocuklarımın ayağında lastik ayakkabılar yok. Onlar güzel ayakkabılar giyiyorlar. Türkiye bu sorunu aştı. Ermenek’teki Recep amca kara ayakkabı giyiyorsa bu dert hepimizin ortak derdi olmaz zorundadır. Siyaset bu demektir. Siyaset kişisel çıkar sağlamak değildir. Toplum için yapılmalı siyaset, halk için yapılmalı.
Yine yaşamımdan bir örnek anlatayım size. 1980’li yıllar. Askeri darbe olmuş. Devlet beni 1 yıl süreyle Fransa’ya gönderiyor. Gitmeden önce gidip annemin babamın elini öpeyim. Yaşlılar. Ölüm var kalım var diye Tunceli’ye gittim. Dönüşte bir el çantasına kitaplarımı da koydum. Öğrenciyken gönderdiğim kitaplarımı da koydum. Elazığ’a girerken askerler durdurdu. Kimlik taraması yapacağız dediler. Herkes insin bavulunun başında beklesin. Ben de bekliyorum. Aç dediler. En üstte kitaplar var. Kaldırdılar kitap, kaldırdılar kitap. En üstteki kitabı hiç unutmuyorum. İkinci 5 yıllık kalkınma planı. Asker aldı kitabı, sayfalarını çevirdi. Sen dedi bunların yasak olduğunu bilmiyor musun? Ne iş yaparsın. Hesap uzmanı olduğumu söyledim. Kimliğimi istedi verdim: Bizim kimliğimizde Başbakan’ın, maliye bakanının ve hesap uzmanları kurulunun başkanının imzası vardı. Ama darbe olmuş, Süleyman Bey gitmişti. Herkes bavulunu toplasın dedi. Benden sonraki bavullara hiç bakmadı. Sen benimle geleceksin dedi. Götürdü ileride kitabı ve benim hüviyetimi komutanına verdi. Komutan aldı kitabı, sayfaları çevirdi. Bu kitapların taşınmasının yasak olduğunu bilmiyor musunuz dedi. Dedim ki, ‘Bakın üzerinde Devlet Planlama Teşkilatı yazıyor.’ Sen sus dedi, konuşamazsın izin vermeden. Peki dedik. Bir süre sonra seni affediyorum dedi. Bir daha görmeyeyim. Teşekkür ettim. Aldım bavulumu. Böyle bir dönemi yaşadık. Ama bugün geldiğimiz nokta. Benzer tabloları biz de yaşadık. Biz bunları aşmak zorundayız. Güzel bir Türkiye’yi, huzurlu bir Türkiye’yi inşa etmek zorundayız. Yazarların çizerlerin, gazetecilerin hapiste olduğu bir Türkiye’yi asla kabullenmemeliyiz.
BİR AĞAÇ GİBİ TEK VE HÜR, BİR ORMAN GİBİ KARDEŞÇESİNE
Ne diyor Nazım. Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine. Bir ağaç gibi tek ve hür olmalıyız ama bir orman gibi kardeşçe yaşamalıyız. Ben bu daveti 77 milyon yurttaşıma yapıyorum. Gelin, yeni bir Türkiye’yi, özgür ve bağımsız Türkiye’yi, düşünce özgürlüğünün olduğu bir Türkiye’yi, yoksulun ve yoksulluğun olmadığı bir Türkiye’yi, hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye’yi, taşeron işçiliğin olmadığı bir Türkiye’yi, örgütlenme özgürlüğünün olduğu bir Türkiye’yi, gazetecilerin özgürce haber yazdığı bir Türkiye’yi birlikte inşa etmeliyiz.
KİŞİSEL OLARAK BİR SORUNUM YOK AMA CUMHURİYETE BORCUM VAR
Beni buraya cumhuriyet getirdi. Cumhuriyet’e karşı bir borcum var. Kişisel olarak benim bir sorunum yok. Çocuklarımın hepsi çok iyi. Burada sadece oğlum yok. O Güney Kore’de doktora yapıyor. Hiçbir yükü yok bana. Güney Kore hükümetinin bursunu kazandı ve oraya gitti. O da Türkiye’nin bütün çocukları gibi kucakladığım bir çocuk. Kişisel başarılar elbette çok önemli ama benim Türkiye’ye borcum var. Toplumsal başarılara da imza atmak istiyorum. Eğer bu ideallerimi, bu hedeflerimi paylaşıyorsanız, paylaşmaktan yanaysanız o zaman adresiniz CHP’dir.
ETNİK SİYASET YAPMAYIZ
Hiçbir zaman etnik kimlik üzerinden siyaset yapmadık, yapmayız da, yapmamalıyız da. Hiçbir zaman inanç üzerinden siyaset yapmadık. Yapmayız da, doğru bulmayız da. Hiçbir zaman yaşam tarzı üzerinden siyaset yapmadık, yapmayız da, doğru bulmayız da. Eğer bu coğrafyada aynı havayı teneffüs ediyorsak, sokaklarında beraber yürüyorsak. Güzel bir Türkiye’yi tekrar inşa etmek istiyorsak. Tarihsel birikimi, kültürü, bilgisi olan bir partiye hep beraber omuz vermek zorundayız.
CUMHURİYETİ KURANLAR AĞIR BEDELLER ÖDEDİ
Cumhuriyeti kuranlar ağır bedeller ödediler ama bize güzel bir Türkiye bıraktılar. Bizim hedefimiz çocuklarımıza çok daha güzel bir Türkiye bırakmak. Ancak o zaman sorumluluklarımızı yerine getirmiş olacağız. Belgesel sadece benim belgeselim değil. Binlerce Kemal’in belgeseli. Köyümü gördünüz, çok küçük bir köy. Küçük bir mezra. Cumhuriyetin beni buralara taşıdığı bir süreci yaşadım. Biz bu süreci demokrasiyle, barışla, sosyal devlet anlayışıyla taçlandırmak zorundayız. Gelin yine birlikte bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçe yaşayalım.
Gazeteciler Rıdvan Akar ve Hikmet Karauç'ın hazırladığı belgeselde Kılıçdaroğlu'nun hayatı anlatılıyor. Belgeselde, Kılıçdaroğlu'nun eşi Selvi Kılıçdaroğlu, kızları Zeynep Kılıçdaroğlu, Azime Aslı Nadir ve torunu Duru'nun yanı sıra ağabeyleri ve lise öğretmeni de yer alıyor.
Belgeselde, 17 Aralık 1948'de Tunceli'nin Nazimiye Köyü'nde dünyaya gelen Kemal Kılıçdaroğlu'nun, yoksul ailesiyle birlikte geçen çocukluk yılları, başarılı okul dönemi, bürokrasi dönemi ve SSK'da görev yaptığı yıllar anlatılıyor. Ayrıca, ailesi ile birlikte hayatının çeşitli dönemlerinde yer alan iş ve okul arkadaşları ile yapılan röportajlara da yer veriliyor.
Belgeselde, Kılıçdaroğlu'nun çocukluk yılları, üniversite yılları eşi Selvi Kılıçdaroğlu ve çocuklarıyla çekilen fotoğraflara da yer alıyor.
Belgeselde Kılıçdaroğlu'nun SGK Genel Müdürlüğü yaptığı dönemden kareler, evlilik fotoğrafları, çocukluk fotoğrafları da bulunuyor. Belgeselin bir bölümünde ise Kılıçdaroğlu'nun eşiyle birlikte otomobiliyle markete gittiği ve burada alışveriş yaparak aldıklarını poşetlediği görülüyor. Ayrıca belgeselde CHP eski Genel Başkanı Örsan Öymen ile bir röportajda yer verildi.
TÖRENDEN NOTLAR:
Tamamen dolduğu gözlenen salonda, sahnenin iki yanına Mustafa Kemal Atatürk ile Kemal Kılıçdaroğlu'nun dev fotoğrafları, Türk Bayrağı ve CHP bayrağı asıldı. Sahnenin yanlarında belgeselin Kılıçdaroğlu'nun fotoğrafının yer aldığı afişi ve "Babamdan bana kalan en önemli miras, 'Sen doğru dur, eğri belasını bulur" yazılı afişleri asıldı.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşmasının ardından Kılıçdaroğlu'nun ailesi, öğretmenleri, okul ve iş arkadaşları sahneye çıkarak, beraber fotoğraf çektirdi.
Selvi Kılıçdaroğlu, belgeseli izlerken çok duygulandığını, Kılıçdaroğlu'nun torunu Duru Kılıçdaroğlu da belgeseli beğendiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu'nun salona girişi ve konuşması sırasında "Başbakan Kemal", "Gençlik seninle, durma ilerle", "Beşiktaş seninle gurur duyuyor", "Umudun adı Kılıçdaroğlu" ve "El ele, kol kola, omuz omuza" sloganları atıldı.