Güncelleme Tarihi:
CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Niğde Hükümet Meydanı'ndaki mitingde halkla buluştu. Mitingde ilk konuşmayı yapan Mansur Yavaş, Ankara'da yaptıkları çalışmalardan bazılarını anlatarak, "Buradan ilan ediyorum, elbette milli savunmamız çok güçlü olmalı, hiç şikayetimiz yok ama bir ülkenin büyüklüğü, liderliği, itibarı, halkının geçimiyle direkt alakalıdır. Sizlerin çocukları, dün okuduk, karakola girip polise dahi tokat atacak cürete sahipler. Yine bir tanesi diyor ki 'Sağlıkta çok ilerledik, eskiden doktorlar bizi azarlıyordu şimdi hastanede doktorları döver hale geldik' diye övünüyor. Nereden nereye? Sağlıkçılar da yurt dışına gitmek istiyor, sağlıkçılara diyorlar ki 'Nankörsünüz.' Öğrenci bir şey istiyor, 'Siz asalaksınız' diyor" dedi.
ÇUVAL TEPKİSİ
En az AK Parti kadar milliyetçi ve muhafazakar olduklarını söyleyen Yavaş, şunları söyledi:
"Sizin yaptıklarınız ancak İslam'a zarar veriyor. O füzeleri, topları tüfekleri de Amerika ve Rusya gelip bizim sınırımızda devlet kurdurmak istedikçe, PKK'ya silahlı eğitim verdikçe, o füzeler gidecek onların başına füze olarak yağacak. Orada askerlerimizin başına Amerikalılar çuval geçirdiğinde ne yaptınız? 'Nota ver' dediler. 'Bu müzik notası mı?' dediler. İlk defa bu meydanda söylüyorum, bakın ilk defa. Bunlar böyle, 'Bu müzik notası mı?' deyince, askerden birilerinin zoruna gitti, bunu iyi anlayın. Ne yaptı biliyor musunuz? Amerikalıları bir yerde kıstırdı. Cep telefonlarını kırdı attı bana ulaşamasınlar, durdurmasınlar diye. O askerin başına çuval geçirenlerin komutanları dahil hepsini çırılçıplak soydu ve fotoğrafladı. Çuval öyle geçirilmez böyle geçirilir diye derslerini verdi. Ama biz nota bile veremedik."
İLK KEZ OY KULLANACAK GENÇLERE SESLENDİ
Ayrım yapmadan 85 milyonun Cumhurbaşkanı olacağını söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu ise Türkiye'nin değişiminin, gençlerin elinde olduğunu belirterek şöyle konuştu:
"5 milyon 300 bin genç, ilk kez sandığa gidip oy kullanacak. Türkiye'ye huzuru getirmek sizin elinizde. Demokrasiyi, hakça bölüşmeyi bir siyasal anlayış olarak getirmek sizin elinizde. İşsizliği, yolsuzluğu bu topraklarda bitirmek sizin elinizde. Sizlerden de isteğim olacak. Umudunuzu hep dışarıya bağladınız. Ben sizin hayallerinizi gerçekleştirmek için elimden gelen her çabayı göstereceğim. Bundan emin olmanızı isterim. Sizin hayalleriniz 'Bay Kemal'in hedefi olacak, hiç endişe etmeyin. Bunların tamamını gerçekleştireceğim. Sandığa gideceksiniz ve oyunuzu kullanacaksınız. Siz de huzur içinde yaşamak istiyorsunuz. Size sözüm var. En rahat eleştirebileceğiniz Cumhurbaşkanı; bu kardeşiniz olacak. Neden biliyor musunuz? Birileri eleştirilmekten korkuyor. Eleştiri kadar değerli bir şey yoktur. Çünkü bizim eksiğimizi, hatamızı söylüyor. Bakarsın 'Bir eksiğimiz varsa; şurada var' dersin. Yanlışın varsa, 'Yanlışım var' dersin. Devlet, bir kişinin iki dudağına teslim edilemez. Çünkü devletin temeli adalettir. Kimsenin bunu unutmasını istemem. Adalet sadece mahkeme salonlarında olmaz. KPSS'ye girip, ilk 10'un içerisinde olup da 2'nci, 3'üncü ya da 5'inci sıradayken, mülakatta eleniyorsa bir gencecik, pırıl pırıl evladımız, onun hakkı yenmiş oluyor demektir. O nedenle mülakatı kaldıracağım. Ben 22 yıldır söylüyorum; o da şimdi söylemeye başladı, 'Ben de kaldıracağım' diye. Elinden tutan mı var? Kaldırsana kardeşim. Kaldırmadılar, az kaldı. Ayın 15'ine az kaldı. 14'ünde gidiyoruz, 15'inde yeni ve huzurlu bir Türkiye'ye uyanacağız."
'ÇİFTÇİYİ, TOPRAĞA KÜSTÜRMEYECEĞİZ'
Hiçbir çiftçi ve üreticinin zarar etmeyeceğini, havza bazlı planlama getireceklerini kaydeden Kılıçdaroğlu, "Niğde'ni, patatesini de çalışkan insanlarını da çok iyi biliyorum. Allah aşkına patates için Mısır'a gidiyorlar. Ya senin ne işin var Mısır'da? Türkiye'de arazi mi yok, arsa mı yok? Güneş mi yok, su mu yok, insan mı yok? Her şey var. Ama sen çiftçiyi toprağa küstürürsen ekmez, zarar eder. Nasıl üretsin o zaman? Çözeceğim. Herkes ne ekeceğini 1 yıl önceden bilecek. Formülü şu; bütün üretici kardeşlerimin bu formülü ezberlemesini isterim. Maliyet artı makul kar, eşittir taban fiyat olacak. Hiç kimse zarar etmeyecek. Onun üzerinde bir bedelle satıyorsa satsın ama ne zaman ki makul karın altına düşerse; tamamını devlet olarak biz satın alacağız. Çiftçiyi zarar ettirmeyecek, toprağa küstürmeyeceğiz. Köylerde çalışan tüm kadın, gençlerin, sosyal güvenlik primini devlet olarak biz ödeyeceğiz. Böylece tarlada, bağda, bahçede, tütünde çalışan, üreten ve alın teri döken her genç ve kadın, zamanı gelince emekli olacak. Kimseye muhtaç olmayacak" diye konuştu.
'CUMHURİYET'İN 100'ÜNCÜ YILINDA, 100 BİN ÖĞRETMEN ATAMASI'
Cumhuriyet'in 100'üncü yılında 100 bin öğretmen ataması yapacaklarını belirten Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Ayrıca köy okulları kapatıldı. Tüm köy okullarını yeniden açacağız. Çocuğu okula gönderecek, köyde öğretmen yok. Taşımalı eğitim, dünyanın masrafı, bir sürü sıkıntı var. Kardeşim köy orada, okul da yerinde duruyor. Öğretmen tayin edeceksin. Anne ve babalar güzellik içerisinde çocuğunu okula gönderecek. Bu kardeşiniz fakirin, fukaranın ve garibanın yanındadır. Bu kardeşiniz alın teri dökenin anındadır. Bir anne düşünün, çocuğunu okula gönderecek. İstanbul'da, Ankara'da, Hakkari'de, Diyarbakır'da, İzmir'de, Manisa'da her nerede olursa olsun; geliri yetersiz olduğu için çocuğunun beslenme çantasına ne koyacağını düşünür. Annenin en büyük dramı budur. Eğer üniversiteyi bitiren veya askerden dönen oğlu veya üniversiteyi bitiren kızı işsizse; o evde huzur yoktur. Bekler ki oğlum, evladım, kızım bir iş bulsun, çalışsın. Eli ekmek tutsun ister. Bunları yapmıyorlar. Çünkü onlar, 5'li çeteleri besliyorlar. 3 yerden, 5 yerden maaş alıyorlar."
'KHK'LILARIN SORUNLARINI ÇÖZECEĞİZ' SÖZÜ
Adalet için 450 kilometre yürüdüğünü belirtip, KHK'lıların sorunlarını çözeceğinin sözünü veren Kılıçdaroğlu, "Bu ülkede adalet lazım. Adalet olmayınca olmuyor. İranlı bilge Sadi der ki; 'Dünyanın bütün nehirleri adalete susamış, bir insanın susuzluğunu gidermeye yetmez.' Adalete, kucaklaşmaya susadık. Kucaklaşalım, kavga ettiriyorlar. Neden kavga ediyoruz? En çok evde eşimizle oturur konuşuruz, çocuklarımız büyüdüyse onlar da gelirler istişare yaparız. Bir yer satın alacaksak, bir araba alacaksak; oturur konuşuruz. Şimdi devleti bir kişiye teslim etmişiz; ne derse o olacak. Ya yanlış yaparsa? Memleket bu halde. Nasıl oldu da memleket bu hale geldi? Çözeceğiz. 'Ampul sönecek, acılar dinecek' diyorlar. Hiç endişe etmeyin. Ampulü söndürecek, mücadeleyi yapacak olan sizsiniz. Hiç endişe etmeyin. Güvenliğimizi sağlayan polis kardeşlerimizin de büyük sıkıntıları var. Polis intiharlarının hangi boyutlara ulaştığını çok iyi biliyorum. Onlar günde 13-14 saat çalıştırılıyorlar. 24 saat çalışanı var. Bunlar insan kardeşim, robot değil. O nedenle 100 bin güvenlik görevlisi de alacağız. Onlar normal mesailerini, normal görevlerini yapacaklar. Bu kadar ağır yük olmaz. Onları bu yükün altından çıkaracağız" diye konuştu.
'TERÖR ÖRGÜTÜ SALDIRISINA UĞRAYAN BENİM'
Terör örgütü saldırısına uğradığını belirten Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
"Açık ve net söyleyeyim. Kim terör örgütlerinin yanında durursa, kim onlarla beraber olursa, kim onların ayağına hakimi, savcıyı, gönderirse Allah belasını versin. Arkadaşlar, terör örgütünün saldırısına uğrayan benim, bir asker Allah rahmet eylesin, şehit oldu. Yahu arkadaşlar bu beyler çocuklarına paralı askerlik yaptırırken, ben fakir fukara çocuğunu nasıl askere gönderiyorsa askere gönderen birisiyim. Nasıl oluyor da bu kadar iftirayı atabiliyorsunuz? İnsan biraz Allah'tan korkar. Yalan niye söylüyorsunuz kardeşim? Trump dedi ki, 'Bak beni kızdırma, senin mal varlığını araştırım ve dünyaya açıklarım.' Bir tek cümle dahi kurulmadı ama Bay Kemal olsaydı ne derdi? 'Araştırmazsanız namertsiniz' derdi. Öyle gideceksin Manhattan'dan 35 katlı gökdelen dikeceksin, Muhammed Ali'nin çiftliğini alacaksın, Londra'da villalar alacaksın, Bay Kemal bunları yiyecek? Yemem efendim, yemem. Onların tamamını getireceğim Türkiye'ye. Eğer egemen gücün tehdidi altındaysanız ve ses çıkarmıyorsanız bu işte Türkiye Cumhuriyeti Devleti için bir beka sorunudur.”