Güncelleme Tarihi:
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Sait Halim Paşa yalısında yaptıkları görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan Clinton, "Kıbrıs'taki statükonun kimsenin yararına olduğunu düşünmüyoruz. İki bölgeli ve iki toplumlu bir federasyon görmek istiyoruz ve bunun mümkün olan en kısa sürede gerçekleşmesini diliyoruz" dedi.
Clinton, "Mümkünse 2012’ye kadar çözüme ulaşılmasını bekliyoruz. Bunun, BM'nin söylediği, Türkiye'nin inandığı, ABD'nin inandığı bir şey olduğunu biliyorum. Biz bu süreci desteklemeye çalışacağız ve sonuç görmeye çalışacağız" ifadesini kullanıldı.
“2012 yılı başında Kıbrıs'ta bir referandum yapılması konusunda ülkenizin duruşu nedir?” şeklindeki soru üzerine de Clinton, ABD'nin çok aktif bir şekilde Kıbrıs halkına 2004 yılında sunulan referandumu desteklediğini ancak bunun sonucunun kendilerini hayal kırıklığına uğrattığını söyledi.
BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, geçtiğimiz haftaki Cenevre zirvesinde Kıbrıslı liderlere sorunun tüm konularını görüşmeleri için Ekim'e kadar süre vererek, tarafların önüne takvim koymuştu.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu da geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, Türkiye'nin, yıl sonuna kadar Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunmasını ve önümüzdeki yıl başında da referanduma gidilmesini ümit ettiğini belirtmişti. Davutoğlu, ayrıca, Rum kesiminin, Kıbrıs sorunu çözülmeden Avrupa Birliği dönem başkanı olması durumunda Türkiye-AB ilişkilerinin donacağı uyarısında bulunmuştu.
CLINTON: İLİŞKİLERİMİZ KAYA GİBİ SAĞLAM
Silvan'da şehit düşen Türk askerleri dolayısıyla taziyelerini ileten Clinton, ABD'nin, Türkiye ile bölgesel istikrar için terörizme karşı mücadele etmeye devam edeceğini söyledi.
Clinton, "İşbirliğimiz kaya gibi sağlam ve hiçbir şekilde sarsılmayacak. Türkiye-ABD ittifakı çok güçlü. Ortaklığımız çok eskiye dayanıyor" diye konuştu.
Toplantıda konuşan Davutoğlu da özellikle son PKK saldırıları sonrasında teröre karşı işbirliği konusunun her zaman olduğu gibi gündemlerinin ana maddelerinden birini oluşturduğunu ifade ederek, "Bu konuda teröre karşı gösterilmesi gereken uluslararası dayanışma ihtiyacını vurguladık. Bu konuda Türk-Amerikan ilişkilerinin bundan sonra da teröre karşı mücadelede en etkin şekilde kullanılmasının önemini bir kez daha ele aldık" diye konuştu.
Davutoğlu, bundan sonra da sık istişareler ve sürekli temas halinde bütün bu konuları birlikte yürütmeye devam edeceklerini söyledi.
“SURİYE’DEKİ REFORM SÜRECİ ŞİDDETTEN UZAK ŞEKİLDE YÖNETİLMELİ”
Toplantıda basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Davutoğlu, Suriye muhaliflerinin bugün İstanbul'da toplantı yaptığının hatırlatılarak, Türkiye'nin Suriye muhalefetiyle ilişkileri olup olmadığının sorulması üzerine, "Bizim Suriye dahil, bölgedeki gelişmelerle ilgili tutumumuz çok açıktır ve belirli ilkelere dayanmaktadır" dedi.
Bu tutumun iki ilkesi bulunduğunu ifade eden Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Dost ve komşu bölge ülkelerinin daha güçlü bir şekilde siyaseti sürdürebilmelerinin en öncelikli şartı, halkın taleplerini dikkate almaları, halkın taleplerine göre adım atmalarıdır. Halkın taleplerini göz önüne almayan herhangi bir siyasal sistemin yaşama şansı güçtür. Dolayısıyla da Suriye'de de halkın taleplerini göz önüne alan bir reform sürecini gerekli görüyoruz. İkinci önemli ilke de bu reform sürecinin şiddetten uzak bir şekilde yönetilmesi, sivil kayıplara yol açacak bir tarzda yönetilmemesidir."
Suriyeli dostlarına reform sürecini bir an önce başlatmaları ve özellikle sivil halka karşı aşırı güç kullanmamaları konusunda telkinlerde bulunduklarına işaret eden Davutoğlu, siyasal reformun en önemli şartlarından bir tanesinin meşru bir muhalefetin doğması olduğunu kaydetti.
Davutoğlu, "Sayın Esad da son konuşmasında çok partili sisteme geçileceğinin işaretlerini verdi. O zaman bu reformlar çerçevesinde muhalefetin oluşması da doğaldır" dedi.
“GÖNÜL İSTER Kİ ŞAM’DA TOPLANSINLAR”
Bütün meselelerinin Suriye'nin istikrarının güçlenmesi ve Suriye'de bu reform süreciyle daha sağlıklı bir siyasal yapının çıkması olduğuna işaret eden Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Türkiye'deki toplantıya gelince, Türkiye demokratik bir ülke, birçok toplantılar İstanbul'da, Türkiye'de yapılıyor. Bu Türkiye'nin özgürlük ortamının getirdiği doğal bir sonuçtur.
Türkiye'de bizim hükümetimizi de tenkit eden toplantılar yapılabilmektedir. Dolayısıyla bu demokratik özgürlük ortamının gereğidir. Herkes toplantı yapabilir, biz bunların herhangi bir şekilde Suriye'nin iç işlerine müdahale anlamına gelecek şekilde yorumlanmasını arzu etmeyiz. Gönül ister ki bu toplantılar Şam'da yapılsın, orada rahatlıkla geçiş süreci, bu reformlar tamamlanabilsin. Şiddet öngörmedikçe ve şiddete çağrı yapmadıkça bu toplantıların yapılabilmesini doğal karşılamak gerekir. Bu Suriye'ye karşı bir tutum değildir. Aksine Suriye'deki reformların sağlıklı işlemesinin önünün açılabileceğini ümit ediyoruz. Muhalefete karşı görüşlere sahip olanlar da Türkiye'de toplantı yapmıştır, yapabilmektedirler."
“SURİYE’NİN GELECEĞİ SURİYE HALKINA BAĞLI”
ABD Dışişleri Bakanı Clinton ise Washington’ın, Suriye ile ilgili nasıl bir süreç izleyeceğine ilişkin bir soru üzerine, Davutoğlu ile şiddetin son bulmasıyla ilgili ortak isteklerini paylaştıklarını belirtti.
Clinton, şöyle devam etti:
“Suriye halkının siyasi ve ekonomik reform iradesini konuştuk. Dün, bugüne kadar en büyük protestolara şahit olduk ve doğrudan hükümete Suriye halkının reform arzusunu dile getirme çabasıydı bu. Aynı zamanda hükümetin barışçıl protestoculara karşı gerçekleştirdikleri şiddeti gördük elbette. Suriye'nin geleceği, Suriye halkına bağlıdır. Ancak muhalefetin bir araya gelme çabası ve bir gündem oluşturma çabası, siyasi reformun çok önemli bir parçasıdır. İnanıyoruz ki her ülke bu tür düzenlemelere, bu tür muhalefete izin vermelidir. Bunun daha sorumlu, daha hesap verilebilir hükümetlere yol açtığını düşünüyoruz.
Dolayısıyla Suriye halkının kendileri için yaptıklarını görmek burada önemlidir. Muhalefet oluşturmaya çalışıyorlar. Hükümetle daha güzel bir gelecek için barışçıl işbirliği içerisinde bir yol düzenlemeye çalışıyorlar.”