Güncelleme Tarihi:
Kıbrıs’taki siyasi ortamın gerginliği dikkate alındığında, seçimlerde uzlaşma yanlısı Mehmet Ali Talat’ı geride bırakan Derviş Eroğlu’nun zaferinin ciddi sonuçlara gebe olabileceği söylenebilir. Eroğlu, 1977’den bu yana Kıbrıs görüşmelerinin temelini oluşturan“İki bölgeli ve iki toplumlu” federasyon fikrine karşı çıkıyor.
Eroğlu, ayn zamanda Talat’ın barış görüşmelerinde bir sonuca varamadığı Rum lider Demetris Hıristofyas’ı da neredeyse hiç tanımıyor ve nerdeyse hiç İngilizce konuşamıyor.
Yakın arkadaş olan Talat ve Hıristofyas 18 ay süren müzakere sürecinden sonuç elde edemediyse, İngilizcesi olmayan ve Hıristofyas’ı tanımayan Eroğlu bunu nasıl başarabilir?
2004 yılında Avrupa Birliği (AB), Kıbrıslı Rumlar birleşme için sunulan Annan Planı’nı reddetmesine rağmen Kıbrıs Rum Kesimi’ni üyeliğe kabul ederek hata yaptı. Üye haline gelen Rum kesimi, AB’nin Annan Planı’nı destekleyen Kıbrıslı Türklere yardım çabalarını olduğu gibi, Türkiye’nin AB’ye üyelik görüşmelerini de ağır yaraladı.
ÇÖZÜM ARAYIŞI
Ada’nın birleşmesi için yapılan barış sürecini sonlandırarak Kıbrıs sorununu ortadan kaldırma fikri kulağa hoş geliyor. Ada’nın bölünmüş olması kimsenin canına mal olmadığı gibi, son yıllarda “yeşil hat” geçişinin daha kolaylaştı. Ayrıca, Eroğlu’nun desteklediği yasal olmayan bölünmüşlüğü her iki taraf da hoş karşılıyor.
Türkiye hükümeti dünyaya izole edilmiş durumda olan KKTC’ye her yıl ödemesi gereken yaklaşık 600 milyon doları ödemek istemeyebilir. Diğer yandan, Türk ordusu garnizon bulundurduğu ve çok sayıda asker eğittiği bir yere sahip olmaktan memnun.
Geçmiş, Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların sorunlarını tek başına çözemeyeceklerini gösteriyor. Bu sorunun göz ardı edilmesi ise, ülkeleri doğrudan ticarete ve deniz ulaşımına kapalı olan Kıbrıslı Türkler ve toprak ve mülk kaybettikleri gibi kuzeylerinde büyük bir Türk ordusu bulunan Kıbrıslı Rumlar için daha kötü sonuçlar doğurabilir.
Sorunun çözümsüz bırakılması, başta turizm olmak üzere bütün adanın ekonomisine darbe vurabilir. Dahası, Fransa ve Almanya Türkiye’yi AB’nin dışında tutmak için Kıbrıs’ı kullanırken, Türkiye’nin Kıbrıs sorununu çözmeden AB üyeliği hiç bir zaman söz konusu olamaz.
Kıbrıs çözümünü hayata döndürmek için üç seçenek üzerine düşünülebilir. İlk olarak Eroğlu’nun faturalarını ödeyen Türk hükümeti, Talat’ın devreden çıktığı noktada ona görüşmelere tekrar başlaması için baskı yapılabileceği öne sürülüyor.
İkinci seçenek, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın doğrudan Kıbrıslı Rumlarla konuşmak için bir yol bulması. Eloğlu’nun arkasında saklanamayacak Erdoğan için bu duyarlı bir girişim olabilir. Bu kapsamda Erdoğan'ın yapabileceği en iyi hamle Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu’dan yardım almak olacaktır.
Son olarak, Türk ve Yunan hükümetlerinin bir araya gelmesi, Eroğlu’nun sahneye çıktığı bir dönemde önemli bir politik hareket olarak üçüncü seçeneği oluşturabilir.
EN BÜYÜK SORUN
Türk tarafının gösterebileceği tüm girişimlere rağmen, asıl sorun Kıbrıslı Türklerden ziyade imtiyazlar sunmaları konusunda yeterince baskı görmeyen Kıbrıslı Rumlarda. Papandreu bu konuda da yardımcı olabileceği gibi, Brüksel bu konuda daha güvenilir bir teşvik sunabilir.
Kuzey Kıbrıs’ın doğrudan AB ile ticaret yapmasına izin veren düzenleme, Kıbrıs Rum hükümeti tarafından 2004 yılında bloke edildi. Bugün ise Lizbon Antlaşması’nın belirsiz maddesi altında bu husus Avrupa Parlamentosu’nda değerlendiriliyor. Eğer düzenleme geçerse, Kıbrıs Rum Kesimi’ne limanları ve havaalanlarını kapatan Türkiye bu uygulamadan vazgeçebilir.
AB’nin Kıbrıslı Türkler üzerindeki ekonomik izolasyonu kaldırmaya yönelik bu manevrayı yapması, Kıbrıslı Rumlara barış için daha fazla baskı oluşturabileceğ gibi, içinden çıkılmaz gibi gözüken bir süreçte tatmin edici bir sonuca ulaşılmasını sağlayabilir.