Keyifler ayna çal çal oyna

Güncelleme Tarihi:

Keyifler ayna çal çal oyna
Oluşturulma Tarihi: Haziran 15, 2002 01:39

Lüleburgaz'ın gururu olan Trockya Blues kendilerine sözcü olarak grubun teorisyeni, gitaristi, menejeri, sahne düzenlemecesi ve bağlamacısı İzmirli Metin Baltacı'yı seçmiş. Onun dışında hepsi Trakyalı Roman. Metin Bey anlatıyor, onlar da kıkırdayıp duruyor.

Nereden çıktı şimdi bu Trockya Blues?

-Grubumuz elemanları Erkan, Serkan ve Ahmet Hoca ile aramızda dönen bir muhabbet sonucu çıktı grup. Çingeneler eğlence endüstrisinin mezesi olarak görülen insanlar. Masaya gel çal, ben de rakı içeyim durumu var, hep. Bu benim kafamı kurcalıyordı, bunu kırmak istedik hep.

Bayağı iddialısınız o zaman?

- En büyük iddiamız gruptaki müzisyenlerin hepsinin çok iyi olması. Ama bu çocuklar Unkapanı ile konservatuvar arasında kilitlenmek zorunda kalıyor. Televizyona çıkan herkes ‘Beni alın, beni alın. Ben para ederim’ edalarında müzik yapıyor. Oysa bu grubun böyle bir derdi yok çünkü zaten hepsi aç. Kaybedecek hiçbir şeyleri yok bu arkadaşların enstürmanlarından başka. Biz sokaktaki adamız, Lüleburgaz'a gelirseniz Altıyol'daki kahvede görürsünüz bizi. Sabahattin pazarda domates, Ahmet Hoca patates satıyor. Yılmazla Serkan civciv işlerine bakıyor.

Tekrar müziğe dönersek...

-Makedonya ezgileri, Balkan müziklerinin genel ruhu, Yunan çingenelerine olan ilgimiz, semahlara ve zeybeğe düşkünlüğümüz bunların hepsi gruba yansıdı. Arkadaşlar İstiklal Marşı'nı bile alaturka çalarlar, içinden Adnan Şenses geçer. Bunların hepsini birleştirdik belediye başkanımızın deyişiyle Trakya Blue (gülüyor) olduk.

Belediye başkanınız kim?

-Çok salak bir adam, aynen böyle yazabilirsiniz hiç alınmaz, çünkü bu lafı olumlu anlamda kullanıyorum. Emin Halebak adı. Kasabalarda delilerle yürüyor hayat. Lüleburgaz'de benim tanıdığım üç tane deli vardı, bu adamla birlikte dört olduk. Lüleburgaz'ın bizden başka görülecek beşinci şeyi Sokollu Külliyesi'dir. Belediye başkanı çok önemli, bizi çok destekliyor, başka şehirlerde konser vermemizin masraflarını karşılıyor. Bu işlere kafası basıyor yani.

Müzisyenler para kazanamıyor mu?

-Romanlar paraya ‘co’ der, para olmamasına da ‘romantiz’. Nasılsın arkadaşım dersin, ‘çok romantiğim bu aralar’ derler. Bu ‘artık açlığımın kokusu bile kokmuyor’ demektir. Bu arkadaşların hepsi Zeki Müren'in arkasında çaldı. Zeki Müren işi götürdü, onların isimlerini plaklara bile yazmadılar. Biz şarkıyı amaçlıyoruz, şarkıcıyı değil. İşimiz eğlenmek ama bu arada para da kazansak fena olmaz.

Gruptaki müzisyenler sadece düğün derneklerde mi çalıyor?

-İş çıkarsa her yere gidiyorlar. Müzisyenler arasında dayanışma vardır, mesela Bergama'da bir düğün dernek olur, bunlar cümbür cemaat oraya giderler. Kırk tane zurna sırayla çalar.

Sizin oralarda çok mu düğün oluyor?

-Evet ama makbul olan Roman düğünüdür. Düğün sezonu Nisan'ın ortasında başlar Eylül'de biter. Dört beş aylık çalgıcı yövmiyesi de üç buçuk dört milyardır. Onunla borçları dağıtır kalanıyla on iki ay geçinmeye çalışırsınız. Yani adam dünyanın en baba kemanını da çalsa sen onu Lüleburgaz Pazarı'nda maydonoz satarken görürsün.

Niye hiç kadın yok grubunuzda?

-Var. Bizle çalışan kötü yola düşüyor (kahkaha atıyor). Lüleburgaz'daki konserlerde seyircilerin arasından kadınları seçip guruba alıyoruz. Gruba bu şekilde kattığımız Elif adında bir arkadaşımız var.

Hep hafif akademik ortamlarda çalmanızın bir nedeni var mı?

-Galatasaray Lisesi önemli bir yer, bizi izlesinler diye buraya bir dolu insanı çağırdık. İlle piyasaya çıkalım, endüstrinin içine girelim demiyoruz ama ciddi organizasyonlarda çalmak istiyoruz.

Trakya'yı anladık, Blues nereden geliyor?

- Ya, bunlar hep gavur özentisi (yine gülüyor). Trakya sözcüğünün içinde rak var ya, ziyan olmasın diye rock yaptık onu. Biz de rock'çıyız. Rock'çı sözü olan adam demektir ve en büyük rock'çı da Aşık Veysel'dir bize göre. Bir nevi zenci mahallesinde olduğumuz için, kaderimiz esmer olduğu için de blues dedik. Yaptığımız iş kategorik olarak blues. Doğaçlamaya dayanan yerel müzik yapıyoruz aslında. Yaptığımız işte hep bir ironi vardır.

Lüleburgaz konserleriniz çok acayip oluyormuş?

- Orası kendi çöplüğümüz olduğu için çok eğleniyoruz, konserler başlayınca bitmek bilmiyor, talk-show filan gibi oluyor. Oradaki seyirciler gerçekten dinlemeye geliyor ama mesela Mimar Sinan'daki öğrenciler çok garipti.

Ne açıdan?

- Mesela biz sahneye ip gerip çamaşırlarımızı asıyoruz, sahne artık bizim mahallemiz, evimiz oluyor. Adam geliyor çamaşırları söküyor. Niye söküyorsun, yardım edeceğine?’ deyince de zart diye çıkarıp pantolonunu veriyor, çiçekli donunu görüyoruz. Bizim delik çamaşırlarımıza göz dikilir mi ya?

Sahnede başka ne enteresanlıklar yapıyorsunuz?

- Şimdi bütün millet imaj derdinde ya, biz bununla dalga geçmek için hepimize işportadan üç milyon liraya kara gözlükler aldık. Gözlüklerin fiyat etiketleri de üstünde, ipleri sarkıyor. Mesela semah çalarken arkadaşlara dönüp ‘imaaaj yap’ diye bağırıyorum, herkes gözlükleri takıyor. Sonra ciddi ciddi semah çalıyoruz.


TROCKYA BLUES'U TANIYALIM


Metin Baltacı (38): Grubun proje babası. Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni. Gitar, bağlama ve ritim çalıyor, grubun teorik arka planı, sahnedeki görünümü ve parça seçimiyle ilgileniyor.

Ali Molla (18): Üniversite sınavına hazırlanıyor. Marakas, tef gibi ritim aletleri çalıyor, piyano ve gitara ilgisi var. Metin Bey'in dersaneden öğrencisi.

Veli Çavuş (20): Bulgaristan Filibe'de Müzik Akademisi'nde öğrenci. Esas aleti tambura ama piyano ve kontrabas da çalıyor. Tambura Festivali'de Bulgaristan birincisi oldu.

Macit Yenice (18): Lise son sınıf öğrencisi, bütün ritim aletlerini çalıyor. Üniversiteye hazırlanıyor. O da Metin Bey'in öğrencisi.

Sabahattin Elkıran (41): Müzisyen, ritim, darbuka, davul çalıyor.

Kamil Molla (41): Müzik öğretmeni. Çok telli kemençe, gadulka (orijinal Bulgar çalgısı), kontrbas ve piyano çalıyor. Ali Molla'nın babası.

Erkan Kaynarcalı (30): Müzisyen, keman çalıyor.

Serkan Turnacı (31): Klarnet çalıyor.

Yılmaz Menekşe (32): Kaba zurna çalıyor.

Ahmet Özden (40): Kaba zurna çalıyor. Okay Temiz ve Ivo Papazov ile birlikte de çalmış. Çorlulu müzisyenlerle kurduğu Roman müziği yapan grubu ‘Kumpanya İstanbul’ ile birlikte iki kez Paris'te Theatre de la Ville'de konser verdi.

Erdinç Koşar (30): Gruba Babaeski'den katılıyor. Ritim, tabla, darbuka, marakas ve davul çalıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!