Güncelleme Tarihi:
‘Arpa’nın para demek olduğunu, ‘fıstık’, ‘hıyar’ gibi sözcüklerin ne anlama geldiğini bilirsiniz tabii... Ama mesela argoda ‘Kahve ağacı’ veya ‘kestaneyi çizdirme’nin ne anlama geldiğini biliyor musunuz? Türk argosunda çok zengin bir ‘bitki edebiyatı’ varmış meğer.
TÜRK argosunun çok zengin olduğu malum. Herkes argo kelimeleri bildiğini sanır ama, Türk halkının argo dağarcığı zannedildiğinden çok daha zengin. Üstelik eğlenceli...
Prof. Dr. Halil Ersoylu'nun 7. Milletlerarası Türkoloji Kongresi'nde sunduğu bir bildiri Türk Dil Kurumu'nun Türk Dili adlı dergisinin Şubat sayısında yayınlandı. Konu ‘Türk argosunda genel bitki adlarından yararlanılma’. İşte bu derlemeden bazı çarpıcı örnekler:
Badem şekeri : Tabanca kurşunu
Güllüm atmak : Birlikte eğlenmek
Karanfili sıkmak : Sabretmek, dayanmak
Fasulye mi dedin? : Bir sözün anlamsız olduğun belirtmek için
Fındık : Büzük
Kestaneyi çizdirmek : İlk kez ters ilişkiye girmek
Kestane geçmek : Kötü bir dönem yaşamak
Çilek : Göbek çukuru
Hurma : Esmer güzeli
Kızılcık hoşafı içirmek : Dayak atmak, ağzını burnunu dağıtmak
İyi muz : Öpüşen bir çift görülünce söylenir
Zerzevat : Fahişe
Çay (Kahve) ağacı : Oyunda sürekli kaybeden ve çay kahve ısmarlayan
Kamış bayramı : Cinsel ilişki
Servi altı : Mezar
Kozalak mahallesi : Mezarlık
Tatulacı : İlaçla uyutup soygun yapan (datura adlı zehirli bir bitkiden)
Saplı sultan : Travesti, fuhuş yapan erkek
Dut yemiş Bulgar g..ü gibi : Çok geveze, gevezelik
Karpuz sergisi : Erkek eşcinsellerin bir araya gelmesi
Kenef sazlığı : Çok ince bıyık
Harbi keriz mantar yemez : ‘Doğru işte yamuk yapılmaz’ manasına
Argoyu bilmek için sıkı karanfiller gerekir
SAYIN Prof. Dr. Halil Ersoylu, yazısında kaynak belirtmiş mi, belirtmemiş mi, bilmiyorum. Ancak, kaynağının 'Türkçe'nin Büyük Argo Sözlüğü' olduğu yüzde yüz belli. Çünkü sayıp döktüğü birtakım maddeler, andığım sözlükte (evet, benim sözlüğümde) vardır yalnızca. (Bu sözlük de amma yağmalandı!) Bir yandan da 'güllüm atmak' gibi, 'saplı sultan' gibi deyimleri bitkilerle ilgili sanması, konu üzerinde hiç de bilgili olmadığını gösteriyor. Özellikle 'güllüm atmak', bitkilerle hiç bir ilgisi olmayan bir deyimdir. 'Seap'ın da sadece bitkilerde olduğunu sanması bir hayli hoş. Sayın Prof. Dr. bence sap ile samanı birbirine karıştırıyor.
Türkçe'nin argosu, botanik dünyası ile çok yakın ilişkiler içindedir. Tarımsal bir toplumdan geliyor olmamız, bunun birinci nedeni. İkinci neden daha da şiirsel: Osmanlı'nın başkenti olan İstanbul, bir bağlar 'bağçe'ler kentidir. Motke anılarında mealen der ki: ‘‘Osmanlı ilginçtir; kendileri kıyılarda yaşar, mezarlıklarda yatan ölüleri ise Boğaz'ın en güzel manzarasına bakarlar.’’ O mezarlıklarda çamlar vardır (kozalak mahallesi, servi altı)... İkinci Boğaz Köprüsü'nden Anadolu yakasına geçerken hálá görebilirsiniz. Bir zamanlar çok ünlüydü Ortaköy çileği (göbek çukuru)... Uzatmayayım.
Sayın profesörün 'karanfili sıkmak' diye alıntıladığı argo maddesi, çok önemlidir. Argoyu hakkıyla bilmek, bilebilmek ve yorumlayabilmek için sımsıkı karanfillere ihtiyaç var.
Argo, düz dilin sosu, baharatıdır
ARGO konuşmak, argo yazmak... Biraz aşağılanan, biraz küçümsenen, pek de itibar görmeyen bir dil tutumu.
Oysa argo, düz dilin sosudur, baharatıdır.
Üstelik insanlar arasında simgesel bir anlaşma aracıdır.
Kimi topluluklarda konuşurken, argo imdada yetişir, uzun açıklamalara gerek kalmaz.
Ciddiyetin asık suratına argo sayesinde bir gülücük yerleşiverir. Münasip oranda yapılmasını bütün argo düşkünlerine tavsiye ederim.
Kuşakların, mesleklerin argosu, özel bir iletişim dilini doğurur. Anlaşmayı kolaylaştırdığı gibi, başkalarını anlamamasına sebep olur ki,benim hoşuma giden bir giz havası yaratır.
Meslek argosunu çok severim, ayrı bir dil olması bir yana, biraz düz yoldan çıkmış, eğlenceli bir meslek terminolojisini de oluşturur.
Argo konusunda iki kitap benim bilgimi, kelime hazinemi zenginleştirmiştir.
Ferit Devellioğlu'nun sözlüğü ile Hulki Aktunç'un çalışması.
Severim argoyu, güzel kullanıldığında da bayağılıkla uzaktan yakından ilgisi yoktur.