Güncelleme Tarihi:
Ünü Avrupa ve ABD'ye ulaşan genç bir Türk sanatçı. Yılda 80 konser verecek kadar aranan bir yıldız. Mozart'ın piyano eserlerini seslendirdiği ilk CD'si Fransa'da klasik müzik dalında satış rekorları kırıyor. Mozart yorumu klasik müzik otoriteleri tarafından çok beğenilirken ‘Klasik müziğin yenilikçi yorumcusu’ diye tanımlanıyor. ‘Dahi Türk’ ünvanını alan genç piyanistin New York'ta vereceği konserlerin biletleri aylar önceden bitiyor. Son on gününe Cannes, Arizona, New York gibi değişik mekanlarda verdiği tam sekiz resitali sığdıran bir yetenek. Çok yoğun. Çok meşgul. Beş dakika vakti yok. Ama duygu dolu. Heyecanı gözlerinden okunuyor. Sevgi dolu. Bu sevgi müziğine taşıyor. Kimden bahsettiğimi anladınız : Fazıl Say'dan tabii ki...
LONDRA’DA KONSER VERDİ
Dünyanın üç büyük müzik merkezlerinden biri olan Londra'da ilk defa Londra'lı müzikseverlerle tanışacak olan Fazıl Say'ı resital öncesi kaldığı otelde yakaladık. Daha önce Londra'ya hiç gelmeyen Say, şehri ancak bir iki saat gezebilmiş. Rahat, doğal ve sevgi dolu genç sanatçı Londra'yı küçük bir çocuğun oyuncak torbasından çıkan sihirli kutulara benzetiyor. ‘Diğer Avrupa kentlerinden farklı bu şehir. Gizemi, insanı çeken garip bir yanı var Londra’nın' diyor.
Fransa'dan Warner Music yöneticilerinden Herve Boissiere ile birlikte seyahat eden sanatçı 24 saat kalacağı Londra'dan, New York'a hareket edecek. Kendisiyle sohbet ettiğimiz Fazıl Say, sorularımızı cevaplarken bize hayallerinden bahsetti...
Sayın Fazıl Say, bize son yıllardaki yaşamınızı özetler misiniz ?
Ben sekiz yıl Almanya'da yaşayıp, öğrenim gördüm. 1992-1995 yıllarında Berlin Akademisi'nde öğretim üyeliği yaptım. Yirmibeş yaşında New York'ta Genç Konser Artistleri Uluslararası Yarışmasını kazanınca, müzik dünyasının kapıları açıldı. Şu an New York'ta yaşamama rağmen, Warner Music France ile Nisan ayında yaptığım uzun vadeli anlaşma nedeniyle Paris'de de kalıyorum.
Peki size Londra'dan bir teklif gelse cevabınız ne olur?
Bu çok zor bir soru. Biliyorsunuz dünya müzik merkezlerinden New York ve Paris'te programlarım çok yoğun, New York Filarmoni Orkestrası'yla birlikte resitaller verdim. New York'ta Aralık ayında gerçekleşecek konserimin biletleri daha Eylül ayından bitiyor. Bunlar çok güzel, heyecan verici olaylar. Sanatçının sevildiğini bilmesi ve müzikseverlerle bütünleşmesi çok yoğun bir duygu. Londra'lı sanatseverlerle ilk konserimde tanışacağım. Tepkilerini şu andan kestiremem. Londra ile ilgili herhangi bir fikir için konseri beklememiz gerekiyor.
Konser öncesi heyecanlanır mısınız? Londra konseri sizin için ne ifade ediyor?
Benim için bütün konserlerim aynı önemi taşır. Müzik yapmanın heyecanı her zaman aynı. Zaten duyduğum ve yaşadığım bu heyecan konserin yarattığı heyecan değil, müzik yapmanın verdiği heyecan. Londra konseri benim için Arizona'da ya da Antakya'da verdiğim konserden çok farklı değil. Bütün konserlerde icra ettiğim müzik eşit olarak önemli. Yalnız stratejik olarak bazı konserler diğerlerinden daha fazla önem taşıyor. Sebebi gayet basit: Londra'daki konserinize gelecek bir iki müzik otoritesinin yapacağı olumlu eleştiriler size uğraş verdiğiniz bu yolda değişik kapılar açabilir.
HIRSIM YOK
Hırslı mısınız?
Ben müziği insanlarla paylaşmanın güzelliğine inanıyorum. Bu duygu ve paylaşım için yaşamak çok güzel. Ama bunun hırs olduğuna inanmıyorum. Gerçek sanatçı duygularını aktarmayı becerebilen ve paylaşabilendir. Bir buçuk saate sığan bir konserde neler yaşadığınız, sizi izleyenlerle bu yaşadıklarınızı nasıl paylaştığınız çok önemli. Konser esnasındaki elektrik ve duygu alışverişi sanatçıyla izleyen arasında yaşanan bambaşka bir bağ. Ama burada size belirtmeliyim ki, Türkiye'de kendi vatanımda verdiğim konserler beni çok etkiliyor.
KÜLTÜRÜMÜZÜ TAŞIMALIYIZ
Sizin gibi başarısı dünyaca onaylanan genç bir sanatçının Türk olması zaman zaman şaşkınlık yaratıyor mu?
Aslında bu ilginç bir konu. İnsan her yerde insan. Bugün artık herkes Türkler'in pek çok alandaki başarısını kanıksamış durumda. Fakat ben Almanya'da öğrenciyken, bazen sıkıntılı anlar geçirmiştim. Benim piyano eğitimi aldığımı görenler ‘Türkiye’de piyano var mı?' diye yorum yaptıklarında, doğal olarak üzülüyordum. Bence sanatçının görevi, çalıştığı konuda bir şeyleri bir noktadan alıp daha ileriye taşıyabilmektir. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmek istemesine karşın çıkan zorluklara hepimiz şahidiz. Bizim de kendi kültürümüzü Avrupa ülkelerine taşımamız gerekiyor. Burada biz sanatçılara çok önemli görev düşüyor.
Hiç gerçekleşmesini düşlediğiniz hayaller kurar mısınız?
FS: En büyük hayalim: Şu an Türkiye'de 2-3 tane orkestra var. Keşke ben 70 yaşıma geldiğimde Hakkari'de, Siirt'te orkestralar olsa. Bu orkestralarla birlikte müzik yapsak. İşte benim en büyük hayalim bu.
İkibinli yıllar için planlarınız var mı?
Benim için 2000'li yılların planları şimdiden yapıldı. Fransa ve ABD benim evsahibi ülkelerim olarak kalacak. Amacımız dünya çapında bir tanınırlık yakalamak ve ülkemin adını da bir sanatçı olarak elde edeceğimiz başarılara taşımak.