Keşke Iraklı Kürtlerle işbirliği yapsanız da Suriye ve İran sınırlarını filtreleseniz

Güncelleme Tarihi:

Keşke Iraklı Kürtlerle işbirliği yapsanız da Suriye ve İran sınırlarını filtreleseniz
Oluşturulma Tarihi: Haziran 12, 2005 00:02

Cleveland Üniversitesi’nde İslam hukuku profesörü David Forte Emniyet Genel Müdürlüğü’nün düzenlediği Uluslararası Güvenlik ve Demokrasi konferansı için İstanbul’daydı. Forte, konferansın özel konuklarındandı, çünkü İslam kültürüyle ilgili yazdıkları ve bugüne kadar verdiği 300’e yakın konferansta anlattıklarıyla ABD’de çok ilgi çekiyor.

Televizyon ve radyoların aranılan konuklarından. Forte’yi yakından izleyenler arasında Başkan Bush da bulunuyor. Bush onun yazılarından o kadar etkileniyor ki ABD’de Forte’a Bush’un danışmanı bile deniyor. Forte, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’la Conrad Otel’de yediği yemeğe ara verip sorularımızı yanıtladı.

Size niye Başkan Bush’un İslam konusundaki danışmanı deniyor?

-Onun resmi danışmanı değilim ama bazı yazılarımdan etkilendiği, alıntılar yaptığı doğru. Özellikle İslam kültürüyle ilgili düşüncelerimiz örtüşüyor. 11 Eylül sonrası dışişleri bakanlığı tarafından Ürdün’e gönderildim ama onlara danışmanlık yapmadım. Hükümetin bir parçası değilim.

İslam hukukuna ilginiz nereden geliyor?

-Bütün uygarlıkların dünyaya anlatacak bir şeyi olduğunu düşünürüm. İslam kültürünün de öyle. Ayrıca bugün İslam’ın doğru anlaşılmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Temelinde nasıl çoğulcu bir yapının yattığını, demokrasiye ne kadar uyumlu olduğunu anlatmaya çalışıyorum.

ABD-Türkiye ilişkilerinde son zamanlardaki gerginliğin temel nedenlerinden biri Irak savaşı. Türkiye ve Irak’taki ABD’nin güvenlik konusunda beklentileri tam örtüşmüyor mu?

-
ABD, Irak’ta çokuluslu demokratik bir sistem kurmaya çalışıyor. Türkiye ise işi öyle görmüyor. Herhangi bir şekilde Kürt kimliğinin meşrulaştırılmasını istemiyor. ABD ise Kürtleri kültürleriyle ayrı bir grup olarak tanımakta bir sakınca görmüyor. Sakın bunu bir Kürdistan kurulmasını desteklemek gibi düşünmeyin. Onlara çok açık ve net söyledik: Devlet kurma hayaliniz olmasın! Irak’ın parçası olarak kalacaksınız. Bu noktada PKK başka bir konu. Teröristlere asla taviz verilmez. Ama bütün Kürtleri PKK’lı gibi görmek o bölgede terörizmi engellemek yerine güçlendirir. Türkiye Irak’ın demokratikleşmesi sürecinde biraz daha yapıcı olmalı diye düşünüyor ABD.

ABD’nin 9/11’den sonra ulusal güvenlik anlayışı değişti. Kendini korumak için coğrafi sınırlarını bayağı aşıyor değil mi?

-Başkan Bush, ABD’nin hiç olmadığı kadar savunmasız olduğunu ve 11 Eylül gibi bir felaketin bir daha başımıza gelmemesi için önleyici adımlar atılması gerektiğini söylüyor. Yani bazı şeyler olmadan harekete geçmeliyiz. Bu hareket diplomatik, askeri ya da ekonomik olabilir. Clinton problemler çıkana kadar bekliyor, daha sonra ne yapılması gerektiğine bakıyordu. 11 Eylül ABD için hazırlanan uzun soluklu bir komplonun sonucu meydana geldi. Clinton 11 Eylül’ü hazırlayan şeyleri görmezden gelmeseydi, oluşmadan harekete geçseydi bu felaketi hiç yaşamayabilirdik.

SURİYE, LÜBNAN, İRANDÜNYA İÇİN SORUN

Peki süper güç olmayan ülkeler ulusal güvenlik konusunda ne yapsın? Her ülkenin böyle önleyici adımlar atması iyi bir şey olmaz herhalde?

- ABD Soğuk Savaş’tan sonra dünyadaki tek süper güç haline geldiyse, elbette çeşitli sorumlulukları var. Diğer ülkeler hem birbirleriyle hem de ABD’yle işbirliği içinde olmalı bence. Bu polis seviyesinde bilgi paylaşımı, şüphelilerin takibi, suçluların iadesi şeklinde olabilir. Diplomatik anlamda ise ABD’yi Suriye, Lübnan ve İran gibi ülkelerle ilgili politikalarında desteklemeli. Çünkü bu ülkeler bütün dünya için bir sorun. Bu direkt askeri işbirliği olabilir ya da örneğin bir bölgeyi öyle bir kapatırsınız ki oradan terörist sızmasını engellersiniz. Suriye ve İran sınırının kontrolü konusunda Türkiye daha büyük bir rol oynayabilir. Keşke Kürtlerle işbirliği içine girebilse ve o sınırları filtrelese...

Bildiğim kadarıyla zamanında ABD’nin BM elçisi olmuş, BM Güvenlik Konseyi’nde de geçici görev yapmıştınız. Uluslararası terörizmin engellenmesi ve güvenliğin sağlanması için BM’den hiç bahsetmediniz. Artık ona inancınız kalmadı mı?

-İnancım kalmadı diye bir şey yok. Ama BM’nin diplomatik bir tiyatro olduğunu da unutmamak gerek. Eğer bu tiyatro hayati bir konuda adım atmanızı zorlaştırıyor, karmaşık hale getiriyorsa çözümü başka yerde aramalısınız. Fransa ve Rusya son dönemde BM’nin etkinliğini çok azalttı, kuyusunu kazdı bir anlamda. Çünkü Saddam konusunda yardım istediğimizde, sırf olaya yanlış taraftan baktıkları için bunu engellediler. Bu durumda ABD olarak BM ile ilgili yapacak bir şeyimiz kalmamıştı. Denedik ama olmadı. BM’yi işe yaradığı yerde kullanmak lazım.

ŞERİAT DEMOKRASİYLE UYUMLUDUR

Yazılarınızda İslam hukukunun demokrasiyle uyumlu olduğunu söylüyorsunuz. Nedenini biraz anlatır mısınız?

- İslam hukuku günümüze adapte edildiğinde ya da kurallar koyulduğu zamanın şartlarında değerlendirildiğinde demokrasiyle uyumlu olduğunu göreceksiniz. Örneğin şeriata göre hırsızlık yapanın elleri kesilmelidir. Peygamber Medine’deyken hırsızlık ayyuka çıkmıştı ve önüne geçilemiyordu. O dönemde hapishaneler olsaydı, insan vücudunu budamak gibi bir ceza icat etmeyecekti. Demek istediğim şeriat kuralları prensipte demokrasiyle uyumludur. En muhafazakar ve köktenci olanları bile. Çünkü İslam tarihi boyunca sultan ya da halife belli bir konuda şeriat kanunlarının geçerli olmasını istemezse, o bölge için ayrı bir yargı sistemi oturtabilirdi. Mesela Mısır şeriatın sadece miras alanında kullanılmasını, geri kalan bütün kuralların anayasa tarafından konulacağını söyleyebilir. Bu ne demek oluyor? Yani şeriat tamamıyla meşru ve anayasaya uygun.

Demokrasi için laiklik gerekmiyor mu diyorsunuz?

- Demokrasi için seküler bir temel olması gerekiyor elbette. İslam hukuku dediğimde yalnızca şeriatı anlamamalısınız. İslam kültürüne bir bütün olarak baktığınızda laik bir temele oturduğunu göreceksiniz. Şeriat ise İslam hukukunun küçük bir bölümünü oluşturuyor. Halife başa geçtiğinde, nasıl geçtiği önemli değil, devletle bir akit imzalamak zorundaydı. Ulemanın çoğu herkesin eşit olduğunu söylüyordu. Bu demokrasinin dayandığı en temel şeydir. İslam hukuku demokrasiye uygundur dediğimde bütün bir kültürü kastediyorum. Ama bunun için Vahhabi kültürünü ayırmak istiyorum. Vahhabilik kesinlikle demokrasiyle örtüşmez.

ABD’ye göre uluslararası terörizmi engellemenin kuralları

1Uluslararası terörizmi engellemek için birinci kural ona coğrafi bir alan yaratmamaktır. ABD, daha doğrusu bir bütün olarak Batı, bölgesel temele sahip ideolojilerden çok çekti. Rusya’daki Komünistler ve Almanya’daki Naziler de en az El Kaide kadar kötücüldü. ABD’nin Saddam’ı devirmesi yerinde bir karardı. Elinde nükleer silah olsun ya da olmasın gitmeliydi. Çünkü bugün olmasa bile yarın mutlaka El Kaide gibi bir terörist grupla birlik kuracaktı.

2Bir bölgenin ki burada o bölge Arap dünyası, kültürünü kendilerini yönetecek insanları seçme alışkanlığı edinecek şekilde değiştirirseniz terörizm orada barınamaz. Başkan Bush’un düşüncesi bu şekilde özetlenebilir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!