"Keşke düzgün bir anayasa yapabilsek"

Güncelleme Tarihi:

Keşke düzgün bir anayasa yapabilsek
Oluşturulma Tarihi: Kasım 26, 2011 14:22

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, meclisin Türkiye'nin daha doğru yönetilmesine imkan verecek, devletin erkleri arasındaki dengelerin doğru kullanıldığı, kurulduğu ve herkesin yetki alanı içerisinde görev yaptığı bir anayasal düzeni kurmak gibi bir sorumluluğu ve mecburiyeti bulunduğunu söyledi. Çiçek, yeni anayasanın evrensel değerler taşıyan ve kurumlar arasında dengeyi gözeten bir yapıda olması gerektiğine işaret ederek, "Keşke düzgün bir anayasa yapabilsek" dedi.

Türk Dayanışma Konseyinin düzenlediği “Anayasa'da Temel İlkeler” Çalıştayı Dedeman Oteli'nde düzenlendi. Çalıştayın açılışında konuşan Çiçek de anayasa çalışmalarına toplumun her kesiminden katkı beklediklerini, sivil toplum kuruluşlarından başta büyük şehirlerde olmak üzere her şehirde anayasa çalışmaları yapmasını istediklerini belirterek, TBMM Uzlaşma Komisyonunun bugüne kadar 21 bin sivil toplum kuruluşu, vakıf ve derneğe, 60 siyasi partiye yazı göndererek çalışmalara katkı sağlamalarını istediğini söyledi.

Komisyonun bir takvim çerçevesinde çalışmalarını sürdürdüğünü, 2012'nin sonunda çalışmaları bitirmeyi amaçladığını ve görüş istedikleri kuruluşlardan yazılı cevap beklediklerini bildiren Çiçek, komisyonun kurum ve kuruluşlardan gelecek görüşleri değerlendireceğini, oluşturulacak taslak metin üzerinde tekrar tartışılacağını ve son olarak hazırlanan taslağın TBMM'ye sunulacağını belirtti.

Üniversiteleri uyum yasalarına gerekli katkıyı sağlamadıkları için eleştiren Çiçek, yeni anayasa çalışmaları konusunda üniversitelerden büyük katkı beklediklerini, üniversitelerin bulundukları şehirlerde düzenleyecekleri etkinliklerle vatandaşları bilgilendirmesi gerektiğini söyledi. Çiçek, meclisin internet sitesinden de vatandaşların şahıs olarak anayasa hakkındaki görüşlerini kendilerine iletebileceklerini kaydetti.

Çiçek, “Uzlaşma Komisyonunun ne yetkisi var” şeklinde “zihin bulandırıcı” eleştiriler ve yazılar bulunduğuna da işaret ederek, “12 kişilik Komisyon tesadüfen bir araya gelmiş insanlardan oluşmuyor. Siyasi partilerin genel başkanlarının, yetkili organlarının kararıyla belirlenen kişilerden oluşuyor. Siyasi parti temsilcisi olarak orada görev yapıyorlar” dedi.

“Mevcut anayasadan kaynaklı sorunlar varsa ümit ediyorum ki bunlardan yeni anayasa ile kurtulmuş oluruz” diyen Çiçek, “Dünyada hiçbir anayasa yok ki yürürlüğe girdiği tarihin ertesinde tartışılsın. Anayasa yürürlüğe gireli 30 yıl oldu, 30 yıldır tartışılıyor. Siyaset kurumunun öncelikli görevi bu şikayeti ortadan kaldırmaktır. Mevcut anayasada 111 madde değiştirilmiş, 17 defa değişiklik olmuş. Her 13-14 ayda bir anayasada değişiklik yapma zarureti doğmuş. Bu kadar çok değişikliğin yapıldığı bir yerde hukuk istikrarı olmaz, siyasi, idari istikrar olmaz” diye konuştu.

“Kurumlar arası dengeyi oturtmak gibi bir yükümlülüğümüz var”

Çiçek, yeni anayasanın evrensel değerler taşıyan ve kurumlar arasında dengeyi gözeten bir yapıda olması gerektiğine işaret ederek, şöyle konuştu:
“Kurumlar arası dengeyi oturtmak gibi bir yükümlülüğümüz var. Bu işi başarmak zorundayız. Başaramazsak 30 yıldır şikayet edilen anayasa ile bir 30 yıl daha devam etmek zorunda kalırız. Bu işi başaramazsak siyasi irade itibar kaybına uğrar. Bunu yapacak akademik ve millet tecrübesine sahibiz. Mevcut anayasanın ülke yönetiminde ne gibi zorluklar çıkartığı konusunda hepimiz bilgi sahibiyiz. Bütün mesele birbirimizi anlayarak, mümkün olan değerler neyse, milletimizin beklentisine uygun anayasa yapmak. İçeriğinde neler olacak bunları ben değil, siz belirleyeceksiniz, söyleyeceksiniz. Geniş katılımlı olmazsa, sadece belli kesimlerin hazırladığı bir anayasa olur ve yine tartışmalar bitmez. Seçtiğimiz yol doğru, buna büyük bir destek var, katılımı esas alarak süreci müspet şekilde sonuçlandırmamız gerekir.

Bugün karşılaştığımız bir kısım sorun bu anayasadan kaynaklanıyor. Her sorun anayasadan kaynaklanmıyor ama yaşadığımız birçok gerilim, sıkıntının da bu anayasadan kaynaklandığı ortadadır. Millet iradesinin üzerine zaman zaman yeri gelmiş yargısal ipotek konulmuş, yeri gelmiş başka türlü olmuştur. Bir cumhurbaşkanı seçememiştir bu meclis. Neden? Anayasa Mahkemesi yasama organının yetkisini gasbetmiştir. Anayasadaki şartlara uygun bir adaylık sözkonusu ama ona rağmen 367 gibi akıl almaz, hukukla bağdaşmaz bir kararı Anayasa Mahkemesi vermiştir. Ondan sonra da Türkiye başka bir sıkıntıya girmiştir. Bir kısım gerginliklerin temelinde bu anayasa var, bunlar da bizim için tecrübedir. Bundan sonra ülkenin daha doğru yönetilmesine imkan verecek, devletin erkleri arasındaki dengelerin doğru kullanıldığı, kurulduğu ve herkesin yetki alanı içerisinde görev yaptığı bir anayasal düzeni kurmak gibi bir sorumluluğumuz, mecburiyetimiz var. Aksi takdirde enerjimizi, gücümüzü lüzumsuz tartışmalarla heba etmiş oluruz. Milletin sorunları orada, biz burada başka türlü tartışmalar yapmış oluruz. Süreç tarihi ve önemli süreçtir, başarıyla sonuçlandırmak gibi bir mecburiyeti beraberinde getiren bir süreçtir. Keşke düzgün bir anayasa yapabilsek de bu konuda başkalarına katkı verebilsek, aksi takdirde kan dökenlerin, kin kusanların mazereti olmaya devam eder. Bize şunları yapın diyorsunuz ama siz 30 yıldır şikayet ettiğinizi değiştiremediniz tarzında bir kısım günahların kapatılmasına da zemin hazırlanmış olur. Biz en azından bu coğrafyada daha iyi, demokratik yönetimi, kendi hukukunu da koruyan, dengelerini iyi oturtmuş bir anayasa yaparsak onun demokratik itibar açısından milletimizin itibarı açısından sağlayacağı sayısız faydalar var.”

Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk ise, anayasaların toplum tarafından kabul görmesi gereken metinler olduğunu ifade ederek, yeni anayasanın toplumun tamamının katılımıyla hazırlanması gerektiğini söyledi.

Özgürlükçü, demokratik bir anayasanın toplumun geniş kesimleri tarafından talep edildiğini belirten Koncuk, emeklilere sendika, memurlara grev hakkı tanıyan, örgütlenme özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırıldığı, özgürlükleri çoğaltıp, yasakları azaltan bir anayasa istediklerini anlattı.

Koncuk, 70 sivil toplum kuruluşunun bir araya gelmesiyle oluşturulan Türk Dayanışma Konseyinin 2 milyonu aşkın insanı temsil ettiğine işaret ederek, anayasa hakkında görüş bildirmenin konseyin asli görevi olduğunu, yaklaşık 40 akademisyen, memur, işçi, ev hanımı gibi kesimlerin de içinde bulunduğu bir çalışma grubunun 2.5 aylık sürede yaptıkları çalışmaların sonuçlandığını ifade etti.

Türk Dünyası Kadınları Dostluk ve Dayanışma Derneği (TÜDKAD) Genel Başkanı Şenol Bal da milletin refah ve mutluluğunu amaçlayan bir anayasaya kavuşmanın en büyük dilekleri olduğunu belirterek, mevcut anayasanın Türkiye'deki başta terör ve işsizlik olmak üzere her kötü olayın kaynağı gibi gösterildiğini, yeni anayasanın yapılmasıyla tüm sorunların biteceği gibi bir inancın insanlara ince ince işlendiğini savundu.

“Asimetrik algı yönetimi ustaca kullanılıyor”

Halk oylaması öncesinde kamuoyuna “darbeciler yargılanacak” algısının işlendiğini, “hayır” oyu kullananların “darbeci” gibi gösterilmeye çalışıldığını iddia eden Bal, “Asimetrik psikolojik operasyonun, asimetrik algı yönetiminin ustaca kullanıldığına şahit oluyoruz. Zihin ve kalplerin fethedildiği dezenformasyonun yaşandığı bir süreçteyiz” dedi.

Bal, “Milli devlete, kimliğe ve milliyetçiliğe karşı mahalli kimlikler açmak demokratikleşme değil, egemenliğe ortak arama, yeni egemenlik alanları açmak anlamındadır. İnsanları birbirine ötekileştirerek demokratik anayasa yapılamaz. Milli kimlik Türk kimliğidir. Türk kimliği ülkemizdeki alt kültürleri de kapsar. Türk kimliğini silmek için birbiriyle uyuşmayan kişi ve kuruluşlar aynı amaç için kullanılmaktadırlar” diye konuştu.

MHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Bal da 12 Haziran seçimlerinden önce başlayan tartışmaların yeni anayasa yapma beklentisini oluşturduğunu, TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in girişimleriyle konuya ilişkin çalışmaların hızlanarak Uzlaşma Komisyonu kurulduğunu anımsattı.

Uzlaşma Komisyonunun ciddi çalışmalar yaptığını, anayasa yapma usulü konusunda önemli mesafeler aldığını anlatan Bal, öncelikle “bu anayasa kime yapılacak” sorusunun cevaplandırılması gerektiğini belirterek, yapılacak yeni anayasanın Türkiye Cumhuriyeti devletine, Türk milletine ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına yönelik yapılması gerektiğini söyledi.

“Farklılıktan değil, müştereklerden hareket etmek lazım”

Faruk Bal, “Dayatmalara karşı çıkmalıyız. Osmanlı Devletinin devlet anlayışını bozan unsurlar tekrar bu yapılacak anayasaya sokulmamalıdır. Farklılıktan değil, müştereklerden hareket etmek lazım. Bütün etnisiteler Türk milletinin zenginliğidir, bunlardan birinin ayrılacağı endişesiyle yarayı kaşıyarak, kanatmanın, kanla beslenmenin anlamı yoktur” dedi.

Türkiye'nin üniter ve milli bir devlet olduğunu ve bedelinin Kurtuluş Savaşında ödendiğini vurgulayan Bal, “Başka bedeller ödememek için bu devletin kadrini, kıymetini iyi bilerek ona göre yaşamalıyız” diye konuştu.

Son 50 yılda Türkiye'nin 2 darbe, 3 muhtıra gördüğünü anımsatan Bal, “61 Anayasası Türkiye'ye bol gelmiş, Türkiye yönetilemez hale gelmiştir. 82 Anayasası da Türkiye'ye dar gelmiş, kurum ve kuruluşlar yönetilemez olmuştur. Darbelerle yapılan, muhtıralarla güçlendirilen anayasalar Türkiye'ye yakışmamaktadır” dedi.
CHP İzmir Milletvekili Rıza Türmen de anayasa yapılmasının ulusların tarihlerinde dönüm noktaları olduğuna işaret ederek, Türk halkının yüzde 80'inin yeni anayasa talebinde bulunduklarını, siyasilerin de bu talebe karşılık vermek zorunda olduklarını kaydetti.

1982 Anayasasının demokrasiye uygun olmadığını ve bu yüzden birçok kez değiştirilerek, yamalı bohçaya döndüğünü vurgulayan Türmen, “Türk toplumuna ve çağdaş dünyanın ihtiyaçlarına cevap veren yeni bir anayasa yapmak zorundayız. Yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya bir anayasa yapma süreci başlamıştır. Bu Türkiye tarihinde bir ilktir” diye konuştu.

Türmen, sadece anayasa yapmakla sorunların çözülmeyeceğini de belirterek, ilk önce yasalarda değişiklikler yapılması gerektiğini, anayasaya giden yolun temizlenmesi gerektiğini dile getirdi.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!