Keşifler Çağında Bir Osmanlı Coğrafyacısı

Güncelleme Tarihi:

Keşifler Çağında Bir Osmanlı Coğrafyacısı
Oluşturulma Tarihi: Mart 17, 2013 00:00

Merhaba sevgili okurlar! Bundan böyle bu sayfada tarihin sisli denizlerinde birlikte yelken açacak, dönüm noktalarını, ilginç vaka ve kişileri ele alacağız. Önyargılara takılmadan hakikatin peşinde olacağız. Lütfen kemerlerinizi bağlayın...

Haberin Devamı

16.yüzyılın başlarına gelindiğinde Portekiz ve İspanya çoktan birer deniz imparatorluğu olma yönünde adımlar atmıştı. Ümit Burnu geçilerek Afrika’nın güneyinden Hint Okyanusu’na çıkılabileceğinin anlaşılmasının ardından Vasco de Gama (1460-1524) başta olmak üzere birçok Portekizli amiralin gayretleri sayesinde baharat ticaretindeki Venedik tekelini kırabilecek yeni bir deniz hattı oluşturmayı başarmışlardı. Portekizliler daha 1505’te Aden’i, 1507’de Sokotra Adası’nı ele geçirerek Kızıldeniz çıkışını; ardından da Basra Körfezi girişindeki Hürmüz Adası’nı alarak stratejik açıdan Hint Okyanusu ticaretini kontrol eder duruma gelmişler, haritacılık yeteneklerini arttırmak üzere kraliyet destekli haritacılık akademileri kurmuşlardı. Osmanlı devletinde bütün bu gelişmeleri yakından takip eden, dehasıyla çağdaşları arasında sivrilen bir denizci vardı: Piri Reis (1470 -1554).

Haberin Devamı

TAM BİR BAHRİYELİ: PİRİ REİS

Yavuz Sultan Selim Memlük topraklarını fethetmekle Hint Okyanusu’ndaki Memlük - Portekiz çatışmasını da devraldığını iyi biliyor, denizciliğe önem veriyordu. 1517’de Kahire’de donanma subaylarını kabul ettiğinde aralarında Piri Reis de vardı ve yaptığı dünya haritasını padişaha takdim etme fırsatı buldu. Karamanlı bir ailenin çocuğu olarak dönemin deniz üssü Gelibolu’da dünyaya gelen Muhiddin’in kaderi daha o zamandan çizilmişti. Amcası Kemal Reis ile Akdeniz’de gemi güvertelerinde bir korsan olarak yetişti. Bir yandan her türlü silahı kullanmayı, komuta etmeyi, strateji - taktik oluşturmayı, manevraları öğrenirken, diğer yandan da pusula, denizci usturlabı gibi yön tayin yöntemlerini ve enlem, konum belirleme işlemleri için matematik, geometri, astronomi gibi bilimleri çalışıyordu. O dönemde Akdeniz’de seyreden tüm denizciler gibi o da pratik kullanıma yönelik portolan haritalarını kullanıyordu.

PARGALI VE PİRİ

1511’de amcasının vefatı üzerine Gelibolu’daki evine kapanarak iki yıl boyunca ünlü dünya haritası üzerinde çalıştı. 1521’den itibaren kopyaları denizciler arasında yaygın olarak kullanılmış olmasına rağmen “Kitab-ı Bahriye” isimli eseriyle devlet siyasetine katkı yapma fırsatını ancak 1524’te Pargalı İbrahim Paşa ile tanışmasıyla yakalayacaktı. Piri Reis nihayet, sadrazamın şahsında görüşlerine değer veren bir hami bulmuştu. Bu şevkle işine sarılıp Kitab-ı Bahriye’yi temize çekti, haritalarını yenileyip süsledi ve 1526’da Kanuni’ye sundu. Çevresinden gördüğü takdir ve sarayda özenle saklanan eserleriyle Piri bir korsan olarak başladığı hayatına büyük bir coğrafyacı, bir amiral olarak devam etti. Devlete hizmetini 1547’de atandığı Mısır Kaptanlığı ve 1552’de çıktığı Hürmüz seferinin sonunda, biraz da başarılarını çekemeyenlerin dahli olduğunu düşündürecek bir şekilde 1554’te katledilene kadar sadakatle sürdürmüştür.

Haberin Devamı

Piri Reis Sergisi

İstanbul Exhibitions tarafından 15 Mart’ta Tophane-i Amire binasında “Piri Reis ve 1513 Dünya Haritası: 500 Yılın Gizemi” başlıklı bir sergi açıldı. Sergi, Piri Reis öncesinde dünyanın algılanış şekli, 1513 haritasının hikayesi ve Kitab-ı Bahriye ile ilgili bölümler içeriyor. Küratörlüğünü Yalçın Balcı, akademik danışmanlığını Prof. Mustafa Kaçar’ın yaptığı sergide Piri Reis’in haritaları büyük boyutlarda sergilenecek. Sergi, 31 Mayıs’a kadar sürecek.

Osmanlı tarihini değiştiren olay: Genç Osman’ın katli

20 Mayıs 1622 Cuma günü akşam saatlerinde Yedikule zindanlarında küçücük bir odaya kapatılan 18 yaşındaki genç padişah II.Osman içeri giren Davud Paşa ve adamları tarafından boğularak öldürülmüş ve Osmanlı tarihinde ilk defa padişah kanı dökülerek kulağı kanıt olsun diye kesilmişti. Ertesi gün alelacele cenazesi kaldırılmış ve ayrı bir türbe yerine sanki bir padişah değil de bir şehzadeymiş gibi babası III. Ahmed’in türbesine defnedilmişti. Osman’ın katline giden o üç gün içerisinde meydana gelen olaylar Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş garipliktedir.
18 Mayıs Çarşamba sabahı padişahın çadırları Hacca gitmek üzere hazırlanan gemilere yüklenirken büyük bir isyan patlak vermiş, yeniçeri, sipahi dahil tüm kapı halkı Şeyhülislam Esad Efendi’nin konağına gitmiş, o da asilere “padişahı Hac’ca gitmeye teşvik edenlerin katli vaciptir” yönünde bir fetva vermiştir. Padişah Hac’ca gitmekten vazgeçer ancak kellesi istenen adamları vermeyi reddeder.
Ertesi gün tekrar toplanan daha büyük bir kalabalık sel gibi Yeni Cami’ye (Sultanahmet Camii) akmış, burada ulema heyetinin padişahtan haber getirmesini beklemeye başlamışlardır. Ancak cevap gecikince hep birlikte saraya yürünmüş (Topkapı) ve burada akıllara zarar bir şey olmuştur.

Haberin Devamı

SARAYIN BÜTÜN KAPILARI AÇIKTI

İsyancılar içeri girdiğinde ortada muhafız namına hiçbir kapıcı veya bostancı yoktu. Sanki padişah isyancı kalabalığına terk edilmiş gibiydi. Böylece Osmanlı tarihinde ilk defa halk Enderun’a girmiş oldu. O gün Osman’ın amcası Mustafa tutulduğu odaya tavandan girilerek çıkarıldı ve padişah yapıldı. Zorla da olsa tüm ulema heyeti de isyancılarla birlikte yeni padişaha biat ettiler. İşte bu noktada inanılmaz bir şey daha oldu: Osman olayın ateşi geçene kadar Bursa’ya geçerek beklemeyi teklif ettiğinde, sarayın güvenliğinden sorumlu Bostancıbaşı Mehmed hiç kayıkçı kalmadığını söyleyerek onu vazgeçirdi. Hatta padişahı saraydan çıkararak on kese altınla birlikte Yeniçeri ağasının sarayına gitmeye ikna ettiler. Böylece Genç Osman kendi ayağıyla mahvına neden olacak bir ağın içine doğru itildi. Ertesi gün orada yakalanarak önce Mustafa’nın yanına, sonra da infaz için tek başına Yedikule’ye götürülecekti.
Sırlarla dolu bu olayı anlayabilmek için Osman’ın ölümünden kimin faydalandığına ve veraset sisteminin nasıl onun aleyhine değiştiğine bakmak gerekmektedir. “Genç Osman neden öldürüldü?” sorusunun cevabı bize Osmanlı tarihinin perde arkasını gösterecek, tahta ve güce sahip olmanın anlamını sorgulamamızı sağlayacaktır.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!