Güncelleme Tarihi:
Tarhan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son dönemde vatandaşlar tarafından "saadet zinciri" olduğu gerekçesiyle şikayet konusu olan Çiftlik Bank isimli sanal oyuna ilişkin, insanları, toplumu etkileyen kanma ve kandırılma olaylarının psikolojik altyapısında "eleştirisel düşünce" fonksiyonunun eksikliğinin yattığını söyledi.
Dolandıran ve dolandırılan kişilerin psikolojilerini ayrı ayrı değerlendiren Tarhan, "Olayları doğru okumak için özellikle paranın karakterine bakmak gerekiyor. Para, güvenin, karın, geri dönme garantisinin olduğu ve hareket edebildiği yere gitmek ister ve bu karakteri iyi bilen usta dolandırıcılar ise genellikle güçlü sezgilere sahip olan, bir nevi psikologdurlar. Dolandırıcılar, dikkat çekebilme, güven oluşturma, sosyal itaat ve ikna süreci gibi psikolojik yöntemler uygular." diye konuştu.
Tarhan, bu olayda binlerce kişinin kendisini, "Bu kadar insan yanılmış olamaz" şeklinde savunduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Burada, gazete haberleriyle dikkati çekip, çiftlik kurarak güven oluşturan ve banka, telefon gibi dolandırıcılıklardan farklı olarak sanal oyun kuran bir dolandırıcı vakıası görüyoruz. Dolandırıcının sanal uygulamayla, başka kişileri, yaptığı işin bir parçası haline getirerek sosyal itaat kavramıyla oyununu devam ettirdiğini ve ikna sürecini devreye soktuğunu ve ikna ettiği kişiyi oyunun parçası yaparak, yanlış bile olsa içindeki durumu savunur hale getirdiğini görüyoruz.
Sonra kişiler, oyunun avukatıymış gibi farkında olmadan bu yanlışı her yerde anlatmaya başlıyor. Dolandırıcının kullandığı yöntemlere ek olarak, 'sürü psikolojisi' ile bu insanların yönetilmeye başlandığı da ortadadır. Sürü psikolojisinde, bireysel zihin çalışmaz. Dolandırıcı veya insanları kandıran kişinin, sorgulamayan kişileri bulduğu kesin çünkü zihinsel-eleştirisel düşünen kişiler kandırılma durumların da uyanır ve 'İnsan da hata yapabilir.' düşüncesiyle yanlış olan tutumundan vazgeçer."
- "Bu tip insanlar kendilerini suçlu hissetmezler"
Prof. Dr. Tarhan, Çiftlik Bank isimli oyunun kurucusu dahil, insanların inançlarını kullanarak zarar veren kişilerin sezgisel zekasının yüksek olduğununu belirterek, "Çiftlik Bank olayındaki kişi, etik ekip kuralları içerisinde kalsaydı, Facebook ve Twitter gibi bir hale gelebilirdi. Şayet ahlaki zaaflar içinde hareket etmeseydi, oyunu küresel bir hale getirebilirdi diye düşünüyorum. Lakin burada aç gözlü davranarak, belki onu yönlendiren kişilerin, şeytani duyguların etkisiyle hareket ederek insanları aldattığını görüyoruz. Bu tip insanlar kendilerini suçlu hissetmezler hatta kendilerini rasyonalize ederek, 'İnsanlar paralarını korusaydı, onlara ders veriyorum.' diye de kendilerini savunurlar." açıklamasında bulundu.
UYANMALARI GEREKİYORDU
Dolandırıcılık vakıalarında, kişilerin görüntülerinin de aldatıcı ve yanıltıcı bir etkiye sahip olduğunu dile getiren Tarhan, şöyle devam etti:
"En son yaşanan Çiftlik Bank olayını değerlendirecek olursak, Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) resmi verilerine göre yaklaşık 80 bin kişi, 500 milyon lira para toplamış, belli bir bölümü iade edilse de pek çok kısmı ortada yok. Şimdi böyle bir durumda normal şartlarda bu insanların uyanması gerekiyordu çünkü önceden öncül uyarısı vermiş ve 'Ben geliyorum.' demiş."
- "Eleştirisel düşünce yöntemi tek çare"
İnsanların, kitleleri etkileyen saadet zinciri, telefon dolandırıcılığı, sanal uygulamalarla dolandırıcılardan korunmak için "Eleştirisel düşünceye" sahip olması gerektiğini vurgulayan Tarhan, "Eleştirisel düşünce yöntemi, insanları yanlış yola gitmekten koruyacak tek çaredir." önerisinde bulundu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Fetullahçı Terör Örgütü'ne yönelik de örnek vererek, bu örgüte üye kişilerin de eleştirisel düşünceyi az kullandığını vurguladı.
1980'lerden bu yana Türkiye'de banker, saadet zincirleri gibi pek çok olay yaşandığını ifade eden Tarhan, şöyle devam etti:
"Parayla ilgili dolandırıcılık hadiseleri ise bize, paranın çekiciliğine karşı eleştirisel düşüncenin yok denilecek kadar az uygulandığını gösteriyor. Bütün bu örneklerde ortak nokta, afaki olaylara karşı temkinli olmaktır. Mesela adam diyor ki '50 bin lira para yatır, 200 bin lira para kazan' bu vaatte şüphe çeken bir şey var. Bir teklifin cazibesi yüksekse o teklifi sorgulamak gerekiyor. Tıpkı alkol gibi. Nasıl insan alkole başlayınca kendini durduramıyor ve sarhoş oluyorsa, insanların da beyni hipnotize edilerek, durdurulamaz bir hale gelebiliyor. İşte bu noktada insanların alması gereken en önemli ders, sorgulayarak hareket etmesi, sayı çokluğuna kapılmaması, muhakkak danışarak hareket etmesi."
Tarhan, bir insanın kolay kazanılan paranın büyük bir risk taşıdığını bilmesi ve bu konuda mağdur olan kişilerin de öz eleştiri yapması, yaşadıklarından ders çıkarması gerektiğini kaydetti.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR