Kendini savunan demokrasi işte budur

Güncelleme Tarihi:

Kendini savunan demokrasi işte budur
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 02, 2001 01:23

Demirel, AİHM kararının düşünce özgürlüğü arkasına saklanarak rejim düşmanlığı yapanların yolunu ebediyen kapattığını söyledi.

AVRUPA İnsan Hakları Mahkemesi'nin dünkü kararı, geçmişte belli kesimler tarafından epey hırpalanan bazı insanları da ‘‘ibra etti’’.

Mesela eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş.

Beğenelim veya beğenmeyelim, kızalım veya kızmayalım, ama onun Refah Partisi için yazdığı iddianame, bugün tarihi bir ‘‘Avrupa içtihadı’’ haline geldi.

REJİM DÜŞMANLARI

Mesela Refah Partisi'ni kapatma kararı veren Anayasa Mahkemesi'nin, o yönde oy kullanan üyeleri.

Mesela Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel.

28 Şubat'ta Erbakan'ın başbakanlığını yaptığı Refahyol hükümetine karşı direnen Milli Güvenlik Kurulu'nun başkanı.

Dün Demirel'e Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Refah Partisi ile ilgili kararını sordum.

‘‘Çok önemli bir karar’’ diyerek şu yorumu yaptı:

‘‘Bu karar, Türkiye'de düşünce özgürlüğü kalkanı arkasına saklanarak rejim düşmanlığı yapma yolunu tamamen kapamıştır.’’

Demirel
yorumuna şöyle devam etti:

‘‘Avrupa, din esasına dayalı devlet kurma arzusunu, demokrasi içinde savunulacak bir fikir olarak görmediğini göstermiştir. Çünkü şeriat esasına göre devlet kurmaya kalkarsan, o kendinden başka kimseye yaşama hakkı tanımıyor.’’

Sonra konuyu, daha o günlerde gündeme getirdiği ‘‘kendini savunan demokrasi’’ kavramına getirerek şunları söyledi:

‘‘Demokrasi her türlü hakkı, özgürlüğü getirecek, ama kendini koruyacak bir nizamı getirmeyecek. Olur mu böyle şey? İşte cevabı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin aldığı karar, demokrasinin kendini savunma mekanizmasının nasıl çalıştığını gösteren çok güzel bir örnektir.’’

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 30'uncu maddesini hatırlatıyor.

HOCA'NIN İNADI

Bu madde, bütün hakları tek tek saydıktan sonra şöyle diyor:

Bu hakların hiçbiri, öteki hakları ortadan kaldırmak için kullanılamaz.

Dokuzuncu Cumhurbaşkanı'na göre, Avrupa, dinle devletin birbirinden ayrılması işini çok önceden halletti.

‘‘Mahkeme aksi yönde karar verseydi, 1642'ye dönerdi. Avrupa şimdi gerçek hüviyetini ortaya koydu. Vicdan özgürlüğünü korudu, ama devletin kendini koruma alanını da belirledi’’ diyor.

Tabii konuşma normal seyrini takip ederek, Refah Partisi'nin kurucusu Necmettin Erbakan'a geliyor.

Demirel, Erbakan'ı en eskiden tanıyan siyasetçilerden biri.

Erbakan'la ilgili olarak şunları söylüyor:

‘‘Hoca'nın kurduğu partilere bakın. Dört defa kurmuş. Hepsi kapanmış. Şimdi beşincisini kuruyor. Kurduğu ilk partiden itibaren tüzüğüne, programına bakın. Hepsinin temelinde milli görüş vardır. Necip Fazıl bunu açık açık söylemiştir. Milli görüş, şeriat demektir.’’

Eski Cumhurbaşkanı buradan çıkarak, ilginç bir soru soruyor:

‘‘Bunca ısrar, bu inat niye? Bu ısrarın arkasında ne var? Türkiye'yi yoran bu inattan artık vazgeçmelidir.’’

28 ŞUBAT

Ancak Demirel bu sözleri sadece Erbakan için söylemiyor. Dolaylı yollardan aynı kavşağa çıkmak isteyenlere de bu mesajı veriyor.

Mesajın özeti de şu:

‘‘Bu ülkenin laik, demokratik cumhuriyet nizamını değiştirecek bir siyasete girmeye kalkmayınız. Bunun yolu artık ebediyen kapalıdır.’’

Peki Avrupa Mahkemesi'nin aldığı kararın 28 Şubat açısından anlamı nedir?

Bu 28 Şubat'ın da meşruiyetine temel oluşturan bir karar değil midir?

Demirel, ‘‘Bir anlamda öyle diyebilirsiniz. 28 Şubat'ın İnsan Hakları'na karşı olduğunu iddia edenlere iyi bir cevap olmuştur. 28 Şubat laik cumhuriyetin korunması sürecidir. Avrupa Mahkemesi'nin kararı da laik demokrasinin korunması sürecini başlattı. Orada artık ülke söz konusu değil. Evrensel hukuk söz konusu. O nedenle bu karar, hem Avrupa hem Türkiye açısından tarihi bir içtihattır’’ diyor.

ALATURKAYA DÖNÜŞ

Ancak önümüzde çok ciddi bir sınav var.

Aynı Mahkeme bir süre sonra Abdullah Öcalan'la ilgili kararı da görüşecek.

Oradaki tavrımız ne olacak?

Ben kendi görüşümü şimdiden açıklayayım.

Refahyol kararı, Türk siyasetinin ilk ciddi uluslararası standart olayıdır.

O mahkemenin kararlarını işimize geldiği yerde içtihat kabul edip, işimize gelmeyen yerlerde kabul etmezsek, ortada standart kalmaz.

Bu da, alaturka siyasete dönüş anlamına gelir ve Hoca daha 15-20 tane böyle parti kurarak Türkiye'yi yormaya devam eder.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!