Fazıl Say'ın kararı ne olmalıdır?
Ertuğrul Günay: Gönlünü alırız
"Şimdi şu an" dedim, "Hiçbir şey eskisi gibi değil sanki"...
Ruhumun mutluluğa dönüşen müzik yapma isteği nerede? Niye bakakaldım? Nerede hep nefesimle dokunabildiğim ruhum? Nerede hep daha fazlasını deşmek istediğim iç sesim? Nerede kendiliğinden kurtarıcım olan hayallerim? İç gücüm? Doğaçlama isteğim? Kimin için, ne için bütün bunlar?
Çalmaya ve müziğin şevkine daldığım an makinalı tüfekle mi taranacağım? İçerdeki odada her şeyden habersiz oyun oynayan küçük kızımın odasında bomba mı patlayacak şu an?
İki saniye bu düşünceler aksa da benliğimde ve bunlar külliyen gerçek dışı da olsa, o düşüncelerin salt iki saniyelik geçidi bile iki saatlik travmaya bedel, iki günlük karın ağrısına bedel, iki haftalık tatsızlığa, iki aylık geri kalmaya bedel...
’Ben şimdi ne yapacağım?’ sorusu... Ben şimdi hangi ülkeye taşınacağım? Kızımı da mı alacağım annesiz bırakıp? 100 konsere, turneye giderken kızıma nasıl bakacağım?
Her şey nereye doğru gidiyor? Çok sevdiğim memleketimi bırakıp, yıllarca anlamı olmayan bir başka diyarda mı oturacağım? Misyonum ne olacak? Konya’da, Muğla’da, İzmit’te beni örnek alan gençler, o güzel bakışlar, o güzel diyalog, o eşsiz moral kaynağı, o konserlerim, o soru cevaplar, her şey, her şey, bir daha yaşayamayacağım bir şey mi olacak?
Ya da hep korunmayla, geniş güvenlik önlemleri eşliğinde, ürkerek mi gideceğim o buluşmalarıma?
Ben bu hayatı mı istiyordum?
Gözlerim kuyruklu piyanonun en uzak köşesine manasızca bakıyordu... Uzaklara bakar gibi...
İçerdeki ’öteki ben’lerden biri konuşmaya başladı bir an: "Vatan hainisin artık Fazıl, bunu da başardın, tebrik ediyorum!!!!"
Bir başka ’ben’ araya girdi; "Bu gericilere, bu duyarsızlara, bu yalana, bu çağdışılığa iyi dayattın... Daha da! Daha da Fazıl!!!"
Babama telefon ettim, "Niye gecenin köründe GÖBEĞİNİ KAŞIYAN ADAM lafını ettin telefonla bağlanıp!!!" diye bağırdı...
Hemen kapattım telefonu.
Annem aradı, ağlıyordu, "Oğlum seni tehdit ediyorlar, benim bir tane oğlum var" diye.
Onu da kapattım.
Menajerim Kadir aradı, onu da kapattım...
Telefonlar çaldı, sessize aldım...
Masanın üstünde gazeteler vardı...
- Bakan, "Davayı açmayacağız" dedi!
- Başbakan, "Sanatçı toprağında doğar, toprağında ölür" dedi!
- Cumhurbaşkanı, "Başını örtenle, örtmeyen kardeş olsun istiyoruz biz" dedi!
- Milletvekili, "Göbeğini kaşıyan adam Öcalan’dır" dedi!
- Köşeyazarları, "Gerçek aydın" dedi, "Kapris yapıyor" dedi, "Bu işleri bilmiyor" dedi, "Gitsin" dedi, "Defolsun" dedi, "Gitmek liberalizmde hakkıdır" dedi, "Gitmesin" dedi, "Mücadele etsin" dedi, "Mücadele etmeyen alçaktır" dedi, "Türkiye laikdir" dedi, "2. Cumhuriyet hayırlı olsun" dedi, "Hayırlı olmasın" dedi... dedi... dedi...
İrrasyoneldi...
Gözüm gazetelerin yanında duran nota ilişti: Beethoven 5. piyano konçertosu... Geçen hafta çalışmaya başlamam gereken...
Geçen hafta...
İnsanoğlunun 5. piyano konçertosunun ilk 5 saniyesindeki kadar MERT olabilmesini, bu Türkiye’de belki bir gün göreceğiz...
1. Cumhuriyet’te... 2. Cumhuriyet’te... Ya da 22. Cumhuriyet’te...
İnsanoğlu hep varolacak...
Kendinden kaçmazsa olacak ama...
Fazıl Say
1 Ocak 2008
Bakan Günay’ın Yahya Kemal teklifini değerlendiriyorum
KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, Yahya Kemal eserini beste yapması için teklif götürdüğü piyanist Fazıl Say, "Bakanın teklifini değerlendiriyorum. Eseri uzun yıllar inceleyip içselleştirmem lazım. Yahya Kemal’i iyi tanımıyorum" dedi. Say, 2008’de Türk Ermeni dostluğunun pekişmesi için ’Ahdamar Efsanesi’ (Akdamar) balesi projesini gerçekleştireceğini, Erivan ve İstanbul’dan onay aldığını da açıkladı. Bakan Günay, 2008’i ölümünün 50. yılı olması dolayısıyla şair Yahya Kemal yılı olarak ilan iletti. Günay, Fazıl Say ile yaptığı kahvaltıda da, şairin bir eserini bestelemesi için teklifte bulundu.
Say, Hürriyet’e, Bakan Günay’la kahvaltıda yaptığı konuşmanın perde arkasını, beste teklifi ile ilgili düşüncelerini ve 2008’de gerçekleştirmeyi planladığı önemli projeleri şu sözlerle anlattı: "Yahya Kemal teklifine henüz cevap vermedim. Bir projedir bu. Projeler için de çok iyi tanımak, içine sindirmek, içselleştirmek gerekiyor. Ne bir cevap verdim ne de bir düşünceye başladım. Şu anda değerlendirme sürecindeyim. Nazım Oratoryosunu kafamda kurgulamam sekiz yıl, hayata geçirmem bir yıl sürdü. Benim Nazım’ı içselleştirmem, geldiğim aile ve sosyal çevre dolayısıyla kolay oldu. Yahya Kemal’i, Nazım Hikmet’ten çok daha az tanıyorum. Önce şairle tanışıp, içselleştirmem lazım. Proje yapmak için proje yapmadım hiç hayatımda. Ondan sonra sırada Nazım Hikmet’in Şeyh Bedrettin destanı projem var. 2002’den beri uğraşıyorum. Büyük projeler olduğu için Yahya Kemal benim kendi sıralamamın dışında, yeni bir çalışma olarak geldi. Yer bulması zaman ve araştırma olarak çok zor görünüyor. Ama Şubat ayı içerisinde bütün eserlerini okuyup aldığım gaza göre değerlendirmemi Mart’ta belirteceğim."
Türk-Ermeni efsanesi Ahdamar’a bale yapacak
DÜNYACA ünlü piyanist Fazıl Say, bir önemli projesini de şöyle anlattı: "2002’den beri üzerinde çalıştığım iki projem var. Biri ’Ahdamar Efsanesi’. Bu, Van Gölü’nde geçen bir Türk-Ermeni efsanesidir. Balesini yapmak istiyorum. 1000 Ermeni, 1000 Türk sanatçı yer alacak. Diyalog elçiliği dönemimde, bu tür bir kültürel diyalog ve dünya üzerinde Türkiye-Ermenistan sorununu böyle bir dostluk projesiyle, en azından, makul bir diyalog ortamına sürüklemek niyetindeyim. Benim felsefeme göre ’Ahdamar’ gibi projelerle halkları, devlet adamları ve kültürleri yakınlaştıracak işler yapmalı. Bunun için de asıl büyük politik sorunlara önayak oluşturacak dostlukları sağlamaktan yola çıkmak gerekiyor."