Güncelleme Tarihi:
Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü’nün, 2006’da yaptığı çalışmaya göre Türkiye nüfusunun yüzde 12’sini engelli bireyler oluşturuyor. Çoğunluğu da 18 yaş üstü, yani çalışabilir bireyler. İş Kanunu, 50’den fazla kişinin çalıştığı işletmelerde yüzde 3 engelli kotasını zorunlu kılıyor. Ancak, engellilerin ne kadarının istihdama erişebildiğine dair veri yok. Yalnızca Ankara’da, bu yıl boyunca 41 bin engelli bireyin İŞKUR’a başvurduğu bilgisi var ama kaçının işe yerleştirildiği bilinmiyor. Engelli bireyler girdikleri işlerde uzun soluklu çalışamıyor. Bu bilgileri bizimle paylaşan kişi Hacettepe Üniversitesi Ergonomi Bölümü’ne bağlı çalışan Mesleki Rehabilitasyon Merkezi sorumlularından Dr. Fizyoterapist Orkun Aran.
İŞVEREN TERCİH ETMİYOR!
Dr. Orkun Aran, “Türkiye’de işsizliğin zaten yüksek olduğu bir dönemde bir engellinin iş bulması daha da zor. İşverenler, engelli bireyleri tercih etmiyor. Kanunda açıklar bulunuyor” diye konuşuyor.
İki yıl önce Avrupa Birliği’nin ‘Dezavantajlı Grupların Sosyal Hayata ve Meslek Hayatına Entegrasyonu Projesi’ kapsamında 4.5 milyon Euro’luk bütçeyle kurulan Mesleki Rehabilitasyon Merkezi’nin amacı işte bu tabloyu değiştirebilmek. Dr. Aran, şunları söylüyor:
“Hedefimiz engelli bireylerin işe girme becerilerini arttırmak ve onları işgücü piyasasında daha güçlü hale getirebilecek rehabilitasyon modeli oluşturmak. Şu anki eğilim ‘Kenarda dursun’ tarzında. İşitme engelliyse gürültülü depoda çalışsın, görme engelliyse telefonlara baksın deniyor. İşletme alanında doktora yapmış bir danışmanımız bir kargo şirketinde sırf işitme engelli olduğu için üst kademeye atanamıyordu. Şirketler engelli bireyleri hangi pozisyona yerleştireceklerini bilmiyor.
KİŞİYİ MERKEZE KOYAN YAKLAŞIM
Kişinin kendisi için uygun iş alanını seçebilmesi, işi arayabilmesi, gerekli kişilerle bağlantıya geçebilmesine yardımcı oluyoruz. Meslek öncesi becerilerden işyeri davranışlarına, nasıl CV hazırlanır, iş görüşmesinde neler yapılır ve kendi engeliyle ilgili ihtiyaçlar nelerdir?... Bunları belirlemek, oluşacak ihtiyaçları da doğru mercilere aktarabilecekleri becerileri vermeye çalışıyoruz.
İş bulma süreçlerinde işverene rapor da veriyoruz. Her isteyen, ücret ödemeden randevu sistemiyle başvurabiliyor. İŞKUR’un Altındağ, Çankaya, Ostim ve Sincan’daki iş meslek danışma merkezleriyle ortak çalışıyoruz. Önce kapsamlı değerlendirme yapıyoruz; kişinin ilgilerini, hayatında bugüne kadar neler geçirdiğini, engeliyle ilgili yaşadıklarını dinliyoruz. Fiziksel kapasitesini, bilişsel ve psikososyal durumunu değerlendiriyoruz. Merkeze kişiyi koyuyoruz. Kolunda kırık varsa; ‘Acaba o koluyla neler yapmak istiyordu ve biz kişiye o işi yeniden nasıl yaptırabiliriz’ diye yaklaşıyoruz. Pastacı olmak istiyorsa önce pasta yapması için gerekli becerileri sıralıyoruz. Sonra engele bakıyoruz.”
CANBERK’İN KAFESİNDE BİR ÇAY
- Merkeze devam eden 25 kişi var. Salondaki cihazlarda her gün en az 3-4 kişi eğitim görüyor. Dr. Orkun Aran “Grup aktivitelerinde ortak ürün yaparak görev dağılımı ve birlikte çalışmayı öğreniyorlar. Bağımsızlıklarını kazanabilmeleri maaşlarıyla geçinebilmeyi öğrenmeleri önemli. Para yönetimini her programa koyuyoruz” diyor. Bu makinelerden birinde 23 yaşındaki Canberk Demirel’i çalışırken buluyoruz... Hocalarından uzman Ergoterapist Ceren Davutoğlu, “Ailesi, teyzesinin bir kafe açmak ve Canberk’i de orada çalıştırmak niyetinden bahsetti. Bu işe yönelik parametreler çıkardık. Çayları getirip götürme, para sayma gibi simülasyonları tamamladık. Zaman yönetimi için molalara uymayı, çalışma gün ve saatlerini öğrettik. Artık ne istediğini net şekilde bize söyleyebiliyor” derken, Canberk de şunları anlatıyor: “Paralar konusunda çalışıyorum. Alışveriş, hesap konusunu seviyorum. Markete gidip doğru para üstünü alabilirim. Hocalarımı çok seviyorum. Onlar da beni seviyor. Kafede birileri gelip çayımı içsin, pastamı yesin istiyorum.”
Canberk, şu an gözetim altında işe girebilecek vaziyette. Teyzesinin, kafesini açmasını bekliyor.
Eğitim odasının kapısında onu bekleyen annesi duygularını anlatırken gözleri parlıyor: “Eskiden parayı verirdim. Hesabı tek başına yapamazdı. Şimdi sürekli markete yolluyorum; ne kadar tuttuğunu hesaplayabiliyor, para üstü alıyor. Biz de motive oluyoruz.”
OĞUZHAN’IN BAŞARI FORMÜLÜ
- Altındağ Belediyesi’nin girişinde danışma görevlisi olarak çalışan Oğuzhan Aktaş (23), heyecanla bizi karşılıyor… Henüz 14 aylık bir bebekken üçüncü kattan düşen Aktaş’ın sol tarafı kısmi felçli kaldı. Uzun bir tedavi sürecinden sonra zorluklarla liseyi bitirdi. Beş yıldır çalıştığı bir işi var. Ancak Oğuzhan’ın başka hayalleri de var… O, bir spor meraklısı. Zaten söyleşimiz esnasında da hiç yerinde duramıyor. En büyük dileği ‘fitness sertifikası’ alıp kendi spor salonunu açmak. Merkezin ona nasıl yardımcı olduğunu anlatıyor: “Hocalar beni merkeze çağırdı. Programım yaklaşık 1.5 yıl sürdü. Orada başka arkadaşlarla tanıştım. Bana moral depoladılar, hayalimdeki işi bulmakla ilgili tavsiyelerde bulundular.” Aktaş, mevcut işinde haftanın en az üç günü sabah 8’den akşam 8’e kadar çalışıyor. Kesinlikle yorulmadığını söylüyor ve çağrıda bulunuyor:
“İş hayatında yaşadığım hiçbir zorluk yok. Bence bütün engelli bireyler çalışsın. Başta ‘Dışlanır mıyım acaba’ diye benim de korkularım oldu ama herkes
bana kol kanat gerdi. Eğer isterse, herkes her işi yapabilir! Bunun formülü isteyerek yapmak.”
SİNAN’IN AZMİ
- Hacettepe Üniversitesi Ergoterapi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hülya Kayıhan, işverenlerin farkındalık sahibi olması gerektiğini vurguluyor: “Kanun nedeniyle işveren engelli bireyleri işe alıyor ama alırken ya ‘az engeli olan’ı istiyor ya da engelliyi aldığında bir köşeye oturtuyor. Motive edilmediğinden engelli birey de hayal kırıklığıyla o işi bırakıyor. Biz diyoruz ki, ‘Size bu kişilerin neler yapabileceğini gösterelim, onları o şekilde kullanın.’ Örneğin Sinan Sözen… Sinan, zihinsel engelli bir gencimiz. Bir süpermarkette işe girdi ama ona çok basit bir iş verdiler. Sinan için çok moral bozucu oldu çünkü kapasitesini daha iyi kullanmak istiyordu. Süpermarket bize izin verdi; yerinde gözlemledik ve çalışma ortamında neler yapabileceğini anlattık. Onlara, ‘Sinan tüm bu katın sorumlusu olabilir. Çalışanları denetleyebilir’ dedik. Pozisyonunu değiştirip Sinan’ın daha fazla sorumluluk almasını sağladık. Hem Sinan çok mutlu oldu, hem de işvereni bize teşekkür etti. Engelli kişiyi çalıştırma konusunda düzenlemeler yapılırsa onlardan daha çok faydalanabiliriz. Yalnızca istihdam edilmesini değil istihdam edilenin başarılarının artmasını istiyoruz.”
‘AİLELER DAHA AZ KORUYUCU OLMALI’
Hacettepe Üniversitesi Ergoterapi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hülya Kayıhan, “Toplumun ötekileştirmeden, ‘tipik’ veya ‘atipik’ demeden herkesin biricik olduğunu, güçlü ve geliştirmeye açık yanlarının olduğunun farkına varması lazım” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Biz tipik bireyler olarak her şeyi yapabileceğimizi zannedersek yanılırız. Engelli bireylerin de hiçbir şeyi yapamayacağını düşünürsek aynı oranda hata yapmış oluruz. Fazla koruyucu yapı, engelli bireylerin fanusun içinde kalmalarına sebep oluyor. Engelli bireylerin bazı yetenekleriyle ilgili sorunları olsa da güçlü yanları olduğunu ve gerçek dünyada yarışabileceklerini göstermeleri gerekiyor. Bunu işverenlere en iyi anlatacak olan engelli bireyin kendisi. ‘Ben başarabilirim’ diye kendine inanması önemli. Merkeze bütün dezavantajlı bireyler gelebiliyor. Gelen kişinin hem güçlü hem de geliştirilmeye açık yönlerini, kişinin de katılımıyla ilgileriyle de ilişkilendirip görmeye çalışıyoruz. Yapmayı istediği iş için ‘Şunu yapabilirsin, bunu yapamazsın’ demiyoruz. ‘Görme engelli biri sadece santral memurluğu yapabilir’ gibi kategorizasyonlara karşıyız. Kişinin mevcut bir bozukluğu olabilir ama pek çok güçlü yanı var. Onun ilgi duyduğu iş veya iş fırsatını, o işin gerektirdikleriyle karşılaştırıyoruz. ‘Senin bu işi yapabilmen için şu beceriye ihtiyacın var bunu geliştirebiliriz’ diyoruz veya mevcut becerileriyle yapılamaz zannedilen işi başarıyla yapabileceğini gösteriyoruz. O işin yapılabilirliğini sağlamak için bazen kullandığı araç gerece adaptasyon yapılabiliyor. İş arkadaşlarının ve işverenin tutumunda da farkındalık yaratmamız gerekiyor.”
GİRİŞKEN OLUN!
-Hacettepe Mesleki Rehabilitasyon Merkezi’ndeki programlar haftada iki gün olmak üzere en az altı haftalık oluyor. Merkeze bugüne kadar 200 kişi başvurmuş. Bunların 150’si programı bitirmiş. Dr. Orkun Aran, “Bireyleri rekabete dayalı istihdama teşvik etmeye çalışıyoruz. İş dünyasının tozpembe olmadığını, girişken olmaları gerektiğini anlatıyoruz. Programın sonlarında kişi ve kişinin ailesiyle beraber hangi işte en mutlu olur diye istişare ediyoruz. Sonra İŞKUR’a başvuruyoruz. Oturduğu semte göre uzman arkadaşlara yönlendiriyoruz. Onlar işgücü piyasasıyla ilgili kapsamlı bir liste çıkarıyor. Görüşmeye gittiği işverene referans raporu sunuyoruz. İşyeri ziyaretleri de yapıyoruz” diyor.