Güncelleme Tarihi:
Yapı Kredi Sanat Festivali, 3 Eylül Cuma akşamı Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda son ayların en popüler kemancısı 18 yaşındaki Sarah Chang'ı konuk ediyor. Philadelphia'da doğan Chang, 4 yaşında yerel orkestra eşliğinde ilk konserini verdi. Koreli bir ailenin üstün yetenekli çocuğu olan Chang'ın annesi besteci, babası ise onun ilk keman öğretmeniydi. 8 yaşındayken Zubin Mehta ve Ricardo Muti önünde verdiği sınavlarda olağanüstü başarı gösterek New York Filarmoni ve Philedelphia Orkestrası ile hemen sözleşme imzaladı. 1992'de Avery Fisher Meslek Ödülü'nü kazanan en genç sanatçı olarak olağanüstü yeteneğini dünya çapında kanıtlayan Chang, halen Juilliard Okulu'nda Dorothy DeLay'den dersler almaya devam ediyor. İşte genç yaşında ünlü olma zevkini tadan genç kemancı Newsweek dergisinde yayınlanan röportajında şunları söylüyor:
Klasik müzikte yükselen yıldızların çoğunun Asyalı olması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sanırım Asya kültürlerinde, disiplin, aile desteği ve sıkı çalışma gibi ideallerin üstüne düşülmesi en önemli neden. Çin, Japonya ve Kore gibi Asya ülkelerine giderseniz, her 10 çocuktan 8'inin bir enstrüman çalmayı öğrendiğini görürsünüz. Daha 10 yaşına gelmeden, aileleri çenelerinin altına bir keman yerleştirir ya da onları piyanonun başına oturtur. Heifetz'in neslinde kemancılar genelde Rus okullarından çıkardı. Bugün Juilliard'a giderseniz, İngilizce konuşmanıza bile gerek kalmaz, çünkü öğrencilerin çoğu Koreli, Çinli ya da Japon'dur. Bir sonraki dalga ise pekala Fransız ya da Alman olabilir.
Yeni bestelere ilgi gösteriyor musunuz?
Konçertolar için kendi kadanslarımı oluşturmaya çalıştım ama genelde sonunda bestecinin yazdığına bağlı kaldım. Pek çok yaşayan besteci ile çalıştım. Son dakikada birşeyler değiştirmeleri beni çıldırtıyor. Örneğin, bundan iki yıl önce, Güney Kore'de Taejon'daki büyük bir stadyumda binlerce insanın önünde henüz bir gün önce tamamlanmış bir parça çaldım. Çok sinir bozucuydu.
Genç yaşta ünlü oldunuz, hayatınız size sıkıcı geliyor mu?
2001 yılında bir gün seçseniz, size o gün hangi otelde, hangi telefon numarasında olacağımı ve provaların saat kaçta olacağını söyleyebilirim. Hayatımdaki herşey planlanmıştır. Bu sağlamlık getiriyor. Ama aynı zamanda planlanmamış, kendiliğinden olan birşeylere karşı özlem de duyuyorum. Bazen birkaç arkadaşımla arabaya binip, bir hafta nereye gittiğimi bilmeden dolaşmak istiyorum... Eğer iki hafta boş olsam, ilk iki, üç günü hiçbirşey yapmayarak geçirirdim. Telefon yok, faks yok. Belki e-mail olurdu, çünkü tam bilgisayar delisiyim. Sonra da 11 yaşındaki kardeşim ve arkadaşlarımla vakit geçirirdim, çünkü onları fazla görmüyorum.