Güncelleme Tarihi:
Kılıçdaroğlu, NTV'de katıldığı "Adaylar Konuşuyor" programında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
"İzmir mitingine" ilişkin bir soruya, Kılıçdaroğlu, "Çok güzel bir miting oldu. Dışarıdan kimse gelmedi, tümüyle İzmirliler... Beni mutlu eden gençlerin ve kadınların fazlalığı. Onlar siyasete gün geçtikçe daha fazla ısınıyorlar. Ben de mutlu oluyorum" yanıtını verdi.
"Twitter'a erişimin engellenmesine genel bakışınız nedir?" sorusuna, Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:
"Yasaklarla bir ülke yönetilemez. Twitter'ı kim kullanıyor? Gençler. 2,5 milyon kişi ilk kez bu seçimlerde oy kullanacak. Ben o gençlere seslenmek istiyorum; Twitter'da istediğinizi yazın, CHP'nin iktidarında hiçbir yasakçı anlayış olmayacaktır. Onlara buradan söz veriyorum. Neden bunu söylüyorum? Zaten gençler Twitter'ı 140 karakterle kullanıyorlar. Yani düşüncelerini çok kısa, öz ve net bir biçimde aktarıyorlar. Bundan niye ürkelim, korkalım. Demek ki o kadar ağır bir suç işlediniz ki, Twitter'ı bile yasaklamaya kalktınız. Bırakın onu, bizi dünyaya rezil ettiniz. Hani Türkiye'de demokrasi var mıdır, yok mudur tartışması vardı ama şimdi uygar dünya Türkiye'de demokrasinin çok ciddi yara aldığını gösteriyor. Artı, Anayasa'ya aykırı. Anayasa'da haberleşme özgürlüğü var. Siz şimdi haberleşme özgürlüğünü kestiniz ve yasak getirdiniz. Daha ötesi 'Youtube'i, Facebook'u yasaklayacağını' söylemişti. Bunu ancak diktatörlerin hüküm sürdüğü ülkelerde görebiliriz. Demokrasilerde böyle bir şey kabul edilemez. Gençlerin, kadınların, yaşlıların, her kesimden insanın haber kanallarını özgür bırakmamız gerekiyor. Onlar özgürce haberleşsinler. Zaman zaman bizi de eleştiriyorlar, belki çok acımasız eleştiriyorlar. Ama sonuçta bu ülkenin eleştiriye de ihtiyacı var özellikle siyasetçilerin eleştiriye de ihtiyacı var. Bizi de eleştirsinler. Bizim hatamız, eksiğimiz, yanlışımız olabilir. Bizi uyarırlar, biz de onlardan ders alırız. Ama siz tümüyle yasaklamaya kalkarsanız bu olmaz. 12 Eylül, 12 Mart döneminde yasaklar vardı. Bunların hepsini biz gördük, gençler bunları hatırlamazlar. Ama ilk kez böyle bir yasakla karşı karşıya kalıyoruz. Bu doğru değil."
"Bir argüman var; 'Kişi hak ve hürriyetlerini, özel hayatı ihlal eden düzenlemenin önüne geçmek.' Yani aboneyi ya da o hesabı kapatma yolunda. Buna karşı mısınız?" sorusu üzerine, Kılıçdaroğlu, "Özel hayatın gizliliği esastır. Anayasa'daki temel kural. Bu aynı zamanda bütün dünya için geçerli kuraldır. Biz, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ni imzalamış bir ülkeyiz, tarafız. Haberleşme özgürlüğü de orada var, basın özgürlüğü, insan hakları, özel hayatın gizliliği de var" dedi.
Özel hayatla ilgili komplolar kurulmasını, gizli kameralarla görüntü alınmasını ve yayımlanmasını doğru bulmadığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, bunların, bütün bir alanın yasaklanması sonucunu doğurmaması gerektiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, yasaklamanın sonucunun alınmadığını, gençlerin yeni kanallarla Twitter'ı kullanmaya devam ettiğini kaydetti. "Sizden herhangi bir girişim oldu mu?" sorusuna, Kılıçdaroğlu, "Evet, yasaklamaya inat Twitter'ı kullanın dedim" yanıtını verdi.
"Esad'ı destekliyoruz demedik"
"Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Twitter'a erişimin kapatılmasıyla ilgili, 'gelinen nokta Türkiye'ye yakışmıyor, komplo teorilerinin, Türkiye'nin düşmanları argümanının üçüncü dünya söylemi olduğunu' söyledi. Bu konuda değerlendirmeniz nedir?" sorusuna Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:
"Söylediği doğru Sayın Cumhurbaşkanının. Bu tür yasaklar bizi üçüncü dünya ülkesi konumuna düşürür. Ayrıca ülkedeki her olumsuzluğu, uluslararası komplolara bağlamak, Avrupa Birliği, faiz lobisi, banka lobisi buralara bağlamak doğru değil. Siz iktidarsınız, varsa bir komplo çıkarırsınız. Yani kalkıp da kendi başarısızlığınızı başka birisinin üzerine yüklemeye, başka bir ülkeye yüklemeye hiç anlam veremiyorum, bu doğru değil. Bu tümüyle beceriksizlik. Sizin varsa elinizde veriler, gerçekten de böyle lobiler varsa ve sizin aleyhinize çalışıyorsa ortaya koyarsınız, herkes öğrenir."
"Niğde'de meydana gelen silahlı saldırıda, bir polis memuru ile astsubayın şehit olmasına" ilişkin değerlendirmesinin istendiği Kılıçdaroğlu, "Niğde olayıyla ilgili daha henüz net bazı ayrıntılar verilmedi. Türkiye'nin dış politikası yanlış, faturası Türkiye'ye çıkıyor. Suriye politikası özellikle... Suriye'de El Kaide'ye destek vermesi hükümetin, oradaki cihatçı militanlara silah göndermesi, Katar'dan gelen parayı göndermesi, desteklemesi faturayı Türkiye'ye çıkardı" dedi.
Reyhanlı'da ve Cilvegözü'nde de saldırıların yaşandığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, El Kaide'nin Türkiye'yi tehdit eder hale geldiğini kaydetti.
Hükümete "yanlış yapıyorsunuz" dediklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Hükümetin verdiği cevap: 'Siz zaten Baasçısınız' biz Baasçı değiliz. 'Siz zaten Esad'ı destekliyorsunuz' hiçbir zaman biz çıkıp Esad'ı destekliyoruz demedik. Ben Esad'la tatil yapmadım, ailecek bir araya gelmedim, 'Esad kardeşimdir' demedim. Suriye'nin devlet başkanıdır, kararı Suriye halkı verir" ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, Suriye politikasının yanlışlığının faturasının Türkiye'ye çıktığını, bir milyona yakın göçmenin, Türkiye'de bulunduğunu söyledi.
Burak Can Karamanoğlu'nun öldürülmesi
"Süleyman Şah Türbesi'ne" ilişkin bir soru üzerine, Kılıçdaroğlu, "Şimdi Erdoğan kaybetmeye başladığı andan itibaren, acaba çarkı nasıl tersine döndürürüm arayışı içinde. Bu bağlamda Suriye'ye girmek isteyebilir. Bu konuda ciddi duyumlar geldi. Ordunun, Suriye bataklığına girmemesi gerekiyor. Kaldı ki biz orayı koruyabiliriz, nokta atışlarla, top atışlarıyla. Şu ana kadar da bir saldırı olmadı zaten" dedi.
Bu konuda Genelkurmayı uyardıklarını belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Orduyu asla oraya kimse sokmamalı, provokasyona izin verilmemeli. Bu çerçevede Erdoğan her şeyi yapabilir, iktidarda kalmak için. Çünkü gittiğinde ne olacağını o da bende de sokaktaki yurttaş da biliyor. Neler yaptığını biliyoruz, neleri yaptığını sadece ben değil, herkes biliyor. Kendisinin en yakınları da neler yaptığını biliyor. O nedenle Erdoğan iktidarda kalmak için her türlü şeyi yapabilir. O nedenle ben bizim partilileri, yurttaşlarımı uyardım; sakın ola ki provokasyonlara gelmeyin diye."
İstanbul'da Burak Can'ın öldürülmesini Başbakan Erdoğan'ın siyasette farklı amaçlarla kullandığını ileri süren Kılıçdaroğlu, "Onun yakınlarından birisi, yani AKP'den birisi, grup başkanvekili 'Kemal Kılıçdaroğlu militanları öldürdü' diyor. Kargalar bile güler. Öyle bir şey olabilir mi? Bir siyasetçi bunu dile getirebilir mi? Elinde belge, bilgi var mı? Bir şey yok, ben Ankara'dayım. Provokasyona hazır bir iktidar var ama provokasyona alet olmayan da bir halk var" dedi.
"Kentte yaşamayı ucuzlatacağız"
"Yönetimler açısından CHP ne vaat ediyor?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, demokratik katılımı sağlayacaklarını, halkın, karar sürecine katacaklarını söyledi.
Hizmette kadınlara öncelik vereceklerini belirten Kılıçdaroğlu, su, elektrik, ulaşım gibi konularda kentte yaşamayı ucuzlatacaklarını, sosyal yardımlar yapacaklarını kaydetti.
İzmir Büyükşehir Belediyesinin çalışmalarından örnekler veren Kılıçdaroğlu, İzmir'in metronun kilometresini 60 milyona yaparken, İstanbul'un 150 milyona yaptığını söyledi.
İstanbul'da kentsel dönüşüm çalışmalarında insanların, kentin varoşlarına sürüldüğünü ileri süren Kılıçdaroğlu, kendilerinin, "yerinde kentsel dönüşümü" savunduklarını ifade etti.
"Devletin vicdanının operasyonu"
Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez "devleti soyan bir hükümetle" karşı karşıya olduklarını ileri sürdü.
17 Aralık operasyonuna değinen Kılıçdaroğlu, operasyonu "paralel devletin yaptığı bir operasyon" değil, "devletin vicdanının yaptığı operasyon" olarak niteledi.
Kılıçdaroğlu, hem AK Partili hem diğer seçmenlerin sandığa giderken ellerini vicdanlarına koymalarını isterken, şunları söyledi:
"Çünkü yolsuzluk vatandaştan alınan paradır. Bu ülkeyi kuranlar her kuruşun hesabını yazmıştır, bize güzel bir Türkiye bırakmak için yaptılar. Bizim de sorumluluğumuz var, biz de çocuklarımıza güzel bir Türkiye bırakmak zorundayız. Yasakçı olmayacağız, özgürlükçü olacağız. Twitter'ı yasakladık ne oldu? Bütün özgür dünyadan tepkileri çektik ve dünyaya rezil olduk. Türkiye bunu hakediyor mu? Etmiyor. Gençlerimiz bunu hakediyor mu? Etmiyor. O zaman bugünkü tabloyu değiştireceğiz. Ama tabloyu nasıl değiştireceğiz? Sandığa gidip oyumuzu kullanarak. Emin olun şunu söylüyorum; bir bayram havası içerisinde, kol kola, omuz omuza, ayrışmadan birleşerek sandığa gidin, helalden yana oy kullanın, haramdan yana değil."
"CHP ile cemaat arasında bağlantı var mı?"
"CHP ile Cemaat arasında bağlantı var mı?" yönündeki bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, "Ben insanların belli bir düşünce veya bir inanç çerçevesinde bir araya gelmesini hiçbir zaman olumsuz görmedim" dedi.
Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"İnsanlar gelirler. Kanarya sevenler derneği de var, Fenerbahçe Kulübü de var, vatandaşın vergisini koruma derneği de var, Toplumsal Saydamlık Derneği var... İnsanlar belli düşünce çerçevesinde veya belli bir inanç grupları kendi aralarında bir araya gelebilirler. Benim ve partimizin duyarlı olduğu nokta şu; eğer inancı siyasete katarsanız biz ona karşıyız. İnanca saygılıyız, Allah'la kulun arasına kimse giremez. Ama isteğim, inanç siyasetin malzemesi olmasın. Cemaatler, dini cematler de olabilir, dini inanç grupları da olabilir günlük sıcak siyasetin içine girmedikleri sürece hiçbir sorunumuz yok. Elbette ki herkesin bir siyasi görüşü vardır. Ben buna saygı gösteririm. Gider değişik partilere oy verirler, bu da gayet doğaldır. Hepimizin inancı var. Ama alıp inancı siyasete malzeme ederseniz biz bunu doğru bulmayız. Partimizin de programında bu var. Gülen hareketine dar bir çerçeveden bakıyoruz. Siyasete karışmadığı sürece, belli bir inanç grubu bir araya geliyorsa, ibadetlerini kendilerine özgü koşulları varsa bilmiyorum, yapıyorlarsa saygı duyarız. Herhangi bir şekilde 'niye siz bunu yapıyorsunuz' bir şey söylemiyoruz. Adıyaman'da da Menzil Grubu var mesela, hayatın bir gerçeğidir, biz onlara saygı gösteririz. Ama onlar eğer siyasetin içine girip, inanlarını siyasetin malzemesi haline getirirlerse doğru bulmayız."
Kılıçdaroğlu, konuyla ilgili başka bir soruyu yanıtlarken de "Biz inanç siyasete alet edilirse onu her zaman tehlike görürüz" yanıtını verdi.
17 Aralık operasyonuna ve bazı ses kayıtlarına yeniden değinen ve bu konuda daha önce yönelttiği soruları yineleyen Kılıçdaroğlu, "Bütün bunlara baktığınız zaman ortada başka bir tablomuz var. Bütün bunlar ortadayken siz kimi suçlayacaksınız? 'Hem suçlu hem güçlü' şu anda iktidarın konumu o. Suçlu ama gücüyle suçunu kapatmaya çalışıyor. Hakimleri, savcıları, polisleri değiştiriyor..." diye konuştu.
Bir Adalet Bakanlığı müsteşarının İzmir'de başsavcıya telefon edip, akşam 22.32'de "Şimdi git o savcıdan dosyayı al, dosyayı kapat, savcıyı görevden al ve bana haber ver" dediğini savunan Kılıçdaroğlu, "Bunu söyleyemez. Bir Başbakan 'şu işadamının mahkum olması lazım' diyemez. Ne söyledi, 'ben Adalat Bakanı ile konuşurum.' Elbette konuşursun, kimse sana 'Niye Adalet Bakanı ile konuşuyorsun' demiyor. Ama sen neden 'şu işadamının mahkum olması lazım' diyorsun asıl sorun o. Yoksa Adalet Bakanı ile herkes konuşur. Başbakan da konuşur, diğerleri de. Ama adalet dağıtan bir bakanlık, bir kişinin mahkum olması için Başbakanın iki dudağıyla hareket etmez" açıklamasını yaptı.
Yurt dışından TÜRGEV'in hesabına yatırılan 100 milyon dolar parayı daha önce gündeme getirdiğini ve kaynağını sorduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Niye geliyor bu para? Niye başka bir vakfa gitmiyor? Hangi gerekçeyle geliyor? Devletin en önemli arsaları çok ucuzdan TÜRGEV'e veriliyor. Askeri bir alan İstanbul'da boşaltılıyor o askeri alan devlet tarafından satın alınıyor ve TÜRGEV'e çok ucuz bir bedelle kiralanmak üzere son imzayı bekliyor. 17 Aralık'tan sonra İstanbul Defterdarlığında o dosya bekliyor. Her anını biz tespit ediyoruz. Her dakikasını. Dedi ya 'bunlar montajdır' diye. Hiçbirisi montaj değil, montaj olsa TİB kayıtlarını açıklardı ve ispat ederdi. Ama biz açıkladık TİB kayıtlarını, o açıklayamadı. Biz Sümeyye'nin hangi gün, hangi saatte, hangi sefer sayılı uçakla ve hangi koltukta Ankara'dan İstanbul'a geldiğini biliyoruz. Herşeyi biliyoruz. Arzumuz şu ayın otuzunda sandığa gidecek bu ülkenin vatandaşları, herkesten şunu istiyorum; vicdanınızın sesini dinleyin başka bir şey söylemek istemiyorum. Siyaset çok kirlendi. Bakın bahar, ne kadar güzel. Bahar temizliği yapmamız lazım. Siyasette bahar temizliği yapmamız lazım. Temizliği en iyi kadınlar yapar. Onlar da bahar temizliği yapıyor evlerinde, ozaman gelelim şu temizliği yapalım."
Dershaneler konusu
Dershanelerle ilgili düzenlemenin hatırlatılması üzerine KIlıçdaroğlu, hukukçuların konuyu incelediğini Anayasa'ya aykırılık varsa Anayasa mahkamesine gideceklerini söyledi.
Öteden beri bu eğitim sisteminin dershaneleri zorunlu kıldığını bildiklerini anlatan Kılıçdaroğlu, eğitim sisteminin değiştirilmesi gerektiğini kaydetti.
Dershanelerin birer ticari kuruluş olduğuna değinen Kılıçdaroğlu, "Eğer siz eğitim sistemini değiştirirseniz, tam zamanlı eğitim getirirseniz zaten dershaneye ihtiyaç kalmaz. Üniversite sınavlarının da kalkması lazım. Rahmetli Özal bunu denedi. Dershanelerin okula dönmesi halinde beş yıl süreyle vergi muafiyeti getirdi. Bunların bir kısmı döndüler, okullar oldu, bazıları üniversiteye dönüştü ama dershaneler yine çıktı. Kaçınılmaz olarak çıkıyor. Merdiven altına inersiniz. Ticari hayatta yasak olmaz. Yarın birisi de lokantaları kapatacağım derse ne olacak. Getirsinler, eğitim sistemini değiştirsinler hemen destek verelim. Ama ticari hayatta yasak olmaz" diye konuştu.