Güncelleme Tarihi:
Saç dökülmesine karşı yaklaşık 5 bin 500 yıldır çareler arayan insanoğlu için, o zamandan beri öne sürülen her yeni tedavi yöntemi bir umut oldu. Kellik tedavisi, 5 bin 500 yılda, ''güvercin dışkısından saç nakline'' doğru ilerledi.
Transmed Saç Kliniği uzmanlarına göre, saç dökülmesi tedavilerinin en eskisinin, Milattan Önce 3500'lü yıllara dayandığı düşünülüyor. Bu yıllarda hazırlanan saçdökülmesi reçeteleri Eski Mısır'daki kütüphanelerde bir araya getirilmiş olarak bulundu.
Kellik tedavisiyle ilgili en eski reçete, Milattan Önce 1553 yılından kalma, şimdiye dek gün ışığına çıkarılmış en eski tıbbi belge olan ''Ebers Papirüsü''nde de yer alıyor.
Mısır'da bulunan bu belge, bir takım deri hastalıklarıyla ilgili bilgiler içerirken, reçetede, saç dökülmesine karşı içilecek karışımın, ''demir, kırmızı kurşun, soğan, kaymak taşı ve bal'' içermesi gerektiği söyleniyor. Reçeteye göre, bunu içmeden önce güneş tanrısına bir takım sihirli sözcüklerle dua etmek de gerekiyor.
İnsanoğlu, Hipokrat Dönemi'nde, Milattan Önce 420 yılında da saç dökülmesi ve tedavileriyle uğraşıyordu. Eski Yunan'da yaşamış ve modern tıp biliminin kurucusu kabul edilen Hipokrat'ın, saç dökülmesine karşı ''afyon, kara turp, güvercin dışkısı, pancar kökü ve bir takım baharatlar'' içeren ve doğrudan kafa derisine sürülen bir karışım denediği söyleniyor. Ancak bu formülün başarısız olduğu ve Hipokrat'ın saçlarının dökülmeye devam ettiği de tarih bilgileri arasında yer alıyor.
JULIUS SEZAR'IN ÇÖZÜMÜ
Eski Roma İmparatoru Julius Sezar da kellikten şikayet edenler arasında... Kelliğini kamufle etmek için arkadaki saçlarını uzatıp önedoğru, kafasının saçsız kısmını örtecek şekilde taradığı belirtilen Sezar'ın, aynı zamanda başına defne yaprağından yapılmış bir taç takarak kelliğini gizlemeyi amaçladığı sanılıyor.
KOZMETİK ÜRÜNLER
Yıllardır saç dökülmesi tedavisi için yollar aranırken, 1800'lü yılların başından itibaren saç dökülmesini önlediği söylenen çok sayıda kozmetik ürün piyasaya sunuldu.
Saç nakliyle ilgili ilk makale, 1939 yılında bir Japon Dermatolog tarafından yayınlanırken, makalede, ''kafa derisi, kaş ve bıyık bölgelerinden dökülen saçların yerine, başka bölgelerden alınan saç adacıklarının ekilmesi'' için kullanılan teknik anlatılıyordu.
İLK İLAÇ
1978 yılında yapılan bir çalışmada ise yüksek tansiyon tedavisinde kullanılan ''Minoxidil'' adlı ilacın yan etki olarak istenmeyen kıllanmaya yol açtığı belirlendi ve sonraları ilaç saç dökülmesi tedavisinde yararlı olduğu kanıtlanan ilk ilaç oldu.
Kellik için üretilen bilimsel teknikler, 1980-90 yılları arasında da gelişerek devam etti. Bu dönemlerde saç çıkardığı söylenen jeller, kremler merhemler piyasaya çıktı.
Saç çıkmasını olumlu yönde etkilediği kanıtlanan ''Minoxidil'' adlı ilaç, kafa derisine sürülmek üzere losyon olarak ''Rogaine'' adıyla 1988'de piyasaya sürüldü. Bu ilaç, ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından tarafından ''güvenli ve saç dökülmesi tedavisinde etkili olduğu onaylanan'' ilk ilaç oldu.
''Propecia'' adlı ilaç ise 1990 yılında FDA'nın saç dökülmesi tedavisi için onayladığı ikinci ilaç oldu.
VE LAZER
Saç dökülmesini önlemek üzere çalışmalar yürüten bilim adamları, 1992 yılında saç dökülmesine lazerle tedavi yöntemini kullanmaya başladı. Bu yıldan sonra, lazer ışını saç ekimi operasyonunun bir parçası olarak, ekimin yapılacağı deliklerin açılmasında kullanılmaya başlandı.
Bilim adamları kelliğe karşı yeni çareler geliştirirken, 1995 yılında saç nakli yapıldı ve ''Megaseans'' yönteminin gelişmesiyle tekbir saç nakli seansında 3 binden fazla saç ekimi mümkün oldu. Bu yöntem sayesinde daha geniş alanlara, daha yoğun saç nakli yapılabildi.
Bilim adamları 2000'li yıllarda bu teknikleri daha da geliştirdi ve saç naklinde büyük başarılar elde etti.
GELECEKTE...
Uzmanlar, gelecekte saçların da klonlanacağını belirtiyor. Uzmanlara göre, ''Saç üretme'' olarak da adlandırılan bu geleceğin yöntemi, sınırsız sayıda saç kökü üreterek saçsız alanlara ekmeyi öngörüyor.
Bu teknik, saçlı bölgeden alınan saç kökü hücreleri arasından ana kök hücrelerin izole edilerek vücut dışında, laboratuvar ortamında üretilmesini ve daha sonra bunların saçsız kafa derisine ekilmesi işlemini içeriyor.
Bu teknoloji sayesinde saç ekimi için uygun olmayan pek çok kişi, tek bir hücreden üretilecek çok sayıdaki saç köklerini ektirebilme şansına sahip olacak ve kafa derisinde tek bir saç kökü kalmış kişileriçin bile gür saçlar hayal olmayacak.
Uzmanlar, ne kadar ümit verici olursa olsun saç klonlamanın önümüzdeki 10 yıl içinde uygulanmaya başlamasının mümkün olmayacağını da belirtiyor.
Uzmanlara göre, insanoğlunun tüm genetik haritasının çıkarılmasının ardından saç dökülmesini önlemeyi amaçlayan genetik çalışmalar da uzun süredir yürütülüyor.