Güncelleme Tarihi:
KIBRIS’ın güney sahillerinde bulunan Zigi’deki Evangelos Florakis Deniz Üssü’nde önceki gün meydana gelen, ikisi üst düzey komutan olmak üzere 12 kişinin ölümüne, onlarca kişinin yaralanmasına ve tahminen 2 milyar euro’yu aşkın maddi zarara yol açan mühimmat patlaması, Rum yönetimini zorlamaya başladı. Savunma bakanı ve genelkurmay başkanının istifasının ardından, dün de Rum lider Dimitris Hristofyas’ın kellesi istendi. Ana muhalefet Partisi DİSİ, sorumlular hakkında ceza davası açılmasını talep ederken, Hristofyas’a karşı WikiLeaks ve resmi tutanakları kullanılıyor. Rumlar, 20 Ocak 2009’da İran’dan Suriye’ye 98 konteynır barut götüren İran gemisini ABD’nin baskısıyla durdurmuştu. ABD’nin Lefkoşa Büyükelçisi Frank Urbancic’in imzasıyla 29 Ocak 2009’da Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’a gönderilen kriptonın sızmasıyla, mühimmatın korunması ya da imhası için ABD’den teknik yardım teklif edildiği, ancak Hristofyas’ın Diplomatik İlişkiler Sorumlusu Leonidas Pantelides’in “ret” cevabı verdiği ortaya çıkmıştı.
Rum medyası, Ağustos 2009’da Savunma Bakanlığı’nda yapılan zirvede askerlerin ısrarla, “İmha edelim, saklayamayız” uyarıları yaptığı görüşmenin tutanaklarını da yayınladı. Tutanaklara göre, Hristofyas hükümeti, barutun Suriye’ye ait olması nedeniyle Rum liderin 2009 sonundaki Şam ziyaretinin beklenmesini istedi. Daha sonra mühimmat unutularak kaderine bırakıldı. Rum Yönetimi Sözcüsü Stefanos Stefanu, “Mühimmatın saklama koşulları için geçen hafta bu konuda toplantı yapıldı. Bazı tedbirler almıştık. Uygulamaya vakit olmadı” dedi.
Hristofyas’a yönelik “istifa” baskısı, geçen hafta hızlanan Kıbrıs sorunu müzakerelerini de olumsuz etkileyebilir. Türk yetkililer, iç politikada güç kaybeden Rum liderin çözüm yönünde adım atmasının zorlaştığını iddia ediyor.
Barut konteynırları balon gibi şişmiş
Rum Politis Gazetesi, patlamadan iki gün önce Evangelos Florakis üssünde askerlerin çektiği “büyük ihmalin fotoğrafını” yayınladı. Fotoğrafta, İran menşeili barut dolu konteynırlar üstüste açık havada tutulurken görülüyor. Yaz aylarında 40 dereceyi aşan güneş altında 2.5 yıl bekleyen bir konteynırın, çelik kafesini yırtarcasına balon gibi şişmesi felaketin aylardır ‘Geliyorum’ dediğinin de kanıtı.
Patlamada ölen Rum Donanma Komutanı Andreas İoannidis’in oğlu Nikolao, “Sıcaktan ve nemden konteynerler şişmişti. Geçen hafta da bir patlama olmuştu. Babam bu devlete onca hizmet verdi. Devletin bu hizmetlere karşılığı ise ölümü oldu” diye isyan etti.
Zorla el konulan Türk toprağı çıktı
KIBRIS Rum yönetiminde zincirleme felaketi tetikleyen patlamanın yaşandığı Evangeles Florakis Deniz Üssü, yerle bir olan ülkenin en büyük santralı Vasiliku ve ağır hasar alan çimento fabrikası, “Türk toprağı” çıktı. Havadan metal yağmuruyla bombardımana uğrayan turistik köyler Mari, Zigi ve Dohni ise geçmişte Tatlısu, Terazi ve Taşkent isimlerini taşıyordu.
Kıbrıs görüşmelerinde Rumlarla mülkiyet ve toprak konusunu ele alan Türk uzmanlar, Rumların Vasiliku elektrik santrali ve çimento fabrikasının bulunduğu Türk tapulu toprakları, mülk sahiplerine haber bile vermeden istimlak ettiğini belirtti. Kıbrıs yakın tarihinin uzman isimlerinden Prof. Dr. Ata Atun ise, “1974’ün hemen öncesindeydi. Vasiliku santralı topraklarının habersiz istimlak eden Rum Bakanlar Kurulu kararını mahkemeye verdim. Tabii ki aldırış bile etmediler” dedi.
Katliama uğrayan köyler
Patlamadan en büyük hasarı alan sivil yerleşim birimleri bugünkü Rum adlarıyla Mari, Zigi ve Dohni’nin ise farklı hikayeleri var. Mari’nin adı 1974 öncesinde Tatlısu’ydu. Burada yaşayan Kıbrıslı Türkler, 1958’den 63’e kadar yoğun Rum saldırıları sonucunda sahil köyünü terk
İkizler de öldü
Rumların yüreklerini en çok sızlatan, deniz üssündeki patlamada ölen Miltiadis ve Hristakis Hristoforu adlı ikizler oldu. Anneleri Popi, “Onları büyütmek için canımı verdim. 18 yaşına geldiklerinde de askere yolladım. İki meleğim de henüz 19’una yeni basmıştı” dedi. Cesetlerin çoğu parçalanmış ve tanınmaz halde. Ceset parçalarının birleştirilmesi için ailelerden DNA örneği alındı.