Güncelleme Tarihi:
İlmik satırındaki bilgiler
Sedirlerin üzerinde, yerlerde, kimi zaman duvarlarda ya da bir atın eğerinin altında heybe olarak kullanılıyor. İlmiklerden oluşan satırların arasında, kütüphaneler dolusu bilgiyi bulmak mümkün. Kilim denilince şöyle bir düşünmekte fayda var. Onu anlamak, içerisindeki şifreleri çözebilmek her baba yiğidin harcı değil. Binlerce yıllık yaşanmışlığı bir çırpıda anlamaya çalışmak, çift hörgüçlü deveden şeytan uçurtması yapmaya benzer. Yününden boyasına, deseninin oluşumundan, tezgahtan inişine kadar zerafetin ve zahmetin, böylesine iç içe geçtiği başka ne olabilir ki? Her yörenin kendine has bir dokuma tekniği, rengi ve özel şifreleri var. Birazcık ıskalanmış olsa bile ‘‘bilgi çağında’’ bilgiyi kaynağından, yani kilimden almakta fayda var. İşte Kelkit'in Orta ve Zilli kilimleri. Her biri servet değerinde olan bu kilimler, yeniden gün ışığına çıkıyor.
YAŞAYAN USTA
Kelkit'in Kızılca Köyü'nde yaşayan Fatma Tüysüz. Zilli kilimin yaşayan en büyük ustası. Tezgahta ilmik atmayı ve desen çıkarmayı annesinden öğrenmiş. 13 yaşından beri kilim dokuyor. Yetiştirdiği öğrencilerinin sayısını tam olarak anımsamıyor. 70 yaşındaki ustanın şöhreti bütün Anadolu'ya yayılmış olmasına rağmen o alçakgönüllülüğü elden bırakmıyor. Bu güne kadar dokuduğu kilimler birer sanat eseri olarak kabul edidiği halde o hala tarladan, çiftten, çubuktan arta kalan zamanlarını tezgah başında geçiriyor.
EN İYİ MİRAS ORTA
Gümüşhane'nin Kelkit İlçesi'nin Zilli kilimleri kadar Orta denilen kilimleri de nam salmış. Eski kilimleri saklamayı bilenler şimdi çocuklarına bırakılacak en iyi mirasın, orta kilimi olduğunu söylüyorlar. Muhteşem grafiklerin yer aldığı bir orta kilim, 76 yaşındaki Gülhanım Aksu'nun duvarını süslüyor. Aksu, ‘‘uzaklar’’ dediği egenin zeybeklerini bile Kelkit kilimlerine işlemiş.
Zilli kilimin hikayesi
Zilli kilimin kökeninin Orta Asya'dan geldiği söyleniyor. Halen Gümüşhane'nin Kelkit ilçesinde üretiliyor. Genelde büyük ebatta dokunmasına karşın seccade, heybe, yastık, yolluk olanları da oldukça değerli. Dokumada kullanılan yünün ip haline getirilmesi, boyanması ve dokunması sırasında araya kesinlikle sentetik malzeme ve makina girmiyor. O yüzden kilimin renklerinde solma ve bozulma olmuyor. Motiflerinin tek taraflı ve kabartma olması nedeniyle zilli kilimin yalnızca bir yüzü kullanılabiliyor. Kilim zemininde genellikle koyu kırmızı, bordo, siyah ve lacivert renklere ağırlık veriliyor. Değerli olduğu için yöresel olarak ‘‘Sesli’’ anlamına gelen Zilli adıyla anılıyor. Dokuması oldukça zahmetli olduğu için üç yıl öncesine kadar birkaç ustanın dışında fazlaca üretilemez olmuş. Kaymakamlığa bağlı olarak kurulan Sosyal Yardımlaşma Vakfı, Zilli kilimin yeniden üretilmesine karar vermiş. 1995 yılında Afyon Kocatepe Üniversitesi Emirdağ Meslek Yüksek Okulu Halı ve Kilim bölümünü iyi dereceyle bitiren Memnune Toygar, Zeynep Soyutemiz, Özlem Tabak ve Gülşen Başkan adındaki genç öğretmenler, Kelkit'e gelerek yeni öğrenciler yetiştirmeye başladılar. Vakfın sağladığı parasal katkıyla ilk etapta 150 öğrenci kurslarını tamamlayarak öğretmen oldu. Yeni öğretmenlerin de devreye girmesiyle kısa sürede mezun olan öğrenci sayısı katlanarak 450'ye ulaştı.
Kentlerdeki konforlu yaşamlarını bir kenara bırakıp köylere gelen genç üniversiteliler, kilimin yanısıra nüfus planlaması, okuma yazma ve diğer sağlık konularında da çevrelerine yardımcı olmaya çalışıyorlar. Memnune Toygar, Kelkit'deki görevinin sona ermesinden sonra Anadolu'nun en ücra köylerinde bile seve seve bu işe devam edebileceğini söylüyor.
YENİ MOTİFLER
Yeni motifler, büyük zahmetlerle dokunan kilimlerin içerisine kolay kolay giremiyor. Zilli kilimin Anadolu'daki en büyük ustası olan Fatma Tüysüz'ün boncuklu göz motifi de 57 yıllık çabasının karşılığında Zilli Kilim'de yer alabilmiş. Baklava dilimi şeklindeki motifin ne anlama geldiğini kendisine soruyorum. ‘‘Ne bileyim bugüne kadar yaşadıklarım’’ diyor. Kilimlerde yer alan yüzlerce motiften biri diye belki de kimsenin dikkatini çekmedi Fatma Hanım'ın ‘‘boncuklu gözü’’. 7 çocuk üzerine bir de torunları büyütme işini de kendi üstlenmiş Fatma Tüysüz. Ve bu kadar işin arasında nasıl olupda vakit bulduğunu soruyorum. O da iş mi, diyor. O kilimleri dokuyuncaya kadar öncesinden bir sürü hazırlık yaptığını söylüyor. Kilimlerini dokuduğu yünleri bile kendi eliyle kesiyor koyunlardan. Daha sonra tek tek eğirererek ip haline getiriyor. Sırada iplerin boyanması var. Renkleri alabilmek için önce yaylada kırda dağda taşta gereken otları ve tozları topluyor. Her renk için ayrı bir seremoni var. Eh artık örmesine mi sıra geldi. ‘‘İşte o zaman başımda kalabalık istemem. İlmik sayısında bir hata meydana geldi mi desen tam oturtamam, o zaman da benim ustalığım nerede kalır’’ diyor. Büyükçe bir kilimi, kimseler rahatsız etmezse, iki ayda tamamlıyor Fatma Tüysüz: ‘‘Biz değer verdiğimiz insanlara birer ikişer hediye ettik. O zaman birşey kazanamadım. Kilimler şimdi çok para ediyor ama bende de dokuyacak hal kalmadı.’’
Zilli’nin motifleri
Karalılar büyükler
Aynalı perler
Elmalar
Yaslamalar
Eğri zincir
Tırmık dişleri
Boncuklu gözler
Küçük perler
Küçük evdumeler
Kıvrımlar
Tavşan tabanı
Koç boynuzu
Kurbağacık
Zincir.
Yaz boyunca sergi
Herşey kaymakam beyin Ünüversiteyi ziyaretiyle başladı. O günden sonra Kelkit'in zilli kilimiyle birlikte beş genç kızın kaderi de değişti. 1995 yılında dönemin Kelkit Kaymakamı Nuri Okutan, Kocatepe Emirdağ Meslek Yüksek Okulu'nun Halı ve Kilim bölümüne giderek hayallerini öğrencilerle paylaşır. Görev yaptığı Kelkit'in ünlü Zilli ve Orta kilimlerinin yeniden dokunmasını kafasına koymuştur. Okulu başarıyla bitiren gençlere ‘‘gelin bu işin üstesinden birlikte gelelim’’ der. Son yıllarda birkaç ustanın dışında artık dokunmayan zilli kilim böylece yeniden tezgahlarda boy göstermeye başlar. Kaymakam Bey kadar beş genç öğretmenin emeği de yöre halkı tarafından takdir görür. Üç yıl öncesine kadar aileleriyle birlikte yaşayan öğretmenler, banyosuz, mutfaksız ve televizyonsuz tek odalı köy evlerinde şimdiye kadar 450 öğrenci yetiştirdiler. Kış aylarında yakacak odunlarını sırtlarında taşıyan öğretmenler için misyoner demek abartılı olmasa gerek. Ve nihayetinde üç yıldır yetiştirdikleri öğrencilerin kilim sergisini geçtiğimiz haziran ayında açtılar. Ayrıca kilim satışlarının da yapıldığı sergi, yaz boyunca Kelkit Lisesi'nin büyük salonunda açık kalacak.
MORDANLAMA
Eğrilmiş ipliğe, krom tartar ve şap ile kaynatılarak mordanlama denilen işlem yapılıyor. Bu sırada palamut ve mazı su içerisinde renklenecek iple birlikte kaynatılıyor. Sonuçta açık sarı renk elde ediliyor. İlk işlemde elde edilen sarı ip, bir kaynama işleminden daha geçince siyah elde ediliyor.
Kırmızı kök
Boyanacak ipin ağırlığı kadar kırmızı kök ve krom tartar denen doğal madde en az bir saat boyunca kaynatılıyor. İpler sudan erken çıkarılırsa kiremit kırmızısı, bekletilirse koyu kırmızı elde ediliyor.
OTLAK ÖNEMLİ
İp elde edebilmek için kırkılan koyunun cinsi ve otladığı yerin de önemi olduğu söyleniyor. Yeşili ve suyu bol olan meralarda yetişen koyunun yünleri daha dayanıklı oluyor ve renkleri daha canlı gösteriyor.