Ersin KALKAN/erkalkan@hurriyet.com.tr
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 20, 2007 00:00
Özürlü kadrosuyla Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’nde çalışıyordu Hasan Başar (38). Alaplı’ya tayin edilince eşini, çocuklarını geride bıraktı. Kızına tam bu günlerde epilepsi tanısı kondu. Her gün kızını telefonla arıyor, ama kekeme olduğu için konuşmaları uzun sürüyordu. Türk Telekom’a başvurdu, özürlü tarifesinden yararlanmak istedi.
Reddedilince hakkını mahkemede aradı. İşte bu girişim felaketi oldu. İşinden atıldı, evine haciz geldi. Şimdi üniversite diplomasını yapıştırdığı tezgahında simit satıyor. Günde 10 YTL kazanıyor. "Davalarımı AİHM’ye taşıdım, adalet yerini bulacak" diyor.
Hasan Başar, Zonguldak’ın gecekondu semtlerinden Kılıç Mahallesi’nde dünyaya gelmişti. Issız mahallede, altı yaşına kadar, dört ablasından başka arkadaşı olmadı. İlkokulda tüm kekeme çocuklar gibi zorlandı. Kitaplara sığındı. Sadece Laurel-Hardy’yi taklit ederken dili çözülüyordu, bu sayede sınıfın maskotu olmuştu.
Ortaokul ve lisede teşekkür, takdir alan başarılı bir öğrenciydi. 1985’te, İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nu kazanması sosyalleşmesini sağladı. Dini inançlarını korumakla birlikte sol çevrelerle bağlantı kurdu. Hak, hukuk arayışına yöneldi. Bu arada bir yayınevinde redaktörlük yapmaya başladı. Kırık bir aşk hikayesi sonrası Zonguldak’a döndü, askerlikten sonra, bir televizyonun yerel temsilciliğinde çalışmaya başladı. 1994’te, ailesinin yardımıyla, işitme engelli Fatma Hanım’la tanışıp, evlendi.
SÜRGÜN ÜSTÜNE SÜRGÜN
İş arayışı, Başar’ı 1996’da tekrar İstanbul’a sürükledi. Bir buçuk yıl, Hedef Grubu’nda çalıştı. Memurluk sınavında mülakatta takıldı. Seyyar satıcılık yaptı, sonunda Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nden aldığı özürlü raporu sayesinde İstanbul Üniversitesi’nde işe girdi. Maaşının büyük bölümü ev kirasına gidiyordu. Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’ne tayinini istedi. Meslek Yüksek Okulu’nun Öğrenci İşleri’nde memur oldu.
Büyük mücadelelerden sonra hayatı yoluna girmişti. Ancak, çevresinde gördüklerine sessiz kalması pek kolay değildi. Yetkililere dilekçe yazıp harekete geçmeye çağırıyordu. Karşılığını alması uzun sürmedi. Soruşturmaya uğradı, kınama cezası aldı. Tayin edildiği İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nden gelen ret cevabı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) kadar uzanan hukuk mücadelerinin başlangıcı olacaktı. Zonguldak’taki görevine devam ediyordu. 4 Ekim 2004’te, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’ni ziyaret ettiği sabah, Hasan Başar’ın eşi Fatma Hanım rahatsızlandı. Birlikte kampus içindeki sağlık ocağına gittiler. Doktoru beklerken karşılarına çıkan güvenlik görevlileri "Karın başörtülü, çabuk onu alıp burayı terk et" diyordu. Başar’ın tepkisi sert oldu. Olay, üniversitenin disiplin kuruluna intikal etti.
Disiplin kurulunun karar vermesi uzun sürmeyecekti: "İrticai faaliyette bulunduğu gerekçesiyle üniversiteyle ilişiğinin kesilmesine..." Konu YÖK’e gitti. Savunma istenen Başar, yardımsız gereken savunmayı yaptı. Kamu görevinden ihraç talebi, YÖK’ten döndü. Bundan sonra sürgün günleri başlayacaktı. Alaplı Meslek Yüksek Okulu’na gönderilen Başar, eşini ve kızları Hatice (11) ile Gülşen’i (9) bırakıp yollara düştü.
ELDE ELDİVEN, CAMDA DİPLOMA
İşte tam bu günlerde büyük kızına epilepsi teşhisi konuldu. Sık sık çocuklarını araması, hatırlarını sorması gerekiyordu. Hasan Başar, kekeme olduğu için bir solukta anlatacaklarını aktarması dakikalar sürüyordu. Telefon faturası kabardı, zorlanmaya başladı. Türk Telekom’a bir mektup yazdı, "Özürlü indiriminden yararlanmak istiyorum" dedi. Talebi reddedilince Zonguldak 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurup, Telekom aleyhine dava açtı. Mahkeme masraflarıyla boğuşurken hiçbir sivil toplum örgütünden yardım alamadı.
Telekom avukatları mahkemeye başvurup, kekemeliğin özür olarak kabul edilip edilmeyeceğine dair yeni bir rapor alınmasını talep etmişti. Başar, 20 Haziran 2006’da işyerinden hasta sevk káğıdı alarak İstanbul’da Yeditepe Üniversitesi Hastanesi’ne gitti. İşlemler verilen sürede tamamlanıp, Başar işbaşı yapmayınca üniversite harekete geçti. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 94. maddesi gereğince 13 Temmuz 2006’da müstafi (istifa etmiş) olduğuna karar verildi.
Önce işini, ardından son duruşmasına katılamadığı Telekom davasını kaybetti Hasan Başar. Evine haciz geldi. Buzdolabını, çamaşır makinesini, televizyonunu, 17 Haziran’a kadar 1800 YTL ödemek taahhüdüyle kurtarabildi. Şimdilerde her sabah takım elbisesini giyiyor, kravatını takıyor, seyyar tezgahıyla yola düşüyor. Zonguldak meydanlarında elinde steril eldiveniyle simit satıyor. İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu’ndan aldığı diploma, simit tezgahının camında asılı. Günde 100 simit satıyor, ortalama 10 YTL kazanıyor. Başar, kaybettiği dört davayı AİHM’ye taşımış. "Adaletin tecellisini" bekliyor.