Kedilerimi anlatınca Erdoğan izin istedi

Güncelleme Tarihi:

Kedilerimi anlatınca Erdoğan izin istedi
Oluşturulma Tarihi: Aralık 20, 2007 00:00

Evdeki kedileri Başbakan Tayyip Erdoğan da tanıyor. Rahşan Hanım, Erdoğan’ın kedileri gördüğü günü şöyle anlatıyor: "Eşimin vefatından sonra başsağlığına gelmişti. Çok fazla ortak konumuz olmadığı için gözüm kedilere ilişince konuyu açtım. ’Sizin kediniz var mı’ diye sordum. Olmadığını söyledi. Başladım kedileri anlatmaya. Nefes almadan anlattım. Bir süre sonra izin isteyerek kalktı."

RAHŞAN Ecevit, merhum eşi Bülent Ecevit’le 1950’li yıllardan sonraki hayatlarını kitaplaştırıp, yayına hazırlaması için anlaştığı Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nin Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Alemdar Yalçın ile Oran’daki kütüphane evinde ziyaret ettiğimizde, kamuoyunun pek bilmediği, beş "can yoldaşı"yla birlikte karşılıyor bizi. Evin beş kedisi; Bare, Karakız, Bekir, Ak Topal ve Kara Topal ile. "Bare"nin ilginç öyküsünü dinleyerek başlıyoruz sohbete.

CAN YOLDAŞLARI
/images/100/0x0/55ea0e77f018fbb8f868269e

İki yıl önce yavrularıyla birlikte, kendisi gibi sokakta yaşayan bir köpeğin saldırısına uğrayan ve ölümden dönen Bare, o günden sonra iki yavrusuyla kütüphane evde yaşamaya başlamış. Ecevitler kediye "özel" bir isim bulmuşlar. "Bare"; Bülent, Asude, Rahşan ve Ecevitler’in uzun süredir yanlarında çalışan Engin Nuhut’un baş harflerinden oluşuyor. Bare’nin hayatta kalan yavruları Karakız ve Bekir’in isim babaları ise veterinerleri. "Karakız" rengini, "Bekir" cinsini (tekir) simgeliyor kedilerin. Diğer iki kedinin en büyük özellikleri ise "topal" olmaları. Ak Topal ve Kara Topal, bir süre önce Rahşan Hanım’ın yanına taşınan, halen Çankaya Belediyesi hayvan barınağında gönüllü çalışan kız kardeşi Asude Aral ile birlikte yerleşmişler yeni yuvalarına. Rahşan Hanım ilginç bir anekdotla tamamlıyor kedi muhabbetini: "Başbakan Tayyip Erdoğan eşimin vefatından sonra başsağlığına gelmişti. Çok fazla ortak konumuz olmadığı için gözüm kedilere ilişince konuyu açtım. ’Sizin kediniz var mı’ diye sordum. Olmadığını söyledi. Başladım kedileri anlatmaya. Nefes almadan anlattım. Bir süre sonra izin isteyerek kalktı."

YILBAŞI MUMLARI

Rahşan Ecevit, Hürriyet ile bir yandan "dünden kalanları" bir yandan "yarına yansıyacakları" paylaştı. "Yılbaşı yaklaşıyor. Eşinizle bir yılbaşı gününü iki mum yakarak kutlamıştınız. O mumlar her yılbaşında yanmaya devam etti. Bu yılbaşında da yakacak mısınız" sorumuza verdiği "Bilmiyorum" yanıtı ile birlikte hüzünlendik, hatıraları ile gülümsedik. İşte iki saat süren sohbetten satır başları:
/images/100/0x0/55ea0e77f018fbb8f86826a0


’DEĞER MİYDİ’ DİYORUM

Bülent, Robert Kolej’den mezun olduktan birkaç yıl sonra evrak biriktirmeye başlamış. Yoğun çalışma temposu içinde çok muntazam tutamamışız. İşin çapı büyüktü, ama ne var ne yok bildiğim için korkutup, kaygılandırmadı. 1950’li yıllardan başladım düzenlemeye. Bugünlerde 1970’lerdeyim. Değişik duygular içindeyim, çalışmak kolay olmuyor. Acı tatlı olaylar olmuş tabii. Acı olanları hatırlıyor üzülüyorum. Onun üzülmüş olduğunu hatırladığım için üzülüyorum. Fiziki sıkıntı çektiğimiz dönemler oldu. Ürkütücü günlerdi. Üzerimize silah sıkılmış, taşlar yağdırılmış, çivili sopalarla saldırılmıştı. Bize yardıma gelenler ise olayları seyretmişlerdi. Üzücü tarafları ağır basıyor bu dönem yaşadıklarımızın. Bazen "Değer miydi" diyorum kendi kendime. Zor günler yaşadık, ama o günlerde de mutluyduk. İnsan yaşarken yaşadıklarının zor olduğunu fark etmiyor.

ARŞİVDE ÇALIŞIYORUM

Her gün sabah 09.30’dan gece 20.00’ye kadar hiç ara vermeden arşivde çalışıyorum. Asude Hanım da bu saatler arasında Çankaya Belediyesinin hayvan barınağında çalışıyor. O eve geldikten sonra ben de çalışmayı bırakıyorum. Sağlık sorunum yok, ama "Fazla yorulmaman gerekir, yoruldun" dediler. Yavaşlattım biraz.

Karaoğlan’ın koltuğunda bir Karakız

Rahşan Hanım evdeki kedileri anlatırken, bahçe kapısına başka bir kedi yaklaşıyor. İsmi "Çinli Kız"mış. Şimdilik bahçede yaşayan Çinli Kız’ı eve almamak için mücadele ettiklerini belirten Rahşan Ecevit, "Ama yavaş yavaş içeri sızmalar başladı. Sanıyorum o kazanacak" dedi. Evde krallıklarını ilan eden kediler Bülent Ecevit’in koltuğunu da boş bırakmıyorlar. Özellikle de Karakız... Karaoğlan’ın koltuğunu mesken tutmuş gibi... Bare ise biraz mesafeli. Kucağı gelmekten de hoşlanmıyor. Belki de, iki yıl önce yavrularıyla birlikte, kendisi gibi sokakta yaşayan bir köpeğin saldırısına uğrayıp, ölümden dönmesi bu hale getirmiş onu. Kucağımıza alıp fotoğraf çektiremediğimiz için bize sadece başlarını okşamak kalıyor.

Karlı bıyıkları gözümün önünde

Londra’dan döndükten sonra ikimiz de çalışmaya başladık. Kış dönemi, Bülent sabaha karşı yürüyerek gelirdi eve. Her tarafı, kirpikleri, bıyıkları hep kar dolmuş şekilde. Kapıyı açtığımda öyle görürdüm, bu manzara hep gözümün önündedir. Ben de Amerikan Haberler Merkezi’nde çalışıyordum. Bazen beni uyandırmak istemezdi, kapıyı açar girer, yaptıkları ve yapacaklarıyla ilgili not bırakır, yatardı. Ben kalktığımda da o uyuyor olurdu. Onu uyandırmak istemediğim için ben de notumu bırakıp çıkardım. Uzun zaman notlaştık görüşmeden. Güzel günlerdi.

2 LİRA ALIYORUM Beni babamdan istemeye geldiği zaman, babam, "Sen benim kızımı neyle geçindireceksin" demiş. O da Basın-Yayın’da çalışıyorum deyince, "Kaç para alıyorsun" diye devam etmiş. "Günde 2 lira" yanıtını almış. Ben de evde bekliyorum annemle beraber, evde fırtınalar kopuyor; ben ağlıyorum bir taraftan. Babam, anneme telefon ediyor. Annem "Nasıl biri" diyor. "Ne bileyim çocuğun biri" diyor. 19 yaşında, gerçekten çocuktu.

Mezarımız tek olacak ve artık hiç ayrılmayacağız

"ALTMIŞ yıl el ele yaşadığım eşimden öldükten sonra ayrılmak istemem. Bir aile mezarlığı için hazırlığım var. Birkaç yere baktım. Henüz karar veremedim.
/images/100/0x0/55ea0e77f018fbb8f86826a2
Uygun bir yer bulduğumda onu oraya taşıyacağım. O mezar, tek bir mezar olacak. Ben de ölünce, ikimiz bir yerde olacağız, kefenlerimiz birbirine değer biçimde. Ve artık hiç ayrılmayacağız."

Geçen yıl, yağan yağmura rağmen arkasından 8 kilometre yürüyerek, Devlet Mezarlığı’nda vedalaştığı hayat arkadaşı eski Başbakan Bülent Ecevit’e özlemini bu sözlerle dile getiriyor Rahşan Ecevit. Eşinin kendisine, "Ölümden korkmuyorum, ama senden ayrılacağım için korkuyorum" dediğini aktarırken, "Benim korkum yok, işim var. Arkada kalan işleri toparlayacağım" sözleriyle de daha yapacak çok işi olduğuna işaret ediyor. Yapılacak işlerinin başında ise Ecevit’in 1950’li yıllardan bugüne ışık tutacak, Türkiye’nin yarım yüzyıllık dönemine yön veren arşivini, kendi deyimiyle "hayatlarını" kitaplaştırmak geliyor.

Türban kadını 2. sınıf yapar

TÜRKİYE’
nin yeni "first lady"lerine ilişkin fazla yorum yapmak istemeyen Rahşan Ecevit, türban tartışmaları ve terör olaylarına kayıtsız kalamadı. Rahşan Ecevit şunları söyledi: "Türban insanı sınıflandırır. Kadını erkeğin gerisine iter, eşitliği zedeler. Kadını ikinci sınıf insan yapar. Türkiye’de bugün irtica vardır. Siyasi simge durumuna getirilen türban baskısı da her geçen gün artmaktadır. Bugün türbanla bir şey kaybetmeyeceklerini sananlar yarın irticanın pençesinden kendilerini kurtaramayacaklar. Çünkü türban, buzdağının görünen kısmı. Görünmeyen kısmı ise irticadır."

’Eşeklerimizi aldılar’ diye bağırıyorlardı

Teröre çözüm gençliğimden beri konuşuluyor. O dönem böyle kavga gürültü yoktu. O bölgeye biraz yatırım yapılabilseydi bugünkü duruma gelinmezdi. Biraz da işadamlarının günahı var. ’Orada elektrik yok, yatırım yapmak kolay değil’ diyorlardı. Elektrik geldi, yine yatırım olmadı. Sadece ticari düşünceyle değil, Türkiye’deki yaşamın sağlığını düşünerek yatırım yapsalardı iyi olurdu. İşi olmayan dağa çıkıyor. Ancak o şekilde ekmek bulabiliyor, karnını doyurabiliyor. Önce işsizliğe çözüm bulmak lazım. Bülent’le bir gün ansızın Şırnak’taki kömür ocaklarına gittik. Helikopterden indik, gençler üstümüze doğru koşup ’Eşeklerimizi aldılar’ diye bağırmaya başladılar. Meğer eşeklerle kömür artıklarını toplar, onu satarak para kazanırlarmış. Tuhaf bir manzaraydı, hiç unutmadık.

Mavi koltuk misafirlerin

Rahşan Ecevit, Bülent Ecevit’in, misafirlerini bahçeyi daha rahat seyretsinler diye mavi koltuğa oturttuğunu söyledi.

Genç evlenenlerin karakterleri birbirlerine daha yakın gelişiyor

Ben de çocuktum. Ama iyi bir şey genç evlenmek. İkisi de gelişmemiş oluyor ve birlikte yaşarken çevrelerinden aynı şekilde etkilendikleri için karakterleri birbirine daha yakın gelişiyor. O bakımdan ileride geçinmeleri daha kolay oluyor.

ELDEN MEKTUBA PUL Babam (iktisatçı Namık Zeki Aral) beni Bülent’in arkasından Londra’ya uğurlarken bir mektup verdi. Orada birisine verilmesi için. Ancak elden verilecek mektuba pul yapıştırmıştı. O zaman pul parasından vergi var. Devletin vergisinden kaçırmayayım diye. Bu her fırsatta anlatılır.

PİYES YARIM KALDI Türkiye üzerine yazdığım piyesin iskeleti çıktı, ama araya bu işler girince yarım kaldı. Yaşadığım bir dönemi anlatıyorum piyeste. Son yıllarda yaşadıklarım olacak. Kitapların basılması için kafamı o tarafa verdim. Bülent’in Osmanlı tarihi üzerine notları hazır. Arşivin önemli bir bölümünü de Kıbrıs oluşturacak. Kıbrıs’la ilgili bilgi ve belgeler birkaç cilt tutacağa benziyor. Son 50 yılın tarihi sayılır bu. Bir bakıma bizim de hayatımız sayılır.

YARIN: Ecevit’in el yazısı ile "O gece."
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!