Güncelleme Tarihi:
SORU: Mustafa Efe hoca kimdir? Kısaca kendinizi tanıtır ve anlatır mısınız? Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Mustafa EFE: Afyon Bolvadin doğumluyum. Memleketim Çorum Osmancık. İlâhiyat Fakültesi mezunuyum. Hâfızım. Aziz Mahmud Hüdâyî Camii İmam-Hatibiyim.
SORU: Büyük bir hayran kitleniz var, bunu neye borçlusunuz?
Mustafa EFE: Şu dört noktayı söyleyebilirim:
1. Aziz Mahmud Hüdayî gibi yüzyıllardır insanların gönül adresi olmuş bir mâbedde imam oluşum.
2. Kur’an-ı Kerim’i güzel tilâvet etme ve öğretme gayreti.
3. İnsanlara değer vererek sevgi ve saygı ölçüleri içinde onlara kendi çapımda faydalı olabilme gayreti.
4. Şefkat ve merhametli bir gönül sahibi olabilme gayreti.İnsanlarda oluşan teveccüh, kanaatimce, âcizane bu hususların bir yansıması. Yani aslında bütün alâka; Hüdâyî Hazretleri gibi bir zata, Kur’an’ı güzel okumaya, samimi sevgiye ve merhamete diye düşünüyorum.
SORU: Hayvanlara, özellikle kedilere olan sevginizle Türkiye ve dünyada herkes sizi tanımaya başladı. Memnun musunuz?
Mustafa EFE: Camimizde kediler eksik olmaz. Onların içeride dolaşmasını, burada onlara gösterilen özel sevgi ve ilgiyi cemaatimizden fotoğraflayan kişiler oldu. Bu fotoğraflar, sosyal medyada ve basında sizin gibi hayvan sevgisinde hassas gönüller tarafından paylaşılınca böyle dünyayı saran bir gündem oluştu.Gelinen noktada; Kendimden ziyade, hayvanlara karşı sıcak ve merhametli bir sevgi gerçeğinin dalga dalga yine gündemde yer alması, insanların vicdan ve gönül dünyalarında yeni bir sevgi hareketliliği oluşması ve bunun başta ülkemiz olmak üzere bütün dünyada akis bulması, daha çok sevindirici.
SORU: Kedilere karşı sevginize karşılık camiye gelen insanlardan herhangi bir tepki geldi mi? Veya 'hocam ben korkuyorum' diyen oldu mu?
Mustafa EFE: Bana bu şekilde intikal eden bir hâdise olmadı. Tabiî burada bu sevimli kedilerin de ortama gösterdikleri uyumdan bahsetmem gerek.Biliyorsunuz, Allâh’a ibâdet edilen bir mekânın temiz olması şart. Sanki kedilerimiz de bunu biliyor gibi camimizin temizliğine hiç halel getirmiyorlar. Camide en ufak bir kirletme görmedik. Sonra, ibâdet huzurunu bozacak hiçbir davranışları olmuyor. Şaşılacak derecede tabiî bir şekilde, camiye giriyor, çıkıyor, Kur’ân dinliyor, kürsünün minderinde, yanı başımda istirahat ediyorlar. Huzur buluyorlar içeride. Bir de, elbette huzur veriyorlar. O yaratılış harikası kediler, sanki caminin huzur iklimini tamamlayıcı bir bütünlük oluşturuyorlar.Buna tepki olabilir mi? Sadece sevgi oluyor.Hatta, kedilere fobisi olanlar da, bizim camimizde bu fobiden kurtulduklarını söylüyorlar.
SORU: Toplumdaki hayvan sevgisini fazlalaştırmak için neler yapılmalı, hayvanlara yapılan işkenceler nasıl durdurulabilir bir öneriniz var mı?Mustafa EFE: Merhamet, ama gerçek merhamet canlı tutulmalı. Çünkü merhametli olup da hayvanları sevmeyen bir kimseye rastlamadım. Bunun için vicdanlar ve gönüller, ham bırakılmamalı. Onlar gerek dînî bakımdan gerek fıtrî bakımdan sevgi ile en güzel şekilde eğitilmeli. Sevmenin ve merhametin huzurunu tadan bir kimse asla gaddar olamaz. Yani her insanın yapısında aslında bu şefkat duygusu var. Var ancak kimisi devreye alınmamış tabiri caizse. İptal gibi, yok gibi âdeta. Onu eğitimle ortaya çıkarmak gerekiyor. Yani mesele doğru eğitimde. Dinen de, vicdanen de, ahlâken de doğru eğitim meselesi bu.Bunu gerçekleştirmek için herkese düşen farklı farklı vazifeler var elbette.Bana düşen, mihrabın ve minberin diliyle bunları paylaşmak. Paylaşmaktan daha mühimi, uygulamak. Size düşen de basın yayın yoluyla gündem. Siz bunu tebrik edilecek bir hassasiyet içinde yapıyorsunuz. Herkes aynı niyetle gayret gösterirse, hayvanlara karşı kötü örnekler toplumda yok kadar azalır.
SORU: Hayvan sever derneklerinden veya barınma evlerinden ortak çalışma teklifi aldınız mı?
Mustafa EFE: Böyle bir teklif gelmedi. Belki onlarla müşahhas olarak değil fakat merhamet itibarıyla zaten ortak bir çalışma içinde gibiyiz. Hayvanlara sevgi ve merhametin yansıtılmasında hepsinin katkısı her zaman mevcut. Takdirle ve teşekkürle karşılıyorum. Çünkü gerçekten masum ve dertlerini ifade edemeyen hayvancağızların imdadına koşmak, apayrı bir merhametin gereği... Merhamet de, inançlı olmanın en güzel meyvesi. Merhametsiz insan, kesinlikle iyi bir müslüman değildir.
SORU: Sizin çok yönlü bir hoca olduğunuzdan bahsediliyor, bize ilgi alanlarınızı, yaptıklarınızı anlatır mısınız?
Mustafa EFE: Söz kendimden bahse gelince, takdir edersiniz ki zorlanıyorum.Özetle ifade edeyim isterseniz.Ekseriyle kendi mesleğimin etrafında yoğunlaşan ve insanlara faydalı olmaya yönelik olan çalışmalar yapıyorum. Bu çerçevede yaptıklarım:
‒ Kur’an-ı Kerim’i güzel okuma eğitimleri,
‒Makam, musıkî ve tashih-i huruf dersleri,
‒Hitabet, ses ve nefes terbiyesi,
‒Dinî mevzular etrafında TV ve radyo programcılığı ve sunuculuğu,
‒Vakıf hizmetlerinde eğitim çalışmaları,
‒Spor.Bir din adamı; spordan kültüre, sanattan edebiyata kabiliyetinin olduğu her sahada kendini güzel yetiştirmesi gerekir diye düşünüyorum.
SORU: Mustafa Efe hoca deyince, hayvan sevgisi, sesi ve güler yüzü konuşuluyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
Mustafa EFE: Bunlar, bizim insanımızın kendi güzelliği ve teveccühü. Benimkisi lâyık olmaya çalışmak sadece.Hayvanlara sevgi deyince, Yunus Emrelerin ilmek ilmek ördüğü tasavvuf ahlâkında temel bir prensip var: Yaratılanı yaratandan ötürü sevmek. Onlara, Allah adına şefkat ve merhamet göstermek.Tebessüm de Müslümanın şiarı ve alâmeti olmak durumunda... Peygamberimiz; «Güler yüz göstermek sadakadır.» buyuruyor. İslâm’ın güler yüzünü temsil edebilmek, bu itibarla çok mühim.Güzel ses ise, yaptığımız vazife açısından da çok mühim. Çünkü Peygamberimiz; «Kur’ân’ı seslerinizle güzelleştirin.» buyuruyor. Bunları yaşayabilmek, elbette büyük mutluluk.
SORU: Yaptığınız sohbetlere ünlü isimlerin de katıldığını biliyoruz. Neler paylaşıyorsunuz insanlarla, neler öğütlüyor nelerden uzak durmaları gerektiğini söylüyorsunuz? Kısacası sohbetlerinizde nelerden bahsediyorsunuz?
Mustafa EFE: Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri kıssalarıyla, ilâhîleriyle, üç padişaha mânevî rehberliğiyle, bilhassa ziyaretçilerine duâsı ve Hüdayî Yolu ile çok mâruf bir Allah dostu. Halkımız, bu tarihî ve mânevî mekânlarda hissedilen ölümsüz huzuru tatmak ve yaşamak için akın akın ziyarete koşuyor. Bu rûhâniyetten istifade etmek istiyorlar. Gelenlerin içinde tabiî olarak herkes var, tanınmayan da tanınmış kimseler de. Bizim yaptığımız, gelenlerin hepsini aynı ruh, aynı muhabbet, aynı mânâ ve aynı huzur atmosferi içinde kucaklamak. Onların gönüllerine bu mukaddes ortamdan mukaddes mânâlar, şefkat ve merhamet testileri ikram edebilmek. Rahmet, muhabbet ve dinî şuur içinde yaşayabilmenin formüllerini paylaşmak. Cenâb-ı Hakk’ın rızasını hep birlikte kazanmak. Hastaları hatırlamak, toprak altındakileri de unutmamak. Sonra;Hatırlatılmasında fayda olan bütün güzellikler :•Dürüstlük... •Paylaşım...•Temizlik...•İslâm şahsiyeti...
•Hayvanlara sevgi ve şefkat...
•Kötü alışkanlıklardan korunma...
•Cimrilik hastalığı...
•Dedikodunun çirkinliği...
•Helâl-haram hassasiyeti...
Kısaca insanı insan yapan, Müslümanı daha güzel bir müslüman hâline getiren bütün değerler, dilimiz döndüğünce sohbetlerimizin mevzuu.
SORU: Türkiye'de imamlarla ilgili belirli bir algıyı yıktınız. Seven kitleniz çok fazla. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Mustafa EFE: Yıkılan algı zaten aslî bir gerçeği yansıtmıyordu. Bir şekilde oluşmuş daha başka algılar da inşallah elbirliği güzellikler ile yıkılır gider de hep beraber en doğruları inşa ederiz. Bunu gerçekleştirmek yolunda diyanet camiamız; İslâm’ın güler yüzünü, güzel ahlâkını ve en güzel şekilde hizmet gayretini gösteren arkadaşlarımızla dolu. Maalesef, din yanlış temsil edilsin diye uğraşan mihraklar da yok değil ülkemizde ve dünyada. Fakat altının çizerek ve en net vurgularla söylemeli ki; güzel dînimizin şiddetle, katılıkla ve terörle bağdaşan hiçbir yönü yoktur. Gerek kasıtlı, gerekse cahil kişiler, uydurup uydurup üretiyorlar. Malûm bombalı saldırılar, çirkin tehditler vesaire. Bunlar karşısında da vazifemiz:Her şeye rağmen İslâm’ın güler yüzü, güzel ahlâkı, ve merhameti. Hayvanlara da, bitkilere de sevgi ve şefkat.Tarihimizde çok güzel referanslarımız var. Meselâ camisinde vazife yapmakla şereflendiğim Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri... Bir gün hocası Üftâde Hazretleri ve arkadaşlarıyla kır gezisine giderler. Hocası, talebelerine der ki:“‒Hadi bakalım, hocanıza kır çiçekleri toplayıp getirin.”Herkes demet demet çiçekler getirir. Aziz Mahmud ise, hem gecikir, hem de elinde boynu bükük, solgun bir tanecik çiçekle döner. Hocası sorar:“–Evlâdım, arkadaşların ne güzel çiçekler getirdi. Sen niye sadece bu soluk çiçeği getirdin?”“–Efendim!” der; “Hangi çiçeğe uzansam; «Allah Allah» diye zikretmekte olduğunu işittim ve koparmaya kıyamadım. Bu çiçek daha evvel kopmuş ve zikri bitmiş olduğu için alıp onu getirebildim.”Ne muazzam bir incelik. Zıtlığa bakın ki böylesine şahsiyetler yetiştiren mübarek dinimiz, bugün kafa kesenler tarafından çok acımasız bir şekilde iftiraya uğruyor. Bir başka mutasavvıf Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri, bir yolculuk esnasında bir ağacın altında biraz istirahat ettikten sonra yolculuğa devam etmişti.Yolda, dinlendiği yerden torbaların üzerine geçmiş birkaç karıncanın gezindiğini gördü. Onları yurtlarından mahrum etmemek ve onlara gurbet hayatı yaşatmamak için onca yolu geri döndü, dinlendiği yere geldi, karıncaları eski yerlerine bıraktı.Bakın, hep besmele çekiyoruz. Rabbimiz hep besmele istiyor bizden. Besmelenin son iki kelimesi: Rahman ve Rahim. Mânâsı; rahmeti ve merhameti bol ve devamlı demek... Devamlı merhameti gündemimizde tutuyor Rabbimiz. Bizden merhamet istiyor. Günahkâra da merhamet, hayvanata da merhamet, çiçeklere de merhamet... İşte sevginin özü bu.
SORU: Diyanet'ten size bir görüşme teklifi geldi mi?
Mustafa EFE: Hem telefonla arayıp tebrik ettiler hem de bu eksende değerli görüşmeler oldu. Teşkilâtımızı güzel bir şekilde temsil ettiğimiz için teşekkür ettiler. Ayrıca Diyanet Televizyonunda programlarım devam ediyor. Teşkilâtımızın desteği ve takdiri, bu mevzuda da şevklendirici ve daha cesaretlendirici vasıfta.
SORU: Kurucusu olduğunuz Hüdâyî Kur’ân Merkezi hakkında bilgi verir misiniz?
Mustafa EFE: Mihrapta ve minberde, çok yönlü, iyi bir imam-hatip olabilmek, vazifesinin etraflıca hakkını verebilmek ve doğru şeyler yapabilmek için, bu meslekte diğerlerine göre daha donanımlı olmak gerekiyor. Çünkü mesele kitlelerin önüne geçip ibâdet memurluğu yapmak değil, yaşamak ve yaşatmak. Îmanı yaşamak ve yaşatmak. Şefkat ve merhameti yaşamak ve yaşatmak. İşte buradan hareketle;Kur’an merkezimizde geleceğin güler yüzlü, güzel sesli, güzel ahlâklı, merhamet ve şefkat dolu sîmâlarını ve şahsiyetlerini yetiştirici bir Kur’an eğitimi veriyoruz. Hâfızlık eğitimi, güzel okuma, hitabet, mûsıkî, dil eğitimi çerçevesinde bir ihtisas çalışması yapıyoruz. Gençleri hem ibadetin mihrabına, hem ilmin mihrabına, hem şefkat ve merhametin mihrabına hazırlıyoruz.