A.A
Oluşturulma Tarihi: Nisan 21, 2011 11:17
Terör örgütü PKK'nın şehir yapılanması KCK ile ilgili Van Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği tarafından hazırlanan iddianamede, çarpıcı belge ve gizli tanık ifadeleri yer aldı.
Van 3. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, Diyarbakır ve Van'daki soruşturmalarda gözaltına alınan çok sayıda şüpheli ve sanığın “Türkçe” bildiği halde “Kürtçe” savunma yapmak istediklerine işaret edilerek, KCK tarafından oluşturulan “sözde mahkemeler”de yargılanan kişilerin ise Türkçe ifade verdikleri ve tutanakların da Türkçe yazıldığı belirtildi.
Hakkari'de 2010 yılı Haziran ayında terör örgütü PKK'nın sivil uzantısı KCK yapılanmasına yönelik yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan ve aralarında eski BDP Hakkari İl Başkanı Mehmet Sıddık Akış'ın da bulunduğu 3'ü firari 15 kişi hakkında hazırlanan iddianamede, sanıkların evleri ile BDP il ve ilçe binalarında yapılan aramalarda ele geçirilen belgeler sıralandı.
Belgeler arasında yer alan “sözde halk mahkemeleri görevini üstlenen Hakkari İli Kent Meclisi Disiplin Kurulu”na ait tutanaklar ile bu oluşuma verilen dilekçeler dikkat çekti. İddianamede ele geçirilen çok sayıda “sözde mahkeme kararı” ile sanık ifadeleri ve tutanakların Türkçe yazıldığı, yargılamaların da Türkçe yapıldığı bilgisi yer aldı.
SANIKLAR SÖZDE MAHKEMEYE “TÜRKÇE” İFADE VERMİŞ
İddianamede yer alan ve sözde mahkemece hazırlanan bir tutanakta, kapatılan DTP'nin Hakkari il teşkilatı çalışanlarından Ş. isimli kadın ile A. isimli erkeğin duygusal yakınlaşma içerisinde olduğu ve bu ilişkinin A.H.B ile M.A tarafından çeşitli ortamlarda ifade edildiğine değinilerek, söz konusu kişiler hakkında yargılama yapıldığı belirtiliyor.
Bu suçtan yargılanan M.A'nın, sözde mahkemeye sunduğu Türkçe el yazılı dilekçesine de yer verilen iddianamede, kendisini “kent disiplin kurulu”na sevk eden kişiyi öğrenmek istediği ve partinin zarar görmemesi için “adalet divanı”na başvuracağı şeklinde ifadeler yer alıyor. Tamamı Türkçe olan “sözde mahkeme kararı”nda ise yargılanan kişilere çeşitli cezalar verilmesi ön görülüyor.
İddianamede, “dilekçede yer alan 'adalet divanı' ifadesinin KCK sözleşmesinin 30. maddesinde yazılı olan 'idare mahkemesi' niteliğindeki disiplin kurullarının temyiz mercisi olduğu” tespitinde bulunuluyor.
GİZLİ TANIK İFADELERİNE GÖRE ADALET DİVANI
Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde gözaltına alınan ve KCK'nın gençlik yapılanması üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklanan T.K, iddianamede yer alan ifadesinde, KCK “adalet divanı”nı şöyle tanımlıyor:
“KCK adalet divanının görevi, aralarında anlaşmazlık bulunan şahısları dinleyerek anlaşmalarını sağlamak, eğer anlaşmaları mümkün görülmüyorsa anlaşmazlıkla ilgili bir rapor hazırlayıp Irak'ın kuzeyindeki terör örgütü PKK mensuplarının bulunduğu Kanirash bölgesindeki halk mahkemesine göndermektir.”
“Anne Ben Geldim” kod adlı gizli tanık ise adalet divanının 3 savcı, 2 hakim ve 5 üye olmak üzere 10 kişiden oluştuğunu belirtirken, “Oyun Bozan” kod adlı gizli tanık da ifadesinde, şu bilgilere yer veriyor:
“Bu mahkemeler, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerine alternatif olarak, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin tanınmadığı gerekçesiyle kurulmuştur. Örgüte müzahir kitle arasındaki herhangi bir uyuşmazlık ve örgütün çıkarlarına ters faaliyet gösteren şahıslar bu mahkemelerde yargılanır.
Mahkemeler çok gizli tutulur, üyelerinin kim olduğunu sadece mahkemeye giden sanıklar bilir. Buradan çıkan kararlar doğrultusunda cezalar bizzat kırsalda faaliyet yürüten örgüt mensupları tarafından verilir. Ceza kesindir, sanıkların itirazı halinde savunmalarını Kandil'deki KCK yönetimine bizzat kendileri yapar.”
SAVCILIK DEĞERLENDİRMESİ
Diyarbakır başta olmak üzere birçok kentte devam eden KCK davalarında sanıkların ve sanık avukatlarının Kürtçe savunma taleplerine karşın, Hakkari'deki sözde mahkemeye ait tutanakların Türkçe yazılması ve yargılamanın Türkçe yapılmasına vurgu yapılan iddianamenin değerlendirme bölümünde ise şu ifadeler yer alıyor:
“Ele geçirilen sözde mahkeme tutanakları gibi pek çok yargılamada, hiçbir zaman Kürtçe kullanılmadığı, tamamının Türkçe yazıldığı anlaşılıyor. Hatta M.A. ile ilgili yapılan sözde yargılamadaki kararlardan ve M.A'nın ifadelerinden anlaşıldığına göre, savunma Türkçe yapıldıktan sonra savunmayı yazan sözde mahkeme katibi de tutanakları Türkçe yazmakta ve sözde mahkemenin Türkçe olarak nihai karar verdiği anlaşılmaktadır. Bu da aslında Doğu ve Güneydoğu'da yaşayan vatandaşlarımızın Türkçeyi rahatlıkla kullandığını, hatta yerel dillere tercih ettiklerini göstermektedir. Bu ülkenin bir vatandaşı olarak ülkenin resmi dilini konuşma ve kullanmanın doğallığı hiçbir açıklamaya gerek duyulmayan bir durumdur. Vatandaşlarımızın günlük hayat ve işlerinde istedikleri dilleri konuşmalarının önünde de hiçbir engel bulunmamaktadır.
Ayrıca mahkemelerimizde Türkçe bilmediğini söyleyen ve kendisini ifade edemeyen vatandaşlarımız için tercüman atanmaktadır. Günümüze kadar olan süreçte ve halen Türkçe bilmeyen genellikle okur yazar da olmayan vatandaşlar için tercüman atanmış ve bu hususta herhangi bir sorun oluşmamıştır. Ancak terör örgütü, Türkçe bilen ve rahatlıkla kullanan, günlük hayatında da çoğu kez Türkçe konuşan insanımızı Kürtçe konuşmaya zorlamaktadır. Buradaki amaçlardan birisi de yargılamayı işlemez hale getirmektir.”
İddianamede sanıkların Türk Ceza Kanunu'nun “devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma”, “terör örgütü üyesi ve yöneticisi olma” ve “terör örgütüne yardım ve yataklık etme” suçlarından hapis cezalarına çarptırılmaları isteniliyor.