OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 10, 2001 00:00
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Nuri Kayış, ''Üzeyir Garih cinayetinden sonra yaşananların, Türk televizyonlarının bir bölümünün kamu yararı gözeten sorumlu bir yayıncılık anlayışından çok uzak olduklarını gösterdiğini'' belirtti.Kayış, ''Bazı yarışma programlarında insan sağlığını etkileyebilecek bedensel ve ruhsal zorlamalara neden olunduğunu ve insanlık onurunun adeta ayaklar altına alındığını vurguladı. Üzeyir Garih cinayetinden sonra yaşananların Türk televizyonlarının bir bölümünün kamu yararı gözeten sorumlu bir yayıncılık anlayışından çok uzak olduklarını gösterdiğini ifade eden Kayış, gazeteciliğin en temel kurallarından birinin, suçlu olduğu mahkeme kararıyla kesinleşmedikçe kimsenin suçlu ilan edilemeyeceği gerçeği olduğunu hatırlattı. Kayış, şöyle devam etti:SUÇSUZ İNSANLARI SUÇLU GİBİ TANITMAK''Garih cinayetinin ardından bu kural defalarca hiçe sayılmıştır. Televizyonların habercilikte geri kalmama telaşını ve reyting kaygısını anlamakla birlikte, suçsuz insanları suçlu gibi tanıtmanın, onları yol keserek kaçırmanın, televizyon stüdyolarını karakolların sorgu odalarına çevirmenin yanlışlığı da ortadır.Gazeteciler
haber peşinde koşarken kendileri haber olmamalı, cinayetlerle ilgili bilgi toplarken hukuki ve etik cinayetlere yol açmamalı, insanların acılarını, ıstıraplarını, felaketlerini
magazin anlayışı içinde ekrana yansıtmamalı, özel hayatların gizliliÄŸine özen göstermeli, özellikle çocuklarla ilgili haber ve röportajlarda son derece dikkatli davranmalıdır.Ä°NGÄ°LÄ°Z TV'SÄ°NDEN ÖRNEKSuç ve suçlularla ilgili haberlerin nasıl verilmesi gerektiÄŸi konusunda tüm yayıncılarımıza örnek olacak bir olayı hatırlatmakta yarar görüyorum. Bir Ä°ngiliz televizyon kanalı, saat 18:00'de yayınlanan bir haber programında, müebbet hapis cezasına çarptırılan bir mahkumun hayatını anlattı. Bu sırada mahkumun aile bireylerinin resim ve görüntülerine de yer verildi. Ä°ngiliz Televizyon Denetim Kurumu, mahkumun yakınlarının masum olmalarına raÄŸmen topluma deÅŸifre edildiÄŸini ve özel hayatlarına haksız yere girildiÄŸini belirterek, yayın yapan kuruluÅŸu cezalandırdı.Son günlerde televizyonlarda kaygı veren bir diÄŸer olay da yayın kuruluÅŸlarının birbirlerine ağır suçlamalarda bulunmalarıdır.EKRANLAR DÖVÜŞ ARENASI DEĞİLTelevizyonlar, kamuya ait bir deÄŸer olan frekansları kullanarak izleyiciye ulaÅŸtıkları için yayınlarında kamu yararını ön planda tutmak zorundadırlar. Ekranlar, televizyon sahiplerinin ve çalışanlarının kiÅŸisel çıkarları için birbirleriyle dövüştükleri, iftira, tehdit ve ÅŸantajlarını ardarda sıraladıkları arenalar olamaz. 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların KuruluÅŸ ve Yayınları Hakkındaki Kanun, televizyonların özel amaç ve çıkarlara yönelik ve haksız rekabete yol açıcı, kiÅŸi ya da kuruluÅŸları eleÅŸtiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aÅŸağılayıcı yayın yapamayacaklarını hüküm altına almış, bu kuralı hiçe sayan kuruluÅŸlara bir yıla kadar yayın durdurma ve hatta lisans iptali cezaları verilebileceÄŸini vurgulamıştır."YARIÅžMA PROGRAMLARI Ä°NSAN ONURUNU ZEDELÄ°YORYeni yayın dönemi baÅŸlarken üzerinde dikkatle durulması gereken bir diÄŸer konunun da yarışma programları olduÄŸunu bildiren RTÃœK BaÅŸkanı Kayış, ÅŸunları kaydetti:''Bazı yarışma programlarında insan saÄŸlığını etkileyebilecek bedensel ve ruhsal zorlamalara neden olunmakta, insanlık onuru adeta ayaklar altına alınmaktadır.Bir avuç genç insan, konulan kışkırtıcı ödüllere ulaÅŸmak için kıyasıya yarıştırılmakta, bunlardan kimileri bayılarak, kimileri halüsinasyon görerek yarışmayı terketmek zorunda kalmaktadır.Televizyon yöneticilerinin, yayınladıkları yarışmaları yeniden gözden geçirmeleri ve bunları sorumlu yayıncılık formatına uygun hale getirmeleri sadece RTÃœK mevzuatı açısından deÄŸil, toplum saÄŸlığı bakımından da zorunlu görülmektedir.Birkaç kiÅŸinin yoz yaÅŸantılarını gündeme getiren ve kısaca 'Televole' diye adlandırılan magazin programları da toplumdaki olumsuz yansımalarıyla Türk televizyonculuÄŸunun ciddi sorunlarından biri olmayı sürdürmektedir.''  Â
button