Güncelleme Tarihi:
Akören'e bağlı, daha önce köy olan Belkuyu Mahallesi'nde oturan Ümmü- Yavuz Şahin (39) çiftinin 5 çocuğundan o zamanlar 6 yaşında olan Yasin, 4 Nisan 2016'da Belkuyu Anaokulu'ndan döndükten sonra evinin önünde oyun oynarken kayboldu.
Yasin'in bulunması için aynı gün jandarma ve AFAD ekiplerince, köylülerle birlikte çalışma başlatıldı. Evin çevresi, su kuyuları, foseptikler, sarnıçlar ve mağaralar arandı; ağaç ve çalılıkların dipleri kontrol edildi.
Çalışmalarda askeri helikopter ve AFAD'ın insansız hava aracı da kullanıldı. Mahalle yakınındaki Çarşamba Çayı ve aktığı Apa Gölü girişinde, Mersin'den gelen dalgıç polislerce sonar cihazlarıyla arama yapıldı. 80 kilometrelik alanda yapılan arama çalışmaları, kaymakamlık tarafından 24 gün sonra sonlandırıldı. Aramalarda küçük çocuğa ait bir ize rastlanmadı.
İçişleri Bakanlığı'nca kayıp çocukların bulunması için Ankara'dan görevlendirilen, polis ve askerlerden oluşan özel ekip, geçen yılın Temmuz ayında Konya'ya gelip, çalışma başlattı. Dosyayı yeniden açan özel ekip, emniyet ve jandarma yetkilileriyle görüşerek, daha önce yapılan çalışmalarla ilgili bilgi aldı. Ekip, aile ve mahalleli ile de görüştü. Özel ekip de kayıp Yasin'e ulaşamadı.
Oğlunun kaybolmasının üzerinden 3 yıldan fazla bir zaman geçtiğini belirten Ümmü Şahin, şöyle konuştu:
''Yetkililerden bizimle ilgilenmesini istiyorum. Gelip bizim acımızı paylaşsınlar. Bizim acımıza onlar da ortak olsunlar. Bu benim canım, evladım. Ben bu olayın üzerine düşülmesini ve oğlumun bulunmasını istiyorum. Acımızın dindirilmesini istiyorum. Ne gecem var, ne gündüzüm var. Kızlarım sürekli olarak 'Anne, herkesin kardeşi okulda yanında, bizimki niye yok?' diye bana sorup, ağlıyorlar. Ben kızlarımın ağlamasını, daha fazla üzülmesini istemiyorum. Psikolojimiz bozuldu."
Tek dileğinin oğlunu ölmeden önce son kez görmek istediğini belirten Ümmü Şahin, "Yasin'imin acısını, kardeşi Yusuf ile ve Yasin'in fotoğraflarıyla dindirmeye çalışıyorum. Eşyalarından bir şey kalmadı. Eşyalarının bazılarını komşuların çocuklarına dağıttık. Bazılarını da çöpe atmak durumunda kaldık. Eşyalarına baktıkça acım daha da katlanıyor, acı çekiyorum. Kapıda her gün dönmesini bekliyorum. Ben beklemekten yoruldum artık. Bir araba geçince herkes kapıya koşuyor. Acaba oğlumu götüren kimse vicdana gelip geri getirdi mi diye. Bunu yapan kişinin vicdanı, merhameti yokmuş. Ben acı çekmekten yoruldum. Ben kalp hastası oldum. Ben ölmeden oğlumu son bir kez görmek istiyorum" diye konuştu.