Kayıp Bizans kenti Küçükçekmece’de

Güncelleme Tarihi:

Kayıp Bizans kenti Küçükçekmece’de
Oluşturulma Tarihi: Ekim 16, 2008 00:00

Bizanslılar’ın Yedikule’deki ihtişamlı Altın Kapı’dan geçerek yaz aylarını geçirmek üzere gittikleri sayfiye kentinin kalıntıları Küçükçekmece Gölü’nde bulundu.

MS 557’deki büyük depremde yok olduğu sanılan Bathonea kentinden bugüne, sular altındaki taş iskele kalıntıları, göl kıyısı evlerine ait çok sayıda duvar formu, çok miktarda seramik malzeme ve mermer parçalar kaldı. Gölün içinde bulunan fener kalıntıları ise arkeologları daha da heyecanlandırdı.

KOCAELİ Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Şengül Aydıngün’ün 2007’de başlattığı "İstanbul Tarih Öncesi Araştırmaları" (İTA) Projesi, arkeoloji alanında farklı disiplinlerden gelen uzmanları buluşturdu. Bristol Üniversitesi’nden Prof. Dr. Volker Heyd, Doğu Akdeniz Üniversitesi’nden sualtı arkeoloğu Hakan Öniz, Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Jeolog Prof. Dr. Şükrü Ersoy, İÜ Prehistorya Kürsüsü’nden Asistan Emre Güldoğan ve üniversite öğrencileri, Küçükçekmece Gölü çevresinde çalışmaya başladılar. Kültür Bakanlığı izniyle yapılan çalışmalar, Yarımburgaz Mağarası’nda başladı. Burada bulunan 10-15 bin öncesine tarihlenen aletler, Avrupa’nın bilinen en eski tarım aletleriydi.

Zengin buluntular

Çalışma sırasında bulunan kent kalıntıları, arkeologlara, buranın, yazılı kaynaklarda geçen ancak yeri şimdiye kadar tespit edilemeyen "Bathonea" kenti olduğunu düşündürdü. 2700 yıllık antik kentle ilgili çalışmalar bu yaz da sürdü. Bölgede bulunan evlerin birçoğunun kendisine ait iskelesi olması ve çok sayıda antik çapanın bulunması da dönemi anlatan tarihçi Procopius’u doğruluyordu.

İki temelli fener

Göl çevresinde, sualtı arkeoloğu Hakan Öniz yönetiminde "side scan sonar" ve "jeo-radar"la incelemeler yapıldı. Eni 1.5 metre, uzunluğu 1 kilometreye yakın surların yüksekliği henüz tespit edilemedi, ama arkeologlarda, buluntuların kayıp Bathonea kentine ait olduğu kanaati uyandırdı. Kıyı şeridinde bulunan yapı kalıntılarının ise zengin ve soyluların malikaneleri olduğu sanılıyor.

Araştırmaların en heyecan verici noktası ise gölün Kuzeybatı’sında Firuzköy kıyısındaki yarımadada deniz tabanındaki fener kalıntılarıydı. Fenerle ilgili ilk bulgu, göl içindeki sığlığın üstünde kalan iki taş bloktu. Blokların çevresinde yoğunlaşan sualtı arkeologları, duvar formları, mermer döşeme parçaları, seramik kalıntılar ve çok miktarda kiremit-tuğla parçaları buldular. Kalıntılar üzerine yapılan çizim çalışmaları iki farklı yapının temellerini ortaya çıkardı. Denize uzanan rıhtımın açığındaki fenerden alınan kalıntılar, Bothonea’nın önemli bir liman kenti olduğunu da gözler önüne serdi. İlk fener kalıntıların, bugünkü İstanbul’un yerinde Helenistik dönemde Milattan Önce 7. yüzyılda kurulan Byzantion’la aynı döneme ait olduğu sanılıyor. Büyük blok taşlardan alınan harç malzemesi, 5. yüzyılda 2. Teodosios tarafından yapıldığı sanılan Bizans’ın dış surlarının harcıyla karşılaştırıldığın büyük benzerlikler bulundu.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!