Katrina’dan daha beteri gelecek

Güncelleme Tarihi:

Katrina’dan daha beteri gelecek
Oluşturulma Tarihi: Eylül 04, 2005 01:02

Katrina’nın vurduğu New Orleans ve çevresi, asıl küresel ısınmanın tam hedefi. Son saptamalara göre 88 büyük buzuldan 79’unda büyük erimeler var ve bunlar deniz seviyesini yüseltiyorlar. New Orleans ve daha yüzlerce sahil bölgesi, küresel ısınma sonucu yükselen suların altında kalacak. İşte size iklim konusunda dünyanın son hali!

ABD’nin üç eyaletinde bu hafta içinde büyük zarara, mal ve can kaybına yol açan, kentleri sular altında bırakan Katrina kasırgası, dünyanın geleceği ile ilgili soru işaretlerini ve insanın doğa karşısındaki çaresizliğini yeniden gündeme getirdi. Louisiana, Mississippi ve Alabama eyaletlerini saatte 233 kilometre hızla vuran kasırga, doğrudan küresel ısınmayla ilişki kurulmasa bile, küresel ısınma yüzünden dünyayı bekleyen çevre terörünün bir sembolü olarak görülüyor.

İşin ilginci, kasırganın tahribatının yaşandığı New Orleans kenti ve civarı, küresel ısınmanın dramatik sonuçlarından biri olan buzulların erimesi ile gelecekte ilk sular altında kalacak yerleşim yerleri. Yani bu bölge hem kasırgaların hem de küresel ısınmanın hedefleri arasında.

Dünya kasırganın sonuçlarıyla uğraşırken, New Scientist bilim dergisi de son sayısında kapağa ‘Dünya buzullarına ne oluyor?’ sorusunu taşıdı. Evet belki buzullar insanın yaşam alanlarının uzağında, ancak hızla erimelerinin yol açacağı felaketler inanılmaz derecede büyük.

BUZULLARIN 79’U ERİYOR

Merkezi Zürih’te bulunan Dünya Buzulları Gözlem Merkezi’ne göre gözlem altındaki 88 buzuldan yalnızca 4’ü büyüme işaretleri gösterirken, 79’u eriyor. Bilim insanlarına göre şüphesiz küresel ısınma her şeyi izah etmiyor. Dünya genelinde birçok dağ buzulu, 19. yüzyıldan itibaren, yani küresel ısınmaya belirgin biçimde insan katkısı olmaksızın, gözle görülür şekilde erimeye başladı. Örneğin Orta Afrika’da Kenya Dağı, 1900 yılından beri 18 buzulunu yitirdi. Uganda ve Kongo arasındaki Rwenzorii Dağları’nın tepesindeki buz örtüsü de yok oldu.

Hint Okyanusu’nun bulunduğu alanda Yeni Gine’deki West Meren buzulu, 1990’ların sonunda tamamen eridi.

Kilimanjaro Dağı’nın zirvezindeki buzullar 11 bin yıldan beri orada ama önümüzdeki 30-40 yıl içinde gözle görülür biçimde eriyecekler.

Peru’nun en büyük dağlarından biri olan Tropikal And’larda ise El Nino’nun yoğunluğu ve şiddeti yüzünden ısı sürekli olarak artıyor. El Nino’daki bu değişikliklerin ne kadarı küresel ısınmaya ne kadarı doğal iklim dalgalanmalarına bağlı hálá soru işareti.

ERİME UZUN ZAMANDIR VAR

Avrupa Çevre Ajansı’nı verilerine göre, Alp Buzulları 19. yüzyılın ortalarından 20. yüzyılın ortalarına kadar geçen süreçte yoğunluklarının neredeyse yarısını kaybettiler.

Avrupa’nın en büyük buzulu İzlanda’daki Breidamerkurjokull buzulu geçtiğimiz yüzyılda ciddi biçimde azaldı.

Patagonya’daki buz bölgeleri 1880’lerde erimeye başladı.

Hollanda’da Utrecht Üniversitesi’nden Hans Oerlesmans’ın, dünyadaki en büyük 169 buzul üzerine yaptığı araştırmaların kayıtları 1600 yılına kadar iniyor. Bu yıl Science dergisinde yayımlanan araştırma, 19. yüzyılın ilk yarısında buzulların en yüksek seviyesine ulaştığını, ancak akabinde erime sürecinin içine girildiğini ortaya koyuyor.

Tüm bunlar, küresel ısınmanın insan eliyle tetiklendiğini iddia etmek için henüz çok erken olduğunu gösteriyor. İklimbilimciler, 14-19. yüzyıl arasında dünyanın nispeten daha soğuk bir iklim dönemi geçirdiğini ve 19. yüzyıldaki küresel ısınmanın bu dönemin sona ermesi ile açıklanamayacağını savunuyorlar.

Peki dağların zirvelerindeki buzullar yok olduğunda ne olacak?

SEL FELAKETLERİNDE ARTIŞ

Kısa vadedeki etki, sel afetleri riskinin artması olacak.

Buzların çözülmesi ile dağlardan aşağı akacak sular, beraberinde kaya parçalarını kopararak sürekleyecek. Eskiden buzulların olduğu alanlarda büyük göller oluşacak. Ancak zemin oturmuş bir zemin olmadığı için, suyun daima dar vadilerden aşağılara akma olasılığı var. Dolayısıyla sel felaketleri çok daha yoğun yaşanabilecek.

Tabii eriyen buzların bir yere gitmesi gerek. Bu yüzden deniz seviyeleri de hızla yükselecek. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin 2001 raporuna göre, 2100 yılına kadar deniz seviyesi 0.23 metre yükselecek. Buzulların tam olarak erimesi halinde deniz yüzeyleri 80 metreye kadar yükselebilecek ve deniz kenarlarında kurulu kentler ve yerleşim yerleri sular altında kalacak.

Uzun vadede ortaya çıkacak sorun ise, su fazlalığı değil, aksine su kıtlığı olacak. Özellikle yaz aylarında Çin’den Kalifornia’ya pek çok bölgede nehirler kuruyacak. Yani bir dönemin petrol uğruna yapılan savaşlarının yerini gelecekte su savaşlarının alması büyük bir olasılık.

KATRINA’NIN SICAK KULELERİ

Son teknoloji erken uyarı cihazları ve uydularla başından beri an be an izlenen Katrina Kasırgası, buna rağmen insanın doğa karşısındaki çaresizliğinin en açık sembollerinden biriydi. NASA’nın uydu görüntüleri, kasırga oluşurken ‘sıcak kule’ diye tabir edilen bulutların oluştuğunu ortaya koyuyor (en üstte). İncelemeler, söz konusu sıcak kulelerin önce ısınarak hafifleyip yükselmesi, ardından soğuyup ağırlaşması sırasında, kasırganın tam merkezinde ciddi bir enerjinin açığa çıktığını ortaya koyuyor. Bu enerji, sanki kompresörle güçlendirilmiş bir piston görevi yaparak, kasırganın etkisini arttırıyor. Bilim dünyası, kasırganın şiddetlenmesine yol açan bu ‘sıcak kuleleri’ şimdi daha iyi incelemeye çalışıyor. Hem NASA hem de Japon Uzay Ajansı tarafından tespit edilen görüntüler, Katrina’da iki tane sıcak kule oluştuğunu ortaya koyuyor. En yakın kule, gözle görülür mesafeye 16 kilometre uzaklıkta. Radar ölçümleri, bu görüntülerin alınmasından hemen sonra Katrina’nın şiddetinin Safir-Simpson ölçeğine göre 4. kategoriye yükseldiğini kaydediyor. Bu arada NASA’da araştırmacı olarak görev yapan Marshall Schepherd’a göre, kasırganın şiddetini önceden tahmin etmek şimdilik mümkün değil.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!