Güncelleme Tarihi:
Olay, geçen yıl 27 Haziran'da Selçuklu ilçesi Binkonut Mahallesi Revan Sokak'taki apartmanda meydana geldi.
2014 yılında Hollanda'dan ülkeye dönen ve eşinden ayrı olduğu için yalnız yaşayan Muzaffer Canpolat, karşı komşusu Burhanettin Sarı'nın evden ayrıldığını görünce, eline aldığı tabancasını arkasına gizleyip, evden çıktı. Ayakkabı atölyesinde çalışan 3 çocuk babası Canpolat, kapıda bekleyen Hacer Sarı ile kızları Şeyma ve Tuğba'nın yanına gitti.
İddiaya göre, ''Sizinle konuşmamız gereken konu var. Konuşup, halledelim'' diyen Canpolat'a, Hacer Sarı, ''Bizim, sizinle konuşacağımız bir şey yok'' yanıtını verdi. Bu sırada kendilerine yaklaşan Canpolat'ı itti. Canpolat da arkasında gizlediği tabancayı çekip, Hacer Sarı'yı başından vurdu. Bunun üzerine Şeyma ve kardeşi Tuğba Sarı, evin içine kaçtı. Peşlerinden içeri giren Muzaffer Canpolat, odaya saklanan Şeyma Sarı ile salona saklanan Tuğba Sarı'ya da tabancayla ateş etti. Canpolat, yakındaki polis merkezine giderek, teslim oldu.
DOĞUM GÜNÜNDE YAŞAMINI YİTİRMİŞ
Şanlıurfa Eyyübiye Mutlukaya İlkokulu'nda görev yapan ve okulların kapanmasıyla ailesinin yanına gelen öğretmen Şeyma Sarı'nın, kalbine isabet eden mermiyle yaşamını yitirdiği belirlendi. Şeyma Sarı'nın doğum gününde hayatını kaybettiği ortaya çıktı. Göğsünden yaralanan Tuğba Sarı da kaldırıldığı Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde kurtarılamadı. Başından vurulan uzun süre yoğun bakımda kalan anne Hacer Sarı ise tedavisinin ardından taburcu oldu.
Tutuklanan Muzaffer Canpolat hakkında 'kasten öldürme' suçundan 2 kez müebbet hapis ile 'kasten öldürmeye teşebbüs' suçundan 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle Konya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı.
'BEN EVDEYKEN DEĞİŞİK ÖKSÜRÜYORDU'
Davanın iddianamesinde, sanığın, genç kızın öksürük ve hareketlerinden kendisine yönelik anlamlar çıkardığı ve değişik duygular beslediği anlatılarak, Muzaffer Canpolat'ın ifadesine de yer verildi.
Canpolat ifadesinde, "Tuğba ve Şeyma'yı çocukluklarından beri tanırım. Şeyma'nın bana karşı hareketlerinden dolayı değişik duygular içerisine girdim. Şeyma ben evdeyken değişik şekilde öksürüyordu. Şeyma benimle iletişim kurmak için bu şekilde öksürüyordu. Şeymaların evinden benim evimin duvarına vurma gibi sesler geliyordu. Bir gün balkonda sigara içerken Şeyma'nın aşağıya gittiğini gördüm. Balkona el işarete yaptığını, bu el işaretinden Şeyma'nın benimle konuşmak istediğini anladım. Ben de aşağıya indim.
Şeyma ile dolmuş durağında karşılaştık. Şeyma'nın beni beklediğini hissettim. Şeyma bilerek, dolmuşa binmedi. Bu sırada Hacer evden çıkarak Şeyma ile konuşmama fırsat vermedi. Fırsatım olsaydı Şeyma'ya onu sevdiğimi söyleyecektim. Bir süre sonra Şeyma'nın babası Burhanettin bana, Şeyma'yı neden takip ettiğimi sordu. Aramızda tartışma çıktı.
"EVİME GİRDİKLERİNİ HİSSEDİYORUM"
Sarı ailesinin, nasıl olduğunu bilmiyorum ama evime girdiklerini hissediyorum. Tuvaletin içerisinde ve lavabonun altına sarı bir şeyler dökülmüş. Yatak odasında da bayan parfümü gördüm" dedi.
YANINA YEDEK MERMİ BİLE ALMIŞ
Canpolat'ın ifadesinin devamında ise şunları anlattı:
"Olay günü Şeyma ile konuşmaya karar verdim. Camdan Şeyma'nın babasının aracının aşağıda olup olmadığını kontrol ettim. Arabanın aşağıda olmadığını görünce daha önce satın aldığım tabancayı evin yüklüğünden çıkarttım. Silahın içerisinde 5-6 mermi vardı. Cebime de 8 yedek mermi aldım. Silahı elime aldım ve belimin arkasına sakladım. Kapının dürbününden baktığımda Hacer Sarı'yı ve kapının açık olduğunu gördüm. Hacer'in yanına gidip konuşmak istediğimi söyledim. 'Kafamdaki sorunu bitirmek istiyorum' dedim. Hacer konuşmama fırsat vermedi. Bu sırada Tuğba ve Şeyma merdivenlerden çıkıyorlardı. Hacer beni konuşturmadı ve itekledi. O anda kendimi kaybettim. Tabanca ile kapıda duran Hacer'e ateş ettim. Hacer yere düştü. Şeyma içerideki odaya geçti. Ben de peşinden gittim. Şeyma'ya birkaç el ateş ettim. Sonra Tuğba'nın bulunduğu odaya gittim. Tuğba'ya kızgın olduğum için ona da ateş ettim. Daha sonra koşarak, daireden çıktım. Bina çıkışında beni komşunun eşi gördü. Bana ne olduğunu sordu. 'Bana bu hayatı zehir ettiniz' dedim. Karakola gidip teslim oldum."
'HACER'İ VURDUĞUM İÇİN PİŞMAN DEĞİLİM'
Şeyma ve Tuğba Sarı'yı öldürdüğü için pişman olduğunu, Hacer Sarı'yı vurduğu için ise pişmanlık duymadığını belirten Canpolat, "Şeyma'nın nişanlı olduğunu karakolda öğrendim. Nişanlı olduğunu bilseydim, hayatımdan silerdim. Şeyma'nın egosunu tatmin etmek için bu şekilde bana davrandığını sandım. Şeyma'nın beni sevdiğini babasının da bu durumu engellediğini sandım. Şeyma'nın beni sevdiği için okula ara verdiğini düşündüm" dedi.
HASTANEDEN GELEN RAPOR OKUNDU
Tutuklu sanık Muzaffer Canpolat'ın Konya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan yargılamasına devam edildi. Duruşmaya 2 kızı öldürülen Burhanettin Sarı ile taraf avukatları katıldı. Mahkeme başkanı, daha önce psikolojik tedavi gördüğünü öne süren tutuklu sanığın 18 Ekim 2018'de Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne sağlık kurulu muayenesi için başvurduğu, değerlendirme için 6 aylık takip kararı verildiği, son poliklinik kaydının ise 30 Ocak 2019 olduğu, bu tarihten itibaren sonra da poliklinik kaydı olmadığını bildirdi.
İSTANBUL ADLİ TIP KURUMU'NA SEVK EDİLDİ
Cumhuriyet savcısı, sanığa, Adli Tıp Kurumu'nda gözlem altına alınarak, rapor aldırılmasını talep etti. Mahkeme de sanığın, suç tarihinde, akıl sağlığı yönünden işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı veya bu fiil ile ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalmış olup olmadığının belirlenmesi için İstanbul Adli Tıp Kurumu'na sevk edilmesine karar verdi.
Duruşma ertelendi.
BABA, GÖZYAŞLARINA HAKİM OLAMADI
Duruşma sonrası açıklamalarda bulunan ailenin avukatı Ferit Atalay, "Sanığın suçu sabit. İki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis ve kasten adam öldürmeye teşebbüs suçlarından ceza alması gerekiyor. Mahkemenin bu konuda karar vereceğine eminiz. Sanık akıl hastası değil. Bunu raporlarda da görüyoruz. En kısa sürede raporun gelerek, dosyanın karara bağlanacağını düşünüyoruz. Ülkemizde maalesef böyle hunharca öldürülen çok sayıda kadınımız ve gencimiz var. Bunları gündemde tutalım ki bu tür olaylar bir daha yaşanmasın" dedi.
Kızlarını kaybeden Burhanettin Sarı ise gözyaşlarını tutamadı. Babayı yakınları teselli etmeye çalıştı.