OluÅŸturulma Tarihi: Mart 29, 2000 00:00
KATÄ°LÄ°N YAÅžAM DEDİĞİ ÇÖL - BÄ°R KATÄ°LÄ°N RÃœYALARI He, who fights with monsters should look to it that he himself doesn't become one. When you gaze long into the abyss, the abyss also gazes into you.Friedrich NietzscheGözlerine inanamadı. Yüzüne bile bakmaya gerek duymadığı o sıska adamın elinde ÅŸimdi otomatik bir tabanca duruyordu. Az önce kondüktöre biletinin olmadığını söyleyip özür dilemiÅŸ, kondüktör de karşılık vermeden, elini, her harekette sanki daha da eskiyen ceketinin cebine götürmüştü. Bunu bir ceza pusulası veya ona benzer bir takım kağıtlar çıkarmak için yapılan sıradan bir hareket olarak algılamıştı, ama trenin bu son derece sakin ve korkutucu derece rahat görevlisi, yüzünde hafif ancak alaycı, hatta ÅŸeytani bir gülümsemeyle o karanlık cepten bir tabanca çıkarmıştı. Silah, bir süredir kondüktörün soluk elinde, trenin camıyla duvarın birleÅŸtiÄŸi köşeye, adamın kafasının biraz üstünde bir yere bakıyordu. Sıska kondüktör, belli ki bu silahla kendini daha güçlü ve emin hissediyor, ona sıkı sıkı sarılıyor ve Kenan'a deÄŸil, sanki içinde Cinin yaÅŸadığı sihirli bir lambaymış gibi, büyük bir umut ve beklentiyle tabancasına bakıyordu. Ama kondüktör parmağını tetiÄŸe götüremiyordu. Belki istemiyor, belki de buna gücü yetmiyordu. Kim bilir, belki kondüktör bile deÄŸildi.Kenan, ÅŸaÅŸkınlıktan hareket edemiyor, olanlara bir tepki veremiyordu. Tüm aklı kondüktörün elindeki silaha kenetlenmiÅŸti. Gözleri, sanki durumu daha da eÅŸsiz yapacak öğeler ararcasına etrafı inceliyor, bir, kondüktörün gülmek isteyen fakat nedense bir ÅŸeyden rahatsız olmuÅŸ, kemikleri çıkmış yüzüne, bir, karşısında oturan karı kocaya kayıyordu. 'Ä°zmit çok güzel yer.' diyordu ÅŸen bir sesle umursamaz kadın, 'hem kardeÅŸimi de ne zamandır görmemiÅŸtim.' Adam gene biraz daha ilgiliydi etrafında olanlarla. Ama o da sakin ve rahat, Kenan'a cezanın fazla bir ÅŸey tutmadığını, kendisinin de bir iki kere başına geldiÄŸini anlatıp karısına dönüyordu. 'Yok, yok, bu kesin kondüktör falan deÄŸil' diye düşündü Kenan, 'Baksana, adam tam bir profesyonel, o kadar rahat ve silahı öyle ustalıkla tutuyor ki!.. Görevliyi nerede hakladı acaba?..' Kenan, Ä°ÅŸi gereÄŸi ve yılların verdiÄŸi tecrübe ve yorgunlukla korkuya, heyecana dayanıklı olmasına karşın, hiç beklemediÄŸi bu durum karşısında korkmaya baÅŸladığını hissetti. ÇaresizliÄŸin ve çok zor durumda bulunmanın verdiÄŸi o çabuk düşünme gücüyle, her zaman yaptığı gibi bu olaÄŸanüstü olaya kendince mantıklı bir açıklama getirmeye çalıştı. Bu trende olduÄŸunu kimse bilmiyordu. Görevini tamamladığını telefonla ÅŸirkete bildirmiÅŸ, ertesi gün bankadan yüksek miktarda para çektikten sonra bu trene binmiÅŸti. Zaten Ä°stanbul'dan ayrılmaya ve kendisine çok iyi para kazandıran iÅŸini bırakıp yurt dışına çıkmaya da önceki gece karar vermiÅŸti. Sonra içinde bulunduÄŸu durumu deÄŸerlendirmiÅŸ ve bu kanunsuz meslekten kolay kolay kurtulamayacağını anlamıştı. Normal yollardan yurt dışına çıkması ancak sahte pasaportla mümkündü. O zaman bile devletin ulaşım araçlarını kullanmak hata olurdu çünkü Kenan Yüksel, kimliÄŸi ve tipi bilinen, azılı bir suçluydu.Bunları düşünerek kendisi için en kolay kaçış yolunun denizden olduÄŸuna ve ülkeyi satın alacağı mütevazı bir tekneyle terk etmeye karar vermiÅŸti. Yalnız sorun, bu iÅŸlemleri baÄŸlı olduÄŸu ÅŸirkete bile belli etmeden yürütmesiydi. Bu nedenle ilk adım olarak, ÅŸirketin ilgilenmediÄŸi, ancak yine de kanunları çiÄŸnemeye elveriÅŸli bir kent bulmalıydı. Depremden yeni kurtulmuÅŸ, devletin sıkı güvenlik altında tutmaya gerek duymadığı, ve ÅŸirketin ilgilenebileceÄŸi her türlü kanunsuz iÅŸin durgunlaÅŸtığı Ä°zmit ulaşımı en kolay ve çok güvenli bir ÅŸehirdi. Orada bir süre saklanıp kaçışıyla ilgili ayrıntılarla ilgilenebilirdi.Bu nedenle ertesi sabah Kenan'ın bankaya uÄŸradıktan sonra ilk iÅŸi, tren yoluyla Ä°zmit'e hareket etmek olmuÅŸtu. Tadilatı yeni bitmiÅŸ Bostancı Ä°stasyonu'na yaprakları dökülmüş en az yarım asırlık çınar aÄŸaçlarının bir tünel gibi üstüne çöktüğü çay bahçeleri arasından ulaÅŸmış, tam o sırada gelen Sakarya trenini görünce bilet almadan, cebindeki paraya güvenerek trene binmiÅŸti. Kendini biraz daha rahat hissetmek için kalabalık bir vagona girip cam kenarına oturmuÅŸtu. Kenan, tren hareket etmesiyle birlikte rahatlamak, kurtuluÅŸun, özgürlüğün verdiÄŸi hafifliÄŸi tümüyle hissetmek istedi. Ancak aklı buna engel oluyor, yaptığı çılgınca hareketleri tekrar tekrar yargılamak, hatta aÅŸağılamak istiyordu. Artık insanlarla daha saÄŸlıklı iliÅŸkiler içine girmeye iyiden iyiye karar veren Kenan, bir süre çevresindekileri izlemeye, onları analiz etmeye çalıştı, ancak kısa bir süre sonra beynini kurcalayan endiÅŸelerden daha fazla kaçamadı ve durumunu gözden geçirmek zorunda kaldı. Hem zaten o, kararını vermiÅŸti, ÅŸimdi hep yapıldığı gibi seçilen yolları mantık süzgecinden geçirme, gelecek ve geçmiÅŸle ilgili varsayımları inceleme zamanıydı. Ancak bu deÄŸerlendirme Kenan'ı rahatlatmaktan çok onu yeni korkuların, yeni çeliÅŸkilerin içine sürükledi. Öncelikle bu büyük kararın kendini çok büyük ve anlamsız bir tehlikeye atacağı endiÅŸesine kapıldı. Åžirketin her ÅŸeyi garantiye almak için peÅŸine adam takması veya herhangi bir ÅŸekilde onun izini bulması gibi olasılıklar, onun için neredeyse kör ve sağır olmak kadar korkutucuydu. Ama Kenan bu tür tehlikelerin varlığını yeni anlamadığının farkındaydı. Kendisi böyle bir hayatı seçmiÅŸti ve çoÄŸu insanın aksine bu iÅŸin tehlikelerinin ona ayrı bir zevk verdiÄŸini, normalde onu rahatsız edecek, belki bir bunalıma sürükleyecek ruhunu böyle tatmin ettiÄŸini fark etmiÅŸti. Ayrıca yaptığı iÅŸten ne denli zevk aldığını da biliyordu. Böyle bir meslek, onun gibi biri için gerçekten idealdi. Çünkü hareketsiz, tehlikenin ve heyecanın olmadığı bir gün bile onu sıkmaya, planlarında deÄŸiÅŸiklikler yapmasına yetiyordu. ÇocukluÄŸunda babası dahil olmak üzere çevresindeki sayısız insanın namuslu, kanunlara uyarak yaÅŸamak pahasına çeÅŸitli haksızlıklar görüp hayatta bir türlü yükselemediÄŸini, zamanla zorlaÅŸan hayat ÅŸartlarıyla fakirleÅŸtiÄŸini görmüştü. Bunlara karşı bir ÅŸey yapamamak, onu her geçen gün daha sıkılgan, aksi ve öfkeli olmaya, kendi hayal dünyasına iyice kapanmaya itmiÅŸti. Çok çalışmanın verdiÄŸi yorgunlukla en sonunda hastalanan babası, doktora gidemeyip ev geçindirmek uÄŸruna istirahat bile edemeyince iyileÅŸememiÅŸ, basit bir soÄŸuk algınlığının zatürreeye dönmesiyle ölmüştü. O gün 17 yaşında olan Kenan, ne olursa olsun para kazanmaya ve sayısız insanı mahveden bu koÅŸullara isyan etmeye söz vermiÅŸti. Zaten hep tutkularının, gene kendi yarattığı içgüdülerinin peÅŸinden koÅŸtuÄŸu için liseden sonra okulu bırakmış ve çevresine benzememeye, kapitalist sisteme meydan okumaya kararlı yapısı daha 30'una gelmeden onu ÅŸu an adına çalıştığı bu büyük, sözde endüstri ÅŸirketinin kapısına getirmiÅŸti. Åžimdi 40'ın üzerindeydi ama yıllar onu yıpratamamış, hayalci ve hevesli ruhuna etki edememiÅŸti. Kenan, bir akıl hastası deÄŸildi, ama deÄŸiÅŸik bir ideale aşık karakteri, daha küçük bir çocukken beslemeye baÅŸladığı ve kendisiyle birlikte büyüyen, gitgide bir canavardan çok bir tutkuya dönüşen kin ve nefreti dizginleyebilmek için onu bu uç mesleÄŸe, yani katilliÄŸe yöneltmiÅŸti. Kendisi de çok iyi biliyordu ki bu meslek onun çocukluÄŸundan beri hayalini kurduÄŸu bir intikam yöntemiydi.'Böyle olacağı belliydi.' diye düşündü. Ä°ÅŸini zamanından önce bırakacağını yıllardır biliyordu. Çünkü hoÅŸlanmasına raÄŸmen katillik onun için bir hobiden çok bir görevdi. Belki kanunu çiÄŸnemeye, kendi ailesi gibi milyonları fakir bırakan ülkeye isyan etmeye hayat boyu devam etmeliydi, ama fakirliÄŸin, düşkünlüğün ana nedenlerinden birinin de çalıştığı ÅŸirketler gibi devlete zarar veren, haksız yere para kazanan kaçakçılar, çeÅŸitli mafyalar gibi örgütlerin varlığıydı. Dolayısıyla bu çıkmazdan bir an önce kurtulup bu uÄŸursuz ülkeyi terk etmek istiyordu ve iÅŸte bugün kaçışa baÅŸlamıştı. Ancak trene bindikten sonra düşünceler beynine hücum etmiÅŸ, sanki trenle birlikte yıllardır uyuyan vicdanı da harekete geçmiÅŸti. Åžimdi bundan sonra ne olacağıyla ilgilenmekten çok, artık yakalanması ve yaptıklarının karşılığını vermesi gerektiÄŸini, bunun iÅŸe baÅŸlarken göze aldığı bir son olduÄŸunu düşünüyordu. 'Evet, biletler lütfen.' Ses çok yakından geliyordu. Gözlerini aralayan Kenan, önce ne olduÄŸunu anlayamadı, 'ölmüş bile olabilirim' diye düşündü. Kendisine silah çeken görevli, biletten daha önemli ÅŸeyler istemeliydi. Niyetini anlamak için dikkatlice adamı süzdü. Pekala kurbanlarıyla oyunlar oynayan sadist bir sapık olabilirdi. Ancak düşünceleri, adama bakar bakmaz fark ettiÄŸi ÅŸaşırtıcı gerçekle yarıda kaldı. Kondüktörün elinde bu sefer silah deÄŸil, her kondüktörün taşıdığı bilet delmekte kullanılan zımba vardı. Bir anda son derece sıradan bir insan kılığına bürünen kondüktördeki bu deÄŸiÅŸime tepkisiz kalamazdı Kenan 'A-a-z önce, az önce...' diye kekeleyebildi. Sabit bakışları, sık ve derin çizgileri ve cılız, ince uzun yapısıyla adeta 'Çok zor geçiniyorum, pardon, geçinemiyorum!', hatta 'Sayısalı bir tuttursam...' diye bağıran, yoksul köy göçmeni yüzlü Kondüktör, Kenan'ı, ÅŸaÅŸkın olması beklenen ama hiçbir ÅŸeyi umursamaz yapıdaki kısık gözleriyle izliyordu 'Biletiniz yoksa size ceza kesmek zorundayım.''Anlıyorum' diye fısıldadı Kenan ve bunu fısıldamasıyla birden endiÅŸelerinden, kafasını meÅŸgul eden illüzyonlardan sıyrıldı. Bedeninde ve ruhunda uzun yıllardır beklediÄŸi o ancak çocukluÄŸunda tadabildiÄŸi hafifliÄŸi hissetti. Gözleri açıldı, bakışları daha rahat, gururlu olmasa da en azından kendinden emin, kararlı bir hal aldı. Kendisindeki bu ani deÄŸiÅŸimle sanki söylediÄŸi basit eylem, yeni bir anlam kazanmıştı. Bu yüzden tekrarlama ihtiyacını hissetti ve bu kez düşünceyle deÄŸil, garip yaÅŸantısının oluÅŸturduÄŸu içgüdüyle konuÅŸtu: 'Evet gerçekten anlıyorum, ben de öldüremedim. Aslında silahı bile ateÅŸleyemedim.'He, who fights with monsters should look to it that he himself doesn't become one. When you gaze long into the abyss, the abyss also gazes into you.Friedrich Nietzsche(*) Canavarlarla savaÅŸan kiÅŸi onlardan biri olmamak için gözünü onlardan ayırmamalıdır. Cehennemin derinliklerine uzun uzun baktığında, cehennem de senin derinliklerine bakmaya baÅŸlar.Deniz AKGÃœNER - 29 Mart 2000, ÇarÅŸamba Â
button