Oluşturulma Tarihi: Kasım 04, 2001 00:00
Dünyanın her tarafında yeni dünya düzenci, küresel kraliyetçi takımına karşı bir isyan başlamıştır. Türkiye'de küreselciyiz diyenlerin dünyadan haberi yok. Küreselleşme koca bir yalan. Kuleler'i vuranın Bin Ladin olmadığını ABD'de, Avrupa'da herkes biliyor.TÜRK EINSTEIN'IEsin Afşar kamuoyu tarafından fazlaca tanınıyorsa, o zaman kendisini ‘‘Esin Afşar'ın ağabeyi’’ diye tanıtıyorlardı eşe-dosta; yok eğer, o günlerde ülke kamuoyunda onun ismi öne çıkmışsa, bu kez Esin Afşar, ‘‘Oktay Sinanoğlu'nun kardeşi’’ diye takdim ediliyordu. Kolay değildi elbette ABD'nin ‘‘demir leblebi’’ üniversitelerinden Yale'de 26 yaşında profesör olmak. Arkasından da hem Yale'de, hem de Harvard'da ders vermek. Kolay olmayan bir başka şey de kimyada olduğu kadar, matematikte, fizikte, moleküler biyolojide de dünyanın en iyisi olmaktı elbette. Prof. Oktay Sinanoğlu, bunu da başarmış bir isim. Ama bu kadarla sınırlı değil Sinanoğlu'nun ufku. Japon sarayında saz çalarak, Barış Manço'dan çok önce bu ülkede Türk kültürüne yönelik bir áşinalık kazandıran da o. Kimi zaman da Pasifik'te yelken basarken görebilirsiniz kendisini. Pek çok Amerikalı'nın ayak basmadığı kıyılara, üstelik ölümü bile göze alarak gidip gelmişliği, okyanus dalgalarıyla boğuşmuşluğu vardır. Uçuş sertifikası derseniz, iki üniversite arasındaki derslere veya ders bitiminde evine kendi kullandığı uçakla gidip gelebilecek kadar da usta bir serüvenci. İlkokul öğretmeni, yazdığı romanı kendisine uzatan bu ‘‘sarı civciv’’i biraz ciddiye alsa ve ‘‘Roman kırkından sonra yazılır’’ gibi akla ziyan bir laf etmese, belki de Türkiye'nin en ünlü romancılarından biri olacaktı. Her ne kadar kendisi romancı olamadı ama bir büyük bilimadamı olarak onun ‘‘roman’’ı yazıldı: Türk Aynştayn'ı. KİTABI HAZIRLAYAN EMİNE ÇAYKARABöyle adam az var‘‘Türk Aynştaynı’’ projesi nasıl doğdu, nasıl gelişti?- Tempo Dergisi'nden çalışırken, Oktay Sinanoğlu ile bir söyleşi yapmıştım (1998). Dünyada nev-i şahsına münhasır, takma akıl yerine kendi aklına başvuran, düşünen, araştıran, bilgiyi önemseyen insan sayısı ne yazık ki az. Uluslararası bilim dünyasında kendini çoktan kabul ettirmiş Oktay Sinanoğlu'nun böyle biri olduğu açıktı. 1999'da Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Nehir Söyleşiler Dizisi doğdu ve Mürşit Balabanlılar'a Oktay Sinanoğlu'nun bu dizide yer alması gerektiğini söylediğimde, öneri kabul edildi. Sonra Oktay Bey projeyi kabul etti ve derken söyleşilere başladık.Söyleşiler ne kadar sürdü, söyleşiler sırasında sizi en fazla zorlayan ne oldu? - Söyleşiler sekiz ay gibi kısa bir sürede bitti, üstelik araya Sinanoğlu'nun ABD ziyaretleri, Anadolu konuşmaları girmesine rağmen. Haftada en az iki gün, çoğu zaman daha fazla ve neredeyse tam gün söyleşi yaptık. Söyleşiler sırasında beni zorlayan bir şey olmadı, belki söyleşi dışı sohbetlerimiz süreyi uzattı ama bu sohbetler de 'dáhi' bir bilim adamının yorumlarını içerdiği için bana çok zenginlik kattı.Bu tür kitaplar yeni yeni deneniyor Türkiye'de. Sizce ne gibi faydası olacak bu tür kitapların?- Sivil, sözlü tarih çok önemli. Bir kişinin geçmişi, çoğu zaman bir toplumun göremediğimiz yanlarını anlamaya yaradığı gibi, aynası da olabiliyor. Ve bu tür kitaplar, yeterince titizse eğer, çok önemli bir belge niteliği taşıyor tabii. Soru-cevap şeklinde olması hem okuyana kolaylık sağlıyor, hem de düz bir şekilde anılarını yazan birisinin unuttuğu, atladığı konuların en aza indirgenmesine yol açıyor. Kitabı okuyup bitirince, şöyle bir manzara çıkıyor ortaya. İngilizler'le Amerikalılar işi gücü bırakmışlar; Türkiye, Türkçe ve Türk kültürü ile uğraşıyorlar. Siz o kadar yıl ABD'ye yaşadınız. Gerçekten böyle mi bu? -Tabii öyle. Üstelik sadece Türkiye ile uğraşmıyorlar. Ayaklarına bağ olarak gördükleri her devletle uğraşıyorlar. Tarihte Romalılar'dan beri bir ülkeyi köleleştirip ortadan kaldırmak için bilinen ve uygulanan bir yöntem var: O ülkenin dilini yok etmek. Bir milletin dili nasıl unutturulur? Bunun neredeyse ders kitaplarına girmiş tek bir yöntemi var: Bir ülkede, yabancı dille eğitimi ana okulundan başlatırsan, bir veya bir buçuk nesil sonra o dili unutturabilirsin.
Atatürk Türkiyesi'nde Ä°ngilizce eÄŸitim yapan bir tane Türk okulu yoktu. Siz yabancı dil öğretilmesine deÄŸil, yabancı dille eÄŸitim yapılmasına karşısınız...-Her gittiÄŸim ülkenin dilini biraz öğrenip o dilde bilimsel konuÅŸma yapmış biriyim ben. Dil öğrenilmesine neden karşı olayım. Yabancı dille eÄŸitim baÅŸka, o bir ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür, ihanettir. Bunu ne kadar mahsurlu olduÄŸu üzerine yazılmış tonlarca kitap vardır dışarıda. Hem kimliÄŸini kaybedersin, hem de hiçbir ÅŸey öğrenemezsin.Peki herkesi uyutarak mı yaptılar bu iÅŸi?-Bu yutturuldu Türkiye'ye. Bütün sömürgelerde aynı iÅŸ yapılmıştır. Her sömürgeci, ‘‘dünya dili’’ diye kendi dilini yutturmaya kalkar. Gidin Tunus'ta, Cezayir'de sorun. Onlar da Fransızca'yı dünya dili sanırlar. Eski Sovyetler'de de dünya dili olarak Rusça bilinirdi. Güney Amerika'ya gittiÄŸiniz zaman Ä°spanyolca'dır bu. Yani dünya dilinin Ä°ngilizce olduÄŸu sözü bir palavradır. 1953'ten beri millete yutturulan budur. Böylece dünyanın en itibarsız, en sıfırı bol ülkesi haline getirildik. YÖK'ün de bu planın bir parçası olduÄŸunu söylüyorsunuz kitapta...-YÖk üniversitelerde araÅŸtırmayı bitirtmek ve bütün üniversiteleri Ä°ngilizce eÄŸitime geçirtmek için kurdurulmuÅŸtur. Anadolu üniversitelerinde araÅŸtırma yapmakta direnen insanların da başına gelmedik kalmaz, yardımcı doçentlikten yukarı çıkartılmazlar. Hele bir de Türkçe bilimsel yayın yapmaya kalkarlarsa, cezalandırılırlar adeta. Bu Kemal Gürüz meselesi filan da deÄŸildir. Kemal Gürüz oraya bu görevle konmuÅŸ birisidir. Batılılar'ın Türk adını tarihten silmeyi amaçladığına iliÅŸkin tezleriniz de var...-Bütün Batı'da Haçlı kafası vardır. Ben yıllardır hepsini tanıyorum. En insancıl, en hoÅŸgörülü görüneni biraz kurcalayın, altından Haçlı zihniyeti çıkar. Samuel Huntington'un 'Medeniyetler Savaşı' tezi haklı mı yani?-Huntington kim? Huntington'a devlet yazdırdı o kitabı. Amaç kamuoyu oluÅŸturmak. Oradaki basın-yayın da buna teÅŸnedir. Önce düşman yaratırlar, sonra da bugün olduÄŸu gibi gidip tepesine binerler. Bunu dünyada herkes anladı artık.Nasıl yani, Afganistan'a yönelik harekátın terörle alakası yok mu diyorsunuz...- 11 Eylül'de ben Ankara'ya geldim. Nereden geldim? Avrupa'da üç ülkede yapılan bin kiÅŸilik bir toplantıdan. Uluslararası Gençlik, EÄŸitim ve KüreselleÅŸme toplantısı. Ä°sviçre, Almanya ve Ä°talya'da yapıldı. Avrupalı bin bilim adamı katıldı. Bu toplantılarda bir sürü 'derin' adam var. Orada herkes bir teláş içindeydi. Ne zaman oluyor bu? 11 Eylül'den bir hafta evvel oluyor. Herkesin dilinde, ‘‘Yakında büyük bir olay olabilir ve bundan üçüncü dünya harbi bile çıkabilir’’ lafı vardı. Ankara'ya geldik, bu olay oldu. Bunu görmemek mümkün mü? Kim yaptı o zaman bu iÅŸi?- Bir-iki milyon insan dünyayı idare edebilmek için her ÅŸeyi yapıyor. Küreselcilik bu manadadır ama Türkiye'de baÅŸka türlü yutturulmuÅŸtur. Batı dilinden, ulusal egemenliÄŸinden, ulus-devletinden vazgeçti diye yutturulmuÅŸtur. Böyle bir ÅŸey yok. Sizin ABD'ye yönelik eleÅŸtirilerinizi Amerikalılar biliyor mu?- Herhalde biliyorlardır. Onların kulağı deliktir.Peki hiç rahatsız olmuyorlar mı?- Ben bunları açıktan söylemedim ama yine de başımıza bin türlü bela geldi. Ama isteselerdi ortadan kaldırırlardı herhalde.- Kaldırırlardı elbette ama kimse dinlemiyor diye ilgilenmediler herhalde. Ayrıca Kenedy'ler dahil kürselcilere karşı çıkan dünya kadar insanı temizlediler. Malcolm X filan dahil 35 kiÅŸi gitti benim bildiÄŸim. Başımıza gelen ÅŸeylerin hepsini kitapta anlatmadık elbette, bunları geçelim dedik. Ãœstelik sadece Amerika'da deÄŸil, Türkiye'de de, Rusya'da da çok bela geldi başımıza. Ama bütün bunlara raÄŸmen ABD'yi terketmediniz, orada kaldınız...- Nereye gideceÄŸiz? Türkiye'de zaten istemiyorlar. Dünya üniversiteleri havada kapıyor beni, burada beni kaçırtmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Çünkü üniversitelerin Ä°ngilizce eÄŸitim yapmasına karşı çıkıyorum ben. Türkiye'yi saptırıp kafaları karıştırmışlar. Peki ama kim veya kimler yapıyor bunu ?- Efendim, Amerika'nın Psikolojik SavaÅŸ Dairesi vardır. Psikolojik SavaÅŸ Ãœniversitesi vardır. Buralarda, ülkelerin topsuz-tüfeksiz nasıl fethedileceÄŸi anlatılır. Bir taraftan bunları yapıyorlar ama bir taraftan sizi yüksek maaÅŸlarla en önemli üniversitelerinde tutuyorlar, araÅŸtırmalarınız için kredi imkánları tanıyorlar. Bir çeliÅŸki yok mu burada?- Bunlar eskidendi. Türkçe meselesinde faaliyete geçer geçmez birtakım zorluklar çıkmaya, bazı kapılar yüzümüze kapatılmaya baÅŸlandı. Ben bir de bir sahada kapı kapatıldığı zaman, diÄŸer sahada iyi iÅŸler yapıyordum. Matematik kapısı kapanınca, moleküler biyolojide kitaplara geçen teoriler çıkartıyordum. Sonra baÅŸka bir taraf. Böyle böyle idare ettik. Kolay olmadı tabii.Â
button