Kasımpaşalı olmaktan utanana şaşarım!

Güncelleme Tarihi:

Kasımpaşalı olmaktan utanana şaşarım
Oluşturulma Tarihi: Şubat 16, 2000 00:00

Haberin Devamı

KASIMPAŞALI olmaktan utananlara hep şaşmışımdır... Altı yaşımdayken babamın işi gereği İzmir'den İstanbul'a göçtüğümüzde Tepebaşı'ndaki Aynalıçeşme semtinin Karanlıkçeşme Çıkmazı'nda yani Kasımpaşa'da mekan tuttuk. Kış aylarında hala Aynalıçeşme'de oturuyorum. Oralı olmanın övüncüyle yaşıyorum.

Tüm öğretim ve eğitimimi Kasımpaşa'dan aldım. Öyle ki; ilköğretimi 9. İlkokul, Ortayı da Kasımpaşa Kız Ortaokulu'nda okudum. O tarihlerde Kasımpaşa'da lise yoktu. Zorunlu olarak Kabataş'taki İnönü Kız Lisesi'nde eğitim gördüm. Kasımpaşa'da lise olmayışı benim de özlemli üzüntümken, 1968-69 öğretim yılında o da açılınca Pertevniyal Lisesi'ndeki görevimden oraya atanarak rüyamı gerçekleştirdim.

Öğretim, eğitim, yaşam sevinçlerim, hüzünlerim tüm iyi - kötü anılarımla ben de Kasımpaşalıyım ve bunun öğüncünü, onurunu taşıyorum. Bu duygu yalnız bende değil üç oğlumla öğrencilerimde de süregeliyor.

Almanlar nereden bilecek?

Alman gazetesi Süddeutsche Zeitung'un muhabiri, Beyoğlu'nun çekirdek iki mahallesinin Galata ve Kasımpaşa olduğunu nereden bilecek? Hatta Aynalıçeşme semtindeki yapı ve san'at ürünleri arasında buranın Emircami Sokağı'ndaki arka arkaya sıralanmış olan Alman ve Ermeni Protestan Kiliselerinden, ‘‘Kreuzkirche’’ olarak bilinen Türkiye'deki yegane Alman kilisesi olduğundan acep haberli midir? Kendisi bu mahallenin yerel görüntüsünü anlatırken, Kasımpaşa spor sahasının çukurdaki görüntüsünden yola çıkarak semti aşağılara indirmeye çalışmış. Onun bu anlatısı şu andaki görüntüdür. Oysa söz konusu yer, 1980'lere kadar Aşıklar Meydanı (Mezarlığı), oranın yüksekçe olan yeşil alanıydı. Yaz günlerinde semt çocuklarının oyun ve spor sahası, bayram günlerinin kayık salıncaklı, dönme dolaplı bayram yeri, yurdun tanınmış canbazlarının telli, hokkabazlı gösteri sahası, geceleri mahalle sakinlerinin şarkılı, piknik mahalliydi.

Evrensel öykücümüz Sait Faik Burgazadası kadar, Beyoğlu'na da tutkundu. Özellikle de Yenişehir ve Dolapdere'ye... Bunun baş nedeni de sevmekten bir türlü vazgeçemediği Dolapdereli Rum kızı Aleksandra'ydı. Alemdağ'da Var Bir Yılan adlı eserinde, ‘‘Dolapdere’’ başlıklı öyküde:

‘‘İşte Dolapdere burasıdır. Vangelistra Kilisesi bir derebeyinin şatosuna benzer. Vakit akşamsa, günlerden de bir aziz günüyse, Vangelistra Kilisesi karanlığın içinde mumlar ve avizelerle pırıl pırıl yanar...

Akşam oldu muydu, her sokakta birbirini tanıyan ıslık sesleri duyulur. Karanlık köşelerde Rumca aşk fısıltıları...’’

Sait Faik bu öyküsünde tüm zenaat ustalarının, müzisyenlerin, Beyoğlu'nun eğlence yerlerinin, dansçılarının ara sıra da yankesicilerinin ve diğer toplumun dışladığı kişilerin de bu mozaiğin içinde olduğunu anlatır.

Betonlaşmayla bozuldu

Bu izlenimleri çocukluk ve gençlik dönemlerimde ben de gözledim. ‘‘Cumhuriyet Aydınlanmasında Öncü Kadınlarımız’’ adlı kitabımda, Safiye Ayla, Müzeyyen Senar ve Hamiyet Yüceses'i anlatırken, ‘‘Çocukluğumun ve genç kızlığımın her akşam kulağımdan gönlüme akan sesleriydi... Mai ve Siyah romanının tasvirlerinde resim san'atını kanıtlayan Halit Ziya'nın Tepebaşısının melodileriydi. Fazla değil çeyrek asır öncesinde Şehir Tiyatroları, Ses Sineması, Tepebaşı Gazinosu, Cumhuriyet Çay Bahçesi - Gazinosu'yla bezenen İstanbul'un simgesi bu görüntünün yerinde tiyatrolar da yok artık. O emsalsiz nakışlarla bezendirilmiş olan güzelim Dram Tiyatrosu'nu yaktılar. Komedi Tiyatrosu’nu yııkıp garaja çevirdiler.

Sosyal yapıların göçlerle ve rant ekonomisiyle betonlaşarak bozulan, Piyale Paşa, Kadınlar Çeşmesi, Kulaksız, Okmeydanı, Kurtuluş'un alt yanı olan Tatavla, 1524'te adına medrese inşa edilen Şehzade Mustafa'nın öğretmeni Sururi Efendi ve başkaları sayfalar dolusu kitap oluşturur. Biz sadece kıyısından köşesinden, atlayarak anlatmaya çalıştık. Anlattıklarımız ise söylenmesi gerekenin binde biri sayılır.

Sait Yücedağ

Bizim de sucumuz var!

32 yıllık Kasımpaşalı'yım semtim hakkında ilk kez bu denli iyi bir yazı çıktığını gördüm. Bugüne kadar, hep kötü ve olumsuz intibalar aktarıldı. Tabii bizde de kabahat var. Ben burada doğup büyüdüğüm halde, Evliya Çelebi, İbrahim Müteferrika ve Aziz Nesin'in Kasımpaşalı olduğunu bilmiyordum. Bu da bizim ayıbımız. Ama güne kadar, birkaç olumsuz örnekten yola çıkılarak genellemeler yapıldı. Kasımpaşa karalandı. Şimdi, sizin yazdıklarınızdan sonra, başımız daha dik durabiliriz bu şehirde ve semtimizde güzellikleri artırmak için canla başla gayret gösterebiliriz.

Müzikle cevap veriyoruz

Müzisyen Balık Ayhan

Soruyorum kendime, çok geçmeden sorduğum sorunun cevabını buluyorum:

A cahil adam! Madem gazetecisin, araştırmacısın neden fotoğrafçı gibi o anın fotoğrafını çekip, o an ne gördüysen kağıda resim basar gibi yazı yazıyorsun. İşini yap, gel, gör, incele, araştır kendi yazdığınla kendi mesleğini doğru düzgün yapan meslekdaşlarını düşün bari de, onları küçük düşürme. Fazla söze hacet yok, herkesin bir yeteneği ve bir işi vardır. Biz de yaptığımız işe ruhumuzu koyarak, Kasımpaşa'ya, içerisindeki bir kum tanesi olarak, hanelerinde bin türlü ayıpları bulunan cahil cühelaya dünyanın her yerinde konser vererek müziğimizle cevap veriyoruz.

Perihan Ergun

(Yazar - Emekli edebiyat öğretmeni)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!