Güncelleme Tarihi:
Alman Süddeutsche Zeitung Gazetesi'nin muhabirlerinden Wolfgang Koydl'un Kasımpaşa röportajına 3 Aralık 1999'da gazetesinin üçüncü sayfasında geniş bir yer ayrıldı. Uzun yıllar İstanbul'da bulunduğunu söyleyen Koydl, Tayyip Erdoğan'ı, doğduğu, büyüdüğü mahalleden yola çıkarak açıklamaya çalışmış. Ancak haber, Kasımpaşalıları hiç memnun etmedi. Yeni kurulan 1921 Kasımpaşalılar Derneği, mahallenin imajıyla ilgili çalışmasına bu haberle başladı. Süddeutsche Zeitung editörüne bir mektup yollayan dernek, bütün Kasımpaşalıları bu kampanyaya katılmaya çağırdı. Amaçları, Kasımpaşa'nın imajını düzeltmek değil, restore etmek.
ALMAN GAZETESİ KASIMPAŞA İÇİN NE YAZDI?
Bataklık çiçeği Erdoğan
Elbette onu çocukluk günlerinden tanımayı herkes isterdi. Mesela Varol, ona şut atmayı öğretmiş. ‘‘Hayatında gerçek bir futbol topu görmemişti o zamanlar’’ diyor. Nurettin Yurdakul'un hırdavatçı dükkanından horoz şekerleri satın alırmış. Bakırcı Ali Ağabey ise, ‘‘küçücük bir çocuktu, koşarken ona ben göz kulak olurdum’’ diyor. Recep Tayyip, çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği bu Kasımpaşa'dan güç alıyor ve bağlarını koparmıyor. Bakkal Nurettin Yurdakul, cezaevinden Erdoğan'ın attığı bayram kartıyla gurur duyuyor.
Hepsinin gururlanmak için bir sebebi var. Çünkü, Allah biliyor ya, Kasımpaşa'da büyüyüp de öyle büyük adam olana pek rastlanmıyor. Kasımpaşa, Pera'dan aşağıya inen ve Haliç'in sularının en kötü kokularını saldığı semt. Burada çingeneler olmalı, ya da sokakta yürüyen insanı elindeki jiletle tedirgin eden yankesiciler. Kasımpaşa deyince herşey mümkün de, buralardan birinin koskoca İstanbul'a belediye başkanı olması pek inanılası değil.
Erdoğan'a övgüler
Ama Recep Tayyip Erdoğan bu düşü hem kendi için hem de Kasımpaşalılar adına gerçekleştirdi. Rizeli fakir bir göçmenin oğlu olarak önce İstanbul metropolünün belediye başkanı olmayı başardı ve ülke çapında tanınan bir politikacı haline geldi. Bugün birçokları onu gelecek yüzyılda Türkiye'nin politik umudu olarak görüyor. Üstelik politik kariyeri yasaklı olduğu halde.
Erdoğan beş yıl boyunca İstanbul'u yönetti. Bu görevi kariyerinin en değerli süreci sayıyor ve gurur duyuyor. Çünkü işini kendinden önce gelenlerden daha iyi yaptı. Onun zamanında çöpler daha iyi toplandı, otobüsler vaktinde kalktı, sular gürül gürül aktı ve daha önce gri bir toz bulutunun kapladığı şehir yeşil alanlara, parklara kavuştu. Başarı herkes tarafından izlendi.
Erdoğan yalnızca başarılı ve popüler değil, aynı zamanda politik islam hareketinin de bir parçasıydı. Bu karışım devlet için son derece tehlikeliydi. Yine de geçen sene hapse atılıp politikadan ömür boyu men edilmesi Erdoğan'a zarar vermedi. Bir anket yapılsa Türkiye'nin en dürüst, temiz ve inanılan politikacısı yine o çıkar.
Aslında İstanbullular'ın bir çoğu ilk başta onu bir dünya harikası olan kentlerine başkan olarak kabul etmek istememişti. İslamcı stilde kesilmiş ince bıyıkları, kahverengi sarı takımları, hele hele tesettürlü karısı yüzünden. Ama öte yandan onu suçlamadılar da. Ne de olsa oylarını ezilen gecekondulardan almıştı. Hem İstanbul'un hepi topu yüzde 20'sini temsil ediyordu. Seçimin şoku büyüdükçe dedikodular da arttı. Barlar kapatılacak, kadınlar ve erkekler ayrı otobüslere binecek, her tarafa camii yapılacak. Hiçbiri olmadı. Erdoğan dini bütün bir ailede sıkı bir dini eğitim alarak büyümüştü. Camiye gitmiş, namaz kılmıştı. İstanbullu işadamı Cüneyt Zapsu geçmişte bir kadının elini bile sıkmaktan imtina eden Erdoğan'ın zamanla nasıl değiştiğini anlatıyor: ‘‘Son ziyaretlerinde el sıkmak ne demek, kızıma sarılıyordu bile.’’ Gerçekten de zaman içinde değişti. Kasımpaşa aşağıda bir yerde Kasımpaşa, uzaklarda aşağılarda bir yerde. Kelimenin gerçek anlamıyla aşağıda. Öyle ki, Kasımpaşa Spor'un sahasının tam ortasında durduğunuzda Beyoğlu'nun beş yıldızlı otellerini ve lüks kafelerini görebilmek için başınızı ensenize değecek kadar yukarı kaldırmak zorundasınız. Eskiden Beyoğlu'nda yaşayan zenginlerin yanında çalışan personel otururmuş Kasımpaşa'da. Burası ‘‘şüpheli’’ insanların yaşadığı bir yoksul semti. KASIMPAŞALILAR ALMAN GAZETESİNE NE YAZDI? Biz ünlülerin semtiyiz Sayın editör: Gazeteniz muhabirlerinden birinin İstanbul eski Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan üzerine yazdığı bir makalede ‘‘İstanbul semtleri arasında en kötü üne sahip olan Kasımpaşa'dır. Çingeneler, yankesiciler bu semtte kol gezer denir. Kasımpaşa için her şey düşünülebilirdi ama buradan bir büyükşehir belediye başkanı çıkacağı kimsenin aklına gelmezdi’’ denilmektedir. İçimizden yetişen bir Kasımpaşalı olarak Recep Tayyip Bey'in, adeta bir ‘‘bataklık çiçeği’’ gibi sunulması ilk bakışta hoş duruyor. Ama başka bir açıdan bakıldığında, herhangi bir toprakta yetişen bir çiçeği parlatmak için o toprağın bataklığa çevrildiği görülüyor. Her kim olursa olsun içimizden birinin yıldızının parlaması bizi gururlandırır. Ama bunun için geçmişi 2700 yıl öncesine kadar uzanan bir semtin karalanması yüreğimizi incitir. Sayın editör: Kasımpaşa, hiçbir zaman batakhane olmamıştır. Dışarıdan bakınca batakhane gibi duran Hacıhüsrev, Kulaksız ve Dolapdere'nin, iyi gören gözlerce incelendiğinde, hem İstanbul hem de dünya kültürü içinde önemli renklerden biri olduğu anlaşılır. Bu mahallelerimizde yankesici ve hırsızların yanında müzisyenler, ressamlar ve sinema oyuncuları da yaşar. Kentin alt kültür katmanı içinde bulunan bu mahallelerimizin içinden son zamanlarda avangart mizahçılarımız da çıkmıştır, caz yapan roman vatandaşlarımız da. Balık Ayhan ve ekibi, dünyanın birçok ülkesindeki festivallerine, bir nevi orient-jazz diyebileceğimiz tarzlarını icra etmeleri için sık sık davet edilmektedirler. Evliya Çelebi Tüm bu semtlerin merkezi durumunda olan Kasımpaşa'ya gelince işin renginin tamamen değiştiğini görüyoruz. Burada geçmişten günümüze, Türk ve dünya kültürüne önemli katkılarda bulunan değerli insanlar yetişmiştir. Örneğin Evliya Çelebi tam bir Kasımpaşalı'dır. Çelebi, yorgunluğunu Kasımpaşa sınırları içindeki Lohusa Hatun türbesinde gidermektedir. Tüm bir doğuya ilk matbaayı getiren İbrahim Müteferrika da Kasımpaşalı'dır. Dünyanın en çok okunan mizahçıları arasında bulunan Aziz Nesin de mütevazi bir Kasımpaşa evinde doğmuştur. Heykel sanatçısı Zühtü Müridoğlu Kasımpaşa sokaklarında büyümüştür. Dünya ve olimpiyat şampiyonu güreşçi Gazanfer Bilge ve 1948 Londra Olimpiyatları'nda takım halinde şampiyon olan tüm güreşçiler Kasımpaşa Spor Kulübü'nden çıkmıştır. Ok branşında dünya ve Olimpiyat Şampiyonu Yücel Cavkaytar da semtimizin çocuğudur. Racon gereği... Kasımpaşa'da gazetenizde ifadesini bulduğu gibi aracıyla geçenlerin rahatsız edildiği ya da soyulduğu doğru değildir. Kasımpaşa'mızda İstanbul'un diğer semtlerinde olduğu kadar asayış problemi vardır. Semtimizin bazı bölgelerinde suça meyyili insan sayısı fazla olabilir ama racon gereği bunlar oturdukları semtte suç işlemezler. Semtimizin Londra, New York veya Berlin'in arka sokaklarından daha güvenli olduğunu iddia ediyoruz. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de yaz geceleri, maaile gece yarılarına kadar sokaklarda oturur, eğlenirler. Bir yandan mahalle kültürünü yaşatırken diğer yandan geçmişten günümüze çok kültürlü bir yapıya sahip olunduğu için yabancıya karşı misafirperver davranırlar. Sayın editör: Amacımız semtin imajını değiştirmek değil, restore etmektir. Son yıllarda, tüm eski İstanbul semtlerinde olduğu gibi Kasımpaşa'da da belirgin bir bozulma ve yozlaşma meydana gelmiştir. Tahmin edersiniz ki, herşey güllük gülistanlık olsaydı bir dernek çatısı altında toplanmamıza gerek kalmazdı. Derneğimizin kuruluşundaki temel amaçlardan biri güzellikleri çoğaltmaktır. Size iyilikler diliyor ve hepinizi Kasımpaşa'yı görmeye çağırıyoruz...