Güncelleme Tarihi:
Levy, “It’s all kosher for Kasher” başlıklı yazısına “Günü gelip de tarihçiler İsrail’in Gazze üzerine yaptığı saldırıyı yeniden gözden geçirdiklerinde, savaş suçları işleyen siyasetçiler ve yetkililerle hesaplaşacaklardır” sözleriyle başlıyor.
İsrail Güvenlik Kuvvetleri’ne (IDF) en temel ahlaki değerleri bile ihlal etme pahasına savaşı kazanmayı öğreten politika yapıcıların başında da İsrail’in ödüllü filozofu, ordunun kural kitabının yazarı “Bay Etik” Asa Kasher geliyor.
Levy, Kasher’in askerlerin hayatları söz konusu olduğunda her yol mübahtır şeklinde özetlenebilecek zehirli IDF ruhunun sorumlusu olduğunu ve savaşta yaşanan her ihlali bir şekilde allayıp pullamayı başardığını belirtiyor.
Kasher’in ahlaki sorumluğu, karar alan siyasetçilerin ve emirleri uygulayan askerlerin sorumluluğu kadar büyük, çünkü ordunun dizginlerini elinden bırakan ve her şeyi örtbas eden kişi Kasher. O ve onun gibiler sayesinde İsrail her durumda kendini haklı çıkarmayı başarıyor.
PROPAGANDACILARA İHTİYAÇ YOK
Dünya bir ağızdan “savaş suçları” derken Kasher “Biz dünyanın en ahlaklı ordusuyuz, kimse bizden iyi değil” diyor. Levy de buna karşılık “Eğer bir etik filozofu böyle konuşacaksa propagandacılara ihtiyacımız mı var?” diye soruyor.
Kasher son zamanlarda sürekli “Eğer iş bir komşuyla bir IDF askeri arasında seçim yapmayı gerektirirse asker önce gelir” ve “Askerlerimizin hayatları benim için Filistinlilerin huzur ve şerefinden daha önemlidir” diyor.
Kasher “bir teröristin yanındaki” sivilleri öldürmekten kaçınmak için askerlerin hayatlarını tehlikeye atmanın mantığı olmadığını ifade ediyor. Ancak Levy, Kasher’in her zaman böyle olmadığını savunuyor.
İlk Lübnan Savaşı zamanlarının önde gelen aktivistlerinden olan Kasher, aynı zamanda Nathan Zach, Dan Miron ve Yeshayahu Leibowitz ile birlikte, Yesh Gvul isimli redci askerler grubunun da kurucularından. Kasher Haaretz’e yazdığı bir mektupta şöyle diyor:
“İsrail’in askeri operasyonları sırasında zarar gören binlerce sivil Lübnanlı ve Filistinli hakkındaki haberlerin zeminine karşın bu hareketlerin Başbakan tarafından tamamen meşru gösterildiği düşünüldüğünde, Başbakan’ın açtığı bu savaşta sivillere yapılan muameleyle ilgili herkesin açıkça muhalefet etmesi gerekiyor.”
DEĞİŞEN ETİK DEĞİL KASHER
Levy, evrensel etik kurallarının değişmediğini, düzgün kişilerin hala sivilleri öldürmenin suç olduğunu düşündüğünü ifade ediyor. Ancak Kasher’deki değişiklik gözden kaçacak gibi değil. Eğer Kasher’in söylediklerinin sonuçları çok büyük olmasaydı, tavrındaki bu çılgınca değişiklik mazur görülebilirdi belki.
Kasher’i ordru ve savunma makamları için bu kadar değerli yapan da bu değişiklik. Eskinin ateşli aktivisti bugün ordunun yaptıkları için bahaneler buluyor. Levy, bu duruma şöyle örnekler veriyor:
“Geçtiğimiz günlerde yayımlanan Birleşmiş Milletler’in Goldstone raporu “anti-Semitik propaganda olarak kınandı, beyaz fosfor bombalarının da “meşru silahlar” olduğu söylendi. Çünkü Kasher tanıdık bir IDF subayının yanına beyaz fosfor bombası düşünce bir şey olmadığını duymuştu. Peki ya ölen 200 çocuk ne olacak? Onların hepsi “yasal olarak yetişkindiler” ve savaşta aktif görev aldılar. Hastanelerin bombalanmasına ne demeli? Buna da izin verilebilir, çünkü Kasher bodrumda teröristlerin saklandığını biliyordu.”
“DÜNYA NEREYE GİDİYOR?”
Levy’e göre IDF sözcüsü bile bunu daha iyi ifade edemez, Dışişleri Bakanı’nın adamlar daha etkileyici bir metin hazırlayamazdı. Kasher bütün suikastları ve sivillerin ölümüyle sonuçlanan bu operasyonları örtbas etti. Kasher’in sözleri generallerin ağzından çıktığında anlamlı oluyor. Ama bir entelektüel? Bir etik uzmanı?
İsrail’in durumuna ve Kasher’in sözlerine bakan Levy “Dünya nereye gidiyor?” diye soruyor. “Ahlakımızın sembolü olan adam böyleyken neden Savunma Bakanı Ehud Barak’tan ya da Genelkurmay Başkanı Gabi Ashkenazi’den şikayet edelim ki?”
Levy sözlerini şöyle sonlandırıyor: “İnsanlığın, felsefenin ve etiğin içinden gelen bu zehirli ruh hali tepelerinde dolaşırken bir savaşı planlayan general ve emirleri uygulayan askerlere neden itiraz edelim ki?”