Güncelleme Tarihi:
Askerler tek tek imzaladıkları ‘isyan’ mektubunda, itibarsızlaştırma kampanyasının hem milli güvenlik, hem de moral değerler açısından telafi edilemeyecek acı sonuçlar doğurduğuna dikkat çektiler.
HAVA Kuvvetleri Komutanlığı’nın Balyoz davası kapsamında tutuklu sanıkları ‘isyanlarını’ kağıda döktü. Orgeneral Bilgin Balanlı ile birlikte Hava Kuvvetleri Komutanlığı mensubu 10 general ve 7 Pilot Albay, ortak imzalı mektuplarında, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda görevli her 4 generalden 1’inin tasfiye edildiğini, general olmaya aday subayların da ‘Balyoz’, ‘Askeri Casusluk’ vb davalarla tasfiye listesine dahil edildiklerinin altını çizdi. Hava Kuvvetleri’ndeki subayların düzmece belgelerle ‘darbeci’ ilan edilerek çökertildiğini belirten tutuklu general ve albaylar, “100’üncü yılında çağı yakalayan Hava Kuvvetleri ‘Çağın Gerisine’ itilmiştir” ifadesini kullandı. Hadımköy Askeri Cezaevi’nden yazılan ‘isyan’ mektubuna Orgeneral Bilgin Balanlı, Korgeneral Rıdvan Ulugüler, Hava Pilot Tümgeneral İsmail Taş, Hava Pilot Tümgeneral Yalçın Ergül, Hava Tümgeneral M. Erhan Pamuk, Hava Pilot Tuğgeneral Mehmet Eldem, Hava Pilot Tuğgeneral Kubilay Baloğlu, Hava Pilot Tümgeneral Bülent Kocabuç, Hava Pilot Tümgeneral Ayhan Gümüş, Hava Personel Kurmay Albay Cengiz Köylü, Hava Pilot Kurmay Albay Çetin Can, Hava Pilot Kurmay Yarbay Cenk Hatun-oğlu, Hava Pilot Kurmay Yarbay Süleyman Namık Kurşuncu, Hava Pilot Kurmay Yarbay Necdet Tunç Sözen, Hava Pilot Kurmay Albay Namık Sevinç, Hava Pilot Albay Mehmet Erkorkmaz imza attı. Subaylar, mektupta özetle şunları yazdılar:
‘ÇAĞIYLA YARIŞIYOR’ SLOGANI
“Türk Hava Kuvvetleri zaman içerisinde çağıyla yarışan bir güç haline gelmiş, ‘Çağıyla Yarışıyor’ sloganı eşliğinde, 100’üncü kuruluş yılını 01 Haziran 2011 tarihinde idrak etmiştir, Türk Hava Kuvvetleri, 100’üncü yılında ulaştığı seviye itibariyle, devletin önemle koruması gereken bir kuvvet özelliğine erişmiştir. Çünkü çağdaş ve güçlü bir hava gücü tek başına savaşın kaderini tayin etme rolü itibariyle ülke savunmasında stratejik önemi haiz bir güçtür. Hava gücünde oluşacak en ufak zafiyetin esasen “milli güvenlik” sorunu yaratması kaçınılmazdır.
‘SEVİŞEN ŞAHİN’ DEDİLER
Üzüntü vericidir ki, Türk Hava Kuvvetleri’nin müstakbel komutanı ve seçkin personeli 100’üncü yılını idrak ettiği günlerde arka arkaya tutuklanmıştır. O günlerden bu günlere gelindiğinde çağıyla yarışan Türk Hava Kuvvetleri, ‘Çağın Gerisine’ itilen bir hava kuvveti konumuna düşme tehlikesiyle karşı karşıya getirilmiştir. ‘Kendi uçağını düşüreceklerdi’ yalanıyla başlayan itibarsızlaştırma kampanyası, kendilerini ‘Savaşan Şahin’ olarak niteleyen ve bundan gurur duyan F-16 pilotlarına ‘Sevişen Şahin’ yakıştırmasıyla devam etmiştir. Suriye tarafından düşürülen ve pilotları şehit olan F-4 olayının gizemini koruması, geçtiğimiz yıllarda iç güvenlik harekâtına katılan pilotların isim listelerinin talep edilmesi, basında sürekli yer alan itibarsızlaştırma haberleri, gizli telefon dinlemeleri ve görüntü kayıtları, siyasetçilerin aşağılayıcı tavırları bu ahlaksız sürece katkı sağladı.
‘KOL’ ARKADAŞINA İFTİRA
Yargı sürecine müdahale etmeme hassasiyetinde ve adaletin mutlaka yerini bulacağı beklentisinde olan tutuklu subayların silah arkadaşları mahkemenin cezai hükmü karşısında büyük bir moral çöküntüsüne uğramıştır. Silah arkadaşının (biz havacıların tabiriyle ‘kol’ arkadaşının) iftiraya uğratılmasına, itibarsızlaştırılmasına, mesleklerinden koparılmasına, adaletsizliğe maruz bırakılmasına, sahip çıkılmayışına an be an şahit olan havacıların nasıl bir moral içerisinde olabileceğini takdirinize sunuyoruz.
SONUÇ FELAKETE DÖNÜŞECEK
Moral değerlere vurulan darbe, yıllardır Hava Kuvvetleri’nde sorun olan yetişmiş pilot kaybının daha da artarak devam etmesi sonucunu doğurmuştur. Nitekim bu yıl Ocak-Şubat 2013 döneminde Hava Kuvvetlerinden istifa ve emeklilik yoluyla ayrılmak için müracaat eden pilot sayısı yaklaşmakta olan tehlikenin en büyük habercisidir. Ayrılma müracaatında bulunanların genele oranının yüzde 15’lere ulaşacağı anlaşılmaktadır ki, bu rakam alarm zillerinin çalması için yeterlidir. Pilot miktarında oluşabilecek zafiyet, harekât esnasında bir miktar uçağın kullanılamayacağı anlamına gelmektedir. Devam eden davalarla tasfiye edilen yönetici ve lider seviyesindeki üst düzey pilot kaybı da gözönüne alınacak olursa sonuç bir felakete dönüşebilecektir.
HER BİRİ ‘ROL MODEL’Dİ
Gelinen durum itibariyle çağıyla yarışan bir güce ulaşan Türk Hava Kuvvetleri’nin yetişmiş insan gücü heba edilmiştir. Kartalın başı koparılmış, adeta başsız bırakılmıştır. Kartala baş olmaya aday 1 Orgeneral ve 4 Korgeneral, 7 Tümgeneral, 4 Tuğgeneral olmak üzere 16 general saf dışı bırakılmıştır. Diğer bir ifadeyle Hava Kuvvetleri’ndeki her 4 generalden biri tasfiye edilmiştir. Bununla birlikte general olmaya aday pilot subaylar da tasfiye listesine dâhil edilmiştir. Her biri rol model olan, yetişmiş ve üstün nitelikli personel düzmece belgelerle ‘darbeci’ ilan edilerek, kalanların moral değerleri çökertilmiştir. Aslında çökertilen Hava Kuvvetlerinin ta kendisi olmuştur. 100’üncü yılında çağı yakalayan Hava Kuvvetleri ‘Çağın Gerisine’ itilmiştir.
TELAFİ EDİLEMEZ DURUM
Yaşanan milli güvenlik problemini ‘zafiyet oluşmamıştır, yerlerine personel bulunur’ diye geçiştirmek büyük bir aldatmacadır. Tarih bu durumu yaratanları kaydedecek, ancak kaybolan moral değerler ve onun yarattığı acı sonuçlar kolay kolay telafi edilemeyecektir.
Gölcük’ten ‘Sessiz Çığlık’
BALYOZ davasından hükümlü askerlerin aileleri, Gölcük’te her cumartesi günü ‘Sessiz çığlık’ adı altında gerçekleştirdiği protestolarına devam ettiler. Gölcük’te onarıma alınan Atatürk Meydanı’nın yanındaki boş alanda gerçekleştirilen ‘Sessiz Çığlık’ buluşmasına asker eşleri ile çocukları katıldı. Yunanistan’da görevliyken çağrı üzerine Türkiye’ye gelip tutuklanan Deniz Kurmay Albay Önder Çelebi’nin eşi Gonca Çelebi, “Davanın ne kadar mesnetsiz olduğu, her şeyin ne kadar sahtelikler üzerine kurulduğuna dair kanıtlar güçlendi” dedi. Mustafa BAĞDİKEN / DHA