Güncelleme Tarihi:
Şimdi yeniden dönelim 1960'lı yılların o soğuk kış akşamına ve Anadolu köyüne. İlkokuldaki o gösterimden sonra o küçük çocuk, aklının ve gönlünün sinemadan başka hiçbir şeye gitmeyeceğini anlamıştır artık.
Sonunda arkadaşı ile birlikte tahtadan ilk sinema göstericisini yaparlar. Henüz 14 -15 yaşındadır her ikisi de. Bu makine ile terkedilmiş eski bir ahırda, köylülere kasabadaki yazlık sinemanın çöplüğünden buldukları kırpıntı filmlerle, en uzunu 5-10 saniye süren gösterimler yaparlar. Onların makinesi, birçoğu henüz sinema görmemiş köylüleri “Alaaddin’in Sihirli Lambası” gibi etkiler.
Yaşadığı sakin köye sinemanın büyüsünhü ve heyecanını getiren 1954 doğumlu Ahmet Uluçay, şimdi ödüllü bir yönetmen. Hala, Tepecik köyünde yaşıyor, işçi olarak çalıştığı Tarımsal Kalkındırma Kooperatifi'nin yem fabrikasından emekli.
KISA FİLMDEN "KARPUZ KABUĞUNA"
Sinema kariyerine kısa filmlerle başlayan Uluçay'ın ilk uzun metrajlı filmi Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak, 23. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nin ulusal yarışma bölümünde büyük ödül kazandı.
Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak'ın eylül ayında İspanya'da düzenlenen 52. San Sebastian Film Festivali'nde "Jüri Özel Ödülü", 26. Montpellier Film Festivali'nde en iyi film ödülü olan "Altın Antigone" ödülünü kazandığını da hatırlatalım.
Film Yunanistan'da düzenlenen 45. Uluslararası Sealanik Fim Festivali'nin yarışmalı bölümünde de gösteriliyor.
Uluçay, amatör oyuncularla çektiği filmde aynı zamanda köy berberi rolünde de görünüyor.
FİLMİN KONUSU
Recep ve Mehmet yazları, köylerinin yakınındaki yaz mevsiminde yakınlardaki Tavşanlı kasabasında çıraklık yapmakta olan iki köylü çocuğudur. Recep bir karpuz satıcısının, Mehmet ise bir berberin yanında çıraklık yapmaktadır. Her ikisi de sinemaya delicesine tutkundur. Bu tutkunun bir sonucu olarak geceleri köydeki evlerinin terkedilmiş ahırında bir yandan derme-çatma bir film projeksiyon makinası yapmaya çalışırken, diğer yandan da hayatlarını tümden değiştirecek olan rejisörlük hayalleri kurmaktadırlar. Köyün delisi Deli Ömer de çocukların bu sinema sevdasının tek tanığı ve destekçisidir.
Onların bu konudaki uğraşlarını kimse ciddiye almaz: Ne kasabadaki fotoğrafçı, ne aileleri, ne de kasabadaki sinema salonunun sahibi… Fakir köylü çocuklarıdır onlar ve böyle şeylerle vakit geçirmeyerek vakitlerini daha faydalı uğraşlar için harcamalıdırlar.
Recep bir gün, kasabada oturan ve ineklerine yedirmek için ham karpuzları toplamaya gelen Nezihe adlı iki kız çocuğu olan dul bir kadın ile tanışır. Nezihe’ye her gün kelek çıkan karpuzları toplayıp kendisine getirmek üzere söz verir. Bu sevimli çocuktan hoşlanan Nezihe, Recep’in bu iyiliği karşısında onu sık sık çay içmek veya kahvaltı etmek için evine davet etmeye başlar. Recep bu gelip gitmeler sırasında Nezihe’nin büyük kızı olan ve yaşça da kendisinden büyük olan Nihal’e ilgi duymaya başlar ve onun ilgisini çekebilmek için türlü uğraşlar verir. Nihal ise başlangıçtan beri bu yabancı ve köylü oğlan çocuğun eve girip çıkmasından bile rahatsız olmakta ona elinden geldiğince ters davranmaktadır. Küçük kız Güler ise ablasının aksine Recep’e ilgi duymakta ancak o da bu ilgisine karşılık bulamamaktadır. Önceleri karşılıksız olan bu aşklar, tam anlamıyla gelişmeye fırsat bulamadan Nezihe ve kızlarının aniden kasabadan taşınmasıyla sona erer. Bu sırada zaten işlerini de kaybetmiş olan iki kafadarın ellerinde artık sadece uyduruk projeksiyon makinalarında hareketli görüntü elde edebilmek ümidi kalmıştır.
Sinema projeksiyon makinası konusundaki denemeleri sonunda başarıya ulaşsa da iş ve aşk konularındaki şanssızlıkları bu konuda da yakalarını bırakmaz. Deli Ömer bir kızgınlık anında zorlukla çalıştırmayı başardıkları projeksiyon makinasını parçalar.
Sonunda, Recep ve Mehmet’in hayatlarında iz bırakarak geçen bir yaz mevsimi sona ermiş ve kahramanlarımız herşeyi kaybetseler de hiçbir zaman kaybetmeyecekleri sinemasal hayalleri ile başbaşa kalmışlardır.
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen: Ahmet Uluçay
Senaryo: Ahmet Uluçay
Oynayanlar: İsmail Hakkı Taslak, Kadir Kaymaz, Gülayşe Erkoç, Boncuk Yılmaz